- Katılım
- 26 Temmuz 2011
- Mesajlar
- 19,432
- Tepkime puanı
- 185

Mümin her içinden geleni yapmaz. Çünkü içinden gelenler nefsin istekleri de olabilir...
Mümin bunları önce Kuran ile değerlendirir ve eğer ancak Kuran ahlakına uygun bir tavırsa uygular.
Zira mümin, kendini nefsinin kontrolüne bırakmış bir insan değil!! Nefsi onu değil, o nefsini yönetir.
Dolayısıyla iman eden bir insan, içinde öfke hissi duyduğunda öfkelenmez.
Kıskançlık hissi gelince kıskanmaz. Darılma arzusu gelince küskünlüğe kapılmaz. Enaniyet hissi gelince, büyüklenen bir tavır göstermez. Gurur yapma isteği gelirse, gururuna yenik düşmez.
Eğer içinde bunlara benzer, nefse ait kötü bir duygu hissediyorsa, müminin yapacağı şey mutlaka ‘Allah'a sığınmak’tır.
Allah'a sığınır, içinden gelen yanlış hisleri yener ve bunun yerine Kuran ahlakına göre uygulanması gereken davranışları uygular.
Bu, mümin ahlakındaki çok önemli bir üstünlüktür. Müslümanın nefsini bu şekilde kontrol edebilmesi ise, şüphesiz ki Allah'a karşı duyduğu içli sevgi ve derin korku vesilesiyle mümkün olur.
Çünkü nefis, -akıl ve vicdan kullanılmadığı takdirde- insan üzerinde gerçekten etki sahibidir.
Allah nefsi, -dünya hayatındaki imtihanın bir gereği olarak- bu şekilde yaratmıştır.
Allah korkusu olmayan, ahirete inanmayan insanların, nefisleriyle mücadele edebilecek, ondan gelecek telkinlere karşı koyabilecek ve onu yenebilecek güçleri yoktur.
Nefislerinin tam kontrolüne girmişlerdir.
Ve hayatlarının akışını, nefislerinin belirlemesine bırakmışlardır.
VE INSAN ALDAN-di...