- Katılım
- 23 Nisan 2011
- Mesajlar
- 3,344
- Tepkime puanı
- 25
MUZAFFER TASYÜREK
“Bu siperleri biz yaptik, hepimiz ölürüz, yine düsmana vermeyiz!” diyen Çineli Ali oglu Mehmed bir müslümanin elinin degdigi yerin mübarekligini bildiriyor adeta. Emek verdigimiz her is, isledigimiz her amel korunmasi gereken bir bahçe oluyor bizim için. Ayagimizi bastigimiz yer vatana dönüsüyor. Nerede duruyorsak, orasi bizimdir. Gülümüz sevgili için yetisir ancak.
Cihan devleti Osmanli'nin muhtesem asirlarinda, nimeti bölüstügümüz müslim ve gayri müslim reaya ve tebayi zor zamanlarinda bir baslarina birakmak, devlet gelenegimize, milletimizin insanlik anlayisina aykiri idi. Bu nedenle milletimiz, mazisinde irtibat kurdugu topraklara ve insanlara el uzatmaktan asla geri kalmadi.
Büyük olmanin, dost olmanin bir bedeli vardir. Yeri geldiginde dost için atese atilmayi becerebilmek büyüklügün alametidir. Milletimiz, bugün çok farkli bir konjonktürde de olsa, Afganistan'da, Bosna'da, Sudan'da, Kosova'da yardimina kostugu insanlara, dün Galiçya'da , Tarblusgarp'ta , Balkanlar'da el uzatmisti. Hem de tarihinin en bunalimli dönemlerinde...
Galiçya ile, büyük bir tarihin vârisleri olarak hafizalarimizi yenilemek için tarihin unutulmus bir sayfasini önünüze açmak istedik.
Esasen Galiçya'yi unutmak, Yemen, Çanakkale, Sakarya, Dumlupinar, Allahuekber Daglari sehitlerini unutmakla es degerdedir.
Baskalarinin savasina ortak olmak
Yil 1914. Osmanli Devleti'nin basinda Sultan Resad bulunmaktadir. Hükümet Ittihat Terakki Partisi'nin elindedir. Enver-Talat-Cemal üçlüsü ve Alman Genelkurmayi, düzenledikleri bir planla, 29 Ekimde Rus limanlarini gereksiz yere bombalatmislar ve Osmanli Devleti'ni bir oldu bittiyle Almanlar'in yaninda Birinci Dünya Savasi'na sokmuslardi.
Ingiltere ile harp durumunda olan Almanya'nin deniz kuvvetlerine bagli Göben ve Breslav adindaki iki savas gemisinin Çanakkale Bogazi'na siginmasina izin veren Ittihat Terakki hükümeti, daha sonra bu gemileri satin aldigini duyurdu. Yavuz ve Midilli isimleri verilen gemiler Osmanli donanmasina katildilar ve filonun komutani olan Amiral Souchon , donanma komutanligina getirildi.
Gemilerin Karadeniz'e açilarak Rus limanlarini bombalamasi ve Rus savas gemileri ile çatismasi üzerine, Rusya 1 Kasim 1914'de Osmanli Devleti'ne, Osmanli Hükümeti de 11 Kasim 1914'de Itilaf Devletleri'ne savas ilan etti ve bu savas Osmanli Devleti'nin sonu oldu.
Sultan Resad , 14 Kasim'da “halife” sifatiyla “ cihad -i ekber ” ilan ederek bütün müslümanlari savasa davet etmisti. Çikardigi fermanin bir yerinde söyle diyordu:
“Asker evlatlarim,
Bugün size düsen görev, simdiye kadar dünyada hiçbir orduya nasip olmamistir. Bu vazifeyi görürken, bir vakitler dünyayi titretmis olan Osmanli ordularinin hayirli evlatlari oldugunuzu gösterin ki, devletimizin ve dinimizin düsmanlari bir daha mukaddes topraklarimiza ayak atmaya...”
Kusatma altinda ölüm-kalim savasi
Cografi sinirlarinin daralmis olmasi, cihan devleti ve onun hükümdari olmanin sorumlugunu azaltmiyordu. Azamet devrinin sinirlari içinde kalan, fakat sonra elinden çikan topraklara karsi mesuliyetini her zaman omuzlarinda hisseden Osmanli Sultani, müstevliler tarafindan isgal edilen Islâm mülkünü savunmak için müslümanlari cihada davet ediyordu.
Çanakkkale , Kafkasya, Filistin, Misir, Hicaz, Irak, Yemen, Makedonya ve Galiçya harp alani olmustu. Ingiltere, Fransa ve Rusya kara ve deniz askerleriyle, ordu ve donanmalariyla bir kere daha çullaniyordu. Ama bu sefer Osmanli'yi tarih sahnesinden silmek üzere geliyorlardi. Böylece, Halife'nin “mukaddes toprak” dedigi Osmanli mülkü dört bir yandan tecavüz ve taaruz altindaydi.
Yozgatli Basçavus Rifki'nin , Kilisli Abdullah Çavus'un, Bursali Nurullah oglu Ali'nin, Erzurumlu Onbasi Lütfi'nin ve daha binlerce Osmanli kahramaninin kanlariyla sulanmis topraklardan bir bölümü de Galiçya idi.
Bati'ya yürüyüsün yol güzergâhi
Galiçya , Birinci Dünya Savasi yillarinda Avusturya-Macaristan Imparatorlugu'nun bir eyaletidir. Dogusunda Rusya'ya bagli Podolya , Beserabya ile Bukaovina eyaleti, kuzeyinde Rusya'ya bagli Polonya, batisinda Silezya , güneyinde Karpat Daglari ve Macaristan vardi. Yüzölçümü 80 bin kilometrekare idi.
Podolya yaylasinin bir kismini ve Karpat Daglari'nin kuzey kisimlarini içine alan Galiçya arazisi, genel olarak engebeli ve yüksek, daglari az bir yayla gibiydi. Galiçya'daki iklimin sertligi ve bütün bölgelerin mevsim yagislarini almasi dolayisiyla muharebe sartlarinda özel donanim ve gereçlere ihtiyaç vardi.
Galiçya halkinin çogunlugu Lehce , bir kismi Ukraynaca- Rutence , kalanlari ise daha baska dilleri kullaniyordu. Dogu Galiçya'da Ukraynalilar, batida Lehler çogunluktaydi. Yüksek tabaka, sehirlerde ticaretle ugrasanlar ile musevilerden olusuyordu. Galiçya adi, 1144'te Rus prensi Vladimirko tarafindan kurulmus olan Halitch - Galitch sehrinin isminden türemisti.
Osmanlilar, fethettikleri bölgelerin halklarina kendilerine göre isimler vermislerdi. Avusturyalilara Nemçe, Polonyalilara Leh, Macarlara Beç gibi...
Galiçya bölgesinin asil unsurunu olusturan Lehler ile ilk siyasi münasebetlerimiz Çelebi Sultan Mehmed zamaninda baslamis, Osmanli bayraklarinin gölgesi II. Bayezid zamaninda Lehistan topraklari üzerine düsmüs, akincilarimiz Kanuni döneminde Galiçya topraklarinda at kosturmuslardi. 16. asir sonlarinda tamamen Osmanli himayesine girdi Lehistan. 17. asir sonlarinda ise güney topraklari dogrudan Osmanli tarafindan yönetildi. Bu uzun hakimiyet dönemi Leh kültüründe derin izler birakti.
“Büyük” olma sorumlulugu
Osmanli, hem Macarlari hem de Lehlileri Avusturya ve Rusya'ya karsi korumak için tarih boyunca büyük fedakârliklarda bulundu. Özellikle Ruslar, Balkanlari ve bu arada stratejik önemi büyük olan bu topraklari ele geçirmek için sürekli ugrasip durmustu.
Lehliler, bagimsizliklari ve milli benliklerinin idamesi için Osmanli'ya karsi duyduklari minneti su sözleriyle dile getirmislerdi:
“Bizim hürriyetimiz, Türk atlari Vistül nehrinden su içtikleri müddetçe bakidir.”
Cihad -i ekber çagrisiyla Galiçya'da çarpisan ve sehid düsen 15 bin evladimiz, Vistül nehrinde atlarini sulayan atalarina layik kahramanliklar gösterdiler. Ceddimizin “Islâm memleketi” kildigi topraklari savunmak için sehit oldular.
“Bu siperleri biz yaptik, hepimiz ölürüz, yine düsmana vermeyiz!” diyen Çineli Ali oglu Mehmed bir müslümanin elinin degdigi yerin mübarekligini bildiriyor adeta. Emek verdigimiz her is, isledigimiz her amel korunmasi gereken bir bahçe oluyor bizim için. Ayagimizi bastigimiz yer vatana dönüsüyor. Nerede duruyorsak, orasi bizimdir. Gülümüz sevgili için yetisir ancak.
Cihan devleti Osmanli'nin muhtesem asirlarinda, nimeti bölüstügümüz müslim ve gayri müslim reaya ve tebayi zor zamanlarinda bir baslarina birakmak, devlet gelenegimize, milletimizin insanlik anlayisina aykiri idi. Bu nedenle milletimiz, mazisinde irtibat kurdugu topraklara ve insanlara el uzatmaktan asla geri kalmadi.
Büyük olmanin, dost olmanin bir bedeli vardir. Yeri geldiginde dost için atese atilmayi becerebilmek büyüklügün alametidir. Milletimiz, bugün çok farkli bir konjonktürde de olsa, Afganistan'da, Bosna'da, Sudan'da, Kosova'da yardimina kostugu insanlara, dün Galiçya'da , Tarblusgarp'ta , Balkanlar'da el uzatmisti. Hem de tarihinin en bunalimli dönemlerinde...
Galiçya ile, büyük bir tarihin vârisleri olarak hafizalarimizi yenilemek için tarihin unutulmus bir sayfasini önünüze açmak istedik.
Esasen Galiçya'yi unutmak, Yemen, Çanakkale, Sakarya, Dumlupinar, Allahuekber Daglari sehitlerini unutmakla es degerdedir.
Baskalarinin savasina ortak olmak
Yil 1914. Osmanli Devleti'nin basinda Sultan Resad bulunmaktadir. Hükümet Ittihat Terakki Partisi'nin elindedir. Enver-Talat-Cemal üçlüsü ve Alman Genelkurmayi, düzenledikleri bir planla, 29 Ekimde Rus limanlarini gereksiz yere bombalatmislar ve Osmanli Devleti'ni bir oldu bittiyle Almanlar'in yaninda Birinci Dünya Savasi'na sokmuslardi.
Ingiltere ile harp durumunda olan Almanya'nin deniz kuvvetlerine bagli Göben ve Breslav adindaki iki savas gemisinin Çanakkale Bogazi'na siginmasina izin veren Ittihat Terakki hükümeti, daha sonra bu gemileri satin aldigini duyurdu. Yavuz ve Midilli isimleri verilen gemiler Osmanli donanmasina katildilar ve filonun komutani olan Amiral Souchon , donanma komutanligina getirildi.
Gemilerin Karadeniz'e açilarak Rus limanlarini bombalamasi ve Rus savas gemileri ile çatismasi üzerine, Rusya 1 Kasim 1914'de Osmanli Devleti'ne, Osmanli Hükümeti de 11 Kasim 1914'de Itilaf Devletleri'ne savas ilan etti ve bu savas Osmanli Devleti'nin sonu oldu.
Sultan Resad , 14 Kasim'da “halife” sifatiyla “ cihad -i ekber ” ilan ederek bütün müslümanlari savasa davet etmisti. Çikardigi fermanin bir yerinde söyle diyordu:
“Asker evlatlarim,
Bugün size düsen görev, simdiye kadar dünyada hiçbir orduya nasip olmamistir. Bu vazifeyi görürken, bir vakitler dünyayi titretmis olan Osmanli ordularinin hayirli evlatlari oldugunuzu gösterin ki, devletimizin ve dinimizin düsmanlari bir daha mukaddes topraklarimiza ayak atmaya...”
Kusatma altinda ölüm-kalim savasi
Cografi sinirlarinin daralmis olmasi, cihan devleti ve onun hükümdari olmanin sorumlugunu azaltmiyordu. Azamet devrinin sinirlari içinde kalan, fakat sonra elinden çikan topraklara karsi mesuliyetini her zaman omuzlarinda hisseden Osmanli Sultani, müstevliler tarafindan isgal edilen Islâm mülkünü savunmak için müslümanlari cihada davet ediyordu.
Çanakkkale , Kafkasya, Filistin, Misir, Hicaz, Irak, Yemen, Makedonya ve Galiçya harp alani olmustu. Ingiltere, Fransa ve Rusya kara ve deniz askerleriyle, ordu ve donanmalariyla bir kere daha çullaniyordu. Ama bu sefer Osmanli'yi tarih sahnesinden silmek üzere geliyorlardi. Böylece, Halife'nin “mukaddes toprak” dedigi Osmanli mülkü dört bir yandan tecavüz ve taaruz altindaydi.
Yozgatli Basçavus Rifki'nin , Kilisli Abdullah Çavus'un, Bursali Nurullah oglu Ali'nin, Erzurumlu Onbasi Lütfi'nin ve daha binlerce Osmanli kahramaninin kanlariyla sulanmis topraklardan bir bölümü de Galiçya idi.
Bati'ya yürüyüsün yol güzergâhi
Galiçya , Birinci Dünya Savasi yillarinda Avusturya-Macaristan Imparatorlugu'nun bir eyaletidir. Dogusunda Rusya'ya bagli Podolya , Beserabya ile Bukaovina eyaleti, kuzeyinde Rusya'ya bagli Polonya, batisinda Silezya , güneyinde Karpat Daglari ve Macaristan vardi. Yüzölçümü 80 bin kilometrekare idi.
Podolya yaylasinin bir kismini ve Karpat Daglari'nin kuzey kisimlarini içine alan Galiçya arazisi, genel olarak engebeli ve yüksek, daglari az bir yayla gibiydi. Galiçya'daki iklimin sertligi ve bütün bölgelerin mevsim yagislarini almasi dolayisiyla muharebe sartlarinda özel donanim ve gereçlere ihtiyaç vardi.
Galiçya halkinin çogunlugu Lehce , bir kismi Ukraynaca- Rutence , kalanlari ise daha baska dilleri kullaniyordu. Dogu Galiçya'da Ukraynalilar, batida Lehler çogunluktaydi. Yüksek tabaka, sehirlerde ticaretle ugrasanlar ile musevilerden olusuyordu. Galiçya adi, 1144'te Rus prensi Vladimirko tarafindan kurulmus olan Halitch - Galitch sehrinin isminden türemisti.
Osmanlilar, fethettikleri bölgelerin halklarina kendilerine göre isimler vermislerdi. Avusturyalilara Nemçe, Polonyalilara Leh, Macarlara Beç gibi...
Galiçya bölgesinin asil unsurunu olusturan Lehler ile ilk siyasi münasebetlerimiz Çelebi Sultan Mehmed zamaninda baslamis, Osmanli bayraklarinin gölgesi II. Bayezid zamaninda Lehistan topraklari üzerine düsmüs, akincilarimiz Kanuni döneminde Galiçya topraklarinda at kosturmuslardi. 16. asir sonlarinda tamamen Osmanli himayesine girdi Lehistan. 17. asir sonlarinda ise güney topraklari dogrudan Osmanli tarafindan yönetildi. Bu uzun hakimiyet dönemi Leh kültüründe derin izler birakti.
“Büyük” olma sorumlulugu
Osmanli, hem Macarlari hem de Lehlileri Avusturya ve Rusya'ya karsi korumak için tarih boyunca büyük fedakârliklarda bulundu. Özellikle Ruslar, Balkanlari ve bu arada stratejik önemi büyük olan bu topraklari ele geçirmek için sürekli ugrasip durmustu.
Lehliler, bagimsizliklari ve milli benliklerinin idamesi için Osmanli'ya karsi duyduklari minneti su sözleriyle dile getirmislerdi:
“Bizim hürriyetimiz, Türk atlari Vistül nehrinden su içtikleri müddetçe bakidir.”
Cihad -i ekber çagrisiyla Galiçya'da çarpisan ve sehid düsen 15 bin evladimiz, Vistül nehrinde atlarini sulayan atalarina layik kahramanliklar gösterdiler. Ceddimizin “Islâm memleketi” kildigi topraklari savunmak için sehit oldular.