- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 101
- Tepkime puanı
- 6
Allah (c.c) Razı İse, Dünya Küsse Ehemmiyeti Yok..
Bismillahirrahmanirrahim
Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı.
Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok.
Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok.
O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse,
sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder.
Onun için, bu hizmette, doğrudan doğruya,
yalnız Cenâb-ı Hakkın rızasını esas maksat yapmak gerektir.
(Lem'alar, İhlas Risalesi)
Bediüzzaman Said Nursi
Yağmur Yolcusu...
Seher vakti yağan yağmur toprağa düşerken, yüreğime de düşüyor damla damla. Pencere kenarındayım. Toprağa düşen rahmet damlalarını seyrediyorum. Gökyüzünden yollar geçiyor kalbime doğru. Yağmuru bekleyen toprak olmak geliyor içimden. Toprak; Rabbine muhtaç, yağmuru bekliyor hasretle... Sonunda Arş-ı Âlâ'ya yükseliyor toprağın duası ve meleklerin kanatlarında damla damla rahmet iniyor yeryüzüne.
Hasretin sancısı dalga dalga vuruyor kalbimin limanına. İnsan iken, Rabbime olan muhtaçlığımı unutup beyhûde geçirdiğim zamanlarıma ağlıyorum. Yağmuru bekleyen toprak olmak istiyorum.
Ağlıyorum...
Ağladıkça yangınlarım sönüyor. Meğer yana yana kül olmuşum. Gafletin acımasız soğuğunda, acıyı hissetmeyecek kadar üşümüş yüreğim. Karaya vurmuş bütün gemilerim...
Ağlıyorum...
Pişmanlık acıtıyor içimi. Unuttuklarım, kıymetini bilmediklerim, önemsiz gördüklerim tek tek düşüyor yüreğime. Gözümün önünden perdeler kalkıyor ve hayalî bir yolculuğa çıkıyorum. Önce bir hastaneye düşüyor yolum. Nefes almak için oksijen tüpüne bağlı ve bir defa rahat nefes alabilmeyi dünyalara değişmeyecek insanlar görüyorum. Ne zaman nefesi daralsa astım spreyine sarılan insanlar acıtıyor yüreğimi. Aldığım her rahat nefes kadar utanıyorum. Tekerlekli sandalye ile hayata tutunan insanlar takılıyor gözlerime. Acılarını birlikte yaşıyorum sanki. Mıhlanıyorum olduğum yere. Yürüyemiyorum... Attığım adımlar kadar utanıyorum.
Haykırmaktan sesi kesiliyor yüreğimin. Dört bir yanda inşirah çiçekleri arıyorum. Unuttuklarım yıkılmış üzerime. Enkaz altındayım... Nefes alamıyorum...
Ağlıyorum...
Özgürlük nedir diye soruyorum kendi kendime. Hayalen çıktığım yolculukta, yolum bir hapishaneye düşüyor. Bu dört duvar arasındakilere 'kader mahkûmu' derler. Kader, mahkûm eder mi ki insanı? Kadere teslimiyet, mahkûmiyet olur mu? Kendi elleriyle yıktığının suçunu neden kadere yükler ki insan? Kalbim, içinden çıkamadığı soruların ardında feryat ediyor. Susturamıyorum... Asıl mahkûmiyeti ben yaşamışım meğer. Anlatamadıkları varmış yüreğimin. Yüreğim, demir parmaklıklar ardında, söyleyemediklerinin acısıyla yapayalnız kalmış.
Yüreğim yetimliğine ağlıyor şimdi...
Ne olur ağlama yüreğim. Ağlayıp da körükleme pişmanlığımın ateşini. Kanayan yaralarıma bir de sen tuz basma, ne olur.
Her pişmanlık, yeni başlangıçlara gebedir. Sus ki, yeni başlangıçlara yürüyelim birlikte. Suskunluğun, umutlarımızın adı olsun.
Sus yüreğim…
Sus ki, çığlıkların duyman gerekenleri engellemesin. İsyanın kör kuyusunda çaresizliğine ağlayan zavallı rolü yapmak yerine, hayata dönebilesin. Sus ki, bir kez daha kırılmasın kanatların. Bırak dilinin söyleyemediğini gözlerin anlatsın. Sana da sessizliğinle övünmek kalsın.
Avun yüreğim...
Yaşamak için, yüzü ebediyete dönük sebeplerinle avun. Ölümü de götür gittiğin yere. Giderken, şairin mısralarını da al yanına.
'Öleceğiz,öleceğiz müjdeler olsun,
Ölümü öldüren Rabbe secdeler olsun'
(N.Fazıl Kısakürek)
Bırak mısralar aydınlatsın en sevgiliye giden yolları. Ölümün adı olsun vuslat...
Gülümse yüreğim...
Komik şeyler arama gülmek için. Yaşadıkça, acılar içinde gülümsemeyi de öğreneceksin. Bin sevincin öğretemediğini bir acı öğretecek sana. Acılarla olgunlaşacaksın.
Öğreneceksin yüreğim..
Dünyanın hasret, ölümün vuslat olduğunu öğreneceksin. Zamanla sığamaz olacaksın bu hasret diyarına ve duaların yetişecek imdadına. Bir gün, heybendeki dualarla Hakk'a yürüyeceksin...
Kübra Günaltun.
Sokakların hüznü!…
Nereye baksam hicran var
Masum yüreklerin ve suskun gönüller sanki ahu zar
Ne kadar tahayyül etsek de erişemediklerimizde muhakkak bir hikmet var
Ne yüreğimin yarasını anlar
Ve ne de suskunluğumun derinliğinde halimi okşar
Anlamsızlık içinde zerk edilen nazarlar sinemi mütemadiyen sancıya koyar
Aranmak için aşkı tanımak
Aşkın sofrasında çileyle barışıklığı hakkıyla koklamak
Edebin ikliminde ve sessizliğin derin nağmelerinde mefkure için dağlanmak
Halime tebarüz eden sefilliğim
Kalbimde solgunluğu hiç aklayamadığım yorgunluğum
Sineler içinde uhdeleşen nihayetsiz umutlarım, düşen omuzlarımda ufuklarım
İşte böyle hazin bir hikayeyim
Nereye baksam saadet için fevkalade fakir bir haldeyim
Divanelikte adeta onmaz bir nöbetçiyim ve düşünceler ikliminde n abdiacizim
Hey aziz nefeslim gıpta ederim
Kalbi güzelliğin için nazarınla fevkalade ibretliksin bilirim
Lakin nefesime ne kefilim ve ne de iradi manada niteliğe erişen süruru dervişim
Yazmak için hamiyetini beklerim
Tüm teslimiyetim sadakat ikliminde anlamlaşan o nefesin
Edebin dirliğinde ve ruhun mümtaz kimliğinde acizliğimle muvaffakiyet dilerim
Ki iradi manada zafiyet içindeyim
Kokladığım yaprakların solgunluğunda azimeti ne bilirim
Heveslerimle zafiyet içindeyim ve maslahatlar keyfiyetinde onmaz bir dilenciyim
Ne camii köşelerinde gördüğün
Ve ne de Şırnaklık ahvalinde bezginliğe nam salan kişiyim
Kalbiyle barışık olmayan biriyim ve tak iyeler telakkisiyle kendini avutan sefilim
Sokaklar neler anlatıyor halime
Düşün yapraklar hicranı zerk ediyor lekeyi kalbime akıtıyor
Ruhum sancılar içinde çırpınırken,
ne derler teranesi sahte gülücüklerle ne ağlatıyor...
Mustafa CİLASUN
Bismillahirrahmanirrahim
Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı.
Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok.
Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok.
O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse,
sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder.
Onun için, bu hizmette, doğrudan doğruya,
yalnız Cenâb-ı Hakkın rızasını esas maksat yapmak gerektir.
(Lem'alar, İhlas Risalesi)
Bediüzzaman Said Nursi
Yağmur Yolcusu...
Seher vakti yağan yağmur toprağa düşerken, yüreğime de düşüyor damla damla. Pencere kenarındayım. Toprağa düşen rahmet damlalarını seyrediyorum. Gökyüzünden yollar geçiyor kalbime doğru. Yağmuru bekleyen toprak olmak geliyor içimden. Toprak; Rabbine muhtaç, yağmuru bekliyor hasretle... Sonunda Arş-ı Âlâ'ya yükseliyor toprağın duası ve meleklerin kanatlarında damla damla rahmet iniyor yeryüzüne.
Hasretin sancısı dalga dalga vuruyor kalbimin limanına. İnsan iken, Rabbime olan muhtaçlığımı unutup beyhûde geçirdiğim zamanlarıma ağlıyorum. Yağmuru bekleyen toprak olmak istiyorum.
Ağlıyorum...
Ağladıkça yangınlarım sönüyor. Meğer yana yana kül olmuşum. Gafletin acımasız soğuğunda, acıyı hissetmeyecek kadar üşümüş yüreğim. Karaya vurmuş bütün gemilerim...
Ağlıyorum...
Pişmanlık acıtıyor içimi. Unuttuklarım, kıymetini bilmediklerim, önemsiz gördüklerim tek tek düşüyor yüreğime. Gözümün önünden perdeler kalkıyor ve hayalî bir yolculuğa çıkıyorum. Önce bir hastaneye düşüyor yolum. Nefes almak için oksijen tüpüne bağlı ve bir defa rahat nefes alabilmeyi dünyalara değişmeyecek insanlar görüyorum. Ne zaman nefesi daralsa astım spreyine sarılan insanlar acıtıyor yüreğimi. Aldığım her rahat nefes kadar utanıyorum. Tekerlekli sandalye ile hayata tutunan insanlar takılıyor gözlerime. Acılarını birlikte yaşıyorum sanki. Mıhlanıyorum olduğum yere. Yürüyemiyorum... Attığım adımlar kadar utanıyorum.
Haykırmaktan sesi kesiliyor yüreğimin. Dört bir yanda inşirah çiçekleri arıyorum. Unuttuklarım yıkılmış üzerime. Enkaz altındayım... Nefes alamıyorum...
Ağlıyorum...
Özgürlük nedir diye soruyorum kendi kendime. Hayalen çıktığım yolculukta, yolum bir hapishaneye düşüyor. Bu dört duvar arasındakilere 'kader mahkûmu' derler. Kader, mahkûm eder mi ki insanı? Kadere teslimiyet, mahkûmiyet olur mu? Kendi elleriyle yıktığının suçunu neden kadere yükler ki insan? Kalbim, içinden çıkamadığı soruların ardında feryat ediyor. Susturamıyorum... Asıl mahkûmiyeti ben yaşamışım meğer. Anlatamadıkları varmış yüreğimin. Yüreğim, demir parmaklıklar ardında, söyleyemediklerinin acısıyla yapayalnız kalmış.
Yüreğim yetimliğine ağlıyor şimdi...
Ne olur ağlama yüreğim. Ağlayıp da körükleme pişmanlığımın ateşini. Kanayan yaralarıma bir de sen tuz basma, ne olur.
Her pişmanlık, yeni başlangıçlara gebedir. Sus ki, yeni başlangıçlara yürüyelim birlikte. Suskunluğun, umutlarımızın adı olsun.
Sus yüreğim…
Sus ki, çığlıkların duyman gerekenleri engellemesin. İsyanın kör kuyusunda çaresizliğine ağlayan zavallı rolü yapmak yerine, hayata dönebilesin. Sus ki, bir kez daha kırılmasın kanatların. Bırak dilinin söyleyemediğini gözlerin anlatsın. Sana da sessizliğinle övünmek kalsın.
Avun yüreğim...
Yaşamak için, yüzü ebediyete dönük sebeplerinle avun. Ölümü de götür gittiğin yere. Giderken, şairin mısralarını da al yanına.
'Öleceğiz,öleceğiz müjdeler olsun,
Ölümü öldüren Rabbe secdeler olsun'
(N.Fazıl Kısakürek)
Bırak mısralar aydınlatsın en sevgiliye giden yolları. Ölümün adı olsun vuslat...
Gülümse yüreğim...
Komik şeyler arama gülmek için. Yaşadıkça, acılar içinde gülümsemeyi de öğreneceksin. Bin sevincin öğretemediğini bir acı öğretecek sana. Acılarla olgunlaşacaksın.
Öğreneceksin yüreğim..
Dünyanın hasret, ölümün vuslat olduğunu öğreneceksin. Zamanla sığamaz olacaksın bu hasret diyarına ve duaların yetişecek imdadına. Bir gün, heybendeki dualarla Hakk'a yürüyeceksin...
Kübra Günaltun.
Sokakların hüznü!…
Nereye baksam hicran var
Masum yüreklerin ve suskun gönüller sanki ahu zar
Ne kadar tahayyül etsek de erişemediklerimizde muhakkak bir hikmet var
Ne yüreğimin yarasını anlar
Ve ne de suskunluğumun derinliğinde halimi okşar
Anlamsızlık içinde zerk edilen nazarlar sinemi mütemadiyen sancıya koyar
Aranmak için aşkı tanımak
Aşkın sofrasında çileyle barışıklığı hakkıyla koklamak
Edebin ikliminde ve sessizliğin derin nağmelerinde mefkure için dağlanmak
Halime tebarüz eden sefilliğim
Kalbimde solgunluğu hiç aklayamadığım yorgunluğum
Sineler içinde uhdeleşen nihayetsiz umutlarım, düşen omuzlarımda ufuklarım
İşte böyle hazin bir hikayeyim
Nereye baksam saadet için fevkalade fakir bir haldeyim
Divanelikte adeta onmaz bir nöbetçiyim ve düşünceler ikliminde n abdiacizim
Hey aziz nefeslim gıpta ederim
Kalbi güzelliğin için nazarınla fevkalade ibretliksin bilirim
Lakin nefesime ne kefilim ve ne de iradi manada niteliğe erişen süruru dervişim
Yazmak için hamiyetini beklerim
Tüm teslimiyetim sadakat ikliminde anlamlaşan o nefesin
Edebin dirliğinde ve ruhun mümtaz kimliğinde acizliğimle muvaffakiyet dilerim
Ki iradi manada zafiyet içindeyim
Kokladığım yaprakların solgunluğunda azimeti ne bilirim
Heveslerimle zafiyet içindeyim ve maslahatlar keyfiyetinde onmaz bir dilenciyim
Ne camii köşelerinde gördüğün
Ve ne de Şırnaklık ahvalinde bezginliğe nam salan kişiyim
Kalbiyle barışık olmayan biriyim ve tak iyeler telakkisiyle kendini avutan sefilim
Sokaklar neler anlatıyor halime
Düşün yapraklar hicranı zerk ediyor lekeyi kalbime akıtıyor
Ruhum sancılar içinde çırpınırken,
ne derler teranesi sahte gülücüklerle ne ağlatıyor...
Mustafa CİLASUN