Yahudilik veya Hristiyanlık inancında olan şeyler neden İslam'a sokuldu ?

Intruder

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Haziran 2023
Mesajlar
120
Tepkime puanı
23
Yahudilik veya Hristiyanlık inancında olan şeyler neden İslam'a sokuldu ?

"İslam diye inandığınız şu şey aslında Yahudilerin ve/veya Hristiyanların inancında da olan bir şeydir"
şeklindeki bir yaklaşıma hayatınızda en az bir kaç kez rast gelmişsinizdir..

Gelin size bu soruyu cevaplayalım..

İslam, Hz. Adem ile başlayarak tüm peygamberlere indirilen yegane tek dindir.. Bir başka değişle, Hz. Adem'e indirilen İslam ile Peygamber Efendimizin s.a.v bize tebliğ ettiği İslam arasında (itikadi olarak) hiç bir fark yoktur. Farklar sadece amel (ibadetler) yönündendir. Her Peygamberin ümmetine oruç emredilmiştir. Ama bu orucun mahiyeti yani nasıl tutulacağı, peygamberlere göre farklılık göstermektedir. Kendisine kitap veya suhuf indirilen her peygamberin şeriatı farklılık göstermesine rağmen İslam yönünden aynıydı. (Şeriat daha spesifik şeyleri içerirken, İslam ise daha genel şeyleri kapsamaktadır. Oruç tutmak, İslam'ın şartlarından biri iken nasıl tutulacağı o ümmetin şeriatına göre farklılık göstermektedir.)

Allah katında din, şüphesiz İslam'dır. Ancak, Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın ayetlerini kim inkar ederse bilsin ki, Allah hesabı çabuk görür. Ali İmran 19

Hz. Adem a.s, İslam'ı tebliğ etmiş ve ümmeti uzun süre bu İslam ile hüküm sürmüştür. Hz. Adem'den sonra insanlar bu İslam'ı bozmuş ve Allah c.c bunun üzerine Şit a.s'ı göndermiştir.. Şit a.s, İslam'ı yeniden tebliğ etmiştir.. Her bozulmada yeni bir peygamber gönderilmiş ve İslam yeniden tebliğ edilmiştir ta ki bizim Peygamberimize kadar..

Buraya kadar anlatılan şeyleri bildiğiniz kanısındayım. Asıl anlatacağım şey bundan sonrasıdır..

Yoktan var olmaz, var olan da yok olmaz. (Termodinamiğin bir yasası da olan bu sözden haberi olmayanınız yoktur.. Aslında bu söz çok eski bilginlerin ve hatta İslam alimlerinin bile kabul ettiği bir sözdür.)

Şimdi tekrar başa dönelim.. İslam'dan başka hiç bir dinin olmadığı döneme.. Kendinize yeni bir din uydurmak istiyorsunuz ne yapmanız gerekmektedir.. Yoktan var olamaz kuralına göre, var olanı değiştirmeniz gerekmektedir.. Bunu yaparken de, olmayan bir şeyi asla kullanamazsınız.. Yani her uydurulan dinin içerisinde mutlaka İslam'dan bir kalıntı olmak zorunda veya bir benzeri onda da olmak zorundadır.

Dünyada 4000 üzerinde din olduğu söylenmektedir. Her dinin mutlaka İslam'la benzer bir yönü olmak zorundadır. Hatta en bozuk bir inanışta bile.. Çünkü tüm dinler İslam'ın bozulması veya değiştirilmesi ile elde edilmiştir.. (Eski Türklerin inancı olan) Şamanizmden tutun da, Afrika'nın en ücra yerinde olan kabilenin inancında bile..

Her söz veya inanışın mutlaka bir hakikatı olmak zorundadır. Bir yanlış inanış varsa, onun mutlaka bir doğrusu olmak zorundadır. Çünkü bu alemde her şey zıttı ile olmak zorundadır.. Gölgesi olan bir şeyin aslının mutlaka olması gerekmesi gibi..

Putlara secde eden birinin secdesi, secdenin hakikati yönünden doğru bir şey iken, onun puta karşı yapılması yanlış bir şeydir.. Allah ile arana birini koymak yanlış bir davranış değil iken, arana putu koyman yanlış bir davranıştır.. Yani Allah ile kendi arasına putu koyan kişiye neden bir aracı edindin diye kızılmıyor, neden aracı olarak putu koydun diye kızılıyor.. Bu inceliği anlayamayanlar ise, o şeyin hakikatini yapan kimseler için Allah ile arana neden aracı koyuyorsun demektedirler. Tekrar ediyorum.. Allah, kendisi ile arasına bir aracı konmasına değil, aracı olarak putların konmasına karşıdır..

Konumuza tekrar dönersek, İslam'daki bir şeyin Yahudilik veya Hristiyanlıkta olması, o şeyin Yahudilik veya Hristiyanlıktan geldiğini göstermemektedir. Çünkü Hz. Adem'den bu yana İslam aynı islamdır.. Diğer dinlerin hepsi, İslam'ın bozulması veya değiştirilmesi ile ortaya çıkmıştır. Hz. Musa'ya indirilen Tevrat'ta da, Hz. İsa'ya indirilen İncil'de de her ne kadar bozulmuş olsalar da İslam'dan kalıntılar bulunmaktadır.. Hristiyanların, Hz. İsa'nın kıyamete yakın tekrar gelmesine inanması, İslam'ın içerisine Hristiyanlıktan bir şeylerin sokulmuş olmasından değil, Hristiyanların İslam'daki bir şeyi söylemelerinden kaynaklanmaktadır.. Bunu söylerken de onu kendi inançları doğrultusunda değiştirmişlerdir.. Hz. İsa'nın gelişinin amacı, İslam'a göre de Hristiyanlığa göre de farklılık göstermektedir.

Tüm dinlerin ortak paydasını alırsanız, bu aslında size İslam'ı verir. Çünkü tüm dinler İslam neticesinde ortaya çıkmıştır.. Bu dinler, her ne kadar İslam'dan uzaklaşmış olsalar da İslam ile mutlaka benzer bir yönleri bulunmaktadırlar.

En çok benzer yönü olan Yahudilik ve Hristiyanlıktır. İslam onlardan bir şey almış değildir.. Onların İslam ile benzer yönleri vardır.. Yapılan en büyük mantık hatası da budur..

Denizler, okyanusları oluşturmamıştır.. Okyanuslar, denizleri oluşturmuştur.. Dedeniz sizin kanınızdan değildir, siz dedenizin kanındansınızdır..

Her zaman önce olan, diğerlerinin varlık sebebidir.. Umarım konu anlaşılmıştır..
 

omer_ömer

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Mart 2024
Mesajlar
104
Tepkime puanı
5
Yahudilik veya Hristiyanlık inancında olan şeyler neden İslam'a sokuldu ?
Çelişki yumağı..!

Konu başlığı, ''Yahudilik veya Hristiyanlık inancında olan şeyler neden İslam'a sokuldu'' ? Diye soruyor ve;

Arkadaş sözde ayet ile cevap veriyor;

''Allah katında din, şüphesiz İslam'dır. Ancak, Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler''.

Ama öncesinde diyor ki;

İslam, Hz. Adem ile başlayarak tüm peygamberlere indirilen yegane tek dindir.. Bir başka değişle, Hz. Adem'e indirilen İslam ile Peygamber Efendimizin s.a.v bize tebliğ ettiği İslam arasında hiç bir fark yoktur. Farklar sadece amel yönündendir. Her Peygamberin ümmetine oruç emredilmiştir. Ama bu orucun mahiyeti yani nasıl tutulacağı, peygamberlere göre farklılık göstermektedir. Kendisine kitap veya suhuf indirilen her peygamberin şeriatı farklılık göstermesine rağmen İslam yönünden aynıydı.

Burada hiç bir sıkıntı yok.. Hz. Allah Maide suresi 3. ayette;

Bugün artık inkar edenler, sizin dininizden umudu kesmişlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'a razı oldum. Buyuruyor..

Diyor ki ;

''Konumuza tekrar dönersek, İslam'daki bir şeyin Yahudilik veya Hristiyanlıkta olması, o şeyin Yahudilik veya Hristiyanlıktan geldiğini göstermemektedir''. Çünkü Hz. Adem'den bu yana İslam aynı İslam 'dır''..
Hz. Adem'e indirilen İslam ile Peygamber Efendimizin s.a.v bize tebliğ ettiği İslam arasında hiç bir fark yoktur. Farklar sadece amel yönündendir.

Yukarıdaki ifadeler doğru.. Çünkü, Yahudilik ve Hıristiyanlık din değildir. Musa a.s 'ın şeriatına tabii olmuş kişilere Musevi, diğer bir isim ile Yahudi deniliyor, İsa a.s 'ın şeriatına tabii olan kişilere İsevi, diğer bir isimle Hıristiyan deniliyor. Peygamberler efendilerimizin hiç birisi de Din getirmemiş, Hz. Allah 'ın varlığını ve birliğini, İslam Dinini tebliğ için gönderilmişlerdir.

Arkadaş devamında şöyle diyor ve çelişki yumağını büyütüyor;

''Diğer dinlerin hepsi, İslam'ın bozulması veya değiştirilmesi ile ortaya çıkmıştır''.

Diyorum ki; Din'ler dediğin din'ler hangisi.? Hani İslam 'dan başka din yoktu.? Hani İslam yegane tek dindi.? Hani Adem a.s ile başlayıp, Hz. Muhammed s.a.v efendimize indirilenler arasındaki farklılık, iman yönünden değil, ibadetler yönündendi.? ''LER'' dediğin şeyler de neyin nesi.?

İslam nasıl bozulabilir, nasıl değiştirilebilir.? Sizin çarpık inanışınızın İslam ile ne alakası var.? Siz kendi adınıza, kendi inanışınızı oluşturdu iseniz, bunda İslam 'ın suçu ne.? İslam sizin kendi adınıza oluşturduğunuz bir şey midir ki, bozulsun, değişsin.!

Hz. Allah Al-i İmran suresi 85. ayette ; ''Kim İslam'dan başka bir din ararsa, bilsin ki, ondan kabul edilmeyecek ve o, ahirette kaybedenlerden olacaktır''. Buyurmuyor mu.? Sizin ifadeleriniz ile, bu ayet nasıl bağdaşır.?

Arkadaş diyor ki ; Hz. Musa'ya indirilen Tevrat'ta da, Hz. İsa'ya indirilen İncil'de de her ne kadar bozulmuş olsalar da İslam'dan kalıntılar bulunmaktadır..

Soruyorum size.! Siz, Allah 'ın Dini için tek din diyeceksiniz, İslam 'da, Adem a.s ile başlayan, Hz. Muhammed s.a.v efendimize kadar indirilenler arasında iman yönünden fark görmeyeceksiniz ve Allah Kelamı olan kitaplar hakkında ''bozuldu'' ifadesi kullanacaksınız..

Muhammedi olarak, imanın şartı altıdır. ''Allah 'ın varlığına ve birliğine, meleklerine, kitaplarına, resullerine, ahiret hayatına, kaderin ve kazanın, hayrın ve şerrin ancak Allah 'tan olduğuna, öldükten sonra dirileceğimize ve imanın zirvesi kelime-i şehadete''..! İmanınızın var olduğunu düşünerek diyorum ki;

Allah Kelamı için, değişti, bozuldu, tahrif edildi gibi kelimeler kullandığınızda, sizin bunları imanınızdan çıkarttığınız manasını taşımaz mı.? Bozulmuş bir kitaba nasıl iman edebilirsiniz.?

Hz. Allah Al-i İmran 85. ayette buyuruyor ki;

De ki: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene; Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rableri tarafından verilene inandık; onlar arasında bir ayırım yapmayız, biz O'na teslim olanlarız."

Bakara suresi 136. ayette ise ;

Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve esbata indirilene, Musa ve İsa'ya verilene ve peygamberlere Rabbleri tarafından verilene inandık, onlar arasında bir ayırım yapmayız, biz Allah'a teslim olanlarız. deyin.

Kuran sana, bütün kitaplara iman etmeni, onlar arasında ayrım yapmamanı emrediyor. Fakat senin Allah Kelamı için ''bozuldu'' ifadesi kullanman, hem İslam dinine ne kadar vakıf olduğunu, hem de imanındaki koskocaman çatlağı ortaya çıkarmış oluyor.

Bitmedi, kendi iddiasını geçerli kılmak için, devamında şöyle diyor;

Hristiyanların, Hz. İsa'nın kıyamete yakın tekrar gelmesine inanması, İslam'ın içerisine Hristiyanlıktan bir şeylerin sokulmuş olmasından değil, Hristiyanların İslam'daki bir şeyi söylemelerinden kaynaklanmaktadır.. Bunu söylerken de onu kendi inançları doğrultusunda değiştirmişlerdir.. Hz. İsa'nın gelişinin amacı, İslam'a göre de Hristiyanlığa göre de farklılık göstermektedir.

Şayet, kendinizi göstermeye çalıştığınız, kamil imana sahibi olsaydınız, asla bu satırlara, kendinizi haklı çıkarmak adına, Allah Kelamı 'na ters düşen ifadeler kullanmaktan korkar, çekinirdiniz. Boyacılığın da bu kadarına pes.. Sen Yahudi ve Hıristiyan inanışından bir şey almış olmayacaksın, lakin onlar senden almış olacaklar..! Uyanık arkadaş işi kendisine bağlayıvermiş.

Muhammedilik verilmeden evvel, Musevi ve İsevi şeriatı vardı. Sen mi onlardan aldın, onlar mı senden..?

Yazık ki yazık.. Devamında şöyle bir ifadeye yer vermişsiniz;

Diyorsunuz ki ; Tüm dinlerin ortak paydasını alırsanız, bu aslında size İslam'ı verir. Çünkü tüm dinler İslam neticesinde ortaya çıkmıştır.. Bu dinler, her ne kadar İslam'dan uzaklaşmış olsalar da İslam ile mutlaka benzer bir yönleri bulunmaktadırlar.

Diyorum ki ; Siz, ''tüm dinler'' ifadesini kullandınız, sınıfta kaldınız.

- Tüm dinler, hangi dinler.?

- Hz. Allah buyuracak ki, Tek Din İslam..! Siz, hakikatle alakası olmayan dinler 'den bahsedeceksiniz.!

- Hani İslam Din 'i tek Din idi.?

- Hani, Adem a.s ile Muhammed Mustafa s.a.v efendimiz arasındaki peygamberlere indirilen Kitaplar arasında imani değil, itikadi farklılıklar vardı.?

- Hani ''bozuldu'' gibi ifade kullandığın diğer indirilen kitaplara, Allah Kelamlarına imanınız.?

- Hani fark olmayan, ama tamamen birbirinden ayrıştırdığınız kitaplardan çıkardığınız ortak payda.?

İfadeler ne kadar da yapmacık, ne kadar basit. Hiç Allah Kelamı ile bağdaşır yanı var mı.? Tüm dinler İslam neticesi ortaya çıkmışmış.. Din diye insanlara aktarmaya çalıştığınız, budizm, deizm, ateizm, şamanizm, ve diğerleri, din değil, din dışı batıl inanışlardır.

Bağlantı kurmaya çalıştığınız dinler, İslam ile, uzak, yakın hiç bir alakası olmayan batıl inanışlardır.

Hz. Allah, insanı inanmak üzere var etmiştir.

''Her çocuk İslam fıtratı üzere dünyaya gelir, terbiyecisi ne ise, nasıl bir inanışa sahipse, çocuğu o yönde yetiştirir''.

İşin özünde insan, inançsız olamaz, inançsız yapamaz. Özde inanmamak gibi görünse de, inançsızlığın da aslında inanmak olduğu açıkça ortadadır. Çünkü insan, inanmak üzere yaratılmış bir varlıktır.

Hakikaten çelişki yumağı. İfadelerinin hakikatle alakası olmadığı gayet açık. Vallahi gerçek manada üzüldüğümü ifade etmek isterim. Çünkü ;

İfadesinde, İslam 'dan başka bir Din yok diyor, doğru. İslam, Adem a.s ile, Muhammed Mustafa s.a.v efendimiz arasındaki tek Din ve iman yönünden değil, itikadi farklılıklar vardır diyor, bu da doğru.

Amma işte satırlarının sonunda yine çarpıtma, yine Hak Kelamı 'na muhalif, yine kendisince ifadeler..!

Diyorsun ki ; ''En çok benzer yönü olan Yahudilik ve Hristiyanlıktır. İslam onlardan bir şey almış değildir.. Onların İslam ile benzer yönleri vardır.. Yapılan en büyük mantık hatası da budur''..

Öyle bir mantık hatası yapmışsın ki, bir evvelki kitap ile bir sonrakini, bir evvelki peygamber ile bir sonrakini birbirinden ayırt etmişsin, İslam 'dan başka Din yok deyip, Yahudilik ve Hıristiyanlığı farklı bir dinmiş gibi göstermişsin, Adem a.s ile başlar dediğin İslam Dini 'ni, Musa ve İsa a.s ile Muhammed Mustafa s.a.v efendimizin arasındaki bağı kopartmışsın.

Son olarak diyorum ki ; Birbiri ardınca gönderilmiş kitaplar, Tevrat 'ı, Zebur, İncil 'i Kuran izlemiştir. Birbirini tamamlamış bu kitaplara verilen peygamberler sırasıyla, Musa a.s'ı Davud a.s, onu İsa a.s, onu da Muhammed Mustafa s.a.v efendimiz takip etmiştir.

Bir evvelki, bir sonrakini müjdeleyici, sonraki indirilen ise evvelkini tasdik ve koruyucu olarak indirilmiştir.

Sana da kendinden önceki Kitabı doğrulayıcı ve onu kollayıp koruyucu olarak Kitabı gerçekle indirdik. Artık onların aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen gerçekten ayrılıp onların keyiflerine uyma! Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol belirledik. Allah isteseydi, hepinizi bir tek ümmet yapardı, fakat size verdiği içinde sizi sınamak istedi. Öyleyse hayır işlerine koşun, hepinizin dönüşü Allah'adır. O size ayrılığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir.
(Maide suresi 48)

Allah 'ın indirdiğini değil, kendi inancını burada anlatmaya çabalarsan, daha da derinlere batacağından zerrece kuşkum yok. Allah ıslah etsin. İnancın kendine ait ise tek kişilik sorumlusun. Fakat bunu topluma yaymaya çalışırsan, etki altında bıraktığın, inancını çıkmaza soktuğun, imanına halel getirdiğin her bir fertten sorumlusun. Tıpkı Kabilin her işlenecek cinayetten sorumlu olduğu gibi..
 

Intruder

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Haziran 2023
Mesajlar
120
Tepkime puanı
23
Keşke o arkadaşın ne demek istediğini kendisine sormuş olsaydınız da ona karşı gizleyemediğiniz kininizi ortalık yerde kusmuş olmasaydınız. (Çünkü kusmuğunuz ortalığı çok fena batırmış durumda.)

Allah katında tek din islamdır ayetini yeryüzünde tek din vardır şeklinde anlamışsanız buna kendinizin de paylaştığınız ayetle cevap vermek istiyorum.
Hz. Allah Al-i İmran suresi 85. ayette ; ''Kim İslam'dan başka bir din ararsa, bilsin ki, ondan kabul edilmeyecek ve o, ahirette kaybedenlerden olacaktır''.
Allah katındaki geçerli tek dinin İslam olmasını, yer yüzünde tek bir din vardır şeklinde anlamanız zaten okuduğunuzu anlamayan biri olduğunuzu yeterince ispat etmektedir. İslam'dan başka dinler varmış ki, Kim İslam'dan başka bir din ararsa şeklinde söyleniyor ve İslam'dan başka inandığı bir dinin ondan kabul edilmeyeceği de söyleniyor.

Konu başlığı, ''Yahudilik veya Hristiyanlık inancında olan şeyler neden İslam'a sokuldu'' ? Diye soruyor
Buradaki edebi anlatımı anlayamamış olamazsınız. Tabi ki herkesin Türkçe derslerinde uyumayıp öğretmeni dinlediği yanılgısına da kapılmamak lazım.

Bu ateistlerin kullandığı bir argümandır ve bu argüman üzerinden onlara cevap vermek amaçlanmıştır ve cevabın sorunun aksi yönde olması onların nasıl bir yanılgı içerisinde olduğuna dikkat çekmek içindir.

Sizin dikkatinizi çekmiş olmam da oldukça düşündürücü.. Yazılarımıza ya çok önem veriyorsunuz ya da bizim açığımızı (!) herkese gösterme gayretindesiniz..

İslam 'da, Adem a.s ile başlayan, Hz. Muhammed s.a.v efendimize kadar indirilenler arasında iman yönünden fark görmeyeceksiniz ve Allah Kelamı olan kitaplar hakkında ''bozuldu'' ifadesi kullanacaksınız.
Bu sözünüzü anlayamadım. Tevrat ve İncil şu an ki haliyle bozulmamış durumda mı ?
Bakara suresi 136. ayette ise ;

Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve esbata indirilene, Musa ve İsa'ya verilene ve peygamberlere Rabbleri tarafından verilene inandık, onlar arasında bir ayırım yapmayız, biz Allah'a teslim olanlarız. deyin.
"Ehl-i Kitab, Tevrat'ı İbranice (metni) ile okurlar, Arab diliyle de Müslümanlara tefsir ederlerdi. Bu hususta Resûlüllah (asm) ashabına şöyle buyurdu:"

"Siz Ehl-i kitabın sözlerini ne tasdik, ne de tekzib ediniz. Ancak deyiniz ki: 'Biz Allah'a, bize indirilen Kur'an'a; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yâkub ve torunlarına indirilenlere; Musa'ya ve İsa'ya verilenlere ve (bütün) peygamberlere Rabları katından gönderilen (kitab ve âyetler)'e îman ettik. Onlardan hiçbirini (kimine inanmak, kimini inkâr etmek suretiyle) diğerlerinden ayırdetmeyiz. Biz (Allah'a) teslim olmuş Müslümanlanız.' (Bakara, 2/136)."

"Onlardan bir grup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken, dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları kitaptan değildir. Söyledikleri, Allah katından olmadığı halde, Bu Allah katındandır derler. Onlar bile bile Allah’a iftirâ ediyorlar." (Âl-i imran, 3/78)

Şayet, kendinizi göstermeye çalıştığınız, kamil imana sahibi olsaydınız
Hangi sözümüzle bunu dile getirmişiz ki ? Kamil zâtların peşinden gitmeye çalışan günahkâr bir kuluz. Dileğimiz kamil bir imanla göçmektir. (Bizler için dua buyurun da dediğiniz gibi bir imana sahip olalım.)
Öyle bir mantık hatası yapmışsın ki, bir evvelki kitap ile bir sonrakini, bir evvelki peygamber ile bir sonrakini birbirinden ayırt etmişsin, İslam 'dan başka Din yok deyip, Yahudilik ve Hıristiyanlığı farklı bir dinmiş gibi göstermişsin, Adem a.s ile başlar dediğin İslam Dini 'ni, Musa ve İsa a.s ile Muhammed Mustafa s.a.v efendimizin arasındaki bağı kopartmışsın.
Ey iman edenler! (Birbiriniz hakkında kötü) Zandan (ve tahmini kurgulardan) çoğunlukla kaçının; çünkü zannın (haksız ve alâkasız olan) bir kısmı günahtır (ve yalandır. Ve sakın) tecessüs de yapmayın (birbirinizin gizli ve ayıp yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini de yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte (nasıl) bundan tiksindiniz. (Öyle ise) Allah’tan korkup (başkalarına kötülük düşünmekten ve küçük düşürmekten) sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok Esirgeyendir. Hucurat 12

İfadeler ne kadar da yapmacık, ne kadar basit. Hiç Allah Kelamı ile bağdaşır yanı var mı.? Tüm dinler İslam neticesi ortaya çıkmışmış.. Din diye insanlara aktarmaya çalıştığınız, budizm, deizm, ateizm, şamanizm, ve diğerleri, din değil, din dışı batıl inanışlardır.

Bağlantı kurmaya çalıştığınız dinler, İslam ile, uzak, yakın hiç bir alakası olmayan batıl inanışlardır.
Din deyince siz ne anlıyorsunuz. Bir budiste dinin nedir deyince, biz dine inanmıyoruz bizim inandığımız batıl inanç mıdır diyorlar ? Kelime ve kavramları o kadar birbirine karıştırmışsınız ki ayırt etmekte zorlanıyorum. O batıl inançlar, İslama göre batıl inançtır. Onlar için bu bir din hükmündedir.

Mezarda hepimize Rabbin kimdir den sonra Dinin nedir diye sorulmayacak mıdır. Ateistler için bile ateistlik bir dindir. Sokak röportajlarında bile hangi dine mensupsunuz diye sorulduğunda ateistim şeklinde cevap verilmektedir. Dinsiz olan birinin bile dini, dinsizliktir.

Kavramları amaçlarınız doğrultusunda eğip büküyorsunuz.
İfadesinde, İslam 'dan başka bir Din yok diyor, doğru. İslam, Adem a.s ile, Muhammed Mustafa s.a.v efendimiz arasındaki tek Din ve iman yönünden değil, itikadi farklılıklar vardır diyor, bu da doğru.
İtikadi farklılıklar değil, amel yönünden farklılıklar var diyorum.. Sözümü yanlış anladığınıza mı üzüleyim yoksa o yanlışı doğrulamanıza mı ?
Hz. Adem'e indirilen İslam ile Peygamber Efendimizin s.a.v bize tebliğ ettiği İslam arasında (itikadi olarak) hiç bir fark yoktur. Farklar sadece amel (ibadetler) yönündendir
Allah 'ın indirdiğini değil, kendi inancını burada anlatmaya çabalarsan, daha da derinlere batacağından zerrece kuşkum yok. Allah ıslah etsin. İnancın kendine ait ise tek kişilik sorumlusun. Fakat bunu topluma yaymaya çalışırsan, etki altında bıraktığın, inancını çıkmaza soktuğun, imanına halel getirdiğin her bir fertten sorumlusun. Tıpkı Kabilin her işlenecek cinayetten sorumlu olduğu gibi..
Halka iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz yoksa? Bakara 44

Başta söylediğim gibi bu konuyu ateistlerin sorusuna binaen cevaplamıştım. Bir daha kine sizi de göz önünde bulundurup ona göre cevap vermem gerekiyor.

Ama sanırım bir daha konu açmayacağım. Çünkü bu sitenin ehli sünnet olduğu yanılgısına kapılmışım veya ziyaretçi kaybederim düşüncesiyle hareket ettiği için ehli sünnet düşüncelerine pek de sahip çıkmadığını gözlemledim.

Bu son sözünüzü admine ithaf ediyorum. Her bir din dışı düşünce için kendilerinin bundan bizzat sorumlu olduğunu ve ehli sünneti müdafa etmediği için de bundan büyük ölçüde kendisinin de sorumlu olduğunu bilmesini isterim.

Sorunuza cevap vermemeyi düşünüyorum. Zahmet edip de kendinizi lütfen yormayın.

"Ben, haklıyken bile çekişmeye girmekten kaçınan kimse için cennetin kenarından, şakadan da olsa yalan söylemeye yanaşmayan kimse için cennetin ortasından, huyunu güzelleştiren kimse için de cennetin en yükseğinden bir köşk (verilmesin)e kefilim." (Ebu Davud, Edeb 7; Tirmizî, Birr 158; Nesâî, Cihad 19; İbn Mâce, Mukaddime 7)

Hatam olduysa affola..
 

omer_ömer

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Mart 2024
Mesajlar
104
Tepkime puanı
5
Keşke o arkadaşın ne demek istediğini kendisine sormuş olsaydınız da ona karşı gizleyemediğiniz kininizi ortalık yerde kusmuş olmasaydınız. (Çünkü kusmuğunuz ortalığı çok fena batırmış durumda.)
Kusmuk ..?

Biraz daha sıkışsanız başka ifadeler kullanmaktan çekinmeyeceksiniz. Doğruları yazmak kusmak ise, aynen kusmaya devam..!
Allah katında tek din islamdır ayetini yeryüzünde tek din vardır şeklinde anlamışsanız buna kendinizin de paylaştığınız ayetle cevap vermek istiyorum.

Allah katındaki geçerli tek dinin İslam olmasını, yer yüzünde tek bir din vardır şeklinde anlamanız zaten okuduğunuzu anlamayan biri olduğunuzu yeterince ispat etmektedir. İslam'dan başka dinler varmış ki, Kim İslam'dan başka bir din ararsa şeklinde söyleniyor ve İslam'dan başka inandığı bir dinin ondan kabul edilmeyeceği de söyleniyor.
Arkadaş..! Allah adına bir şeyler paylaşıyorsun. Falan filan adına değil. İnsanın Yaratıcısı tek olacak, aynı soydan gelmiş olacak, tüm insanlığın sahibi Hz. Allah, İslam 'dan başka din arayan hüsranda buyuracak..! Sen de kalkıp, batıl inanışları ''din'' diye ifade edeceksin. Kusura bakma da bu sap ile samanı karıştırmak olur.

İslam 'dan bahsediyorken, yanına, karşısına, önüne veya arkasına din diye bir şey ilave edemezsin. Din tektir, İslam..

Bunu ifade etmek istiyorsan da, din dışı batıl inanış olarak adlandırmak zorundasın. Senin ayetlerden anladığın mı, Allah 'ın ayetinde buyurduğu mu.? Başka bir konu başlığı altında batıl inanışlar diye bir konu aç ve batılı, İslam ile yan yana getirme.. ''Her çocuk İslam fıtratı üzere dünyaya gelir'' ifadesi sana yetmiyor mu.?

Din ayrımı yok, ırk ayrımı yok, yok, yok.. Her çocuk İslam fıtratında yaratılıyor..!

Ateistten olsa, deistten olsa, budistten olsa, şamandan olsa, Allah 'ın ilk insan, son insan ayrımı yok. Dinli, dinsiz ayrımı yok..! Şayet tefekkürün ne olduğunu biliyor ve becerebilyor isen, bu konuda tefekkürü tavsiye ederim.
Buradaki edebi anlatımı anlayamamış olamazsınız. Tabi ki herkesin Türkçe derslerinde uyumayıp öğretmeni dinlediği yanılgısına da kapılmamak lazım.

Bu ateistlerin kullandığı bir argümandır ve bu argüman üzerinden onlara cevap vermek amaçlanmıştır ve cevabın sorunun aksi yönde olması onların nasıl bir yanılgı içerisinde olduğuna dikkat çekmek içindir.

Sizin dikkatinizi çekmiş olmam da oldukça düşündürücü.. Yazılarımıza ya çok önem veriyorsunuz ya da bizim açığımızı (!) herkese gösterme gayretindesiniz..
Yazık.. Anlayamamış olanın kim olduğu bariz belli değil mi.? Yahudiliği, Hıristiyanlığı din olarak gören, gösteren kim.? Yetmezmiş gibi, batıl inanışları, yani deizm 'leri dinmiş gibi algılayanın kim olduğu belli değil mi.?

Benim dikkatimi çektiğiniz doğru. Ama hangi nedenle olduğunun farkında değilsiniz. Ben Tasavvuf ile alakalıyım ve sizin de Tasavvuf 'tan bahsediyor olmanız sebebiyle yazılarınızı takip ettim ve karşıma çıkan sonuç ortada. Aynı Allah 'tan, aynı Din 'den bahsediyor olmamıza rağmen bu kadar ayrışmamıza çok ama çok şaşırdım.

Doğru bir tanedir. İnanış içerisindeki çeşitlilik doğruyu değiştirmez. Dört büyük mezhep var amma, tatbik ve uygulama olarak farklılıklar olsa da özde birdir. Ve bunların hiç birisi de farklı bir inanış gibi değerlendirilmez. Hatta ve hatta, Hanefi mezhebi Hac 'da Maliki mezhebini takliden ibadet yapar. Ama biz şu forumda ayrışıyoruz.
Bu sözünüzü anlayamadım. Tevrat ve İncil şu an ki haliyle bozulmamış durumda mı ?

"Ehl-i Kitab, Tevrat'ı İbranice (metni) ile okurlar, Arab diliyle de Müslümanlara tefsir ederlerdi. Bu hususta Resûlüllah (asm) ashabına şöyle buyurdu:"

"Siz Ehl-i kitabın sözlerini ne tasdik, ne de tekzib ediniz. Ancak deyiniz ki: 'Biz Allah'a, bize indirilen Kur'an'a; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yâkub ve torunlarına indirilenlere; Musa'ya ve İsa'ya verilenlere ve (bütün) peygamberlere Rabları katından gönderilen (kitab ve âyetler)'e îman ettik. Onlardan hiçbirini (kimine inanmak, kimini inkâr etmek suretiyle) diğerlerinden ayırdetmeyiz. Biz (Allah'a) teslim olmuş Müslümanlanız.' (Bakara, 2/136)."

"Onlardan bir grup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken, dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları kitaptan değildir. Söyledikleri, Allah katından olmadığı halde, Bu Allah katındandır derler. Onlar bile bile Allah’a iftirâ ediyorlar." (Âl-i imran, 3/78)
Arkadaş.! Ya okumuyorsun, ya da anlamıyorsun. Şu an elinizde hangi kitap var.? Kuran olduğunu düşünüyorum.. Peki Kuran ne buyuruyor.? Yukarıda paylaşmış olduğun ayette işaretledim. Tekraren aşağıda, kelimesi kelimesine yine paylaşıyorum, kendi paylaştığın ayetin farkına varabilmen için..!

''Bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup ve Torunlarına indirilenlere, Musa 'ya ve İsa 'ya verilenlere ve bütün peygamberlere Rableri katından gönderilen kitap ve ayetlere iman ettik..! Onlardan hiç birini (kimine inanmak, kimini inkâr etmek suretiyle) diğerlerinden ayırdetmeyiz.

İşin sonunu merak ediyorum. Fakat hakikat adına sana gerçekleri sabırla ifade etmeye devam edeceğim. Paylaştığın Al-i İmran suresi 78. ayetin en başında Hz. Allah buyuruyor ki ; ''onlardan bir gurup''..! Yani bu neyi ifade eder dersen, Allah genelini ifade etmiyor, belli bir gruptan bahsediyor.

Hatta bu türde Ehli Kitap ile alakalı ayetlere baktığında, Hz. Allah 'ın Ehli kitabın genelini ifade etmediğini fark edeceksin.

Ayetlerin başında, ''iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanlardan'', ''hepsi bir değildir'' , ''Ehli kitap içerisinde bir grup var ki'', ''Onlardan bazıları'' gibi ifadelerle inanan ve inanmayan kitap ehlini birbirinden ayrıştırıyor.

Allah Kelamı içerisindeki, parantez ve tırnak içi ifadelere fazlaca itibar edilmemesi gerekir ki, yalın olarak Hz. Allah 'ın kullarına buyruğu ortaya çıksın. Kul birilerinin ifadesine değil, muhatabı olan Hz. Allah 'ın, kendisinden ne beklediğini bilsin. Elzem olan, kişinin kendi anladığını, kendi inandığını yaşaması değil mi.? Kul anladığından, idrakinden sorumlu. Neticede filanın yazısını neden okumadın diye sorulmayacak. Ayetleri tefekkür ederek bir daha oku, bir daha oku..

Hangi sözümüzle bunu dile getirmişiz ki ? Kamil zâtların peşinden gitmeye çalışan günahkâr bir kuluz. Dileğimiz kamil bir imanla göçmektir. (Bizler için dua buyurun da dediğiniz gibi bir imana sahip olalım.)

Ey iman edenler! (Birbiriniz hakkında kötü) Zandan (ve tahmini kurgulardan) çoğunlukla kaçının; çünkü zannın (haksız ve alâkasız olan) bir kısmı günahtır (ve yalandır. Ve sakın) tecessüs de yapmayın (birbirinizin gizli ve ayıp yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini de yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte (nasıl) bundan tiksindiniz. (Öyle ise) Allah’tan korkup (başkalarına kötülük düşünmekten ve küçük düşürmekten) sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok Esirgeyendir. Hucurat 12
Arkadaş..! Forumda konu açmak sorumluluk ister. Açmış olduğun konu hakkında yeterlilik önemlidir. Hele ki bunu Allah adına, Din adına yapıyorsan, konuya tamamen vakıf olman gerekir. Benim karşı duruş sergiliyor olmam, senin bu konuya daha derin bakmanı sağlayacaktır.

Dost acı söyler, gerçekler acıtıcıdır. Sana karşı ne kinim var, ne nefretim. Senin benim hakkımda ne düşündüğün önemli değil. Hak ve Hakikat adına buradayım..
Din deyince siz ne anlıyorsunuz. Bir budiste dinin nedir deyince, biz dine inanmıyoruz bizim inandığımız batıl inanç mıdır diyorlar ? Kelime ve kavramları o kadar birbirine karıştırmışsınız ki ayırt etmekte zorlanıyorum. O batıl inançlar, İslama göre batıl inançtır. Onlar için bu bir din hükmündedir.

Mezarda hepimize Rabbin kimdir den sonra Dinin nedir diye sorulmayacak mıdır. Ateistler için bile ateistlik bir dindir. Sokak röportajlarında bile hangi dine mensupsunuz diye sorulduğunda ateistim şeklinde cevap verilmektedir. Dinsiz olan birinin bile dini, dinsizliktir.
Din denilince ''İslam'' anlıyorum. Çünkü İslam 'dan başka bir din yok. Bir budiste dinin nedir diye sorulmaz. Eğer ki bir budiste dinini soruyorsan, o senin Din ile olan ilgi ve alakanı belli eder. Şayet, muhatabının ifadesinde bir farklılık gördüğünde, Allah 'ın varlığını kabul etmiyor musun diye sorulabilir.

Onlar için din hükmünde olan, onları bağlar, seni veya beni değil. Mantık şu, inanan da, inanmayan da bu eylemini inanç adına yapma ihtiyacını hisseder. Doğru.. Allah 'tan, O 'nun tertip ve tanziminden, tüm yarattığı insanlığa razı olduğu İslam Dini 'nden bahsediyorsak..! İzmlerin adı din olamaz, din olarak bahsedilemez. Çünkü beni var eden Yüce Allah buyuruyor ki, ''başka din kabul etme''..
Kavramları amaçlarınız doğrultusunda eğip büküyorsunuz.

İtikadi farklılıklar değil, amel yönünden farklılıklar var diyorum.. Sözümü yanlış anladığınıza mı üzüleyim yoksa o yanlışı doğrulamanıza mı ?
Özür dilerim heyecandan olsa gerek. Cümle, ''İman yönünden değil, ameli farklılıklar var'' olmalıydı.. Haklısınız..
Halka iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz yoksa? Bakara 44
Başta söylediğim gibi bu konuyu ateistlerin sorusuna binaen cevaplamıştım. Bir daha kine sizi de göz önünde bulundurup ona göre cevap vermem gerekiyor.
Göz önünde bulunduruluyor olmak, inşaallah ilerideki zamanlarda bu tartışmanın hayırlara vesile olacağına işarettir.
Ama sanırım bir daha konu açmayacağım. Çünkü bu sitenin ehli sünnet olduğu yanılgısına kapılmışım veya ziyaretçi kaybederim düşüncesiyle hareket ettiği için ehli sünnet düşüncelerine pek de sahip çıkmadığını gözlemledim.

Bu son sözünüzü admine ithaf ediyorum. Her bir din dışı düşünce için kendilerinin bundan bizzat sorumlu olduğunu ve ehli sünneti müdafa etmediği için de bundan büyük ölçüde kendisinin de sorumlu olduğunu bilmesini isterim.
Konuşmamak keşke çözüm olsaydı. Susmak, kendi içinde saklanmaktır. Konuşmadan hakikatin ortaya çıkması nasıl mümkün olabilir.? Hani her şey zıddı ile kaimdi, zıddı ile bilinirdi.? Yanlış olmadan doğru, doğru olmadan yanlıştan bahsetmek mümkün değil. Siz konular açın, bizler fikrimizi beyan edelim.

Admin, sizin ile bizim bir araya gelebilmemiz için konuya müdahil olmaz. Forum kuralları çerçevesinde olduğu müddetçe de müdahalede bulunmaz. Her düşüncenin açıkça ifade edilebiliyor olması sizce de uygun değil mi.? Alınganlık yok..
Sorunuza cevap vermemeyi düşünüyorum. Zahmet edip de kendinizi lütfen yormayın.

"Ben, haklıyken bile çekişmeye girmekten kaçınan kimse için cennetin kenarından, şakadan da olsa yalan söylemeye yanaşmayan kimse için cennetin ortasından, huyunu güzelleştiren kimse için de cennetin en yükseğinden bir köşk (verilmesin)e kefilim." (Ebu Davud, Edeb 7; Tirmizî, Birr 158; Nesâî, Cihad 19; İbn Mâce, Mukaddime 7)

Hatam olduysa affola..
Hepimiz de beşeriz. Hata, kusur insanlar için. Hayvanata ve diğer mevcudata böyle bir ifade kullanılmaz. Hata, hatayı kabullendiğinizde var demektir. Kabullenilmeyen hata, kişinin sıradanlaşmış normal hali anlamına gelir ki, Allah muhafaza..

Hak ve Hakikat adına yapmaya çabaladığımız her iş, daha fazla dikkat ve özen ister. Bizim de hatamız oldu ise affola..
 

Intruder

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Haziran 2023
Mesajlar
120
Tepkime puanı
23
Doğru hiç bir zaman tek değildir.. Hakikat tektir..

Bir kimse, (Kabe'de hacılar) soldan sağa tavaf yapıyor demiş olsa, diğeri de hayır aksine sağdan sola doğru tavaf ediyor demiş olsa her ikisi de dediği şeyde doğrudur.. Herkes kendi baktığı açıdan o şeyi değerlendirir. Her ikisinin bakış açısıyla bakabilen kimse her ikisinin de sözünde doğru söylediğini anlar ve bilir. Kabe'ye yerden bakan biri için tavaf soldan sağadır. Üstten bakan biri için ise sağdan soladır..

Siz konuyu Hakk nazarından bakıyor ve öyle cevaplıyorsunuz.. Biz ise konuyu Halk nazarından bakarak cevaplandırıyoruz. Bu görüş açısından bakamadığınız için bizi yanlış şeyler söylüyormuş gibi görüyorsunuz.

Bir öğretmen bir dersi ilkokul öğrencisine anlatırken, o dersi kendi derecesinden mi anlatır yoksa öğrencinin derecesinden mi anlatır ? Biz konuyu bir ateisttin anlayabileceği dereceden anlatıyoruz..

Su, bizlere Allah katından tek olarak indirilmiştir.. Bu su zamanla ayrışarak denizleri, denizler nehirleri, nehirler gölleri, göller ırmakları, ırmaklar çayları, çaylar da dereleri oluşturmuştur.. Dere, çay, ırmak, göl, nehir ve denizlerin hepsi tek bir sudan (okyanustan) oluşmuştur. Biz bu diğer su kaynaklarının okyanustan ayrıldığını ve hepsinin okyanusun bir özelliğini barındırdığını veya barındırmak zorunda olduğunu söylüyoruz.

Evet, Hakk katında tek geçerli din İslam'dır.. Halk nezdinde ise İslam dışında yüzlerce ve hatta binlerce inanış vardır. Bu inanışlar her ne kadar batıl inanışlar olsa da onların İslam ile benzer yönleri mutlaka olmak zorundadır.. Çünkü bir şey yoktan var olamaz.

Mesela Budizmdeki Reenkarnasyon inancını ele alalım.. Sizce bu inanışın İslam'da bir karşılığı var mıdır yoksa bunu kafalarından mı uydurmuşlardır.

İslam inancına göre Ruh tektir. Tek olan bu ruh, her seferinde değişik isim ve sıfatlar alarak yeni bir bedende görünmektedir. Budizm inancındaki ise aynı ruhun bir bedende ölerek başka bir bedende tekrar hayat buluyor olmasıdır. (Birbirine çok yakın şeylermiş gibi gözükse de arasındaki farkı anladığınızı varsayıyorum.)

Bir ışık kaynağını düşünün ve bu ışık kaynağını, üzerinde milyarlarca farklı renk olan şeffaf bir yüzeye vurduğunu düşünün. Bu ışık kaynağından milyarlarca farklı renkte ışık çıkacaktır. İşte ışık gibi ruh da tektir. Her bir ruhun değişik isim ve sıfatlar alarak bir bedende yeni bir varlık meydana gelmesi böyledir..

Reenkarnasyon da ise, (değişik isim ve sıfata sahip) aynı ruhun tekrar başka bir bedende hayat bulmasıdır ki bu söz konusu olamaz.. Çünkü aynı şey, iki kez asla tecelli etmez.

"O (Allah c.c) her gün (her an farklı) bir "şe’n"de (ayrı bir işte ve meşguliyettedir.)." Rahman 29

Gördüğünüz gibi bir düşünce veya inanış her ne kadar batıl olsa da, onda İslam'dan bir şey barındırmaktadır ve hatta barındırmak zorundadır..

Sözlerim umarım bu kez anlaşılmıştır.. Bir değerlendirmede bulunurken, bunu Hakk yönüyle değil Halk yönüyle cevapladığımızı bilmeniz gerekmektedir..

Eğer sondaki edebinizi başta göstermiş olsaydınız size bunu daha güzel bir şekilde açıklardık.. Çünkü edeple gelen lütufla gider.. Selametle..
 
Son düzenleme:

omer_ömer

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Mart 2024
Mesajlar
104
Tepkime puanı
5
Doğru hiç bir zaman tek değildir.. Hakikat tektir..

Bir kimse, (Kabe'de hacılar) soldan sağa tavaf yapıyor demiş olsa, diğeri de hayır aksine sağdan sola doğru tavaf ediyordemiş olsa her ikisi de dediği şeyde doğrudur.. Herkes kendi baktığı açıdan o şeyi değerlendirir. Her ikisinin bakış açısıyla bakabilen kimse her ikisinin de sözünde doğru söylediğini anlar ve bilir. Kabe'ye yerden bakan biri için tavaf soldan sağadır. Üstten bakan biri için ise sağdan soladır..
Siz konuyu Hakk nazarından bakıyor ve öyle cevaplıyorsunuz.. Biz ise konuyu Halk nazarından bakarak cevaplandırıyoruz. Bu görüş açısından bakamadığınız için bizi yanlış şeyler söylüyormuş gibi görüyorsunuz.
İslam Dini 'nden bahsederken, halk nazarından bakarak cevaplandırma..?

O zaman sizin, İslam 'ı doğru anlatabilmeniz mümkün mü.? Vallahi bu nasıl bir cevap anlamış değilim. Öyleyse Hz. Allah da size halk nazarından bakacaktır..

Kişi nasıl bakarsa öyle görür, nasıl yaşarsa öyle ölür, nasıl ölürse de öyle dirilir. Haklısınız vesselam. Çünkü göz sizin, çerçeve sizin, dilediğiniz gibi bakma özgürlüğünüz var.

Ama bu özgürlüğünüz, yalnızca şahsınıza aittir, yalnızca şahsınızı ilgilendirir. Bu şahsi bakışınızı topluma mal edemezsiniz.
Konu İslam ise, Allah Kelamı ise..! ''Edep ya Huu''..!

Edep bir tac imiş Nur-u Hüda 'dan,
Giy ol tacı emin ol her beladan,
Ahlak iledir kemali Adem,
Ahlak iledir Nizam-ı alem..

Peki, okuyan kimseler size nasıl bakacak.? Siz gerçek manada Hakikati anlattığınızı nasıl ispat edeceksiniz.? Böyle bir cevap karşısında, insanlar size nasıl güvenecekler.?

Madem öyle, konu başlığı ; Ateistlerin anlayabileceği dereceden, Yahudilik veya Hristiyanlık inancında olan şeyler neden İslam'a sokuldu.? Diye olmalı değil miydi.? Şaka mı yapıyorsunuz.? Yoksa insanların göstereceği tepkiyi mi merak ediyorsunuz.?

Hem de bunu yaparken Allah adına, Din-i İslam adına yapıyorsunuz.
Bir öğretmen bir dersi ilkokul öğrencisine anlatırken, o dersi kendi derecesinden mi anlatır yoksa öğrencinin derecesinden mi anlatır ? Biz konuyu bir ateisttin anlayabileceği dereceden anlatıyoruz..
Konu başlığı ; Yahudilik veya Hristiyanlık inancında olan şeyler neden İslam'a sokuldu.? Diye başlıyor..

Verdiğiniz cevaptan dolayı sizi tebrik etmem gerekiyor. ''Çünkü, bir konuyu yalnızca ateistlerin anlayabileceği dereceden anlatıyoruz '' gibi bir cevabı bırakalım da okuyan kardeşlerimiz değerlendirsin.. Neden İslam adını kullanarak, ateistlerin anlayacağı dereceyi düşünüyorsunuz da, bütün insanlığın anlayacağı dereceden, İslam 'dan bahsetmiyorsunuz.?

Sizin açtığınız bu konuyla ilgi alanınız sadece ateistler mi.?
Su, bizlere Allah katından tek olarak indirilmiştir.. Bu su zamanla ayrışarak denizleri, denizler nehirleri, nehirler gölleri, göller ırmakları, ırmaklar çayları, çaylar da dereleri oluşturmuştur.. Dere, çay, ırmak, göl, nehir ve denizlerin hepsi tek bir sudan (okyanustan) oluşmuştur. Biz bu diğer su kaynaklarının okyanustan ayrıldığını ve hepsinin okyanusun bir özelliğini barındırdığını veya barındırmak zorunda olduğunu söylüyoruz.
Suyu boş ver hocam, okyanusun da aslının bir tek damla olduğunu anlatın... Ateizmden bahsederken diğer inanışlarla ilgi alaka kesilir. Deizm, budizm, şamanizm de aynı. Ama siz, Din deyince, bütün izmleri, İslam ile ilişkilendirip, batıl, din dışı inanışlar olduğunu göz ardı edip, hepsinin de din olduğundan bahsedebiliyorsunuz. Hem de İslam ile yan yana getirip.

Çok teferruat, hakikati örter. Hz. Allah, insanı tek bir damladan yarattığı gibi, kainattaki bütün suların aslını da tek bir damla sudan yaratmıştır. Damlaya bakıp ummanı, ummandaki varlığın ise aslında tek bir damla olduğunu görmek gerekir.
Çizgiyi oluşturan tek bir noktadır. Yan yana noktalar çizgiyi meydana getirir. Din deyince izmleri hatırlayabilecek bir inanışın var olduğunu sanmıyorum. Aksine İslam bahsedilirken diğer batıl inanışlar bütün çıplaklığı ile ortada kalır.

Hani tutturmuşsunuz bir okul, öğretmen, öğrenci ilişkisinden.. Sevgili hocam tıp şöyle açıklıyor..

Normal sperm sayısı bir mililitrede bulunan menideki spermi ifade eder. Bu değerde 15 milyon ile 200 milyon arasında tüm miktarlar normaldir. Mililitre başına 15 milyondan daha az spermi olan ya da ejakülat başına 39 milyondan az olan spermler düşük sperm sayısı olarak kabul edilir.

Bütün bu çokluk içerisinde insana baktığın zaman, milyonlardan değil, tek bir damladan oluşmuş olduğunu görmek gerekir. Tasavvuf size bunu vermiş olmalı. Ama Tasavvufun ne günahı var.? Saliki dersine çalışmıyor, çalışmış gibi yapıyorsa.!
Evet, Hakk katında tek geçerli din İslam'dır.. Halk nezdinde ise İslam dışında yüzlerce ve hatta binlerce inanış vardır. Bu inanışlar her ne kadar batıl inanışlar olsa da onların İslam ile benzer yönleri mutlaka olmak zorundadır.. Çünkü bir şey yoktan var olamaz.
Arkadaşım.! İslam Dini 'nden bahsediyorsunuz. Siz, açtığınız bu konuda, yüzlerce, binlerce olan inanışı anlatmıyor, güya İslam içerisine sokulan yanlışlardan bahsetmeye çalışıyorsunuz. Elbette tüm inanışlar İslam 'dan almış olmalı. Çünkü hiç bir inanışın geçmişi, İslam 'dan evvele dayanmaz. Aksine benzerliğinden dolayı, kendisine müşteri çekebilsin, asimile edebilsin, tercih edilebilsin diye benzerlikler had safhadadır.

Konu bu değil.. Tek Din İslam 'dan bahsederken, izmlerle nasıl yan yana getire biliyorsunuz.?
Mesela Budizmdeki Reenkarnasyon inancını ele alalım.. Sizce bu inanışın İslam'da bir karşılığı var mıdır yoksa bunu kafalarından mı uydurmuşlardır.
Reenkarnasyon diye bir şey yoktur. Tamamen batıl inanıştır.
İslam inancına göre Ruh tektir. Tek olan bu ruh, her seferinde değişik isim ve sıfatlar alarak yeni bir bedende görünmektedir.
İslam inancındaki Tek olan Ruh 'un değişik isim ve sıfatlar alarak yeni bir bedende görünmesi hadisesini biraz açıklayın bakalım.. Merakla bekleyeceğim..
Budizm inancındaki ise aynı ruhun bir bedende ölerek başka bir bedende tekrar hayat buluyor olmasıdır. (Birbirine çok yakın şeylermiş gibi gözükse de arasındaki farkı anladığınızı varsayıyorum.)

Bir ışık kaynağını düşünün ve bu ışık kaynağını, üzerinde milyarlarca farklı renk olan şeffaf bir yüzeye vurduğunu düşünün. Bu ışık kaynağından milyarlarca farklı renkte ışık çıkacaktır. İşte ışık gibi ruh da tektir. Her bir ruhun değişik isim ve sıfatlar alarak bir bedende yeni bir varlık meydana gelmesi böyledir..

Reenkarnasyon da ise, (değişik isim ve sıfata sahip) aynı ruhun tekrar başka bir bedende hayat bulmasıdır ki bu söz konusu olamaz.. Çünkü aynı şey, iki kez asla tecelli etmez.
Aynı şey iki kere tecelli etmez ama, iki kere tecelli ettirip İsa a.s 'ı kainata tekraren getireceksiniz ya.!

Gördüğünüz gibi bir düşünce veya inanış her ne kadar batıl olsa da, onda İslam'dan bir şey barındırmaktadır ve hatta barındırmak zorundadır..Sözlerim umarım bu kez anlaşılmıştır.. Bir değerlendirmede bulunurken, bunu Hakk yönüyle değil Halk yönüyle cevapladığımızı bilmeniz gerekmektedir..
"O (Allah c.c) her gün (her an farklı) bir "şe’n"de (ayrı bir işte ve meşguliyettedir.)." Rahman 29
Siz hiç iyi başlayıp kötü neticelenen film izlediniz mi.? Filmde bütün konular iyi ve iyilikler üzerine iken, inanışta bunun aksi düşünülebilir mi.?
İyi..! Her inanış İslam 'dan bir şeyler aldı diye, İslam 'a baktığınızda batıl inanışlar aklınıza geliyorsa, budizm denilince de İslam 'ı hatırlıyorsunuzdur. Neden.? Çünkü İslam 'dan almış olduğu ve barındırdığı yanları var.!

Halk yönünden bakarak, Hakk anlatılamaz..! Hz. Allah insanı tek bir nefs 'ten yarattım buyuruyor. Din, dil, ırk, mezhep, meşrep, millet ayrımı yapmadan. Sizde ne var ise, bütün yaratılmış olan insanlıkta da aynısı mevcut. Size fiili sıfatlarını bahşedip, bir başkasına farklı sıfatlar mı vermiş.? İnsan denilince. Hz. Allah 'ın bahşettiği tek bir cihetten bakmak gerekir.

İnsan = İnsan 'dır. İnsan denilince Alman akla gelmez ama, Alman 'dan bahsederken, İnsan 'dan bahsedildiği anlaşılır.
Eğer sondaki edebinizi başta göstermiş olsaydınız size bunu daha güzel bir şekilde açıklardık.. Çünkü edeple gelen lütufla gider.. Selametle..
Edep, kime göre edep..? Şahsınızı ilgilendirir hiç bir ifadeniz benim tınımda değil. Ancak bahis konusu İslam Dini ise, Hz. Allah 'ın ayetleri söz konusu ise, babam da olsa hakikati ifade etmekten çekinmem.

Hz. Ali r.a efendimize, ''edebi kimden öğrendin'' diye sorulduğunda, ''edepsizden'' cevabını vermiş.

Yonulacak, yontulacak yanımız, yönümüz çok. Neticede insanız..
 

Intruder

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Haziran 2023
Mesajlar
120
Tepkime puanı
23
Pâdişâhın biri, oğlunu akli ilimlerde yetiştirmesi için işin ehli bir ustaya teslim eder. Usta bir süre onu yetiştirdikten sonra, padişaha bu işin olamayacağını göstermek için onun huzuruna gelir ve ondan çocuğunu test etmesini ister. Pâdişah avucunun içerisin bir yüzük saklar ve çocuğuna sorar:

Söyle bakalım, avucumda ne vardır?.

Çocuk düşünür:

Avucundaki yuvarlak, ortası delik bir şeydir! der.

Pâdişah bu cevaba sevinir. Özelliklerini doğru bildin, şimdi de ne olduğunu söyle, deyince Çocuk:

Avucundaki değirmen taşı olması lâzım! der. Pâdişah bu duruma çok üzülerek:

Aklı hayretler içinde bırakan bu kadar özelliği bilgi ve tahsil sâyesinde söyledin, fakat değirmen taşının avuca sığmayacağına nasıl akıl erdiremedin a evlâdım? diyerek çocuğunun bu ilimlere yeteneğinin olmadığını anlar.

Bu hikayede olduğu gibi, bazı şeyleri doğru şekilde dile getiriyorsunuz ama bunu bir sonuca bağlamaya gelince, orada üstteki çocuğun yaptığı hatayı yapıyorsunuz.

Başta söylediğim gibi gereksiz bir tartışma ortamı oluşturmak istiyorsunuz ve bunu yaparken de kendinizi haklı, bizi de haksız çıkarmaya çalışıyorsunuz. Biz sizin dediğiniz yanlıştır demedik ki.. Biz sizin olayı hangi açıdan baktığınızı çok iyi biliyoruz.. Ama siz, bizim baktığımız açıdan bakamıyorsunuz. Eğer dediklerimi sakin bir kafayla okuyacak olsaydınız ne demek istediğimi çok iyi anlardınız.

Verdiğim örnekler sizde fazla bir etki bırakmıyor.. Demek ki o örnekle neyi kastettiğimi (okuyan kişinin anlamasına bırakmadan) daha detaylı açıklamam gerekiyormuş.

İki kişinin tartıştığını düşünün. Biri desin ki; Hacılar Kabe'yi soldan sağa tavaf ediyor. Diğeri de sağdan sola tavaf ediyor demiş olsun.. Bu ikisi kendi arasında kıyasıya bir tartışma yapıyor olsun.. Bu ikisinin de doğru dediğini bilen üçüncü bir kimse ise, sizin tartışmanız çok gereksiz.. Her ikinizin dediği de doğrudur diyecek olsa, içlerinden birisi de olur mu öyle şey ikimizin dediği nasıl doğru olurmuş, mutlaka birimizin dediği doğru olmalıdır diyorsa o kişinin sadece kendisini haklı çıkarma niyetinde olduğunu, o kimse için hakikatin ne olduğunun pek bir öneminin olmadığını kolayca anlarsınız.

Edep kelimesini yazmakla asla edepli olunmaz. Tartışma ortamından uzak durmak istesek de siz, bizi kendi bulunduğunuz ortama çekmek istiyorsunuz.. Her sözünüze cevap vermemiz, başka bir tartışmanın nedeni oluyor. Bu yüzden sizin sorunuza cevap vermekten çekiniyoruz.. Sorunun cevabını bilmediğimizden değil, o cevabın başka bir soruya neden olacağı içindir..

Ömrümün büyük bir kısmını (25 yılımı) islami ve tasavvufi eserler okuyarak geçirdim.. Sizin yaşınızı bilmiyorum ama (kanınızın deli akmasından dolayı) delikanlı biri olduğunuzu varsayıyorum.

İşimin gereği internette bir çok insan türü ile karşılaştım.. Biz de sizin yaşlarınızda (eğer delikanlı değilseniz, gençlik çağlarımızda) deli doluyduk. Bu zaten o yaşların bir gereğidir.. Kan hızlı aktığı için o yaşlardaki kişilerin deli olması da oradan gelmektedir.

Bu bilgileri karşınızdaki kişi hakkında az çok bilgi sahibi olmanız için yazıyoruz.. Okuduğum her eser bir önceki edindiğim bilgimin çok üzerindeydi ve zamanla bu edindiğim bilgileri birleştirip resme genel bakabilmeyi öğrendim. Her kişinin aslında hakikati kendi penceresinden gördüğünü ve gördüğü şeyin de kendi doğrusu olduğunu ama o doğrunun hakikatın kendisi olmadığını da öğrendik.

Mesnevi'de geçen şu hikayeyi çok iyi anlamanız gerekmektedir.

Hintliler karanlık bir ahıra bir fil getirip halka göstermek istediler. Hayvanı görmek için o kapkaranlık yere bir hayli adam toplandı. Fakat ahır o kadar karanlıktı ki gözle görmenin imkanı yoktu. O göz gözü görmeyecek kadar karanlık yerde file ellerini sürmeye başladılar. Birisinin eline kulağı geçti, "Fil bir oluğa benzer" dedi.

Başka birisinin eline ayağı geçmişti, dedi ki: "Fil bir direğe benzer." Bir başkası da sırtını ellemişti. "Fil bir taht gibidir" dedi. Herkes neresini elledi, nasıl sandıysa fili ona göre anlatmaya koyuldu. Onların sözleri, görüşleri yüzünden birbirine aykırı oldu. Birisi dal dedi, öbürü elif. Herkesin elinde bir mum olsaydı sözlerindeki aykırılık kalmazdı.

Bu hikayede aslında herkes fili kendi bilgisi doğrultusunda görmekte ve onu öyle değerlendirmektedir. Bu bilgileri birleştirdiğinizde fil hakkındaki en doğru şeye ulaşabileceğinizi ama bu bilgilerin filin hakikatı (kendi) olmadığı dile getirilmektedir.

Bu kadar sene boyunca kitap okumanın neticesinde, artık kitapların cümleler içerdiğini değil, cümlelerin kitaplar içerdiğini anladım..

Bu yüzden yazdığımız şeyleri, bizimle aynı bilgi birikiminde olmadığınız için anlayamıyorsunuz. Mesela; bir şey iki kez tecelli etmez sözü..

Bu sözü anlayabilmeniz için belki bizim gibi binlerce sayfa kitap okumanız gerekmektedir.. Size bunu kolay bir şekilde anlatabilirim.. Ama bu şeyi kolay bir şekilde anlatmam sizde fazla bir etki de bırakacağını düşünmüyorum.. Çünkü siz hayret ehlinden değilsiniz.. Eskiler Allah'a Hayretimizi arttır şeklinde dua ederlermiş.. Eminim bunu niçin dediklerinden bile habersizsinizdir.. Çünkü hakikate dair şeyler, sadece hayret ehlinin dikkatini çeker ve bu şeyler sadece onları heyacanlandırır. O kimse hakikate dair bir şey duyduğunda veya okuduğunda bu zamana kadar hiç böyle düşünmemiştim der ve tüm bilgileri yeniden şekillenir..

"Mesela buna bir örnek vereyim" derdim ama bizi nasıl bıktırdıysanız, sonraki yorumda onun hakkında bir şeyler yazarsınız da yine size cevap vermek zorunda kalırız diye artık bunu yapmayacağım.. Nasibiniz, nasipsizliğinizdir sözünü çok kullanmam size anlatacak çok şeylerim olmasına rağmen, tartışma ortamından dolayı sözümü kısa kesmek zorunda kalmamdan dolayıdır.

İmam Malik Hz.(r.aleyh) şöyle buyuruyor; "Tasavvuf bilmeyen fakih fâsık, tasavvufu bilip de fıkhı bilmeyen ise zındık olur. Bu ikisini birleştiren ise hakikate ulaşır."

Siz kendinizi tasavvuf ehli zannediyor olabilirsiniz ama alimlerin ittifak ettiği bir konuyu inkar ediyorsanız sizin tasavvuf ile uğraşmanız asla sizi kurtaramaz.


Sorularınıza bilerek cevap vermiyorum.. Yukarıda dediğim gibi artık sizin sorularınıza özel olarak cevap vermeyeceğim.. Genel cümleler kullanmam, artık bu konuyu bitirmek istememden dolayıdır.. Çünkü ne dersem deyim, anlamamak için özel gayret sarf ediyorsunuz.. Eğer sizi memnun edecekse, karşınızda yenildiğimi kabul ediyorum.. Lütfen Allah rızası için artık cevap yazmayın..
 

omer_ömer

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Mart 2024
Mesajlar
104
Tepkime puanı
5
Pâdişâhın biri, oğlunu akli ilimlerde yetiştirmesi için işin ehli bir ustaya teslim eder. Usta bir süre onu yetiştirdikten sonra, padişaha bu işin olamayacağını göstermek için onun huzuruna gelir ve ondan çocuğunu test etmesini ister. Pâdişah avucunun içerisin bir yüzük saklar ve çocuğuna sorar:

Söyle bakalım, avucumda ne vardır?.

Çocuk düşünür:

Avucundaki yuvarlak, ortası delik bir şeydir! der.

Pâdişah bu cevaba sevinir. Özelliklerini doğru bildin, şimdi de ne olduğunu söyle, deyince Çocuk:

Avucundaki değirmen taşı olması lâzım! der. Pâdişah bu duruma çok üzülerek:

Aklı hayretler içinde bırakan bu kadar özelliği bilgi ve tahsil sâyesinde söyledin, fakat değirmen taşının avuca sığmayacağına nasıl akıl erdiremedin a evlâdım? diyerek çocuğunun bu ilimlere yeteneğinin olmadığını anlar.

Bu hikayede olduğu gibi, bazı şeyleri doğru şekilde dile getiriyorsunuz ama bunu bir sonuca bağlamaya gelince, orada üstteki çocuğun yaptığı hatayı yapıyorsunuz.
Madem ki cevap vermeye masal ile başladınız, ben de bir kıssa ile size cevap vereyim.

Çömlekçide çalışan bir çırağın gözleri şaşı imiş. Ustası onun bu haline alışmış ve kendisini idare eder olmuş. Ta ki bir gün çömlek atölyesine bir müşteri gelinceye kadar. Müşteri raftaki çömleklere bakmış, mevcut çömlekler içerisinde hoşuna giden bir çömlek bulamamış. Ustaya;
- Daha başka çömlek çeşidin yok mu.? Diye sorunca, usta çırağa dönüp;
- Evlat içeride rafta duran çömleği getir..! demiş. Çırak, içeri gidip eli boş tekrar gelmiş ve ustasına;
- Usta, hangisini getireyim. Rafta iki tane çömlek var deyince, ustası anlamış ve;
- Evlat, birini kır, diğerini getir.! demiş.
Çırak içeri girip, çömleğin birini kırınca diğeri de ortadan kaybolmuş. Dolayısı ile çömleğin aslını kırmış, şaşı gördüğünü değil.

Arkadaşım bakışlarınızdaki şaşılığın farkında değilsiniz. İkilikten kurtulun. Vahdetten, teklikten bahsederken, şaşılığınızı bütün çıplaklığı ile ortaya koyduğunuzun farkında değilsiniz.
Başta söylediğim gibi gereksiz bir tartışma ortamı oluşturmak istiyorsunuz ve bunu yaparken de kendinizi haklı, bizi de haksız çıkarmaya çalışıyorsunuz. Biz sizin dediğiniz yanlıştır demedik ki.. Biz sizin olayı hangi açıdan baktığınızı çok iyi biliyoruz.. Ama siz, bizim baktığımız açıdan bakamıyorsunuz. Eğer dediklerimi sakin bir kafayla okuyacak olsaydınız ne demek istediğimi çok iyi anlardınız.

Verdiğim örnekler sizde fazla bir etki bırakmıyor.. Demek ki o örnekle neyi kastettiğimi (okuyan kişinin anlamasına bırakmadan) daha detaylı açıklamam gerekiyormuş.
Gereksiz bir tartışma ortamı oluşturmak mı.?
Hadi canım, hakikatten bahsetmek adına bu forumda olduğunuzu düşünmüştüm. Ama, siz kendi bidat ve hurafelerinizi burada yaymaya çalışıyorsunuz. Kimseye kendimi haklı göstermeye çalışmıyorum. Aksine, haksızlığın karşısında durarak, bidat ve hurafe yaymaya çalışan kimseyi, Hak ve Hakikatten bahsetmeye zorluyorum.

Hadis dediniz, olmadı, rivayetlerden bahsettiniz olmadı, kendince bir şeyler karaladın, o da tutmadı.

İddia ettiğin konu, ne fizikçi, ne kimyacı, ne farklı bir ilim dalından, veya o ilimlerle alakalı kişilerden..

Hz. Allah 'ın ilmini ve İslam Dinini temel alarak yaymaya çalıştığınız Allah 'ın ilim ve iradesine zıt bidat ve hurafeler karşısında Allah Kelamı Hz. Kuran 'dan ayet göstermenizi istemek gereksiz bir tartışma ortamı oluşturmak ise.! Ben bu gereksizliğe Allah için talibim.

Allah 'ın Dini 'ne bir şeyleri ne ilave edebilirsin, ne de eksiltebilirsin. İslam dedin, kendince bidat ve hurafe sokmadan, Kuran dedin, kendince ilave ve eksiltme yapmadan.. Tabi sizin ilgi alanınız, hadisler. Neden.? Çünkü herkes bilmez, herkes anlamaz ve dolayısıyla manevra alanınız geniştir.
İki kişinin tartıştığını düşünün. Biri desin ki; Hacılar Kabe'yi soldan sağa tavaf ediyor. Diğeri de sağdan sola tavaf ediyor demiş olsun.. Bu ikisi kendi arasında kıyasıya bir tartışma yapıyor olsun.. Bu ikisinin de doğru dediğini bilen üçüncü bir kimse ise, sizin tartışmanız çok gereksiz.. Her ikinizin dediği de doğrudur diyecek olsa, içlerinden birisi de olur mu öyle şey ikimizin dediği nasıl doğru olurmuş, mutlaka birimizin dediği doğru olmalıdır diyorsa o kişinin sadece kendisini haklı çıkarma niyetinde olduğunu, o kimse için hakikatin ne olduğunun pek bir öneminin olmadığını kolayca anlarsınız.
Geç kardeşim Kabe 'yi, tavafı.! Kabe insana bir şey vermez. Kişi Kabe 'den bir şeyler alır. Niceler sözde iman ile gidip, tertemiz imansız olarak dönmüştür. Niceler de yarım, yamalak gidip, gönlüne Kabe 'yi yerleştirmiştir.

Ben bir şey iddia etmiyorum, iddia eden sensin. İster soldan yap tavafını, ister sağdan. İnce hesap peşinde olmadan.
Edep kelimesini yazmakla asla edepli olunmaz. Tartışma ortamından uzak durmak istesek de siz, bizi kendi bulunduğunuz ortama çekmek istiyorsunuz.. Her sözünüze cevap vermemiz, başka bir tartışmanın nedeni oluyor. Bu yüzden sizin sorunuza cevap vermekten çekiniyoruz.. Sorunun cevabını bilmediğimizden değil, o cevabın başka bir soruya neden olacağı içindir..
Mevlana hz. leri buyuruyor ki; ''Herkes aynı fikirde ise, hiç kimse yeterince düşünmüyor demektir''.!

İstermiydiniz, hiç kimse itiraz etmesin, hiç kimse size karşı duruş sergilemesin ve herkes sizi desteklesin.? Siz de kursağınızdaki zehri bu forumlarda kusun..

Bu forumu, Hak ve Hakikat adına mı kullanıyorsun.? Şayet öyle ise, tebliğ alanını genişletmek en büyük emelin olmalı. Yok kendince, kendi inandığın şeyleri İslam Dini 'ndenmiş gibi anlatmaya çabalıyorsan da, benim gibi birileri çıkar ve sizin bu
çarpık iddialarınıza karşı durur.

Madem konu açtın, soruları cevapsız bırakma. Madem konuya vakıfsın, itiraz edilmesinden, tartışmaktan neden rahatsızlık duyuyorsun.? Allah 'ın ayetlerinden bahsediyor olsan, hiç kimse sana karşı duruş sergileyemez. Çünkü hiç kimse Hakikate karşı gelemez. Ama senin yaptığın tamamen Hz. Allah 'ın tertip ve tanzimine ters.
Ömrümün büyük bir kısmını (25 yılımı) islami ve tasavvufi eserler okuyarak geçirdim.. Sizin yaşınızı bilmiyorum ama (kanınızın deli akmasından dolayı) delikanlı biri olduğunuzu varsayıyorum.

İşimin gereği internette bir çok insan türü ile karşılaştım.. Biz de sizin yaşlarınızda (eğer delikanlı değilseniz, gençlik çağlarımızda) deli doluyduk. Bu zaten o yaşların bir gereğidir.. Kan hızlı aktığı için o yaşlardaki kişilerin deli olması da oradan gelmektedir.
Cevabın en ilginç noktası burası. Buradan şöyle bir sonuç çıkıyor; Siz Tasavvuftan bahsediyorsunuz amma, Tasavvuf ehli değilsiniz. Siz Evliya 'dan bahsediyorsunuz amma, Evliya 'ya tabii değilsiniz. Sözde hakikatten bahsediyormuş gibi yapıp, kendi inandığınız bidat ve hurafeleri yaymaya çalışıyorsunuz.

Evliyaullah diyor ki; ''Evlat, oynat dudaklarını, iki kelam et de, sana kişiliğini, karakterini söyleyeyim''.!

Ömrünüzün 25 senesini değil, iki tane 25 seneyi de buna ilave ederek, Tasavvuf ve İslami eser okusanız, Hakikatin ''H'' sini anlamış ve idrak etmiş olamazsınız. Çünkü, kimya kitabını okuyarak, kimyager olanını, ne gördüm, ne duydum. Tıbbi kitap okuyup da doktor, hekim olanını görmedim. Tıpkı makinalar hakkında kitap okuyup da, makine mühendisi olunamayacağı gibi.! Siz de göremezsiniz.

Yıllardır Tasavvufun içerisinde, Evliyaullah 'ın terbiyesinde bulunmuş olmama rağmen, ne şeyh olabildim, ne mürşit, ne de Evliya.! Aciz bir Dervişim elhamdülillah.. İnsanları kandırmayın. Allah Kelamı dururken, falanın, filanın videosu ve sohbetini hakikatmiş gibi yayamaya çalışmayın. Var ise Kuran 'da, başka söze gerek yok.!

Bu arada yaşım da sizin sandığınız gibi değil. Hakikatten bahsetmek için belli bir yaş sınıfında olmak gerekmediği gibi, İslam söz konusu ise, ille de kanımızın hızlı akması gerekmiyor.
Bu bilgileri karşınızdaki kişi hakkında az çok bilgi sahibi olmanız için yazıyoruz.. Okuduğum her eser bir önceki edindiğim bilgimin çok üzerindeydi ve zamanla bu edindiğim bilgileri birleştirip resme genel bakabilmeyi öğrendim. Her kişinin aslında hakikati kendi penceresinden gördüğünü ve gördüğü şeyin de kendi doğrusu olduğunu ama o doğrunun hakikatın kendisi olmadığını da öğrendik.
Madem öyle, sizin Hakikatten kastınız nedir.?

Sayın hocam, konu başlığına tekrar dönmek gerekirse, İslam 'dan bahsediyorsun. İslam 'a sokulan yanlışlardan bahsediyorsun. Bunun farklı bir bakış açısı nasıl olabilir.? Yalnızca ateistlerin anlayabileceği dereceden ne demek.?

İslam denilince Hz. Allah 'tan gayrı düşünülebilir mi.? Yahut, Allah denilince Hz. Muhammed Mustafa ve diğer peygamber efendilerimizden gayrısı düşünülebilir mi.? Yahut ibadetler bunun dışında kalır mı.?

Sizin, Din denilince, budizm, ateizm, şamanizm, deizm gibi batıl inanışları, İslam ile yan yana getirdiğiniz gibi, bizim de sizin her ifadenizi İslam 'ın emir ve yasaklarından, Allah 'ın emri gibi mi görmemiz gerekiyor.?
Mesnevi'de geçen şu hikayeyi çok iyi anlamanız gerekmektedir.

Hintliler karanlık bir ahıra bir fil getirip halka göstermek istediler. Hayvanı görmek için o kapkaranlık yere bir hayli adam toplandı. Fakat ahır o kadar karanlıktı ki gözle görmenin imkanı yoktu. O göz gözü görmeyecek kadar karanlık yerde file ellerini sürmeye başladılar. Birisinin eline kulağı geçti, "Fil bir oluğa benzer" dedi.

Başka birisinin eline ayağı geçmişti, dedi ki: "Fil bir direğe benzer." Bir başkası da sırtını ellemişti. "Fil bir taht gibidir" dedi. Herkes neresini elledi, nasıl sandıysa fili ona göre anlatmaya koyuldu. Onların sözleri, görüşleri yüzünden birbirine aykırı oldu. Birisi dal dedi, öbürü elif. Herkesin elinde bir mum olsaydı sözlerindeki aykırılık kalmazdı.


Bu hikayede aslında herkes fili kendi bilgisi doğrultusunda görmekte ve onu öyle değerlendirmektedir. Bu bilgileri birleştirdiğinizde fil hakkındaki en doğru şeye ulaşabileceğinizi ama bu bilgilerin filin hakikatı (kendi) olmadığı dile getirilmektedir.
Meşhur Fil hikayesi.!

İşte siz, elinizde bulunanın, devasa büyük bir yaratık olduğunun farkında değilsiniz ve, her neresinden tutmuşsanız, onu hakikat diye anlatıyorsunuz. Bidat ve hurafelerle dolu, dolu.! Resmin bütününü görmeyen, göremeyen sizsiniz. Tıpkı şaşı gören çömlekçi çırağı gibi.! Hakikati kırıp, elinizde kalacağını zannettiğiniz şeyin aslını, tamamen yok ettiğiniz gibi.

Ya İslam içerisine farklı şeyleri katmadan, Allah 'ın emir ve yasaklarından yalın olarak bahset, ya da şaşılıktan kurtul.
Bu kadar sene boyunca kitap okumanın neticesinde, artık kitapların cümleler içerdiğini değil, cümlelerin kitaplar içerdiğini anladım..
Bu yüzden yazdığımız şeyleri, bizimle aynı bilgi birikiminde olmadığınız için anlayamıyorsunuz.
Ne kadar da varlık, benlik dolu ifadeler. Kitaplar hakikati verir de, kişi kendi anladığının ötesine geçemez. Kendimde var olduğunu düşündüğümü değil, Allah 'ın Kelamı Kuran 'dan bahsetmenizi istemem, hadislerle iman olmayacağını, İslam 'dan bahsederken, Ayetlerden bahsedilmesini istemem, sizinle aynı birikime sahip olmadığım anlamına geliyorsa..!

Evet haklısınız. Sizinle aynı birikime sahip olmayı asla ve asla istemediğim gibi, Rabbimden talep de etmem.
Mesela; bir şey iki kez tecelli etmez sözü.. Bu sözü anlayabilmeniz için belki bizim gibi binlerce sayfa kitap okumanız gerekmektedir.. Size bunu kolay bir şekilde anlatabilirim.. Ama bu şeyi kolay bir şekilde anlatmam sizde fazla bir etki de bırakacağını düşünmüyorum.. Çünkü siz hayret ehlinden değilsiniz.. Eskiler Allah'a Hayretimizi arttır şeklinde dua ederlermiş.. Eminim bunu niçin dediklerinden bile habersizsinizdir.. Çünkü hakikate dair şeyler, sadece hayret ehlinin dikkatini çeker ve bu şeyler sadece onları heyacanlandırır. O kimse hakikate dair bir şey duyduğunda veya okuduğunda bu zamana kadar hiç böyle düşünmemiştim der ve tüm bilgileri yeniden şekillenir..
Yani diyorsun ki, sana bir şey söyleyecektim ama, vaz geçtim, söylemeyeceğim.. Kendin bilirsin. Senin her dudağını kıpırdattığında, Hak ve Hakikate ters ne varsa dökülüyor. Biraz daha bu forumda karşı karşıya gelirsek, eteğindeki bütün taşlar dökülecek ve patikler elde..!

"Mesela buna bir örnek vereyim" derdim ama bizi nasıl bıktırdıysanız, sonraki yorumda onun hakkında bir şeyler yazarsınız da yine size cevap vermek zorunda kalırız diye artık bunu yapmayacağım..
Bıktığınızdan, benim sizi bıktırdığımdan değil, içerisinde bulunduğunuz suyun sığlığından cevap vermeye korkuyorsunuz. Çünkü her konuştuğunuzda, cismani ağırlığınızdan bira daha kaybediyorsunuz. Tıpkı, suyun kaldırma kuvvetinde olduğu gibi.! Bir cisim suya batan hacmi kadar ağırlığından kaybeder. Kaybediyorsunuz..

Sizi bir yere bırakmam.. Hele İslam inancındaki Tek olan Ruh 'un değişik isim ve sıfatlar alarak yeni bir bedende görünmesi hadisesini biraz açıklayın bakalım dedik ama, dersi kaynatıyorsunuz. Zil çalmak üzere..
Nasibiniz, nasipsizliğinizdir sözünü çok kullanmam size anlatacak çok şeylerim olmasına rağmen, tartışma ortamından dolayı sözümü kısa kesmek zorunda kalmamdan dolayıdır.

İmam Malik Hz.(r.aleyh) şöyle buyuruyor; "Tasavvuf bilmeyen fakih fâsık, tasavvufu bilip de fıkhı bilmeyen ise zındık olur. Bu ikisini birleştiren ise hakikate ulaşır."
En çok işlediğimiz konu..

"Tasavvuf bilmeyen fakih fâsık, tasavvufu bilip de fıkhı bilmeyen ise zındık olur. Bu ikisini birleştiren ise hakikate ulaşır."

Keşke içeriğine sahip olabilseniz..

Siz kendinizi tasavvuf ehli zannediyor olabilirsiniz ama alimlerin ittifak ettiği bir konuyu inkar ediyorsanız sizin tasavvuf ile uğraşmanız asla sizi kurtaramaz.
Tasavvuf ehli mi.? Haşa..

Tarikat ve Tasavvufta Hiç bir Evliyaullah bu konuya müdahil olmaz. Çünkü Hz. Allah 'ın tertip ve tanzimine ters. Allah bir kuluna dünyaya tekraren gönderilme fırsatı verdi mi, diğer bütün kulların da bu fırsat ve imkanlardan istifade etmesi gerekir.

Hz. Allah adaletin tek sahibidir. Yani böyle bir durumda, bütün insanlık, Hz. Allah 'ın adaletinden şikayetçi olur ve Allah 'ın adalet sahibi olduğundan bahsedilemez.

Bu videodaki şahsın vazifesi nedir.?

Mürşit mi.? Evliya mı.? Dergah sahibi Pir mi.? Bahsini ettiğiniz konuda ne gibi bir salahiyeti, ne gibi bir bağlayıcılığı var.?

Yine ayet yok, yine kucak dolusu bidat ve hurafe. Siz paylaşmışsanız, üzerine konuşulamaz, itiraz edilemez, reddedilemez. Biz bahsettik mi, İslam 'a ters, hadise ters, tasavvufa ters.

Sayın hocam.! Tasavvufun neresindesiniz, Tasavvuf ile ne kadar alakalısınız.? Evliyaullah 'a biatınız var mı.?
Sorularınıza bilerek cevap vermiyorum.. Yukarıda dediğim gibi artık sizin sorularınıza özel olarak cevap vermeyeceğim.. Genel cümleler kullanmam, artık bu konuyu bitirmek istememden dolayıdır.. Çünkü ne dersem deyim, anlamamak için özel gayret sarf ediyorsunuz.. Eğer sizi memnun edecekse, karşınızda yenildiğimi kabul ediyorum.. Lütfen Allah rızası için artık cevap yazmayın..
Ortalığı toza dumana vermişken nereye.? Anlamamak, fil kıssası, çömlekçi çırağındaki gibi şaşı bakanlarda, bütünü göremeyenlerde...

Gaflet ile Hakk 'ı buldum diyenler,
Er yarın Hakk divanında belli olur.
Ahir tedarikin gördüm diyenler,
Er yarın Hakk divanında belli olur.

Kimin adı sûfi, kiminin derviş,
Derviş isen gardaş takvaya çalış.
Gizlice yollardan sen Hakk 'a eriş,
Er yarın Hakk divanında belli olur.

İş Hakk 'ın divanına kaldı mı, iş zor. Bu dünyada hallolmayan hiç bir yanlış, ahirette düzelmez. Kafire de, münafığa da, dinlisine, dinsizine de ahirette Hakikat gösterilecek, Lakin iş işten geçmiş olacak.. Vesselam...
 

omer_ömer

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Mart 2024
Mesajlar
104
Tepkime puanı
5
Biz konuyu bir ateisttin anlayabileceği dereceden anlatıyoruz..
Bu konuda ufak bir hatırlatmayı kendime vazife bildim. Hz. Allah Kuran 'da Al-i İmran suresi 7. ayette şöyle buyuruyor;

Kitabı sana O indirdi. Onun bazı ayetleri muhkemdir onlar Kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihdir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak için onun müteşabih ayetlerinin ardına düşerler. Oysa onun tevilini Allah'tan başka kimse bilmez. İlimde ileri gidenler: "Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır" derler. Sağduyu sahiplerinden başkası düşünüp öğüt almaz.

Hz. Allah açıkça bildiriyor. Bu da ne şimdi derseniz, İsa a.s 'ın dünyaya tekraren gönderileceğine dair eğip, büktüğünüz manalandırma ve tevile yeltenmeniz var ya, işte sizin yaptıklarınızın Hz. Allah tarafından izahı..!

Al-i İmran 78. ayette ise;

Onlardan bir grup var ki, Kitapta olmayan bir şeyi, siz Kitaptan sanasınız diye dillerini Kitapla eğip bükerler ve: "O, Allah katındandır." derler. Oysa o, Allah katından değildir. Bile bile Allah'a karşı yalan söylerler.

Ateistlerle içli dışlı olmaktan, kendi çizginizin dışına çıkmışsınız. Anladınız mı, ille de Ayet dememizin sebebini.? Anladınız mı, neden Allah Kelamı dememizin sebebini.? Çünkü Hakikate ters, Allah 'a noksan sıfat isnat ettiğinizin farkında değilsiniz.

Müteşabih ayetlerle uğraşmak, tevile çalışmak, olsa, olsa ahirette ziyana uğratır. Ateşten başka bir kazancı olamaz.

Kuran yeter..
 
Üst Alt