Yol, yolculuk ve “O”

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81
345m0xf.gif


Yol, yolculuk ve “O”
23u38nd.gif

Zirvelerden derinlere uzanan bir yolculuktu onunki.
Ne zaman biteceği bilinmiyordu, çünkü sonu görünmüyordu yolun.

Uzun süredir çıplak ayakla yürüyordu.
Hiç canı yanmamış, yoldaki küçük taşlar ayağına batmamıştı.
Başını usulca eğdi, masum bir edayla ayağına baktı.
Kalbinde hissettiği bu acının kaynağını aramaya çalışıyordu.
Artık çıplak ayakla yürüme zamanının bittiğini fark etti.

Başını yavaşça kaldırdı.

Tam karşısında kendisine sırıtmakta olan kaya parçası gözüne çarptı.
On beş yıldır yürüdüğü bu yolda ilk defa böylesine büyük bir kaya parçasıyla karşılaşmıştı.
Daha öncekilerini yolundan defetmek hiç zor olmamıştı; ama bu sefer işi hiç kolay olacağa benzemiyordu.
Başarabilirim ümidiyle önce elini taşın altına koydu ve tüm gücüyle itekledi.
Kaya parçası hareket bile etmedi.

En yakın arkadaşlarına seslendi, yardım istedi onlardan.

Birkaç denemeden sonra kaya parçasını yerinden oynatmayı başardılar.
O da nesi! Yeni bir kaya parçası daha!
Bu seferki diğerlerinden de büyük!
Yola devam etmesi lazımdı ne yaşayacağını görmek için.

Arkadaşlarından tekrar yardım istedi.
Var güçleriyle taşı yerinden oynatmaya çalıştılar; ama başaramadılar.
Artık vakit gelmişti. Bu işi tek başına halletmeliydi, çünkü yolculuk onun yolculuğuydu.
Bir an duraksadı.

Ne yapmalıydı şimdi.
Hangi güç bu taşı yerinden oynatabilirdi.
Ansızın elini kalbine götürdü, buğulu gözlerini semaya kaldırdı.
Ruhunun derinliklerinde yaşananları hissetmek istercesine göz kapaklarını indirdi.
Ruh âlemindeki havayı soludu.

Niye daha önce gelmedim sana, diyerek hayıflandı.

Bir fidan gördü orada kendisine gülümseyen.
Gayr-i ihtiyari o da gülümsedi.
Fidanın filizlenmek için çabaladığını fark etti.
Yaklaştı ve onun filizlenmesini büyük bir zevkle izledi.
Kalbinden damağına doğru akan bir huzur hissetti.
Tarifi mümkün olmayan bir lezzetti bu.
Gözlerini hafifçe araladı, avuçlarına dolan hislerini semaya yöneltti ve dilinin kendisinden izinsiz söylediklerini mırıldandı:

“Allah(c.c) kuluna kâfi değil mi?”


Karanlığın tam ortasına düşen nur misali aydınlattı âlemini.
O bir âlemdi çünkü.
O bir numuneydi.
O bir elmastı.
O kâinat yapbozundan çıkarıldığında yeri doldurulamayacak bir parçaydı.
O bir insandı.

Sonunun ne zaman biteceği belli olmayan bir yolculukta olan insan…
Paydos zamanına kadar yoluna çıkanlarla; yani imtihanlarıyla uğraşması gereken insan…
Ve imtihan sorularının cevaplarının kimde olduğunu bilmesi gereken insan…
Yol onun yolu, yolculuk onun yolculuğu ve yolun yolcusu da kendisi…

Hacer Akgünler
(Emailimden alıntı: Kaynak Kardelen)

rose25le9.gif
23u38nd.gif
rose24dv6.gif
 

İmparator

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
3 Temmuz 2011
Mesajlar
40
Tepkime puanı
0
Paylaşımın İçin Teşekkürler Abi Güzel Paylaşım:)
 
Üst Alt