0
000000
Kayıtsız
Misafir
Yalan söylemenin ve haset etmenin bireysel ve toplumsal zararları
Yalan söylemek
Yalan, gerçeğin karşıtı, kişinin doğruluktan ve dürüstlükten ayrılması, olmayan bir şeyi olmuş gibi göstermesi demektir. Hile ise, aldatma ve sahtekarlık anlamlarına gelir. Örneğin hasta olmadığı halde hastaymış gibi davranmak, bilmediği soruyu, kopya çekerek cevaplamak, ürünlerin içine sahte ve kalitesiz maddeler karıştırmak, gibi şeyler hiledir.
Yalan söyleyen ve hile yapan kişinin onur ve saygınlığı zedelenir. Böyle bir insanın çevresiyle barışık, sağlıklı ve özgüven içerisinde yaşaması mümkün değildir. Sürekli yalan söyleyen ve insanları aldatan kişinin toplumda saygın bir yerinin olması düşünülemez. Yüce Allah Kur’anı Kerim’de:
“Ey İman edenler! Allah’tan Korkun ve doğru söz söyleyin” (Ahzab 70)
“Yalan sözden kaçının” (Hac 30) buyurmuştur. Peygamberimiz de;
“Yalan kötülüğe, kötülük cehenneme götürür. İnsan yalancılık yapa yapa nihayet Allah katında yalancılardan yazılır” demiştir.
Bireyler arasında güven duygusunu ortadan kaldıran yalan ve hile; aileleri parçalayan, komşuluk ilişkilerini engelleyen toplumsal bir hastalıktır. Adaletin gerçekleşmesi için gerekli olan şahitlik kurumu, yalan yere yapılan şahitlikle zedelenir ve haklı ile haksızın ayırt edilmesi önlenir. Haklı hakkını alamaz, suçlu da cezalandırılamaz. Bu gibi durumlar toplumda huzursuzlukları artırdığı gibi, bir çok suçsuz insanın da sıkıntıya düşmesine neden olur.
Yalancı küçük bir çıkar için, başkalarına yalan söyleyerek onları aldatır. Böylece hem kendi onur ve saygınlığını zedeler hem de başkalarına zarar vermiş olur. Yalan söyleyen kişi kendisine olan saygı ve güvenini yitirir. İçinde gizlediği gerçek, sürekli onu rahatsız eder.
Yalan söylemenin çeşitli nedenleri vardır. Bazı yalancılar bir çıkar sağlamak veya birilerini korumak için yalan söylerler. Bazıları ise övünmek veya önemli olduklarını anlatmak için yalan söylerler.
Özü sözü doğru olan, inancının gereğini yerine getiren insanlar toplum tarafından sevilirler. Yalancılar ise toplumun huzurunu kaçırırlar. Toplumda güven duygusunun zedelemesine neden oldukları için hiç kimse tarafından sevilip sayılmazlar. Yalan yere yemin etmek ise yalana Allah’ı şahit göstermek olduğundan çok daha büyük bir günahtır.
İslam’ın kurallarına uymak isteyen bir kişi kesinlikle yalanın ve hilenin her çeşidinden uzak durmalıdır. Kendisi ve yakınlarının zararına bile olsa hiçbir zaman doğruluktan ayrılmamalıdır. Doğruluğun ödülünün mutlaka Allah tarafından verileceğine inanmalıdır. Aile yaşamında, ticarette, memurlukta, idarecilikte, devlet ve ulus hizmetinde, kısacası toplumun her kesiminde insanların birbirlerine karşı doğru ve dürüst olması herkes için bir görevdir. İnsanlar arasında güvensizlik meydana getirecek bir davranış olan yalan ve hileden kaçınmalı ve uzak durmalıyız.
Haset etmek
Haset edilen kimse, senin zulmüne uğramış, bir mazlumdur. Hele haset edip çekiştirir, kötülüklerini söylersen, bunlar senin ona verdiğin hediyelerdir. Hep onun ekmeğine yağ sürmüş oluyorsun. Yani ona ibadetlerinin sevabını verip, onun günahlarını yükleniyorsun. Böylece kıyamette müflis olacaksın.
Düşman, hasmının beladan belaya uğramasını ister. Haset hastalığı ile senin yüklendiğin bela, bütün felaketlerden büyüktür. Düşmanlarının en büyük arzuları kendilerinin refahta, hasımlarının sıkıntıda olmalarıdır. Sen kendi kendine onların arzularına uymuş oldun. Bunun için düşmanın, senin ölmeni değil, böylece sürünmeni, ellerindeki nimetlere bakarak haset ateşi içinde hep kıvranmanı isterler.
Bunları düşünebilirsen, kendi kendinin düşmanı ve düşmanının dostu olduğunu kolaylıkla anlamış olursun. Çünkü davranışın, dünya ve ahirette senin aleyhine, hasmının lehinedir. Bu işin zararı senin, kârı onundur. Herkesin yanında nefret edilirsin. Allah katında da kötü birisisin. Sen istesen de istemesen de haset ettiğin kimsenin nimeti devam eder gider.
Kıskançlık - Haset
Haset, önce haset edene zarar verir
“Haset evvelâ hâsidi ezer, mahveder, yandırır. Mahsut hakkında zararı ya azdır veya yoktur.” (Mektubat)
Muaviye (ra) diyor ki:
“Şer hasletler içinde haset (kıskançlık) kadar âdili yoktur. O, haset edilen kimseye dokunmadan evvel sahibini öldürür.” (Edeb-i Dünya ve'd Din)
Abdülhamid diyor ki:
“Hasetçi, zehir içen kimse gibidir. Zehir vücuda yayılınca, zehir içen ölüp acıdan kurtulduğu gibi, hasetçi de ancak ölürse hasedin acısından kurtulur.” (Edeb-i Dünya ve'd Din)
Kıskançlık önce kıskanan kimseye zarar verir. Başkasında gördüğü her nimet onu rahatsız eder. Ancak asıl büyük zarar, kıskananın böyle bir hissi içinde taşımakla yetinmeyip, arzusunu gerçekleştirmek üzere, onun gereği olan hile, söz ve fiillere yer vererek faaliyete geçmesiyle meydana gelir. Bilindiği gibi Felak suresinde “kıskananın” kıskandığı zamanki şerrinden Allah'a (cc) sığınmak emredilmiştir. (Kütüb-i Sitte)
“Kıskananın içinde sürekli bir ateş yanar. Bu ateş onu yakar, yavaş yavaş eritir. Çünkü birisine haset edildikçe Allah (cc) onun nimetini artırır. Onun nimetinin artması da kıskananın kıskançlığını, dolayısıyla rahatsızlık ve sıkıntısını çoğaltır. Kıskananın göğsü daralır, uykusu kaçar. Amansız bir hastalığa düşer. Kıskanılanın perişanlığı istenirken, kıskanan perişan olur.” (İmâm-ı Şâfî)
Haset eden kimse hem dünyada hem ahirette büyük zarardadır
“Hasetçi kişi meclislerde, zillet ve yerilmekten başka bir şeye nail olmaz. Meleklerden ancak, lânet ve kine; halktan sertlik ve kedere; kıyamet gününde rezalet ve tenkide nail olur.” (Zübdet’ül-İhya)
Haset bir hastalıktır
“Benim ümmetime de diğer ümmetlerin hastalığı isabet edecektir. Ashâb-ı Kiram:
"O ümmetlerin hastalığı nedir?" diye sordu. Hz. Peygamber:
"Kibir, zulüm, malıyla veya soyuyla böbürlenmek dünya hakkında münafese ve mücadele etmek, uzaklaşmak, birbirlerine haset etmek (kıskanmak), öyle ki sonu zulüm sonra karmakarışık olur.” (İbn Ebi'd Dünya)
Seleften biri buyurdu:
“Yeryüzünde ilk vuku bulan hata hasettir. İblis'in, Adem’in (as) rütbesinden dolayı, Adem’e (as) haset etmesi ve ona tazim secdesinde bulunmamasıdır. Binaenaleyh, haset İblis'i isyana zorladı. (İhya-yı Ulumiddin)
“Haset, beden hastalığıdır.” (İbn-i Mu’tez)
"Haset eden kişi, ardı arkası gelmeyen hasret ve üzüntü ile şifası umulmayan bedeni hastalığa düçar olur." (Edeb-i Dünya ve Din)
“Kıskanç kimse şeref bulamaz.”
“Kıskanç kimse şeref bulamaz.” (Mensûr'ul Hikem)
Haset edenin, insanlar arasındaki mevki ve mertebesi düşer; çünkü halk ondan yüz çevirip nefret eder.
Haset edene, insanlar buğzedip düşmanlık yapar. Hatta insanlar içinde bir dost ve arkadaş bulamaz bir hale gelir. Böylece insanların buğuz ve düşmanlığına maruz kalıp hüsrana düçar olur. Efendimiz (asm) buyuruyor ki:
“İnsanların en kötüsü, sevmeyen ve sevilmeyendir.” (Edeb-i Dünya ve'd Din)
Haset eden kaderi tenkit eder
Haset eden kadere karşı çıktığı için, Allah’ın (cc) gazabına maruz kalır. Hem de Allah’ın (cc) emirlerine muhalefet ettiği için günah kazanır. Çünkü insanları kıskanan kimse, Allah’ın (cc) taksimatını adaletli bulmuyor ve insanları o nimetlere lâyık görmüyor, demektir. (Edeb-i Dünya ve'd Din)
Bazı hikmet âlimleri diyor ki: “İlâhî kazaya razı olan, kimseye öfkelenmez. Allah’ın (cc) verdiğine kanaat eden de haset etmez.” (Edeb-i Dünya ve'd Din)
Kıskançlık; kin ve düşmanlık uyandırır
“Hem Allah’ın (cc), bazınızı bazınızdan kendisi ile üstün kıl(maya vesîle yap)dığı şeyleri temenni etmeyin! Erkeklere kazandıklarından bir nasip vardır; kadınlara da kazandıklarından bir nasip vardır. O halde Allah’tan (cc) lütfunu isteyin! Muhakkak ki Allah (cc), herşeyi hakkıyla bilendir.” (Nisa, 32)
Elmalılı Hamdi Yazır bu ayeti şöyle tefsir eder: “Allah'ın (cc) bazınıza diğer bazınızdan fazla olarak bağışladığı şeyleri temenni etmeye de kalkışmayınız. Birbirinizin malına, makamına ve sahip olduğu, Allah (cc) tarafından verilmiş veya çalışmakla elde edilen, nimetlerine göz dikmeyiniz. Çünkü bu gibi temenniler, ilk önce haset (kıskançlık), kin ve düşmanlık uyandırır.”
Haset, güzel amelleri yok eder
“Hasetten kaçının; çünkü o, ateşin odunu (veya kuru otu) yiyip tükettiği gibi, bütün hayırları yer tüketir.” (Ebu Davud)
“Haset ve kin, tıraş eder; ama saçı değil, dini tıraş eder.” (Bezzar)
“ Haset (çekememezlik) hayırları yer bitirir; tıpkı ateşin odunu yeyip tükettiği gibi. Sadaka hataları söndürür; tıpkı suyun ateşi söndürmesi gibi. Namaz mü’minin nurudur; oruç ateşe karşı perdedir.” (Kütüb-i Sitte)
Haset ehli, cehennemin şiddetli azabıyla cezalandırılacaktır
Allah (cc), göğüslerinizin ve kalplerinizin mü’minlere karşı içerdiği ve gizlediği öfke, kıskançlık ve düşmanlığı iyi bilir. Dünyada umduklarınızın tersini size göstermekle, ahirette de asla çıkmayarak ebediyen kalacağınız cehennemin şiddetli azabıyla sizi cezalandıracak. (İbn-i Kesir Tefsiri)
Haset eden âlim, hesaptan bir sene evvel cehenneme girer
Peygamber Efendimiz (asm) buyurdular ki:
"Altı sınıf vardır. Hesaptan bir sene evvel cehenneme girerler. Denildi ki:
"Ey Allah'ın Resulü! Onlar kimlerdir?"
"Zalim idareciler, kavmiyet güden Araplar, büyüklük taslayan ağalar, hainlik yapan tüccarlar, cahil köylüler, haset eden âlimlerdir." (Ebu Mansur Ed-Deylemî)
Peygamber Efendimiz (asm), hasetçiyi ümmetinden kabul etmemiştir
"Ümmetim için endişe duyduğum şey, aralarında servetin çoğalıp, birbirlerine haset ederek dövüşecek olmalarıdır." (İbn-i Ebi’d-dünya)
"Hasetçi, koğucu ve falcı bizden değildir." (Nesai)
"İnsan ya âlim, ya talebe ya da onları seven olmalıdır. Haset eden, her üçünden de mahrumdur." (Kimya-yı Saadet)
www.islamiforumlar.net
www.islamiforumlar.net
www.islamiforumlar.net
Yalan söylemek
Yalan, gerçeğin karşıtı, kişinin doğruluktan ve dürüstlükten ayrılması, olmayan bir şeyi olmuş gibi göstermesi demektir. Hile ise, aldatma ve sahtekarlık anlamlarına gelir. Örneğin hasta olmadığı halde hastaymış gibi davranmak, bilmediği soruyu, kopya çekerek cevaplamak, ürünlerin içine sahte ve kalitesiz maddeler karıştırmak, gibi şeyler hiledir.
Yalan söyleyen ve hile yapan kişinin onur ve saygınlığı zedelenir. Böyle bir insanın çevresiyle barışık, sağlıklı ve özgüven içerisinde yaşaması mümkün değildir. Sürekli yalan söyleyen ve insanları aldatan kişinin toplumda saygın bir yerinin olması düşünülemez. Yüce Allah Kur’anı Kerim’de:
“Ey İman edenler! Allah’tan Korkun ve doğru söz söyleyin” (Ahzab 70)
“Yalan sözden kaçının” (Hac 30) buyurmuştur. Peygamberimiz de;
“Yalan kötülüğe, kötülük cehenneme götürür. İnsan yalancılık yapa yapa nihayet Allah katında yalancılardan yazılır” demiştir.
Bireyler arasında güven duygusunu ortadan kaldıran yalan ve hile; aileleri parçalayan, komşuluk ilişkilerini engelleyen toplumsal bir hastalıktır. Adaletin gerçekleşmesi için gerekli olan şahitlik kurumu, yalan yere yapılan şahitlikle zedelenir ve haklı ile haksızın ayırt edilmesi önlenir. Haklı hakkını alamaz, suçlu da cezalandırılamaz. Bu gibi durumlar toplumda huzursuzlukları artırdığı gibi, bir çok suçsuz insanın da sıkıntıya düşmesine neden olur.
Yalancı küçük bir çıkar için, başkalarına yalan söyleyerek onları aldatır. Böylece hem kendi onur ve saygınlığını zedeler hem de başkalarına zarar vermiş olur. Yalan söyleyen kişi kendisine olan saygı ve güvenini yitirir. İçinde gizlediği gerçek, sürekli onu rahatsız eder.
Yalan söylemenin çeşitli nedenleri vardır. Bazı yalancılar bir çıkar sağlamak veya birilerini korumak için yalan söylerler. Bazıları ise övünmek veya önemli olduklarını anlatmak için yalan söylerler.
Özü sözü doğru olan, inancının gereğini yerine getiren insanlar toplum tarafından sevilirler. Yalancılar ise toplumun huzurunu kaçırırlar. Toplumda güven duygusunun zedelemesine neden oldukları için hiç kimse tarafından sevilip sayılmazlar. Yalan yere yemin etmek ise yalana Allah’ı şahit göstermek olduğundan çok daha büyük bir günahtır.
İslam’ın kurallarına uymak isteyen bir kişi kesinlikle yalanın ve hilenin her çeşidinden uzak durmalıdır. Kendisi ve yakınlarının zararına bile olsa hiçbir zaman doğruluktan ayrılmamalıdır. Doğruluğun ödülünün mutlaka Allah tarafından verileceğine inanmalıdır. Aile yaşamında, ticarette, memurlukta, idarecilikte, devlet ve ulus hizmetinde, kısacası toplumun her kesiminde insanların birbirlerine karşı doğru ve dürüst olması herkes için bir görevdir. İnsanlar arasında güvensizlik meydana getirecek bir davranış olan yalan ve hileden kaçınmalı ve uzak durmalıyız.
Haset etmek
Haset edilen kimse, senin zulmüne uğramış, bir mazlumdur. Hele haset edip çekiştirir, kötülüklerini söylersen, bunlar senin ona verdiğin hediyelerdir. Hep onun ekmeğine yağ sürmüş oluyorsun. Yani ona ibadetlerinin sevabını verip, onun günahlarını yükleniyorsun. Böylece kıyamette müflis olacaksın.
Düşman, hasmının beladan belaya uğramasını ister. Haset hastalığı ile senin yüklendiğin bela, bütün felaketlerden büyüktür. Düşmanlarının en büyük arzuları kendilerinin refahta, hasımlarının sıkıntıda olmalarıdır. Sen kendi kendine onların arzularına uymuş oldun. Bunun için düşmanın, senin ölmeni değil, böylece sürünmeni, ellerindeki nimetlere bakarak haset ateşi içinde hep kıvranmanı isterler.
Bunları düşünebilirsen, kendi kendinin düşmanı ve düşmanının dostu olduğunu kolaylıkla anlamış olursun. Çünkü davranışın, dünya ve ahirette senin aleyhine, hasmının lehinedir. Bu işin zararı senin, kârı onundur. Herkesin yanında nefret edilirsin. Allah katında da kötü birisisin. Sen istesen de istemesen de haset ettiğin kimsenin nimeti devam eder gider.
Kıskançlık - Haset
Haset, önce haset edene zarar verir
“Haset evvelâ hâsidi ezer, mahveder, yandırır. Mahsut hakkında zararı ya azdır veya yoktur.” (Mektubat)
Muaviye (ra) diyor ki:
“Şer hasletler içinde haset (kıskançlık) kadar âdili yoktur. O, haset edilen kimseye dokunmadan evvel sahibini öldürür.” (Edeb-i Dünya ve'd Din)
Abdülhamid diyor ki:
“Hasetçi, zehir içen kimse gibidir. Zehir vücuda yayılınca, zehir içen ölüp acıdan kurtulduğu gibi, hasetçi de ancak ölürse hasedin acısından kurtulur.” (Edeb-i Dünya ve'd Din)
Kıskançlık önce kıskanan kimseye zarar verir. Başkasında gördüğü her nimet onu rahatsız eder. Ancak asıl büyük zarar, kıskananın böyle bir hissi içinde taşımakla yetinmeyip, arzusunu gerçekleştirmek üzere, onun gereği olan hile, söz ve fiillere yer vererek faaliyete geçmesiyle meydana gelir. Bilindiği gibi Felak suresinde “kıskananın” kıskandığı zamanki şerrinden Allah'a (cc) sığınmak emredilmiştir. (Kütüb-i Sitte)
“Kıskananın içinde sürekli bir ateş yanar. Bu ateş onu yakar, yavaş yavaş eritir. Çünkü birisine haset edildikçe Allah (cc) onun nimetini artırır. Onun nimetinin artması da kıskananın kıskançlığını, dolayısıyla rahatsızlık ve sıkıntısını çoğaltır. Kıskananın göğsü daralır, uykusu kaçar. Amansız bir hastalığa düşer. Kıskanılanın perişanlığı istenirken, kıskanan perişan olur.” (İmâm-ı Şâfî)
Haset eden kimse hem dünyada hem ahirette büyük zarardadır
“Hasetçi kişi meclislerde, zillet ve yerilmekten başka bir şeye nail olmaz. Meleklerden ancak, lânet ve kine; halktan sertlik ve kedere; kıyamet gününde rezalet ve tenkide nail olur.” (Zübdet’ül-İhya)
Haset bir hastalıktır
“Benim ümmetime de diğer ümmetlerin hastalığı isabet edecektir. Ashâb-ı Kiram:
"O ümmetlerin hastalığı nedir?" diye sordu. Hz. Peygamber:
"Kibir, zulüm, malıyla veya soyuyla böbürlenmek dünya hakkında münafese ve mücadele etmek, uzaklaşmak, birbirlerine haset etmek (kıskanmak), öyle ki sonu zulüm sonra karmakarışık olur.” (İbn Ebi'd Dünya)
Seleften biri buyurdu:
“Yeryüzünde ilk vuku bulan hata hasettir. İblis'in, Adem’in (as) rütbesinden dolayı, Adem’e (as) haset etmesi ve ona tazim secdesinde bulunmamasıdır. Binaenaleyh, haset İblis'i isyana zorladı. (İhya-yı Ulumiddin)
“Haset, beden hastalığıdır.” (İbn-i Mu’tez)
"Haset eden kişi, ardı arkası gelmeyen hasret ve üzüntü ile şifası umulmayan bedeni hastalığa düçar olur." (Edeb-i Dünya ve Din)
“Kıskanç kimse şeref bulamaz.”
“Kıskanç kimse şeref bulamaz.” (Mensûr'ul Hikem)
Haset edenin, insanlar arasındaki mevki ve mertebesi düşer; çünkü halk ondan yüz çevirip nefret eder.
Haset edene, insanlar buğzedip düşmanlık yapar. Hatta insanlar içinde bir dost ve arkadaş bulamaz bir hale gelir. Böylece insanların buğuz ve düşmanlığına maruz kalıp hüsrana düçar olur. Efendimiz (asm) buyuruyor ki:
“İnsanların en kötüsü, sevmeyen ve sevilmeyendir.” (Edeb-i Dünya ve'd Din)
Haset eden kaderi tenkit eder
Haset eden kadere karşı çıktığı için, Allah’ın (cc) gazabına maruz kalır. Hem de Allah’ın (cc) emirlerine muhalefet ettiği için günah kazanır. Çünkü insanları kıskanan kimse, Allah’ın (cc) taksimatını adaletli bulmuyor ve insanları o nimetlere lâyık görmüyor, demektir. (Edeb-i Dünya ve'd Din)
Bazı hikmet âlimleri diyor ki: “İlâhî kazaya razı olan, kimseye öfkelenmez. Allah’ın (cc) verdiğine kanaat eden de haset etmez.” (Edeb-i Dünya ve'd Din)
Kıskançlık; kin ve düşmanlık uyandırır
“Hem Allah’ın (cc), bazınızı bazınızdan kendisi ile üstün kıl(maya vesîle yap)dığı şeyleri temenni etmeyin! Erkeklere kazandıklarından bir nasip vardır; kadınlara da kazandıklarından bir nasip vardır. O halde Allah’tan (cc) lütfunu isteyin! Muhakkak ki Allah (cc), herşeyi hakkıyla bilendir.” (Nisa, 32)
Elmalılı Hamdi Yazır bu ayeti şöyle tefsir eder: “Allah'ın (cc) bazınıza diğer bazınızdan fazla olarak bağışladığı şeyleri temenni etmeye de kalkışmayınız. Birbirinizin malına, makamına ve sahip olduğu, Allah (cc) tarafından verilmiş veya çalışmakla elde edilen, nimetlerine göz dikmeyiniz. Çünkü bu gibi temenniler, ilk önce haset (kıskançlık), kin ve düşmanlık uyandırır.”
Haset, güzel amelleri yok eder
“Hasetten kaçının; çünkü o, ateşin odunu (veya kuru otu) yiyip tükettiği gibi, bütün hayırları yer tüketir.” (Ebu Davud)
“Haset ve kin, tıraş eder; ama saçı değil, dini tıraş eder.” (Bezzar)
“ Haset (çekememezlik) hayırları yer bitirir; tıpkı ateşin odunu yeyip tükettiği gibi. Sadaka hataları söndürür; tıpkı suyun ateşi söndürmesi gibi. Namaz mü’minin nurudur; oruç ateşe karşı perdedir.” (Kütüb-i Sitte)
Haset ehli, cehennemin şiddetli azabıyla cezalandırılacaktır
Allah (cc), göğüslerinizin ve kalplerinizin mü’minlere karşı içerdiği ve gizlediği öfke, kıskançlık ve düşmanlığı iyi bilir. Dünyada umduklarınızın tersini size göstermekle, ahirette de asla çıkmayarak ebediyen kalacağınız cehennemin şiddetli azabıyla sizi cezalandıracak. (İbn-i Kesir Tefsiri)
Haset eden âlim, hesaptan bir sene evvel cehenneme girer
Peygamber Efendimiz (asm) buyurdular ki:
"Altı sınıf vardır. Hesaptan bir sene evvel cehenneme girerler. Denildi ki:
"Ey Allah'ın Resulü! Onlar kimlerdir?"
"Zalim idareciler, kavmiyet güden Araplar, büyüklük taslayan ağalar, hainlik yapan tüccarlar, cahil köylüler, haset eden âlimlerdir." (Ebu Mansur Ed-Deylemî)
Peygamber Efendimiz (asm), hasetçiyi ümmetinden kabul etmemiştir
"Ümmetim için endişe duyduğum şey, aralarında servetin çoğalıp, birbirlerine haset ederek dövüşecek olmalarıdır." (İbn-i Ebi’d-dünya)
"Hasetçi, koğucu ve falcı bizden değildir." (Nesai)
"İnsan ya âlim, ya talebe ya da onları seven olmalıdır. Haset eden, her üçünden de mahrumdur." (Kimya-yı Saadet)

Yalan Söylemenin Zararları
yalan söylemenin toplumsal ve bireysel zararları, Yalan söylemenin zararları nelerdir madde madde, dinimizde yalan söylemenin zararları, dinimize göre yalan söylemenin zararları, dinde yalan söylemenin zararları, dinimizde yalan söylemenin cezası nedir Yalan, doğru olanın veya doğru bildiğinin...

Yalan söylemek
yalan söyleme hastalığı, yalan söylemek ile ilgili ayetler, yalanla ilgili sözler, islamda yalan söylemek, yalan söylemek ile ilgili hadisler, yalan söylemek ve hile yapmak ile ilgili ayetler Samimiyetsizce tevil yapmaya çalışmanın beraberinde getirdiği samimiyetsizliklerden biri “yalan”dır...

Yalan ve Hile
Yalan Ve Hile Hakkinda Ayetler, Hadİsler, Yalan Söylemek ve Hile Yapmak,Kuranda hile ayetleri, hile ile ilgili ayetler, Kurani Kerimde hile, yalan söylemek hile yapmak Kuranda hile ile alakali tahmini 29 ayet geçiyor 3:120 - Size bir iyilik dokunsa fenalarına gider, başınıza bir kötülük...