Tasavvuf

makes

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
11 Mart 2011
Mesajlar
108
Tepkime puanı
4
TASAVVUF

-1-

İnsanın iç dünyasıyla, ruhî ve mânevî yönden kendini geliştirmesiyle ilgili olarak Kur'ân-ı Kerîm'de, Hz. Peygamber'in hayatında ve sahih hadislerinde mevcut olan bilgiler ve yönlendirmeler, ilk dönemlerden itibaren müslümanların dini daha iyi anlama ve yaşama talep ve gayretlerine itikad ve fıkıh cephesinden ayrı olarak tasavvuf adı altında özetlenebilecek üçüncü bir cephe ve zenginlik kazandırmıştır.

Tasavvuf kelimesi Kur'an'da ve hadislerde geçmez.

Hicri ilk iki yüzyılda kişinin kendi iç dünyasındaki derinlik ve zenginliği, coşkulu dindarlığını ifade için genelde zühd, rikak-rekaik, takvâ, ibadet gibi kelimeler kullanılıyor, böyle kimselere de zâhid ve âbid deniliyordu.


Hicrî III. yüzyıldan sonra daha kapsamlı olarak tasavvuf, sûfî, sûfiyye gibi terimler kullanılmaya başlandı ve bir dönemden sonra tasavvuf ayrı bir ilim ve davranış biçimi olarak ortaya çıktı.

Tasavvuf, kalp temizliğini, güzel ahlâkı ve ruh olgunluğunu konu alır. Amaç müminleri terbiye etmek ve mânen yükseltmektir.


Bu amaca ulaşmak için dünyadan çok âhirete önem vermek, maddî değerlerden fazla mânevî değerlere bağlanmak, daha nitelikli ve daha çok ibadet etmek ve nefsi disiplin altına almak gerekir.
 

makes

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
11 Mart 2011
Mesajlar
108
Tepkime puanı
4
TASAVVUF
-2-


İslâm, müminlerin dünya hayatına ve maddî zevklere dalmamalarını, âhirete ve mânevî değerlere öncelik vermelerini ister.

Yüce Allah şöyle buyurur:
"Azgınlaşan ve dünya hayatını tercih edenin gideceği yer cehennemdir"1
"Siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz ama âhiret hayatı daha hayırlı ve daha kalıcıdır"2

Tasavvufta dünya hayatına âhiret hayatı kadar veya daha fazla önem vermemek esastır. Bu nokta Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadîs-i şeriflerde de kuvvetle vurgulanmıştır.

Allah
Teâlâ buyurur:
"Dünya hayatı aldatıcı bir metâdan başka bir şey değildir" 3
"Doğrusu dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir"4
"Allah'ın vaadi haktır, sakın dünya hayatı sizi kandırmasın ve şeytan Allah'ın affına güvendirerek sizi aldatmasın" 5
"Dünya menfaati önemsizdir, takvâ sahipleri için âhiret daha hayırlıdır"6
"Şu dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlencedir, âhiret ise gerçek bir hayattır"7
"Dünya hayatı sadece bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda bir öğünme vesilesi ve daha çok servet ve evlâda sahip olma yarışıdır"8
"Mal ve evlât dünya hayatının süsüdür. Kalıcı olan iyi işler ise hem sevap olması bakımından hem de ümit bağlanması bakımından Rabbinin nezdinde çok hayırlıdır"9
Kur'ân-ı Kerîm birkaç yerde dünya hayatını temsille anlatmıştır:
"Onlara şunu misal ver: Dünya hayatı gökten indirdiğimiz bir yağmura benzer. Bu sayede yeryüzünde biten bitkiler birbirlerine karışmış, sonra kurumuş, rüzgârın savurduğu çerçöp haline gelmiştir. Allah'ın gücü her şeyin üstündedir"10
Kur'ân-ı Kerîm'e göre insan dünyadan çok âhireti istemelidir:
"Kim âhiret yararını isterse ona bunu fazlasıyla veririz, kim dünya yararını isterse ona da dünyadan bir şeyler veririz, ama âhirette bir nasibi olmaz"11
Kısaca servetler, kazançlar, zenginlikler ve her çeşit nimetler âhirette ve Allah katında bol bol mevcuttur.

…........................................
1-Nâziât 79/38
2-A`lâ 87/16
3-Âl-i İmrân 3/185
4-Muhammed 47/36
5-Lokmân 31/33
6-Nisâ 4/77
7-Ankebût 29/64
8-Hadîd 57/20
9-Kehf 18/46
10-Kehf 18/45; Âl-i İmrân 3/117; Yûnus 10/24; Hadîd 57/20
11-Şûrâ 42/20; Bakara 2/200; Âl-i İmrân 3/145; Hûd 11/15
 

makes

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
11 Mart 2011
Mesajlar
108
Tepkime puanı
4
TASAVVUF
-3-



Hadîs-i şeriflerde de aynı hususların sıklıkla ifade edildiği görülür:


"Dünyada bir garip veya yolcu gibi yaşa, kendini kabirde yatanlardan say"12

"Dünyaya karşı soğuk olanı Allah, halkın malına göz dikmeyeni insanlar sever"13

"Kabirleri ziyaret ediniz. Zira bu, sizi dünyadan soğutur, âhirete ısındırır"14

Hz. Peygamber dünyanın gösteriş ve çekiciliğine kapılmanın muhtemel tehlikeleri konusunda ümmetini uyarmıştır.15

Hz. Peygamber şahsen yukarıda anlatılan ilkelere uygun olarak yaşamış; dünya malına tamah etmemiş, maddî zevkler peşinde koşmamış, daima âhiret hayatına öncelik vermiş ve onu üstün tutmuştur. Şöyle buyurmuştur: "Uhud dağı kadar altınım olsa, borcumu ödemek için bundan ayıracağım miktar hariç, altınların üç günden fazla yanımda kalmasını arzu etmezdim"16

Hz. Peygamber vefat edince altın, gümüş miras bırakmadı. Bıraktığı miras beyaz bir katır, bir silâh ve vakıf arazisinden ibaretti.17

Hz. Peygamber sade ve mütevazi bir hayat yaşamış, hiçbir zaman dünya nimetlerinin cazibesine kapılmamış, ganimet malları sebebiyle müslümanların elleri az çok genişlediği halde o eski yaşama biçimini sürdürmüş, öbür müslümanlar düzeyinde bir hayata kavuşmak isteyen hanımlarını ikaz etmiş ve onlardan dünya ile kendisi arasında bir tercih yapmalarını istemişti18

Dünyayı âhiretle bir ve eşit tutmak veya ondan üstün tutmamak zühddür. Zühd ilkesine bağlı olarak yaşayan kişilere de zâhid denir. Kur'an ve hadislerde zühde büyük önem verilmiş, bunun zıddı olan dünyaya düşkün olma, tamah, ihtiras ve çıkarcılık şiddetle yerilmiştir. Zühd tasavvufun temelidir.

Âhiretin dünyadan üstün, oradaki nimetlerin buradaki servetten daha önemli olduğuna inanan bir müslüman daha nitelikli ve daha çok ibadet eder, hak hukuk gözetir, ahlâk kurallarına bağlı kalır, haram ve helâli bilir. Böyle bir hayat yaşamayan bir kimsenin dünyadan çok âhirete önem ve değer verdiği söylenemez. İbadet zühdün tabii bir sonucudur.

Yüce Allah namaz, oruç, hac ve zekât gibi ibadetleri farz kılmıştır. Hz. Peygamber ise farz olan ibadetlerle yetinilmemesini, nâfile ve sünnet olanların da yerine getirilmesini tavsiye etmiştir. Farz namazlardan önce ve sonra kılınan sünnetler, teheccüd, evvâbin ve tahiyyetü'l-mescid gibi diğer nâfile namazlar, receb ve şâban gibi aylarda belli miktarda tutulan oruçlar, umre ve sadaka böyledir. İbadetlerin amacı nefsi disiplin altına alarak Allah'a yaklaşmaktır. Tasavvufta farz ve nâfile ibadetleri şartlarına uygun olarak huşû ve ihlâsla yerine getirmek esastır. Sûfîler özellikle farz olmayan ibadetleri belli düzen içinde yerine getirmeye özen gösterirler. İbadetsiz tasavvuf olmaz.

İslâm'da kalp temizliği önemlidir. Her şeyden önce Cebrâil Kur'ân-ı Kerîm'i Hz. Peygamber'in kalbine indirmiştir.19

Vahiy de ilham da kalbe gelir. "Allah'ın huzuruna temiz (selim) bir kalple çıkmaktan başka hiçbir şeyin faydası yoktur"20

"Allah sekîneti (huzuru) müminlerin kalplerine indirmiştir"21

"Kalpler Allah'ı zikretmekle itminan bulur"22

Onun için Allah'ı çok zikretmek tavsiye edilmiştir.23

Her şeyin temeli olan iman kalbin tasdiklerinden ibarettir. Niyet bütün ibadetlerin temelidir. Halis niyet de kalpte gerçekleşir. İbadetlere kalbin temiz, niyetin iyi olması oranında sevap verilir.24

Kur'an kalbin görme niteliğinden söz eder. Yeryüzünde dolaşıp ibret almayanları, düşünecek kalbi, işitecek kulağı olmayanları uyarır:

"Dikkat edin, baştaki gözler değil, göğüsteki kalpler kör olur"25

Hassas, yufka ve temiz kalplerden bahseden Kur'an taş gibi katı, kirli ve kilit vurulmuş kalplerin bulunabileceğine de dikkat çeker. Kalbin kirlenmiş şekline bazan nefis de denir. Buna karşı nefsin arınmış şekli de kalptir, kalp hükmündedir. "Nefsini kirleten hüsrandadır, onu arındıran kurtuluşa erer"26

Bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur:

"İnsanın bedeninde bir et parçası vardır. O iyi olursa beden tümüyle iyi, kötü olursa tamamıyla kötü olur. Dikkat, o kalptir"27

Bir hadiste;

"Başkaları fetva verse de, sen fetvayı kalbine sor" 28

denilerek vicdanın sesine kulak verilmesi istenmiştir. Hz. Peygamber:

"İyi, gönüle yatan, günah gönülü tırmalayan şeydir"29

buyurarak şüpheli konularda kişinin kalbine başvurmasını, başkasının denetlemesinden önce kişinin kendi kendini denetlemesini tavsiye etmiştir. Kur'an'da ve hadislerde takvâya büyük önem verilmiştir. Hz. Peygamber kalbine işaret ederek, "Takvâ buradadır" demişti.30
….................................................
12-Buhârî, "Rikak", 3; Tirmizî, "Zühd", 25; İbn Mâce, "Zühd", 6
13-İbn Mâce, "Zühd", 1
14-İbn Mâce, "Cenâiz", 47
15-Buhârî, "Rikak", 3; Tirmizî, "Zühd", 25
15-Buhârî, "Rikak", 3; Tirmizî, "Zühd", 25
16-Buhârî, "Zekât", 4; Müslim, "Zekât", 31
17-Buhârî, "Vesâyâ", 1
18-Ahzâb 33/28; Buhârî, "Tefsîr", 66; Müslim, "Talâk", 5
19-Bakara 2/97; Şuarâ 26/194
20-Şuarâ 26/89; Saffât 37/84; Kaf 50/33
21-Feth 48/4
22-Yûnus 10/74
23-Ahzâb 33/41
24-Buhârî, "Îmân", 41; Müslim, "İmâret", 155
25-Hac 22/46
26-Şems 91/9-10
27-Buhârî, "Îmân", 39; Müslim, "Müsâkat", 107
28-Dârimî, "Buyû`", 2; Müsned, IV, 228
29-Müsned, IV, 194, 228
30-Müsned, V, 379
 
Üst Alt