Tasavvuf ve tarikatlar hak mıdır

Müslüman

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
15 Mayıs 2012
Mesajlar
116
Tepkime puanı
0
valla rüya yorumladan anlamam ama anladığım bir şey var ki o da şudur;

şu menzil ve tevbe olayı tam bir facia onu belirteyim. Günde bilmem kaç kez namazlarda okuduğumuz Fatiha'da ;

"Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti. (Ya Rab!). ... (Allahım !) Yalnız Sana ibadet eder ve ancak Senden yardım dileriz."

dediğimiz halde hala birilerinden "tevbe almak" ve Allah'tan başkasından yardım dilemek akıl alacak gibi değil.

Kardeşim sizin de çok iyi bildiğiniz gibi günahları yegane avf edecek merci el Avf olan Allah'dır.

"Ve onlar çirkin bir günah işledikleri, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Allah'tan başka günahları kim bağışlayabilir? Bir de onlar, bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmezler." (Al-i İmran 135)

Size tavsiyem bir an önce tevbe edip Allah'tan af dilemenizdir. Bu tür şeylere tevessül etmeyin. Allah bize şah damarımızdan daha yakın iken ne diye başka başka aracılara gerek duyalım?
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
valla rüya yorumladan anlamam ama anladığım bir şey var ki o da şudur;

şu menzil ve tevbe olayı tam bir facia onu belirteyim. Günde bilmem kaç kez namazlarda okuduğumuz Fatiha'da ;

"Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti. (Ya Rab!). ... (Allahım !) Yalnız Sana ibadet eder ve ancak Senden yardım dileriz."

dediğimiz halde hala birilerinden "tevbe almak" ve Allah'tan başkasından yardım dilemek akıl alacak gibi değil.

Kardeşim sizin de çok iyi bildiğiniz gibi günahları yegane avf edecek merci el Avf olan Allah'dır.

"Ve onlar çirkin bir günah işledikleri, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Allah'tan başka günahları kim bağışlayabilir? Bir de onlar, bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmezler." (Al-i İmran 135)

Size tavsiyem bir an önce tevbe edip Allah'tan af dilemenizdir. Bu tür şeylere tevessül etmeyin. Allah bize şah damarımızdan daha yakın iken ne diye başka başka aracılara gerek duyalım?

Günde 40 kez namazlarda okuduğumuz Fatiha'da ;

"Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti. (Ya Rab!). ... (Allahım !) Yalnız Sana ibadet eder ve ancak Senden yardım dileriz."

dediğimiz halde hala birilerinden "tevbe almak" ve Allah'tan başkasından yardım dilemek akıl alacak gibi değil.

"Ve onlar çirkin bir günah işledikleri, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Allah'tan başka günahları kim bağışlayabilir? Bir de onlar, bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmezler."
(Al-i İmran 135)

Din kardesim.."şu menzil ve tevbe olayı tam bir facia onu belirteyim. "
derken sozlerimize dikkatli secsek... zaten..siz olayi cook guzel Kur`an ayetleri ile zaten aciklammissiniz Alah RAZI olsun...
ama Menzil sadece bir mekandir..bir vesiledir.. bir arayis icinde olan insanin bir an durup akil ,yon, yol, yordam sorma
bir bilgilendirme ,yonlendirme yeridir desek...
evet artik nerde o mubarek Allah-in veli kullari?simdikiler hep u....vs. dersek korkum odur ki Hak ve Hakkikatin ve halen Allah-in Sevdigi Hak Dostu kullarini incitirim...
Tevbe verilmez.. sanirim..Tevbeye gelmesini istemislerdir.. insan hep bildigi kadar Adil bilmedikleri kadar zulm edermis.. o yuzden bilmediklerim hakkinda sukutu tercih eder ve konun aslini arastiririm..

Ne diyor koca yunus
"Derviş yunus söyler sözün
Yaş dolmuştur iki gözün
Bilmeyen ne bilsin bizi
Bilenlere Selam olsun"
 

Müslüman

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
15 Mayıs 2012
Mesajlar
116
Tepkime puanı
0
"tamamen iyi niyetlerle gidip tövbe aldım."ameller niyettine goredir...
ne guzel ins.Allah-in rahmetti ile ne guzel gunahlardan,nefsinizden, gecmisteki hata ,kusur ve vicdan azabindan arinmissiniz...
kişi kendi hakikatı neyse onunla imtihan olacaktır.

"Niyetim İslam" diyerek kurtulabileceğini iddia eden varsa buyursun aşağıda değineceğimiz hususlara itiraz etsinler.

Niyet nedir? sanırım aşağı yukarı hepimizin bir tarifi vardır. Niyet; yapılan herhangi bir eylemde kastedilen şey, gözetilen maksat, gaye, murat anlamına gelen kalbi bir yöneliştir değil mi.

Pekala salt niyet bir şey ifade eder mi? Hayır etmez zira niyetle birlikle yapılan işin/amelin Kuran ve Sünnete de uygun olması gerekir. İsra 73/75 ayetinin nüzul sebebi olarak zikredilen aşağıdaki hadisi incelediğimiz de salt niyetin iyi de olsa bir şey ifade edemeyeceğini gösteren muhteşem bir örnektir.

Biliyorsunuz davetin zor yıllarında Mekkeli müşrikler Peygamberimize değişik tekliflerde bulundular ve bu teklifleri kabul edilirse, kısa bir süre sonra davete topluca icabet edebileceklerini belirtmişlerdir. Bu teklif üzerine Resulullah bir an duraklamış ve bu duraklama anında ilahi vahiyle şiddetle uyarılmıştır.

“Onlar neredeyse, sana vahyettîğimizden başkasını bize karşı düzüp uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi; o zaman da seni dost edinecekledi. Eğer biz seni sağiamlaştırmasaydık, andolsun, sen onlara az bir şey (de olsa) meyledecektin. Bu durumda biz de sana, dünya ve ahiretin (azabını) kat kat tattınrdık. Sonra bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.” İsra 73-75

Pekala Resulullah'ın niyeti neydi? teklif karşısında neden duraklamıştı? ve İlahi vahiyle uyarılmasaydı, az bir şey de olsa ne için, hangi niyetle meyledecekti?

Elbette hepimiz biliyoruz ki Resulullah'ın niyeti para, kadın, mal veya makam değil, sadece ve sadece Allah'ın nzasıdır. Ancak niyet ne olursa olsun en ufak bir uzlaşmaya, en ufak bir sapmaya izin verilmemiştir.

"Niyetimiz İslam'dır, Allah niyetimizi biliyor" diyenler, öncelikle İslam'ın ne olduğunu ve insanlara ne için sunulduğunu bilmeleri gerekir.

İslam İnsanlara niyet olarak sunulan bir görüş mü?

İnsanların iyi niyete sahip olmaları yeterli olsaydı, Allah'ı razı etmek istemelerine rağmen sapıklığa düşen Ehl-i Kitab'a veya putlara taparken;
“Biz bunlara, bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.” Zümer-3 diyen müşriklere peygamber gönderilmezdi.

Velhasıl; İslam'ı niyet olarak benimseyip, İslami olmayan, gayri islami yollara başvuranların mazeretlerini Allah kabul etmeyecektir.

Biraz sert oldu ama bu benim üslubumdandır, kötü bir niyetim yok yani : ))
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
"Niyetim İslam" diyerek kurtulabileceğini iddia eden varsa buyursun aşağıda değineceğimiz hususlara itiraz etsinler.

Niyet nedir? sanırım aşağı yukarı hepimizin bir tarifi vardır. Niyet; yapılan herhangi bir eylemde kastedilen şey, gözetilen maksat, gaye, murat anlamına gelen kalbi bir yöneliştir değil mi.

Pekala salt niyet bir şey ifade eder mi? Hayır etmez zira niyetle birlikle yapılan işin/amelin Kuran ve Sünnete de uygun olması gerekir. İsra 73/75 ayetinin nüzul sebebi olarak zikredilen aşağıdaki hadisi incelediğimiz de salt niyetin iyi de olsa bir şey ifade edemeyeceğini gösteren muhteşem bir örnektir.

Biliyorsunuz davetin zor yıllarında Mekkeli müşrikler Peygamberimize değişik tekliflerde bulundular ve bu teklifleri kabul edilirse, kısa bir süre sonra davete topluca icabet edebileceklerini belirtmişlerdir. Bu teklif üzerine Resulullah bir an duraklamış ve bu duraklama anında ilahi vahiyle şiddetle uyarılmıştır.

“Onlar neredeyse, sana vahyettîğimizden başkasını bize karşı düzüp uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi; o zaman da seni dost edinecekledi. Eğer biz seni sağiamlaştırmasaydık, andolsun, sen onlara az bir şey (de olsa) meyledecektin. Bu durumda biz de sana, dünya ve ahiretin (azabını) kat kat tattınrdık. Sonra bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.” İsra 73-75

Pekala Resulullah'ın niyeti neydi? teklif karşısında neden duraklamıştı? ve İlahi vahiyle uyarılmasaydı, az bir şey de olsa ne için, hangi niyetle meyledecekti?

Elbette hepimiz biliyoruz ki Resulullah'ın niyeti para, kadın, mal veya makam değil, sadece ve sadece Allah'ın nzasıdır. Ancak niyet ne olursa olsun en ufak bir uzlaşmaya, en ufak bir sapmaya izin verilmemiştir.

"Niyetimiz İslam'dır, Allah niyetimizi biliyor" diyenler, öncelikle İslam'ın ne olduğunu ve insanlara ne için sunulduğunu bilmeleri gerekir.

İslam İnsanlara niyet olarak sunulan bir görüş mü?

İnsanların iyi niyete sahip olmaları yeterli olsaydı, Allah'ı razı etmek istemelerine rağmen sapıklığa düşen Ehl-i Kitab'a veya putlara taparken;
“Biz bunlara, bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.” Zümer-3 diyen müşriklere peygamber gönderilmezdi.

Velhasıl; İslam'ı niyet olarak benimseyip, İslami olmayan, gayri islami yollara başvuranların mazeretlerini Allah kabul etmeyecektir.

Biraz sert oldu ama bu benim üslubumdandır, kötü bir niyetim yok yani : ))

est efendim sert olmadi tam islami olmus...zaten niyetinizi yargiliyacak degilim..cunku kalplerde olani sadece Rabbim bilir.. biz sadece kisinin hal ve davranislarini amelerine bakip konusuruz..
musliman kardesiminde samimiyettinden suphe etmem..
dikkat ederseniz her ibadet ve amelde niyet ile baslanir...
ins. geldigimde devam edecegim...
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Ameller niyetlere göredir” (Buhari, Bed’ul-Vahy, 1) ve “Mü’minin niyeti amelinden hayırlıdır; münafığın ameli de niyetinden hayırlıdır.
Hepsi niyetine göre amel eder. Mü’min bir amel işlediği zaman kalbinde bir nur parlar” (Taberanî, Mu’cemu’l-Kebîr, 6:185; Heysemi, Mecmaüz-Zevaid, 1:61. Suyûtî, Fethu’l-Kebîr, 3:265) hadisleri gereği niyet amellerden daha hayırlıdır.

Sonuç olarak niyeti olmayanın ameli de yoktur.
Amelsiz söz fayda vermez; söz ve amel de niyetsiz fayda vermez. Söz ve amel ancak sünnete uyarsa ibadet olur.
Niyet amelden daha değerlidir, çünkü amel ancak niyetle bir değer ifade eder. Hayrın tamamı güzel niyette toplanmıştır. Hayır, olarak işlememiş olsa da niyetin sevabı vardır. Niyeti fesattan kurtarmak; amelden daha değerlidir.
Kalbin dürüstlüğü amelin dürüstlüğündendir; amelin dürüstlüğü ise niyetin dürüstlüğündendir.
Nice küçük ameller vardır ki niyet onu büyütür; nice büyük ameller vardır ki, niyet onu küçültür. Ameller ancak üç şeyle düzgün olur; bunlar, takva, isabet ve hayırlı niyet… Allah insandan ancak niyet ve irade ister. Allah’ı tercih etmek ve rızasını istemek Allah yolunda cihat etmekten daha üstündür.
TABIKI SADECE NIYET YETERLI DEGILDIR...
 

Müslüman

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
15 Mayıs 2012
Mesajlar
116
Tepkime puanı
0
Din kardesim.."şu menzil ve tevbe olayı tam bir facia onu belirteyim. "
derken sozlerimize dikkatli secsek... zaten..siz olayi cook guzel Kur`an ayetleri ile zaten aciklammissiniz Alah RAZI olsun...
ama Menzil sadece bir mekandir..bir vesiledir.. bir arayis icinde olan insanin bir an durup akil ,yon, yol, yordam sorma
bir bilgilendirme ,yonlendirme yeridir desek...

desek... evet doğrudur ama diyemiyoruz işte, zira vakıa ve yaşananlar bunu dememizi engelliyor

Bu söyleyeceğim sözleri hazmedebilecek misiniz biliyorum çünkü kökleşmiş bazı düşünce ve inançları sarstığımızda tepki alıyoruz. Kişi bilmediğine düşmandır sözünden hareketle de çok da emin olamıyorum. Mezhepte taassup ve meşrepte cehalet, acilen izale edilmesi gereken bir hastalıktır.

İnş. ben şimdilik bu konuda sükut edeyim sonra ben size Menzil'in İslama aykırı, İslam ile alakası olmayan hususlarını tek tek sayarım.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
desek... evet doğrudur ama diyemiyoruz işte, zira vakıa ve yaşananlar bunu dememizi engelliyor

Bu söyleyeceğim sözleri hazmedebilecek misiniz biliyorum çünkü kökleşmiş bazı düşünce ve inançları sarstığımızda tepki alıyoruz. Kişi bilmediğine düşmandır sözünden hareketle de çok da emin olamıyorum. Mezhepte taassup ve meşrepte cehalet, acilen izale edilmesi gereken bir hastalıktır.

İnş. ben şimdilik bu konuda sükut edeyim sonra ben size Menzil'in İslama aykırı, İslam ile alakası olmayan hususlarını tek tek sayarım.

"çünkü kökleşmiş bazı düşünce ve inançları sarstığımızda tepki alıyoruz."
sozunuze kafam takildi...'ve bir sey dikkatimi cekti..Bu muhacir okyonuslar otesinde Kufur Diyarinda Dunyanin her yerinden farkli ama dini islam olan kardeslerimiz ile yasamaktayim..
yani her Cuma namazinda kendimi Mekke beldesinde hissederim.. siyahi, beyazi, filistinli, bosnali, afrikali, amerikali, turku, kosovali, sudan ve suriyeli kardeslerimiz ile ayni mekanda Allah-in huzurunda huzur , rahmet ariyanlardaniz...

niyet, sevgi, ask bir ama namaz kilislari, dua , dil ve insan iliskileri farkli oldugunu fark ettim...
Kim bunlar?neden oyle farkli namaz kilip dua ederken ellerini taa havaya kaldirip gozyasi icinde Hudaa YArrab!! Hudaa diyen bu kisiler benim din kardesim mi? diye bazen tefekkur ederim..
Ehh burasi Turkiye degil.. burada hanefi, maliki, hanbeli, Safii mezhebinden de olanlar var....
ve fark ettim ki İslami yaşantınız, onu nereden öğrendiğinizle alakalıdır.
metotları değişse dahi Kaynagi aynı kalır...
İslami yaşantınız bulunduğunuz coğrafya, ait olduğunuz kabile ve ırka göre de bir şekil kazanır.
Misal İslam tektir vahye dayali bir ilahi Din-dir!ancak Bosna Müslümanlığı, Türk Müslümanlığı, Hint Müslümanlığı, Arap Müslümanlığı ,birbirine göre bir takım farklılıklar göstermektedir.
Bunlar doğrudur-yanlıştır demiyorum, farklıdır diyorum...

Taklidi iman; kişinin delilsiz bir şekilde etrafından öğrenmiş olduğu şeylere iman etmesidir.
Tahkikî iman ise delillerle, Allah’a âdeta görüyormuş gibi iman etmektir. Âlimler her Müslümanın imanını taklitten tahkike yükseltmesinin farz olduğunda, her ne kadar taklidî iman sahihse de imanını kuvvetlendirmeyenlerin günahkâr olacağında müttefiktirler.
(Aliyyü’l-Karî, Fıkh-ı Ekber Şerhi, s.383, Çağrı Yayınları)

İslamiyet sırat-ı müstakimdir.
 

Müslüman

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
15 Mayıs 2012
Mesajlar
116
Tepkime puanı
0
"çünkü kökleşmiş bazı düşünce ve inançları sarstığımızda tepki alıyoruz."
sozunuze kafam takildi...'ve bir sey dikkatimi cekti..Bu muhacir okyonuslar otesinde Kufur Diyarinda Dunyanin her yerinden farkli ama dini islam olan kardeslerimiz ile yasamaktayim..
yani her Cuma namazinda kendimi Mekke beldesinde hissederim.. siyahi, beyazi, filistinli, bosnali, afrikali, amerikali, turku, kosovali, sudan ve suriyeli kardeslerimiz ile ayni mekanda Allah-in huzurunda huzur , rahmet ariyanlardaniz...

niyet, sevgi, ask bir ama namaz kilislari, dua , dil ve insan iliskileri farkli oldugunu fark ettim...
Kim bunlar?neden oyle farkli namaz kilip dua ederken ellerini taa havaya kaldirip gozyasi icinde Hudaa YArrab!! Hudaa diyen bu kisiler benim din kardesim mi? diye bazen tefekkur ederim..
Ehh burasi Turkiye degil.. burada hanefi, maliki, hanbeli, Safii mezhebinden de olanlar var....
ve fark ettim ki İslami yaşantınız, onu nereden öğrendiğinizle alakalıdır.
metotları değişse dahi Kaynagi aynı kalır...
İslami yaşantınız bulunduğunuz coğrafya, ait olduğunuz kabile ve ırka göre de bir şekil kazanır.
Misal İslam tektir vahye dayali bir ilahi Din-dir!ancak Bosna Müslümanlığı, Türk Müslümanlığı, Hint Müslümanlığı, Arap Müslümanlığı ,birbirine göre bir takım farklılıklar göstermektedir.
Bunlar doğrudur-yanlıştır demiyorum, farklıdır diyorum...

"metotlar değişse de kaynağı aynıdır" sözünü ancak fıkhın içerisinde mütalaa edebiliriz yani bu söz fıkhın konusudur. İman/Akide'ye taalluk eden meselelerde metot/yol ve yöntem olmaz. Bu sebeple Bosna Müslümanlığı, Türk Müslümanlığı şeklinde Müslümanlığın birçok tarifleri varmış gibi bir algı vardır ama doğru değildir. Siz zaten doğru veya yanlış değil farklı olduğunu belirtmişsiniz işte bu farklılık şekillerdedir.

İslami yaşantının kişilerin coğrafyalarına göre farklılık arz etmesi doğrudur lakin bu doğru mudur?
Rasim Hoca'nın bu konu ile alakalı çok güzel tespitleri var, der ki;

"Müslümanların, halen içinde yaşadıkları gerçekler, aslında onların yaşaması gereken gerçekler değildir. Müslümanlar, halen dünyanın her yerinde kendilerine ait olmayan bir hayat tarzı içinde yaşamaktadırlar.
Fakat mevcut durum, bu kendine ait olmayan bir hayat tarzı içinde yaşama gerçeği, o kadar kanıksanılmış ki, gelen her yeni nesil mevcut "gerçekle" dünyaya gözlerini açtığından, bu gerçeği aynı zamanda Müslümanların içinde yaşaması gereken olağan ve doğru bir durum diye algılayabilmektedir.
Müslümanların yaşadığı veya onlara yaşatılan yanlışlar, birçoklarına kaçınılmaz gerçekler diye görünebilmektedir."

İşte maalesef Rasim Hoca'nın da dediği gibi, hepimiz mevcut gerçekleri olması gereken doğrular diye algıladığımızdan İslam'ı araştırma gereği duymuyoruz ve toplumun din algısını benimseyip İslam'ı anladığımız vehmine kapılıyoruz. İşte Kuran'ın da şiddetle yerdiği "atalar dini" böyle gelişiyor, filizleniyor ve din tahrif ediliyor. Biri çıkıp ta size "yahu durun bakın yanlış biliyorsunuz gerçek İslam şudur" dediğinde hemen kılıçlarımızı bileyliyoruz.

Ah ah bu mesele öyle hemen kısa anlatılıp geçilecek gibi değil.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
"metotlar değişse de kaynağı aynıdır" sözünü ancak fıkhın içerisinde mütalaa edebiliriz yani bu söz fıkhın konusudur. İman/Akide'ye taalluk eden meselelerde metot/yol ve yöntem olmaz. "

"İşte maalesef Rasim Hoca'nın da dediği gibi, hepimiz mevcut gerçekleri olması gereken doğrular diye algıladığımızdan İslam'ı araştırma gereği duymuyoruz ve toplumun din algısını benimseyip İslam'ı anladığımız vehmine kapılıyoruz.
İşte Kuran'ın da şiddetle yerdiği "atalar dini" böyle gelişiyor, filizleniyor ve din tahrif ediliyor. Biri çıkıp ta size "yahu durun bakın yanlış biliyorsunuz gerçek İslam şudur" dediğinde hemen kılıçlarımızı bileyliyoruz."

Aynen oyle...o yuzden Taklidi iman-dan
Tahkikî imani Rabbim cumlemize nasip etsin...

 

Müslüman

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
15 Mayıs 2012
Mesajlar
116
Tepkime puanı
0
Allahumme Amin

ancak Taklidi İmandan Tahkiki imana geçerken nereden tahkik ettiğimiz de çok önemlidir

ya kusura bakmayın sürekli uzatıyorum : )) neyse sustum
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Allahumme Amin

ancak Taklidi İmandan Tahkiki imana geçerken nereden tahkik ettiğimiz de çok önemlidir

ya kusura bakmayın sürekli uzatıyorum : )) neyse sustum
est. ne guzel ilminizden faydalaniyoruz Allah RAZI olsun...:tamam:.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Allahumme Amin

ancak Taklidi İmandan Tahkiki imana geçerken nereden tahkik ettiğimiz de çok önemlidir

ya kusura bakmayın sürekli uzatıyorum : )) neyse sustum

"ancak Taklidi İmandan Tahkiki imana geçerken nereden tahkik ettiğimiz de çok önemlidir"
neden tahkik ederiz simdi de ben bunu merak ettim.. bir kardesim dediki islam Dini Tahkik degil Teslimiyet Dinidir..bu konuda ne dusundugunuzu sorsam.. tsk.

ama benim Sizin kadar dini bilgim yok ona gore.. belki, samimiyettim, sevgim, insanligim olabilir ama dini ilmi bakimindan yetersiz oldugumu kendim de farkindayim tsk.

 

Müslüman

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
15 Mayıs 2012
Mesajlar
116
Tepkime puanı
0
"ancak Taklidi İmandan Tahkiki imana geçerken nereden tahkik ettiğimiz de çok önemlidir"
neden tahkik ederiz simdi de ben bunu merak ettim.. bir kardesim dediki islam Dini Tahkik degil Teslimiyet Dinidir..bu konuda ne dusundugunuzu sorsam.. tsk.

Estğ. bizlerde herkes gibi ilim talebesiyiz.

İslam dini elbette teslimiyet dinidir lakin bu teslimiyet şuursuz bir teslimiyet değil bilinçli bir teslimiyettir, neye teslim olduğunu bilerek teslim olmaktır. İşte tahkiki iman dediğimiz şey tam da burada devreye giriyor. Taklidi iman; toplumun atalarından miras yoluyla aldıkları, delilsiz kabul edilmesiyle teslim olunan bir imandır ki bunun sayısız kötü sonuçları vardır. Zira böyle bir imana sahip olanlar birçok günahlara girebilir çok vesvese ve şüphelere düşebilirler ve hatta -Allah muhafaza- küfre de kolaylıkla düşebilirler. Araştırmadan her duyduklarıyla amel etmeye çalışanların, çoğu kulakdan dolma bidat ve hurafelerle bu dine teslim oldukları zannına kapılanların en ufak bir meselede nasıl da savrulduklarını görüyoruz. Zaman zaman şüpheye düşmeleri, zaaflarını kontrol edememeleri, amellerinde sebat edememeleri, Allah ile dünya arasında bir tercihle karşı karşıya kaldıklarında dünyayı tercih etmeleri, sürekli günah işlemeleri hep bu taklidi yani delilsiz imanın neticeleridir ki Allah böyle bir imanı asla kabul etmez.

"Yüzleri ateşin içinde çevrildiği gün: Eyvah biz keşke Allah'a itaat etseydik, Rasule itaat etseydik, derler.Ve derler ki: Rabb'imiz, biz önderlerimize ve büyüklerimize uyduk da bizi yoldan saptırdılar." Ahzab 66/67

Tahkiki imanda ise iman hakikatlerini delil ve isbatlarıyla birlikte ilmen öğrenip kalben tasdik etmekle elde edilen ve her delil ile daha da kuvvetlenen sağlam bir imandır. Bu imanda şüphe yoktur, rüzgarda bir o yana bir bu yana savrulmaz, şeytan ona galebe çalamaz.

Yalnız çok önemli bir hususu belirtmek istiyorum. Bu çağ bilgi/enformasyon çağıdır. Artık bilgiye ulaşmak bir tık mesafe uzaklıkla. Evet her türlü bilgiye çok hızlı bir şekilde ulaşıyoruz teknolojinin nimetlerinden hepimizi bol bol istifade ediyoruz lakin bu nimetin beraberinde gelen bir de bir kirlilik var yani "enformasyon/bilgi kirliliği". Her türlü bilgi bombardımanı karşısında Müslümanlar şaşırıyorlar tabiri caiz ise afallıyorlar ve neye inanacaklarını şaşırıyorlar hatta elbise değiştirir gibi akide değiştiriyorlar. Kendilerini önce Ehl-i Sünnet diye tarif edenler bir bakıyorsunuz bu kirlilik karşısında bazen hariciliğe, bazen mutezileye, bazen mürciliğe, bazen de tasavvufa meyledebiliyorlar veya hepsinden bir parça bulaştırıyor akidesine. Bu da bunalımı, çelişkiyi, çıkmazı beraberinde getiriyor.

Neyse benim az işim çıktı sonra devam ederim inş.
 

nebiye

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
12 Mayıs 2012
Mesajlar
10
Tepkime puanı
1
gerçekten anlamaya çalışıyorum.bizim evliya diye bildiğimiz abdulkadiri geylani,aziz mahmut hüdayigibi keramet ehli bilinen bu zatlar bu tarikatlerin kurucusu.acaba tarikatler onların zamanında farklı şimdi farklı mı yaşanıyor.yoksa başından beri yanlışmıydı.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
gerçekten anlamaya çalışıyorum.bizim evliya diye bildiğimiz abdulkadiri geylani,aziz mahmut hüdayigibi keramet ehli bilinen bu zatlar bu tarikatlerin kurucusu.acaba tarikatler onların zamanında farklı şimdi farklı mı yaşanıyor.yoksa başından beri yanlışmıydı.

Selamun Aleykum Nebiye kardesim iste ben de boyle dusunebilirsiniz diye korkmus ve konuyu dagitmadan sadece ruyanizi aciklamaya calismistim...
Daha öncede dediğim gibi, kişi kendi hakikatı neyse onunla imtihan olacaktır.
Kendimizde bulamadığımız !hiçbirşey bizim gerçeğimiz olamaz.

est kardesim..Abdulkadi Geylani aziz Mahmut hudai gibi Allah-in Hak Dostu dedigimiz bu mubarek insanlarin hayat seklini okursaniz ve bugun ku Onlarin yolunda ilerliyen Onlarin Takipcisi dedikleri kisilerin hayat tarzini okursaniz ne demek istedigimi anlarsiniz....
hz.Aziz Mahmut hudai bursa kadiligini birakir..Nefsinin kibirinden kurtulmak icin kendini rabbine adar..bizler ise soyle bir mevki, makam, koltuk sahibi olabilelim diye
Allah korusun!dinimizi,Hak Rizasini cignemeye haziriz!

evet şimdi farklı yaşanıyor...farkli bakildigi icin farkli da goruyoruz..bakis ,hayat, duygu, dusunce acimiz degisti....
malesef..keske O mubarek insanlar gibi Allah dostlarini bulabilsek..ama bunca..nefis insani icinde O mubarek insanlar kaldi mi?bilemiyorum..
ben gormedim...veya bulamadim bir turlu..
Burada da seyh tarikat var..ben de Zikre cook seviyorum..zikir halkasinda olmak..zikir cektigimde sanki Alem degisiyor !
Ruhum bedenimden ayriliyor..sanki artik ne yerde nede gokteyim.. ucuyorum.. her yer masmavi...icim huzur ile oyle bir doluyor ki
ayni balon gibi biraksalar ucabilecegimi hissedebiliyorum...
oyle bir duygu ki anlatilmaz yasanmasi gerekli....
ve ben zikir halkasini o derece sevdigim halde bu tekkeye gitmiyorum niye biliyormusun?
Allahim affet beni yanlis bakip yanlis goruyorsam.. cunku oradaki geylani seyhinin hanimi da kizlari da acik..benim kendi kizim ise Tip fakultesinde tesseturludur..
tmm olabilir..Rabbim hidayetti kime verirse..Onlari yargilamaya Hakkim yok...
ama bu Sefer Seyh insanlari Allah a yakinlastirmasi gerekir iken.. kendine kul kole yapmasi elini, ayagini opturtmesi.. kadinlara el vermesi ki..
mahrem bir kadina nasil dokunabiliyor...?
ve bunun gibi bir cook hal ve davranislari ben de huzursuzluk yapiyor...
O Hak dostlarinin hayat, iman,huzur, teslimiyet, Takva, ruh hallerini lutfen okuyun, arastirin...
sonrada bir kendimize dönelim bakalım...lutfen kendimiz ile samimi olalim....
gönlümüzde başka ilahlar mi var?Başkalarından hala
medet mi umuyoruz ?

Sığınabileceğimiz tek liman Allah'ken CC. başka limanlar arama peşindemiyiz..?
Oysa Samet olan Allah CC.varken ,gayrı liman aramak ,abesle iştigal değilde nedir.

Babana , anana gelmeden önce nerdeydin. Yokmuydun
sanıyorsun kendini?

İşte Evvelimizi bulamazsak Ahirimizde karanlıktır.
Hani bir türkü var. BİR ZAMANLAR MAZİYE BİR BAK
NE KADAR ŞENDİK.
Mazimiz Allah CC. huzurudur. Bizim
hamurumuzun yoğurulduğu yerdir. Bize Rahman suretinin
giydirldiği yerdir. Bize ruhun üflendiği yerdir.
Evvelimizi bilmemiz için , mutlak yokluğa ermek gerekir.
Çünkü bizi yoktan var ettiler.
EL FAKR FAHRÜ sırrına ermek ne saadettir, Tüm benliğini yok bimek , ve Yaradanına dönebilmek Bütün ibadetlerinde aslı , Yaradanımızı tanımak ve onun RIZASINI kazanmak!
bu bizde yook iste..
Bütün uğraşımız onun huzuruna tertemiz varmak değilde nedir.?
Geç ak ile karadan...Halkı çıkar aradan
Niyazi dön artik buradan..
İnşaallah anlayıp yaşayanlardan olalım.

Kurani cokca okuyalim!okundukça ,okuyanların idrakı her okuduğunda yükselecektir.
Çünkü Kuran yedi zahir ,yedi batıni manada nazil olmuştur. Kişiler eğer kendi hakikatında tekamül edemezlerse ,okumalarda yükseliş olmaz.
Oysa her ayet , bir hayattır. Mesele tüm Kuran hakikatını
anlamak değil, Bizimle ilgili olanları iyi idrak etmektir..
Selamet ile Hayra kalin...
ins. bu cahilde bir hata ve gunaha girmeden anlatmak istediklerimi ifade edebilmisimdir..
Dedim ya Ben alim degil alti ustu bir cobanim...
ama Allah-in sevdikleri Sevdigimdir onlara laf soyletirmem..buda boyle biline...

Aziz Mahmut Hüdayi Hz Hayatı [ TAMAMI ] - YouTube
 

Müslüman

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
15 Mayıs 2012
Mesajlar
116
Tepkime puanı
0
gerçekten anlamaya çalışıyorum.bizim evliya diye bildiğimiz abdulkadiri geylani,aziz mahmut hüdayigibi keramet ehli bilinen bu zatlar bu tarikatlerin kurucusu.acaba tarikatler onların zamanında farklı şimdi farklı mı yaşanıyor.yoksa başından beri yanlışmıydı.

başından beri yanlıştı. Tasavvuf mistik ve uzletci bir sapmadır.

Tasavvufun, İslam'ın bir takım unsurlarını içinde barındırması maalesef bir çok kimseyi Tasavvuf'a yöneltmiş ve bu da Tasavvufu İslam'dan mış gibi algılanmasına sebep olmuştur.

Tevbe, istiğfar, havf, reca, zikir, dua, nafile namaz ve oruç, tasadduk, gönlün mümkün olduğu kadar Allah'la beraber olması ve dünya sevgisinin esiri olmaması, ibadetlerin mümkün olduğu kadar ihsan mertebesinde yapılması, kısaca, hayatın Allah için yaşanması gibi İslami unsurlar zaten İslamındır. Eğer bunu İslam ile değil de Tasavvuf ile açıklarsanız İslam’dan geriye ne kalır?

Evet doğrudur bugün Tasavvuf bir takım motifleri İslam’dan almıştır lakin bu kavramları alabildiğince de saptırmıştır. Allah aşkına söyleyin Tasavvufa mal edilen yukarıdaki hususlar zaten İslam'ın prensipleri değil midir ki bunu Tasavvufa mal ediyorlar?

Ki tasavvufta bu unsurların İslam’la alakası yoktur ve tamamen saptırılmıştır. Şimdi yine birileri bana kızacak…

Allah cc., Peygamver s.a.v, Sahabe r.a, Tabiin ve Teba tabiin ve Ulema hangisi İslam’ı "Bu şeriat, şu hakikat, şu marifet" diye nitelemiştir? Yapmayın…
Hiç birisi Tasavvufcular gibi "Beni izlemediğiniz taktirde hakikattan ve marifetten yoksun kalırsınız" dememiştir. Hepsi Kuran’a ve Sünnete çağırmışlardır.
Bunların Hangisi İlmi tarif ederken tasavvufcuların söylediği gibi “ Tasavvuf kal (söz) ilmi değil, hal (yaşayış, durum) ilmi olduğunu “ söylemiştir?
Şu safsatanın ilmi ve kesin bir temeli olabilir mi? Bu iddialarını nasıl tesbit edeceğiz? Kalplerini yarıp bakacakmıyız?

Birgün Hz. Ömer'in elinde Tevrat'tan bir yaprak gördü. Yapraktakiler Hz. Ömer'in hoşuna gitmişti. Bunu görünce Rasulullah çok öfkelendi ve Hz. Ömer'e şöyle buyurdu: "Ben hala aranızdayken mi bunu yapıyorsunuz? Halbuki ben size dini, berrak ve apaydınlık olarak getirdim. Allah'a yemin ederim ki Musa sağ olsaydı, bana uymaktan başka bir yolu olmıyacaktı."

Subhanallah ! Ben size berrak ve apaydınlık bir din bıraktım diyor. Kuran ve Sünnetin dışında hidayet aramayın diyor.
Tasavvufcuların anlattıkları Din'in neresi apaydınlık? Şu kavramlara bir bakın :

Rabıta, İstiğase, Tevessül, Ruhlardan İstimdat, Kabirlerden yardım isteme, Raks Sema, Silsile, Fakirhan-Çilehane, Fena olmak, Gavslar, Kırklar, Gizemcilik, Mistizm, Hulul, Masumiyet vs vs

İslam’ın kaynaklarının hangisinde geçiyor bu kavramlar? Yapmayın…

Sorulara verilecek cevabımız vardır elhamdulillah, itham edecek olanlar varsa önce sakin olmalarını tavsiye ederim. Varsa itirazı olan edep dairesinde bunu sunsun biz de cevabımızı verelim inş.

Münazara ilim elde etme yollarından biridir, kişi belki bilmediği bir takım gerçekleri bu sayede görme fırsatı elde eder.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
"Rabıta, İstiğase, Tevessül, Ruhlardan İstimdat, Kabirlerden yardım isteme, Raks Sema, Silsile, Fakirhan-Çilehane, Fena olmak, Gavslar, Kırklar, Gizemcilik, Mistizm, Hulul, Masumiyet vs vs"

Bunlara ben de karsiyim Lakin Hak Dostlarina dil uzatmak veya onlari sorgulamak benim haddim degil!
Bu Halikin de hosnudluguna gitmez!
Onlar dunyaya bile bakis acilari farkli oldugundan farkli bakip farkli gorduklerini dusunmekteyim..
ve Ben Onlari Allah Rizasi icin cook seviyorum..
Eyy Rabbim Sevdiklerini Sevdigim eyle..
kalplerimizi sevdiğin ve hoşnut olduğun
güzelliklere çevir!amin..
 

sükut76

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
17 Mayıs 2012
Mesajlar
53
Tepkime puanı
0
İlk önce şunu belirtmek istiyorum muhteşem yazıyorsunuz, bu yazıları nasıl bu kadar uzun yazabiliyorsunuz hayret ettim ve hayran oldum. Ben sizin kadar uzun yazamam kusura bakmayın ama iki konuda muhabbetinize katılmak istedim.

Birincisi ''başından beri yanlıştı. Tasavvuf mistik ve uzletci bir sapmadır. ''
Abdul Kadir Geylani hazretlerinin tasavvuf un isminin açıklamasından balıyarak konun kabulü, açıklamaları ve izahları vardır. Tasavvufta bir söz vardır Tasavvufun ''TA''sasında kalanlar diye ikiye ayırırlar. Tasavufun tasasında kalanların bakış açısı yanlış olabilir. Ona bişey diyemem.

İkinci konu Hz Şems'in bir sözü vardır '' Yüz tane şeyh kılığında şeytan gördüm '' der. Mevlana Hz leride ''Her ele el verilmez yolunu sarpa uğratır.'' derler. Birisinin ilmini kabul edip ona uyacaksan çok dikkatli olmak lazım, basiret bir görüş ve ilimle kabul etmen lazım. Yoksa tavsiye ile oluyorsa yukarıda ki tehlikeye çok önem vermek lazım bence.

Bir de çok güzel yazmışsınız
''Mazimiz Allah CC. huzurudur. Bizim
hamurumuzun yoğurulduğu yerdir. Bize Rahman suretinin
giydirldiği yerdir. Bize ruhun üflendiği yerdir.
Evvelimizi bilmemiz için , mutlak yokluğa ermek gerekir.
Çünkü bizi yoktan var ettiler. ''

Rahman sureti Adem'e giydirilen bir surettir. Ve üflenen Ruh'unda halifelik ruhu olduğunu öğrendim. Özel bir noktanın anlatıldığını öğrendim, benim edindiğim bilglere göre.

Selametle kalın.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Tessekurler bu minacik aklim ile Tefekkur ederek bazi hikmetli olaylari anlamaya calisan bir Muhaciriz iste...
mesela her Kissa anlatildiginda hikaye gibi degil acaba buradan Bana ne hisse ,nasip ve kismet vardir diye saatlerce aklim yuregime inerek dusunurum..Mesnevi okumayi cook seviyorum..mesela dun okudugum bir Kissa...
"
Mecnun Leyla'nın bulunduğu yere giderken aklı başında olunca deveyi Leyla'nın olduğu tarafa sürerdi,fakaaaatt bir solukta Leyla'ya daldımı...kendisini de unuturdu deveyi de.Devenin de köyde bir köşesi vardı.Fırsat buldumu geri döner köye giderdi.Mecnun kendine geldimi birde bakar görürdü ki iki günlük yolu geri gelmiş.Böylece üç ay yollarda kaldı da bu deve başıma bele oldu diye bağırıp,deveden yere atladı da yaya olarak yürümeye koyuldu."
( Mevlana'nın Fih-i Mafih eserinden alıntı )

acaba ne anlatmaya calisiyordu... bu hîkayede geçen ‘Mecnun’ insan ruhunu temsil ediyor.
Ve ruh, Ezelî bir Sevgiliye yani Rabbine muhtaç ve müştaktır.
‘Deve’ ise, nefistir. arac tir amac degil!Maddî arzuların sembolüdür. O da, yavruları olan heveslerin ardında koşmaktadır
acaba Biz mecnun gibi mi yoksa Devenin misalimi yonumuzu belirtmeliyiz?
 

sükut76

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
17 Mayıs 2012
Mesajlar
53
Tepkime puanı
0
"
Mecnun Leyla'nın bulunduğu yere giderken aklı başında olunca deveyi Leyla'nın olduğu tarafa sürerdi,fakaaaatt bir solukta Leyla'ya daldımı...kendisini de unuturdu deveyi de.Devenin de köyde bir köşesi vardı.Fırsat buldumu geri döner köye giderdi.Mecnun kendine geldimi birde bakar görürdü ki iki günlük yolu geri gelmiş.Böylece üç ay yollarda kaldı da bu deve başıma bele oldu diye bağırıp,deveden yere atladı da yaya olarak yürümeye koyuldu."
( Mevlana'nın Fih-i Mafih eserinden alıntı )
acaba ne anlatmaya calisiyordu... bu hîkayede geçen ‘Mecnun’ insan ruhunu temsil ediyor.
Ve ruh, Ezelî bir Sevgiliye yani Rabbine muhtaç ve müştaktır.
‘Deve’ ise, nefistir. arac tir amac degil!Maddî arzuların sembolüdür. O da, yavruları olan heveslerin ardında koşmaktadır
acaba Biz mecnun gibi mi yoksa Devenin misalimi yonumuzu belirtmeliyiz?

Siz çok güzel yazmışsınız zaten ben sadece bir iki şey ekliyebilrim bir de beraber şunu yapabiliriz, konuyu farklı açıdan bakabiliriz.

Orada ki 3 ay önemli gibi, Emmare 1 ay, Levvema 2 ay, Mülhime 3.ay. Bu üç devre inişili çıkışlı sıkıntılıdır derler. Ki geçenlere selam olsun ne mutludur o said'ler. Buraları için ''Bu yolda ne kelleler vurulur soran olmaz'' demişler. Tehlike büyük, mesela bir kaç tanesini şöyle duydum. Şimdi kişi nefsi ile yol almaya çalışıyor birşeyler öğreniyor, ama fark etmiyor ki nefside öğreniyor bu bilgileri. Şimdi bu bilgileri kullanıcak nefis hemde ona karşı kullanıcak, Onu nerelerde ağlatıcak, nerelerde kibire sürüklicek kişinin haberi olmuyor. Şimdi hepimiz ağlamayı beğeniriz ve hiç aklımıza gelmez nefisin bir tuzağına düşüp ağlıyabileceğimizi. İkinci tehlike mesela, Nefis kişileri en çok rüya ile oyalar ve yolunu keser onu meşgul eder. 3.üncü tehlike en büyüğü nefis kişiyi hayaller ile oyalar, hem dini hem şeytani hayalleri kullanır. Yeri gelir evliya hayalleri oluşur nefiste yeri gelir tam tersi yerin dibine giricek gibi hissettirir vs bende uzmanı değilim ama çok yönlüdür tuzaklar. Şu söz beni çok etkilemiştir mesela. ''Şeytan bilgisi olan kişilere önünde bir elinde kuran arkasında da kılıç saklıyarak yaklaşır.''

3 nefis makamını aşabilirse geriye Ruh kalır. Yani deveden ve beşeri aklından kurtuldu. 3 makam geçilmeden kişi çok büyük tehlikelerle karşı karşıyadır. Belki bilse adım atmaya korkar. Ki ben öğrendikçe o hale geliyorum, ümidimiz Rabbimiz yoksa kulun işi çok zor.
 
Üst Alt