- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 983
- Tepkime puanı
- 16
Sen yeter ki, Rabbe teslim ol!
Dertler, acılar ve çaresizlikler... ınsan eli kolu bağlı bir vaziyette Rabbine (cc) teslim olduğunda, karanlıklar aydınlığa döner. Herşeyin en iyisini bilen Odur (cc). Bizim gidecek başka kapımız mı var?
Keşke, Rabbimize her zaman niçinsiz ve nedensiz olarak teslim olabilsek... Onu bilip vicdanımızda Onun irfanına erdikten sonra mükellef olduğumuz hususlar mevzuunda niçin böyle oldu?, neden bunlar hep benim başıma geliyor?, Allahım neydi günahım! demeden sadece ve sadece teslim olmamız nispetinde Ona karşı şükran borcumuzu eda edebilsek... Kapısının sadık tasmalı kulları olarak yüzümüzü kapısının eşiğinden ayırmayıp Rabbim günahkar kulun kapına geldi.. bahtına düştüm.. deyip kendimizi Onun rahmet kollarına bırakabilsek...
Sözün burasında bir misal olması bakımından kadınlık dünyasının sultanlarından Hz. Hacer Validemizin teslimiyetini nazarlara arz edelim. Hz. ıbrahim, kucağındaki çocuğuyla birlikte Hz. Hacer anamızı ekinin bitmediği, suyunun olmadığı kupkuru bir çöle, şimdiki adıyla Mekkeye bırakmakla emrolunur. Eşini ve biricik oğlunu orada bırakan Hz. ıbrahim geriye döner. Biraz ilerlemiştir ki, arkadan ağzı kevser içesi, Rasul-i Ekreme gerçekten nine ve anne olacak büyük kadın Hz. Hacerin sesi duyulur: Ya ıbrahim, Ya ıbrahim! Bizi burada bırakman Allahın emri mi yoksa kendi isteğin mi? Bunun üzerine Hz. ıbrahim, Allahın emri ile seni buraya bıraktım Ya Hacer der. Bu sözleri duyan Hz. Hacerin dudaklarından şu sözler dökülür: Madem Allahın emriyle getirip bizi buraya bıraktın, gayri Allah bizi terk etmez. Allaha teslim olmak, emrettiği şeyleri yerine getirirken, bizi zayi ve terk etmeyeceğine inanmak lazım.
BAHTINA DÜşTÜM YA RABBı!
O sırada başta Fahri Kainat olmak üzere kıyamete kadar gelecek nurlu halkanın başı, onların şerefli dedeleri Hz. ısmail bir çocuktur. Başında koruyucu olarak anasından başka kimsesi yoktur. Etrafta su ve yiyecek namına bir şey görülmüyordu. Hz. ıbrahim eşini orada bırakıp uzaklaştıktan sonra bütün yük, Hz. Hacerin omuzlarına kalmıştır. Ama o, Rabbin emriyle olduktan sonra gam yemem diyordu. Biraz sonra çocuk susayınca ağlamaya başlar. Anne bir yudum su bulabilmek için sağa sola koşar. ılk gözüne ilişen Safa tepesi olur. Safa kapısından dışarı çıkar, Acaba bir yerde su görebilir miyim.. suyun alameti olan kuşlara şahit olabilir miyim.. ben ne olursam olayım ama şu yavrucuk ağlıyor ve içim parçalanıyor duygu ve düşüncesiyle tepeye tırmanır.
Safada bir şey göremeyince Merve tepesine tırmanır ve Safa ile Merve arasındaki bu geliş gidişler yedi defa olur. Dört defa gider, üç defa gelir. ıyice yorulan ve takati kalmayan Hz. Hacer anamız, Artık bittim Ya Rabbi. Bütün sebeplere sarıldım. Bu yavruyu bırakıp gidemem. Senin emrine muhalefet de edemem. Bahtına düştüm diye inler. Bu içten yapılan dua, Cenab-ı Hakkın rahmetini harekete geçirir ve ilahi emirle Hz. ısmail ayağını yere vurunca yerden bir su (zemzem suyu) fışkırır. Ve bu sudan hem anne hem de çocuğu kana kana içerler. Evet Hz. Hacer validemiz, teslimiyetinin meyvesini böyle görür ve aynı zamanda kıyamete kadar gelecek olan müminlere de nice dersler verir. (ıbn Sad, Tabakat, 1/50-164)
Musibetlerimizi def edecek, bizi huzura kavuşturacak, gönül dünyamızda zemzemler fışkırtacak, bizi iman ufkuna ulaştıracak, kanayan yaralarımızı dindirecek ve bize inşirah verecek olan sadece ve sadece Rabbimizdir (celle celâluhu). Biz, sebeplere sonuna kadar sarılıp Allahın bize verdiği imkanları kullanacağız. ışte bu noktadan sonra Allahın bitip tükenme bilmeyen kudret ve kuvvetine şahit olacağız. Gecemiz gündüz olacak, şafaklar atacak, ak horozlar ötecek, çatlak sesler dinecek, meseleyi ters anlayanlar kaybolup gidecektir. Bize düşen niçinsiz ve nedensiz olarak teslim olmak, sadakatle Onun kapısından ayrılmamak ve bir ömür boyu Onu tanıyıp tanıtmaya çalışmaktır.
ALı DEMıREL
Dertler, acılar ve çaresizlikler... ınsan eli kolu bağlı bir vaziyette Rabbine (cc) teslim olduğunda, karanlıklar aydınlığa döner. Herşeyin en iyisini bilen Odur (cc). Bizim gidecek başka kapımız mı var?
Keşke, Rabbimize her zaman niçinsiz ve nedensiz olarak teslim olabilsek... Onu bilip vicdanımızda Onun irfanına erdikten sonra mükellef olduğumuz hususlar mevzuunda niçin böyle oldu?, neden bunlar hep benim başıma geliyor?, Allahım neydi günahım! demeden sadece ve sadece teslim olmamız nispetinde Ona karşı şükran borcumuzu eda edebilsek... Kapısının sadık tasmalı kulları olarak yüzümüzü kapısının eşiğinden ayırmayıp Rabbim günahkar kulun kapına geldi.. bahtına düştüm.. deyip kendimizi Onun rahmet kollarına bırakabilsek...
Sözün burasında bir misal olması bakımından kadınlık dünyasının sultanlarından Hz. Hacer Validemizin teslimiyetini nazarlara arz edelim. Hz. ıbrahim, kucağındaki çocuğuyla birlikte Hz. Hacer anamızı ekinin bitmediği, suyunun olmadığı kupkuru bir çöle, şimdiki adıyla Mekkeye bırakmakla emrolunur. Eşini ve biricik oğlunu orada bırakan Hz. ıbrahim geriye döner. Biraz ilerlemiştir ki, arkadan ağzı kevser içesi, Rasul-i Ekreme gerçekten nine ve anne olacak büyük kadın Hz. Hacerin sesi duyulur: Ya ıbrahim, Ya ıbrahim! Bizi burada bırakman Allahın emri mi yoksa kendi isteğin mi? Bunun üzerine Hz. ıbrahim, Allahın emri ile seni buraya bıraktım Ya Hacer der. Bu sözleri duyan Hz. Hacerin dudaklarından şu sözler dökülür: Madem Allahın emriyle getirip bizi buraya bıraktın, gayri Allah bizi terk etmez. Allaha teslim olmak, emrettiği şeyleri yerine getirirken, bizi zayi ve terk etmeyeceğine inanmak lazım.
BAHTINA DÜşTÜM YA RABBı!
O sırada başta Fahri Kainat olmak üzere kıyamete kadar gelecek nurlu halkanın başı, onların şerefli dedeleri Hz. ısmail bir çocuktur. Başında koruyucu olarak anasından başka kimsesi yoktur. Etrafta su ve yiyecek namına bir şey görülmüyordu. Hz. ıbrahim eşini orada bırakıp uzaklaştıktan sonra bütün yük, Hz. Hacerin omuzlarına kalmıştır. Ama o, Rabbin emriyle olduktan sonra gam yemem diyordu. Biraz sonra çocuk susayınca ağlamaya başlar. Anne bir yudum su bulabilmek için sağa sola koşar. ılk gözüne ilişen Safa tepesi olur. Safa kapısından dışarı çıkar, Acaba bir yerde su görebilir miyim.. suyun alameti olan kuşlara şahit olabilir miyim.. ben ne olursam olayım ama şu yavrucuk ağlıyor ve içim parçalanıyor duygu ve düşüncesiyle tepeye tırmanır.
Safada bir şey göremeyince Merve tepesine tırmanır ve Safa ile Merve arasındaki bu geliş gidişler yedi defa olur. Dört defa gider, üç defa gelir. ıyice yorulan ve takati kalmayan Hz. Hacer anamız, Artık bittim Ya Rabbi. Bütün sebeplere sarıldım. Bu yavruyu bırakıp gidemem. Senin emrine muhalefet de edemem. Bahtına düştüm diye inler. Bu içten yapılan dua, Cenab-ı Hakkın rahmetini harekete geçirir ve ilahi emirle Hz. ısmail ayağını yere vurunca yerden bir su (zemzem suyu) fışkırır. Ve bu sudan hem anne hem de çocuğu kana kana içerler. Evet Hz. Hacer validemiz, teslimiyetinin meyvesini böyle görür ve aynı zamanda kıyamete kadar gelecek olan müminlere de nice dersler verir. (ıbn Sad, Tabakat, 1/50-164)
Musibetlerimizi def edecek, bizi huzura kavuşturacak, gönül dünyamızda zemzemler fışkırtacak, bizi iman ufkuna ulaştıracak, kanayan yaralarımızı dindirecek ve bize inşirah verecek olan sadece ve sadece Rabbimizdir (celle celâluhu). Biz, sebeplere sonuna kadar sarılıp Allahın bize verdiği imkanları kullanacağız. ışte bu noktadan sonra Allahın bitip tükenme bilmeyen kudret ve kuvvetine şahit olacağız. Gecemiz gündüz olacak, şafaklar atacak, ak horozlar ötecek, çatlak sesler dinecek, meseleyi ters anlayanlar kaybolup gidecektir. Bize düşen niçinsiz ve nedensiz olarak teslim olmak, sadakatle Onun kapısından ayrılmamak ve bir ömür boyu Onu tanıyıp tanıtmaya çalışmaktır.
ALı DEMıREL