- Katılım
- 2 Eylül 2011
- Mesajlar
- 3,869
- Tepkime puanı
- 37
TÜRKÜ
“Karakoyun, Yaşar, Serenler, Karahisar Kalesi” meşhur Afyonkarahisar türküleridir. Hemen hemen bütün türkülerimizin bir hikâyesi vardır.
Karakoyun Türküsü
Bir yörük çobanı, Sandıklı’nın Kumalar Dağı’nda sürüsünü güderken beş hırsız gelerek Çobanın elini, kolunu bağlarlar ve sürüyü toplayıp kaçırmak isterler. Fakat sürüyü bir türlü yürütemezler. Buna sinirlenen hırsızlar Çobanı sıkıştırmaya ve işkenceye başlarlar. Çoban da “Benim sürüm kavalsız kalkmaz. Ellerimizi ve kollarımı çözün, sürüyü yürüteyim.” der. Hırsızlar çobanın bu teklifini kabul ederek elini kolunu çözerler. Çoban, kavalını çalar çalmaz sürü hemen yürümeye başlar. Ta uzaklardaki çadırda kaval sesini duyan yörük beyinin kızı, sürüye hırsız geldi diye telâşla bağırmaya başlar. Yörükler hayret ve telâşla toplanarak kaval sesi gelen yere koşuşurlar. Karşıdan yörüklerin üstlerine doğru geldiğini gören hırsızlar sürüyü bırakarak kaçarlar. Bu olay oba içinde hayret uyandırır. Kızın kaval sesinden çıkardığı anlam, birçok dedikodulara da yol açar. Kızla çobanın seviştikleri sonucuna varılır. Obanın dedikoduları ve kızının adının çekiştirilmesine üzülen Yörük Beyi, birgün çoban, kaval çalarken “Kavalın sesi keskin, kızı bununla mı ayarttın.” der. Çoban da “Ben koyunlarımı bile bununla idare ederim. Susamış sürülerimi suyun başında bekletirim.” deyince; ihtiyar Yörük de, “Ben koyunlara üç gün tuz yedireyim de sen sürüyü suyun başında tut bakalım.” der. Çoban buna razı olur. Fakat bütün sürünün itaatından emin olan çoban, bir tek karakoyundan korkmakta ve şüphelenmektedir. Sürüye üç gün hiç su vermeden tuz yalattıktan sonra, dereden akan suya salıverir. Çoban da kavalını çalmaya başlar. Tam koyunlar suyun başına vardıklarında kavalın ahengi değişir. Bütün sürü olduğu gibi yerinde başları yukarıya doğru beklerler. Yalnız karakoyun aşağıya, suya varır. Suyun sahibi ihtiyar Yörük ve bütün oba halkı onu görünce şaşarlar ve birbirlerinin yüzüne bakarlar.
O sırada Yörük Bey’i çobana “Aşk olsun, fakat karakoyun neden haşarıdır?” diye sorar. Çoban, “Birgün ablama süt sağarken sağdırmak istemedi de elimle onun başına vurmuştum!” deyince, Yörük Beyi “Kızı hakettin ve güveyim oldun.” der.”
Fakat bu olaylar sırasında karokuyunun kuzusu ölmüştür. Çoban, kuzusunun sesini, anasına verilen tuzdan bilir. Bu ölüme sebep olduğu için içine dert, acı çöker. Acısını ve üzüntüsünü ifade etmek için de bu türküyü yakar.
Koyunum seni yaylalara çekeyim
Kınalı taşlara tuzlar dökeyim
Kuzun öldüyse sana kuzu yakayım
Ablam sağsın ben karşıdan bakayım
Karakoyun koyunların benidir
Akkuzu ile yüreğim yağıdır
Yerimi sorarsan Kumalar Dağı’dır
Meleme koyun meleme, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından
Koyun seni yaylalarda güdeyim
Seni alıp da elimle yedeyim
Kuzun öldü ben Allah’a nedeyim
Meleme koyun meleme, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından
Korkar oldun şu dağların kurdundan
Koyun geldi kuzu gelmez ardından
Ben de bıktım bu ananın derdinden
Ağlama koyun ağlama, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından
Ben koyunu güttüm güttüm getirdim
Ablam sağdı karşısında oturdum
Nerde kaldı, nerelerde yitirdim
Ağlama koyun ağlama, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından
Karakoyun sana çanlar
Takayım da ben keyfime bakayım
Senin için dağı taşı yıkayım
Meleme koyun meleme, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından
Koyunum sana üç gün tuzlar yedirdi, m
Yedirdim çiğerini ağrılarla bitirdim
Seni aldım pınarbaşına getirdim
İçme koyun içme dön geri
Şimdi sözünü tutmanın yeri
AF(İ)YON’UN ORTASINDA KALESİ
Af(i)yon’un ortasında kalesi
Üzerinde vardır “Kızlar Kulesi”
Zümrüt gibi yeşillenmiş ovası
BAĞLANTI -Ay karanlık gece vurdular beni
Yarin yazmasına sardılar beni
Galecikten ayva gelir gar gelir
Gümüş yüzük parmağına dar gelir
Ben de sandım meyhaneden yar gelir
Ay karanlık göremedim yolumu
Bilemedim cerrah kesti golumu
Bir incecik yol gidiyor Gördes’e
Ilgıt Ilgıt kanı aktı mor fese
Nasıl kıydın yeşil gözlü Firdes’e
Ay karanlık göünmüyor yolumuz
Üç kardeştik kurban gitti birimiz
Bir incecik yol gidiyor Yemen’e
Ilgıt ılgıt kanım aktı çimene
Öldüğümü duyurmayın anama
Ay karanlık gece vurdular beni
Yarin yazmasına sardılar beni
GIZ SENİN ADIN
A gız senin adın, (da) Dudu Men men mendili de
Kim taradı, (da) kimler yudu Yakmış kandili de
O da güzellerin adı Bulmuş dengini de
BAĞLANTI - Oğlan men men men men Oğlan men men men men
Neden de sen, yandım ben Neden de sen, yandım ben
Ben yanıyorum aman Ben yanıyorum aman
A gız senin adın (da) Nazik A gız senin adın (da) Hava (Havva)
Ak kolları (da) tak bilezik Bir öpsen (de) dertlere deva
Sen orada da (Aman) bize yazık Bunda darılacak va(r )
BAĞLANTI BAĞLANTI
Halk Müziği Sazları
Afyonkarahisar’da geleneksel halk müziğinde kullanılan sazlar davul-zurna, klarnet, kabak kemençe, saz, def ve tahta kaşıktır. Düğünlerde genelde kadın eğlencelerinde bekçi kadınların çaldığı “delbek” adı verilen bir çeşit def kullanılır.
Bu sazların diğer bölgelerdeki sazlardan pek büyük farkı görülmemektedir.
“Karakoyun, Yaşar, Serenler, Karahisar Kalesi” meşhur Afyonkarahisar türküleridir. Hemen hemen bütün türkülerimizin bir hikâyesi vardır.
Karakoyun Türküsü
Bir yörük çobanı, Sandıklı’nın Kumalar Dağı’nda sürüsünü güderken beş hırsız gelerek Çobanın elini, kolunu bağlarlar ve sürüyü toplayıp kaçırmak isterler. Fakat sürüyü bir türlü yürütemezler. Buna sinirlenen hırsızlar Çobanı sıkıştırmaya ve işkenceye başlarlar. Çoban da “Benim sürüm kavalsız kalkmaz. Ellerimizi ve kollarımı çözün, sürüyü yürüteyim.” der. Hırsızlar çobanın bu teklifini kabul ederek elini kolunu çözerler. Çoban, kavalını çalar çalmaz sürü hemen yürümeye başlar. Ta uzaklardaki çadırda kaval sesini duyan yörük beyinin kızı, sürüye hırsız geldi diye telâşla bağırmaya başlar. Yörükler hayret ve telâşla toplanarak kaval sesi gelen yere koşuşurlar. Karşıdan yörüklerin üstlerine doğru geldiğini gören hırsızlar sürüyü bırakarak kaçarlar. Bu olay oba içinde hayret uyandırır. Kızın kaval sesinden çıkardığı anlam, birçok dedikodulara da yol açar. Kızla çobanın seviştikleri sonucuna varılır. Obanın dedikoduları ve kızının adının çekiştirilmesine üzülen Yörük Beyi, birgün çoban, kaval çalarken “Kavalın sesi keskin, kızı bununla mı ayarttın.” der. Çoban da “Ben koyunlarımı bile bununla idare ederim. Susamış sürülerimi suyun başında bekletirim.” deyince; ihtiyar Yörük de, “Ben koyunlara üç gün tuz yedireyim de sen sürüyü suyun başında tut bakalım.” der. Çoban buna razı olur. Fakat bütün sürünün itaatından emin olan çoban, bir tek karakoyundan korkmakta ve şüphelenmektedir. Sürüye üç gün hiç su vermeden tuz yalattıktan sonra, dereden akan suya salıverir. Çoban da kavalını çalmaya başlar. Tam koyunlar suyun başına vardıklarında kavalın ahengi değişir. Bütün sürü olduğu gibi yerinde başları yukarıya doğru beklerler. Yalnız karakoyun aşağıya, suya varır. Suyun sahibi ihtiyar Yörük ve bütün oba halkı onu görünce şaşarlar ve birbirlerinin yüzüne bakarlar.
O sırada Yörük Bey’i çobana “Aşk olsun, fakat karakoyun neden haşarıdır?” diye sorar. Çoban, “Birgün ablama süt sağarken sağdırmak istemedi de elimle onun başına vurmuştum!” deyince, Yörük Beyi “Kızı hakettin ve güveyim oldun.” der.”
Fakat bu olaylar sırasında karokuyunun kuzusu ölmüştür. Çoban, kuzusunun sesini, anasına verilen tuzdan bilir. Bu ölüme sebep olduğu için içine dert, acı çöker. Acısını ve üzüntüsünü ifade etmek için de bu türküyü yakar.
Koyunum seni yaylalara çekeyim
Kınalı taşlara tuzlar dökeyim
Kuzun öldüyse sana kuzu yakayım
Ablam sağsın ben karşıdan bakayım
Karakoyun koyunların benidir
Akkuzu ile yüreğim yağıdır
Yerimi sorarsan Kumalar Dağı’dır
Meleme koyun meleme, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından
Koyun seni yaylalarda güdeyim
Seni alıp da elimle yedeyim
Kuzun öldü ben Allah’a nedeyim
Meleme koyun meleme, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından
Korkar oldun şu dağların kurdundan
Koyun geldi kuzu gelmez ardından
Ben de bıktım bu ananın derdinden
Ağlama koyun ağlama, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından
Ben koyunu güttüm güttüm getirdim
Ablam sağdı karşısında oturdum
Nerde kaldı, nerelerde yitirdim
Ağlama koyun ağlama, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından
Karakoyun sana çanlar
Takayım da ben keyfime bakayım
Senin için dağı taşı yıkayım
Meleme koyun meleme, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından
Koyunum sana üç gün tuzlar yedirdi, m
Yedirdim çiğerini ağrılarla bitirdim
Seni aldım pınarbaşına getirdim
İçme koyun içme dön geri
Şimdi sözünü tutmanın yeri
AF(İ)YON’UN ORTASINDA KALESİ
Af(i)yon’un ortasında kalesi
Üzerinde vardır “Kızlar Kulesi”
Zümrüt gibi yeşillenmiş ovası
BAĞLANTI -Ay karanlık gece vurdular beni
Yarin yazmasına sardılar beni
Galecikten ayva gelir gar gelir
Gümüş yüzük parmağına dar gelir
Ben de sandım meyhaneden yar gelir
Ay karanlık göremedim yolumu
Bilemedim cerrah kesti golumu
Bir incecik yol gidiyor Gördes’e
Ilgıt Ilgıt kanı aktı mor fese
Nasıl kıydın yeşil gözlü Firdes’e
Ay karanlık göünmüyor yolumuz
Üç kardeştik kurban gitti birimiz
Bir incecik yol gidiyor Yemen’e
Ilgıt ılgıt kanım aktı çimene
Öldüğümü duyurmayın anama
Ay karanlık gece vurdular beni
Yarin yazmasına sardılar beni
GIZ SENİN ADIN
A gız senin adın, (da) Dudu Men men mendili de
Kim taradı, (da) kimler yudu Yakmış kandili de
O da güzellerin adı Bulmuş dengini de
BAĞLANTI - Oğlan men men men men Oğlan men men men men
Neden de sen, yandım ben Neden de sen, yandım ben
Ben yanıyorum aman Ben yanıyorum aman
A gız senin adın (da) Nazik A gız senin adın (da) Hava (Havva)
Ak kolları (da) tak bilezik Bir öpsen (de) dertlere deva
Sen orada da (Aman) bize yazık Bunda darılacak va(r )
BAĞLANTI BAĞLANTI
Halk Müziği Sazları
Afyonkarahisar’da geleneksel halk müziğinde kullanılan sazlar davul-zurna, klarnet, kabak kemençe, saz, def ve tahta kaşıktır. Düğünlerde genelde kadın eğlencelerinde bekçi kadınların çaldığı “delbek” adı verilen bir çeşit def kullanılır.
Bu sazların diğer bölgelerdeki sazlardan pek büyük farkı görülmemektedir.