- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 9,107
- Tepkime puanı
- 81
Zat:
1 Kendi
Allahü teâlâ zâtı ile vardır Varlığı kendi kendiyledir.
Şimdi var olduğu gibi, hep var idi ve hep var olacaktır.
Varlığının önünde ve sonunda yokluk olamaz.
Çünkü, O'nun varlığı lâzımdır. (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)
Zaviye:
1 Eskiden büyük kervanların geçtiği ıssız yollarda veya köy ve kasabalarda; dînî ilimlerin, İslâm ahlâkının ve fen ilimlerinin öğretilmesi, yolcuların barınması maksadıyla kurulan yer; küçük tekke (Bkz Hânekâh, Tekke)
Türkiye Selçuklu Devleti'nden sonra kurulan Osmanlı Devleti zamânında Anadolu'nun çeşitli yerlerinde zâviyeler kuruldu.
Osman Bey, sık sık hocası Şeyh Edebâlî'nin zâviyesine gider, sohbetlerini dinlerdi. (Âşıkpaşazâde)
Zâviyeye devâm eden genç, orta yaşlı, ihtiyar her zümreden insan, gerekli dînî ilimleri okuyarak ve yaşayarak öğrenir, güzel ahlâk sâhibi ve herkes tarafından sevilen, topluma faydalı bir kişi olarak cemiyete katılırdı (İslâm Târihi Ansiklopedisi)
Zâviyeye bir yolcu geldiği zaman, eşyâ ve hayvanları yerleştirildikten sonra hamama sokuluyor, güzelce yıkanıyor,sonra bir odaya alınıp, yiyecek ve içecek ikrâm ediliyordu Akşam namazından sonra zâviyede Kur'ân-ı kerîm okunuyor ve gece teheccüd namazına kalkılıyordu. (İbn-i Battûta)
2 Tasavvufta bulunan kimselerin, ibâdet için çekildiği tenhâ yer.
Zeamet:
Osmanlılar zamânında subaylara verilen ve geliri en az yirmi bin ve en çok 99999 akçe olan toprak.
Zebani:
Cehennem meleği, azâb yapıcı melek.
Cehennem zebânîleri, günâh işleyen hâfızlara, puta tapanlardan daha önce azâb yapacaklardır
Çünkü bilerek yapılan günâh, bilmeyerek yapılandan daha kötüdür (Hadîs-i şerîf-İhyâ-ul-Ulûm)
Zebânîlere Cehennem'deki vazîfeleri esnâsında, Cehennem ateşi zarar vermez Denizin, balığa zararlı olmaması gibidir.
(Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)
1 Kendi
Allahü teâlâ zâtı ile vardır Varlığı kendi kendiyledir.
Şimdi var olduğu gibi, hep var idi ve hep var olacaktır.
Varlığının önünde ve sonunda yokluk olamaz.
Çünkü, O'nun varlığı lâzımdır. (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)
Zaviye:
1 Eskiden büyük kervanların geçtiği ıssız yollarda veya köy ve kasabalarda; dînî ilimlerin, İslâm ahlâkının ve fen ilimlerinin öğretilmesi, yolcuların barınması maksadıyla kurulan yer; küçük tekke (Bkz Hânekâh, Tekke)
Türkiye Selçuklu Devleti'nden sonra kurulan Osmanlı Devleti zamânında Anadolu'nun çeşitli yerlerinde zâviyeler kuruldu.
Osman Bey, sık sık hocası Şeyh Edebâlî'nin zâviyesine gider, sohbetlerini dinlerdi. (Âşıkpaşazâde)
Zâviyeye devâm eden genç, orta yaşlı, ihtiyar her zümreden insan, gerekli dînî ilimleri okuyarak ve yaşayarak öğrenir, güzel ahlâk sâhibi ve herkes tarafından sevilen, topluma faydalı bir kişi olarak cemiyete katılırdı (İslâm Târihi Ansiklopedisi)
Zâviyeye bir yolcu geldiği zaman, eşyâ ve hayvanları yerleştirildikten sonra hamama sokuluyor, güzelce yıkanıyor,sonra bir odaya alınıp, yiyecek ve içecek ikrâm ediliyordu Akşam namazından sonra zâviyede Kur'ân-ı kerîm okunuyor ve gece teheccüd namazına kalkılıyordu. (İbn-i Battûta)
2 Tasavvufta bulunan kimselerin, ibâdet için çekildiği tenhâ yer.
Zeamet:
Osmanlılar zamânında subaylara verilen ve geliri en az yirmi bin ve en çok 99999 akçe olan toprak.
Zebani:
Cehennem meleği, azâb yapıcı melek.
Cehennem zebânîleri, günâh işleyen hâfızlara, puta tapanlardan daha önce azâb yapacaklardır
Çünkü bilerek yapılan günâh, bilmeyerek yapılandan daha kötüdür (Hadîs-i şerîf-İhyâ-ul-Ulûm)
Zebânîlere Cehennem'deki vazîfeleri esnâsında, Cehennem ateşi zarar vermez Denizin, balığa zararlı olmaması gibidir.
(Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)