- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 9,107
- Tepkime puanı
- 81
TEHEVVÜR:
Çok kızmak, çok öfkelenmek, sertlik; hilmin (yumuşaklığın) zıddı. Gadabın, kızmanın aşırısı. Atılganlık.
Tehevvür sâhibi hiddetli, sert olur. Bunun aksine hilm (yumuşaklık) denir. Halîm (yumuşak) kimse, gadaba sebeb olan şeyler karşısında kızmaz, heyecana gelmez. Korkak olan, kendisine zarar verir. Gadablı kimse ise hem kendine, hem de başkalarına zarar verir. Tehevvür, insanı küfre kadar götürür. Hadîs-i şerîfte; "Gadab, îmânı bozar" buyruldu. Burada bildirilen gadabdan maksat tehevvürdür. Resûlullah'ın sallallahü aleyhi ve sellem dünyâ için gadaba geldiği görülmedi. Allah için gadaba gelirdi. (M. Hâdimî)
TE'HÎR:
Geciktirmek, geri bırakmak. (Bkz. Takdîm ve Te'hîr)
Her sabah ve akşam tövbe etmeyen kimse, kendine zulm eder. Tövbeyi te'hîr etmemelidir. (İmâm-ı Mücâhid)
İyi, hayırlı işler akla gelince bunu te'hîr etmeden hemen yerine getirmelidir. Zîrâ insanın nefsi ve şeytan bu hayırlı işi yaptırmamak için araya binbir sebeb koyar. (M. Hâdimî)
Yavrucuğum tövbeni te'hîr etme! Zîrâ ölüm âni gelir. (Lokman Hakîm)
TEHİYYÂT (Tahiyyât):
Namazın ka'delerinde yâni birinci ve ikinci oturuşlarında okunan Ettehiyyâtü duâsı.
Son rek'atte otururken, tahiyyât okumak namazın vâciblerindendir. Üç ve dört rek'atli namazların ikinci rek'atinde otururken, tahiyyât okumak ise sünnettir. (Halebî)
Son rek'atte tahiyyât okuyacak kadar oturmak farzdır. (İbn-i Âbidîn)
Tahıyyâtın mânâsı; yapılan bütün tâzimler, hürmetler ve ibâdetler Allahü teâlâya mahsustur ve ey Muhammed aleyhisselâm! Selâmet ve Allah'ın rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun. Selâmet bizim üzerimize ve bütün sâlih kulların üzerine olsun. Ben şe hâdet ederim ki Allahü teâlâdan başka, kendisine ibâdet edilip, tapınılacak ilâh yoktur ve Muhammed aleyhisselâm Allahü teâlânın kulu ve peygamberidir. (Harputlu İshâk Efendi)
Çok kızmak, çok öfkelenmek, sertlik; hilmin (yumuşaklığın) zıddı. Gadabın, kızmanın aşırısı. Atılganlık.
Tehevvür sâhibi hiddetli, sert olur. Bunun aksine hilm (yumuşaklık) denir. Halîm (yumuşak) kimse, gadaba sebeb olan şeyler karşısında kızmaz, heyecana gelmez. Korkak olan, kendisine zarar verir. Gadablı kimse ise hem kendine, hem de başkalarına zarar verir. Tehevvür, insanı küfre kadar götürür. Hadîs-i şerîfte; "Gadab, îmânı bozar" buyruldu. Burada bildirilen gadabdan maksat tehevvürdür. Resûlullah'ın sallallahü aleyhi ve sellem dünyâ için gadaba geldiği görülmedi. Allah için gadaba gelirdi. (M. Hâdimî)
TE'HÎR:
Geciktirmek, geri bırakmak. (Bkz. Takdîm ve Te'hîr)
Her sabah ve akşam tövbe etmeyen kimse, kendine zulm eder. Tövbeyi te'hîr etmemelidir. (İmâm-ı Mücâhid)
İyi, hayırlı işler akla gelince bunu te'hîr etmeden hemen yerine getirmelidir. Zîrâ insanın nefsi ve şeytan bu hayırlı işi yaptırmamak için araya binbir sebeb koyar. (M. Hâdimî)
Yavrucuğum tövbeni te'hîr etme! Zîrâ ölüm âni gelir. (Lokman Hakîm)
TEHİYYÂT (Tahiyyât):
Namazın ka'delerinde yâni birinci ve ikinci oturuşlarında okunan Ettehiyyâtü duâsı.
Son rek'atte otururken, tahiyyât okumak namazın vâciblerindendir. Üç ve dört rek'atli namazların ikinci rek'atinde otururken, tahiyyât okumak ise sünnettir. (Halebî)
Son rek'atte tahiyyât okuyacak kadar oturmak farzdır. (İbn-i Âbidîn)
Tahıyyâtın mânâsı; yapılan bütün tâzimler, hürmetler ve ibâdetler Allahü teâlâya mahsustur ve ey Muhammed aleyhisselâm! Selâmet ve Allah'ın rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun. Selâmet bizim üzerimize ve bütün sâlih kulların üzerine olsun. Ben şe hâdet ederim ki Allahü teâlâdan başka, kendisine ibâdet edilip, tapınılacak ilâh yoktur ve Muhammed aleyhisselâm Allahü teâlânın kulu ve peygamberidir. (Harputlu İshâk Efendi)