- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 9,107
- Tepkime puanı
- 81
SARF SATIŞI:
Nakd hâlindeki veya işlenmiş altını ve gümüşü birbirleri karşılığında satmaktır
Sarf satışında satanın ve alanın sözleşmeden sonra, ayrılmadan kabz etmeleri yâni eline veya cebine almaları lâzımdır (Ali Haydar Efendi
SARF VE NAHV İLMİ:
Arabî dilbilgisi Sarf; kelime bilgisi; kelimelerde meydana gelen değişikliklerden ve birbirlerinden türemelerinden bahseden ilim Nahv; cümle bilgisi; kelimelerin cümle içinde fiil, fâil (özne), mef'ûl (nesne, tümleç) olma gibi durumlarından ve buna göre sonlarının aldıkları i'râbdan (harekelerden) bahseden ilim
SARIK:
Kavuk, fes, takke gibi başlıkların üzerine sarılan tülbent veya şal (Bkz İmâme)
Başa beyaz sarık sarmak müstehâbdır Resûlullah sallü aleyhi ve sellem bâzan siyâh sarık da sarar, ucunu iki küreği arasına iki karış uzatırdı (İbn-i Âbidîn, İbrâhim Hakkı)
SARÎH:
Belli, açık, meydanda olan Kendisinden kasd edilen mânânın açıkça anlaşıldığı lafız (söz)
Yalnız boşamakta kullanılan seni boşadım, sen bana haramsın gibi sarîh bir lafzı (sözü) şaka olarak veya şaşırarak da söylediği anda, yanında değil ise, mektup veya vekîli ile bildirince, bir talâk (boşama) olur (İbn-i Âbidîn)
Kur'ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde sarîh bildirilmemiş bulunan ahkâmı (hükümleri) ve mes'eleleri, sarîh ve geniş anlatılmış mes'elelere benzeterek meydana çıkarmaya uğraşmaya ictihâd denir (S Abdülhakîm-i Arvâsî)
Bir şey anlatıldığı zaman sarîh olarak îzâh edilmelidir İfâde, karşısındakini suâl sordurmayacak şekilde sarîh olmalıdır (Taşköprüzâde)
SAVM:
Oruç Fecrin (tan yerinin) ağarmasının evvelki vaktinden (imsaktan) akşam namazı vakti girinceye kadar, yemeği, içmeği ve cimâ'ı terk etmek (Bkz Oruç)
SAVMEA:
Hıristiyanların ibâdet yeri Kilise, bîa (Bkz Kilise)
Nakd hâlindeki veya işlenmiş altını ve gümüşü birbirleri karşılığında satmaktır
Sarf satışında satanın ve alanın sözleşmeden sonra, ayrılmadan kabz etmeleri yâni eline veya cebine almaları lâzımdır (Ali Haydar Efendi
SARF VE NAHV İLMİ:
Arabî dilbilgisi Sarf; kelime bilgisi; kelimelerde meydana gelen değişikliklerden ve birbirlerinden türemelerinden bahseden ilim Nahv; cümle bilgisi; kelimelerin cümle içinde fiil, fâil (özne), mef'ûl (nesne, tümleç) olma gibi durumlarından ve buna göre sonlarının aldıkları i'râbdan (harekelerden) bahseden ilim
SARIK:
Kavuk, fes, takke gibi başlıkların üzerine sarılan tülbent veya şal (Bkz İmâme)
Başa beyaz sarık sarmak müstehâbdır Resûlullah sallü aleyhi ve sellem bâzan siyâh sarık da sarar, ucunu iki küreği arasına iki karış uzatırdı (İbn-i Âbidîn, İbrâhim Hakkı)
SARÎH:
Belli, açık, meydanda olan Kendisinden kasd edilen mânânın açıkça anlaşıldığı lafız (söz)
Yalnız boşamakta kullanılan seni boşadım, sen bana haramsın gibi sarîh bir lafzı (sözü) şaka olarak veya şaşırarak da söylediği anda, yanında değil ise, mektup veya vekîli ile bildirince, bir talâk (boşama) olur (İbn-i Âbidîn)
Kur'ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde sarîh bildirilmemiş bulunan ahkâmı (hükümleri) ve mes'eleleri, sarîh ve geniş anlatılmış mes'elelere benzeterek meydana çıkarmaya uğraşmaya ictihâd denir (S Abdülhakîm-i Arvâsî)
Bir şey anlatıldığı zaman sarîh olarak îzâh edilmelidir İfâde, karşısındakini suâl sordurmayacak şekilde sarîh olmalıdır (Taşköprüzâde)
SAVM:
Oruç Fecrin (tan yerinin) ağarmasının evvelki vaktinden (imsaktan) akşam namazı vakti girinceye kadar, yemeği, içmeği ve cimâ'ı terk etmek (Bkz Oruç)
SAVMEA:
Hıristiyanların ibâdet yeri Kilise, bîa (Bkz Kilise)