Siyâsi Çözüm Konusundaki Tutumu
HAMAS siyasi çözüm konusundaki tutumunu belirlerken iki etkene dayanmaktadir:
Birincisi: Siyonizmin kimligi, onun, kaynagini Tevrat, Telmud ve siyonist hareketin kurucularinin yazilarindan alan fikri arka plani hakkindaki bilgilere dayanan degerlendirmesi. Bu degerlendirmeye göre siyonistler vaadedilmis topraklar hurafesine, kendilerinin Allah'in seçilmis halki olduklari inancina, topraksiz halk - halksiz toprak ilkesine ve Büyük Israil düsüncesine sikica sarilmaktadirlar. Bunun yani sira 1949 anlasmasinda, 1978'de imzalanan Camp David anlasmasinda, 1993'te FKÖ ile siyonist düsman arasinda gerçeklestirilen ilkeler beyâninda ve daha baska anlasmalarda hileye basvurulduguna ve siyonizmin gerçek yüzünün gizlendigine inanmaktadir. Siyonist düsmanin siyâsi çözümler yoluyla, isgal ettigi topraklari genisletme ve oralara yerlesme planini gerçeklestirme yolunda yeni bir merhaleye giris projesini devreye sokmak istedigi inancindadir.
Ikincisi: Kaynagi ne olursa ve ne gibi maddeler içerirse içersin siyâsi çözümün siyonist düsmana Filistin topraklarinin çogu üzerinde varlik hakki taniyacagi inanci. Böyle bir seyse milyonlarca Filistinlinin yurtlarina geri dönmeleri imkâninin tamamen ortadan kaldirilmasi; ayni zamanda Filistin topraklarinin tamami üzerinde Filistinlilerin kendi yasayis tarzlarini belirleme, bagimsiz devletlerini ve ulusal kurumlarini kurma haklarinin bütünüyle ellerinden alinmasi anlami tasiyacaktir. Buna yol açmak ise bütün uluslararasi ve insani degerlere, ilkelere ve geleneklere aykiri oldugu gibi Islâm fikhi açisindan da yasak edilmis fiiller arasina girer. Dolayisiyla böyle bir seyi kabul etmek caiz degildir. Filistin topragi kutsal bir Islâm topragidir. Siyonistler burayi baski yoluyla gasbetmislerdir. Müslümanlarin burayi geri almak ve isgalcileri oradan çikarmak için cihad etmeleri farzdir.
Iste bu sebeplerden dolayi HAMAS, siyâsi çözüm planlarini, Filistin meselesinin baris görüsmeleri yoluyla çözüme kavusturulabilecegi görüsünü ve bu görüs dogrultusunda ortaya atilan tüm planlari reddetmistir. HAMAS bugüne kadar ortaya atilmis olan siyâsi çözüm planlarinin en tehlikelisinin de, 13 Eylül 1993'te FKÖ ile siyonist yönetim arasinda Vasington'da imzalanmis olan Gazze-Eriha anlasmasi ve taraflarin karsilikli olarak birbirlerini tanimalarini öngören vesika (Oslo Ilkeler beyannamesi) olduguna inanmaktadir. Ona göre bunun tehlikesi sadece, siyonist düsmana Filistin topraklarinin tamami üzerinde hâkimiyet hakki taniyan içeriginden ve siyonist yönetimle Arap ülkeleri arasinda uzlasmaya kapi açmasi dolayisiyla siyonistlerin bölgeye hâkimiyet elini uzatmasina imkân saglamasindan kaynaklanmiyor. Ayni zamanda, Filistin halkini gerçek anlamda temsil hakkina sahip olmamasina ragmen Filistin tarafi diye ortaya çikan bir grubun buna muvafakat etmesi ve razi olmasi açisindan da tehlike arz etmektedir. Çünkü bu, Filistin dosyasinin kapatilmasi ve Filistin halkinin kendi mesru haklarini isteme yahut bu haklarini elde etmek için mesru yollara basvurma imkânindan mahrum edilmesi anlami tasimaktadir. Buna ek olarak Filistinlilerin çogunun kendi vatanlarinda ve topraklarinda yasama imkânlarinin ellerinden alinmasi anlami da tasimaktadir. Bütün bunlarin doguracagi sonuçlar sadece Filistin halkini etkilemekle kalmayacaktir. Aksine bütün Arap toplumlarini ve diger Islâm toplumlarini da etkileyecektir.
Islâmi Hareketin Bir Diger Kanadi: Islâmi Cihad Hareketi
Filistin'deki Islâmi mücadelenin bir diger kanadi durumundaki Islâmi Cihad Hareketi veya bir diger adiyla Filistin'in Kurtulusu Için Islâmi Cephe Dr. Fethi Sikâki'nin öncülügünde 1986 yilinda kurulmustur. Daha önce Islâmi anlayislari dolayisiyla el-Fetih'ten ayrilan bazi gruplar, Islâmi Cihad Hareketi'ne katilmislardir. Ayrica 1970'li yillarda Müslüman Kardesler'in Filistin kanadi niteligi tasiyan ve "Islâmi Hareket" adiyla faaliyet yürüten kitleyle ayriliga düserek bu hareketten ayrilmis olan Abdulaziz Udeh de Islâmi Cihad Hareketi'ne katilmistir. Hareketin kurucusu Dr. Fethi Sikâki kendisi de Islâmi Hareket'le bazi konularda ihtilafa düserek ayrilanlardandi. Sikaki ve Udeh hareketin kurulus merhalesinde iki lider konumunda olmuslardir.
Islâmi Cihad Hareketi, en çok Gazze bölgesinde teskilatlanmistir. Bununla birlikte Bati Yaka bölgesinde de az sayida da olsa taraftar edinebilmistir.
Islâmi Cihad Hareketi'nin kuruculari ideolojik yapilanmalarinda en çok Imam Hasan el-Bennâ, Seyyid Kutub ve Izzettin Kassam'in fikirlerinden etkilenmislerdir. Imam Hasan el-Bennâ'nin Islâm dünyasinda yeniden dirilis hareketini baslatmis önemli bir lider oldugunu, Seyyid Kutub'un da fikirleriyle ümmeti karsi karsiya oldugu sapmalara karsi uyardigini ve inanç konusunda aydinlattigini söylüyorlardi. Ancak Müslüman Kardesler'de Imam Hasan el-Bennâ ve Seyyid Kutub'dan sonra fikri bir degisim sürecinin basladigini ileri sürüyorlardi.
Islâmi Cihad hareketi kurulus merhalesinde Iran devriminden de etkilenmistir. Hatta hareketin kurucularinin basinda gelen ve sehid edildigi tarihe kadar da liderligini yürüten Dr. Fethi Sikâki, Iran'da Imam Humeyni'nin öncülügünde genis tabanli bir halk hareketinin basladigi dönemde: "Humeyni, Islâmi Çözüm ve Alternatif" adli bir kitap yazmistir. Sikaki kendisinin bu kitabi Iran devriminden önce yazdigini ifade etmistir. Ancak kitap Iran'da Müslümanlarin yönetimi ele geçirmelerinden sonra piyasaya çikmistir.
Islâmi Cihad Hareketi ve Filistin Davasi
Islâmi Cihad Hareketi, Filistin davasini ümmetin temel davasi olarak görmekte ve Filistin sorununun öncelikle çözülmesi gerektigine inanmaktadir. Ancak çözüm konusunda basvurulmasi gereken yolun baris görüsmeleri metodu degil isgale karsi dogrudan mücadele metodu oldugu görüsünü savunmaktadir. Bunun yani sira Filistin topraklarinin bir bütün oldugu ve hiçbir parçasindan taviz verilemeyecegi, Israil'in bu topraklar üzerindeki varliginin tamamen gayri mesru oldugu inancindadir. Bütün bu temel konularda HAMAS'la ayni düsüncelere sahiptir.
Islâmi Cihad'in kurucularindan Abdulaziz Udeh söyle diyordu: "Ben Filistinli bir Müslümanim ve Filistin'i Islâm dünyasinin en önemli yurt parçasi olarak görüyorum. Bu topraklar üzerinde bir Islâm devletinin kurulmasini ümit ediyorum." Islâmi Cihad'in diger ileri gelenleri de Filistin yarasinin Islâm dünyasinin kalbinde ortaya çikmis bir yara oldugunu dile getirmislerdir.
HAMAS gibi Islâmi Cihad Hareketi de Filistin sorununun ulusal bir sorun degil temel Islâmi bir sorun oldugu dolayisiyla sadece Filistinlileri degil bütün Islâm ümmetini ilgilendirdigi görüsünü savunmaktadir. Dolayisiyla bu sorunun çözümü ümmet suuruyla verilecek bir mücadeleyle ve Israil isgalinin tamamen ortadan kaldirilmasiyla mümkün olabilecektir.
Islâmi Cihad Hareketi de Israil isgal rejiminin mesrulastirilmasini saglama amacina yönelik görüsmelere basindan itibaren karsi çikmistir.
Islâmi Cihad'in Intifada Öncesindeki Eylemleri
Islâmi Cihad Hareketi'nin kurulus merhalesinde bu hareketle Müslüman Kardesler'in Filistin kolunu olusturan "Islâmi Hareket" arasindaki ayriligin temel noktasini askeri eylemlere geçis konusu olusturuyordu. Islâmi Cihad mensuplari askeri eylemlere derhal geçilmesi gerektigini, Islâmi Hareket ileri gelenleri ise bunun için henüz erken oldugu dolayisiyla egitim çalismalarina agirlik verilmesi gerektigini savunuyorlardi. Islâmi Cihad Hareketi'ni kuranlarin böyle ayri bir olusum olusturmalarinda birtakim fikri ayriliklarin yani sira bu konunun da önemli etkisi olmustu. Bundan dolayi Islâmi Cihad mensubu gençler hareketin ortaya çikmasindan kisa bir süre sonra fiili eylemleri baslattilar. Bu dönemde gerçeklestirilen askeri eylemlerden bazilari sunlardir:
* 15 Ekim 1986'da Kudüs'te Magribliler kapisi yakininda Israil askerlerinin üzerine üç el bombasi atilmasi eylemi. Askerlerin Aglama Duvari etrafinda bir tören düzenledikleri sirada gerçeklestirilen bu eylemde yetmis asker yaralandi, ayrica askerlerden birinin babasi hayatini kaybetti.
* 25 Mayis 1987'de Galil Celusi adinda bir siyonist Gazze'nin Suca'iyye mahallesinde Islâmi Cihad mensubu mücâhidlerin kursunlariyla öldürüldü.
* 2 Agustos 1987'de Gazze Merkezi Cezaevi'nden kaçan Islâmi Cihad Hareketi mensubu alti mücâhid Israil askeri polisinin komutanlarindan Kaptan Ron Tal'i öldürdüler.
* 16 Agustos 1987'de mücâhidler tarafindan bir Israil aracinin taranmasi sonucu iki yolcu yaralandi.
* 6 Ekim 1987'de Gazze'nin Suca'iyye mahallesinde Islâmi Cihad mensubu dört mücâhidle Israil askerleri arasinda çikan çatismada bir Israil subayi öldürüldü. Çatismada söz konusu dört mücâhid de sehid oldu.
Hareketin o dönemde bunlarin disinda da bazi eylemleri oldu.
Intifada ve Islâmi Cihad Hareketi
Islâmi Cihad Hareketi, intifada öncesinde de birtakim eylemler gerçeklestirdiginden mensuplarini bu halk hareketine hazirlamis durumdaydi. Bu hareketin gerçeklestirdigi eylemler ayni zamanda Filistinli halkin da takdirini kazanmis, dolayisiyla halkla Islâmi Cihad arasinda bir sevgi ve yakinlik bagi olusmustu. Hatta Islâmi Cihad mensubu alti mücâhidin Israil hapishanelerinden kaçmasi ve hiçbirinin Israil kuvvetleri tarafindan yakalanamamasi halk nezdinde olumlu yankilara vesile olmustu. Halk bu hareketin intifada öncesinde gerçeklestirmis oldugu eylemlere destegini çesitli vesilelerle gündeme getirmisti.
Intifadanin baslamasindan sonra Islâmi Cihad Hareketi de kendisini bu genis çapli halk hareketinin içinde buldu. Çünkü onun gayeleriyle intifadanin gayeleri arasinda bir fark yoktu. Bundan dolayi Islâmi Cihad Hareketi mensuplari intifadaya ilk katilanlar arasinda yer aldilar. Baslangicinda intifadaya ilk katilanlar arasinda yer aldiklari gibi sonrasinda da bu halk hareketinin devami için en çok çaba harcayanlardan olmuslardir. Ancak bu hareketin mücâhidlerinin intifada da etkin rol oynamaya çalistiklarini gören Israil isgal rejimi harekete büyük darbeler vurabilmek için yogun bir seferberlik baslatti. Bu, Hareket'in mücadeledeki etkinligini olumsuz yönde etkiledi. Özellikle fiili egitimden geçmis elemaninin azliginin da bunda rolü oldu.
Intifada süresince Islâmi Cihad Hareketi de HAMAS gibi bildiriler dagitarak halki bilinçlendirmeye ve isgal karsisindaki mücadelelerini sürdürmeleri için çagrilarda bulunmaya çalisti.
Intifadanin baslamasindan yaklasik kirk gün sonra ortaya çikan ve FKÖ'nün öncülügünde olusturulan Birlesik Yönetim'e HAMAS gibi Islâmi Cihad da girmedi. Ancak bu yönetimin programlarina ters ve sürtüsmeye yol açabilecek herhangi bir hareket içine de girmedi.
Son yillarda gerçeklestirilen istishadi eylemlerin bazilarini Islâmi Cihad mensubu mücâhidler gerçeklestirmislerdir. Bunun yani sira Israil askerlerine yönelik biçakli ve bombali saldirilarin bazilari da bu hareketin mensuplarinca gerçeklestirilmistir.
Isgal yönetiminin intifada karsisinda baski uygulamalarinda Islâmi Cihad Hareketi'nin mensuplari da hedef alindi. Ayrica hareketin bazi ileri gelenleri Israil ajanlari tarafindan faili meçhul cinayetlerde sehid edildiler. Hareketin Gazze'deki lideri Hâni el-Abid 2 Kasim 1994 tarihinde MOSSAD ajanlarinin düzenledigi bir faili meçhul cinayette sehid edildi. Yine Gazze'deki ileri gelenlerinden olan Mahmud Arafat Ibrahim Havaca da 22 Haziran 1995 sabahi bir baska suikastla sehid edildi.
HAMAS - Islâmi Cihad Iliskileri
HAMAS'la Islâmi Cihad arasindaki ayrilik inançla veya ideolojik ilkelerle ilgili bir temele dayanmaz. Ayriliklar birtakim temel ilkelerin yorumlanmasi ve yapilacak faaliyetlerde nelere öncelik verilecegi konusundadir. Islâmi Cihad'in kuruculari, Müslüman Kardesler'in kurucusu Imam Hasan el-Bennâ'yi örnek bir önder, yeniden Islâm'a dönüs hareketinin temel ilkelerini belirleyen bir sembol olarak kabul ediyor, ancak Müslüman Kardesler'de daha sonra onun fikirlerini yorumlama konusunda yanlisliklar yapildigini ileri sürüyorlardi. Ayrica Islâmi Cihad'in kuruculari fiili mücadeleye öncelik verilmesi fikrini savunuyorlardi. Bunun yani sira Müslüman Kardesler'in Islâmi kavramlari ve degerleri topluma tedrici bir sekilde kabul ettirerek genis bir kitle tabani hazirlama metodunu benimsemediklerini, bunun yerine devrimci metoda agirlik verilmesi gerektigini savunuyorlardi. Ancak bu ve benzeri görüs ayriliklari bu iki hareket arasinda herhangi bir fiili sürtüsmeye ve kavgaya yol açmamistir.
HAMAS'la Islâmi Cihad arasindaki iliski hakkinda, HAMAS resmi sözcüsü Ibrahim Gose'nin yaptigi su açiklamayi vermekte yarar görüyoruz: "Islâmi davet ve cihad yolunun bir oldugunda süphe yoktur. Çünkü Islâm hem bir inanç sistemidir hem de cihaddir. Gerçekte Islâmi hareket de bu iki temele göre hareket etmektedir. Bölgesel veya dis güçlerin baskilarini artirmalarindan kaynaklanan zor sartlarda bile bu iki temele göre hareket eder. Islâmi Cihad Örgütü'nün de HAMAS'in da ana Islâmi hareketten dogdugu bir gerçektir. Sahneye çikmalarinin degisik zamanlarda olmasi ise mücadeleyi baslatma konusundaki degerlendirmelerinin farkliligindan ileri gelmektedir. Islâmi Cihad Örgütü yapilmasi gereken isler siralamasinda fiili cihadi birinci siraya koyuyordu. HAMAS ise egitim, hazirlik ve uygun sartlari gözetmenin fiili cihaddan önce geldigi kanaatini tasiyordu. Bu konuda farklilik söz konusu olsa da bugün her iki hareket de ayni merhalenin içerisindedir. Bu iki hareketin birlestirilmesi için uzun süreden beri ciddi çalismalar yürütülmektedir. Birkaç merhaleden sonra organizeli çalisma baslatilacak sonra ortak cephe hareketine geçilecek sonra Allah'in izniyle tam bir birlesme saglanacaktir."
2 Nisan 1995'te Gazze'nin Seyh Ridvan mahallesinde bir suikast sonucu sehid edilen HAMAS mensubu 6 kisinin sehid edilmesi üzerine hem HAMAS'in Izzettin Kassam birliklerine mensup mücâhidlerin, hem de Islâmi Cihad Hareketi mücahidlerinin intikam eylemleri düzenlemeleri de bu iki hareket arasinda siki münâsebetlerin ve dayanismanin oldugunu gösteriyordu. Bu iki hareket zaman zaman çesitli sosyal kurumlarda ve üniversitelerdeki ögrenci meclislerinin belirlenmesinde ortak listeler göstermektedirler. Örnegin Arap Muhasebeciler ve Hukuk Danismanlari Dernegi'nin seçimlerinde Islâmi Hareket listesi adiyla ortak bir liste gösterildi. Bunun örnekleri çogaltilabilir. Islâmi Cihad lideri Dr. Fethi Sikâki'nin sehid edilmesi üzerine HAMAS tarafindan yayinlanan bildiride su ifadelere yer verilmisti: "Biz Filistin Islâmi Direnis Hareketi olarak her bakimdan Islâmi Cihad Hareketi'ndeki kardeslerimizin yaninda oldugumuzu vurgularken, Fethi Sikâki (rh. a.)'nin sehid edilmesinin, Prof. Dr. Musa Ebu Merzuk'un ABD zindanlarinda tutulmasinin ve siyonist düsmanin binlerce insanimizi, halkimizin ileri gelenlerini tutuklamasinin ayni planin birer parçalari olduguna dikkat çekiyoruz. HAMAS, bu çirkin cinayete karsi da, cihad ve sehadet yolunu izlemeye devam edecegini, alternatifi olmayan direnis ve mücadele yolunda ilerleyecegini bir kez daha vurgulamaktadir."
Gerçekten bir kusun iki kanadi gibi Filistin cihadinin iki kanadini olusturan bu iki hareket arasinda gipta edilecek bir dayanismanin oldugu göze çarpmaktadir. Bundan dolayidir ki, siyonist isgal yönetiminin ve onun güdümündeki birtakim ihanet çevrelerinin bütün fitne çabalari daha ilk adimindan itibaren dumura ugramistir.