Şakkı Kamer Mucizesi Bölüm-1

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
Şakkı Kamer Mucizesi-1
Bölüm-1

Kureyşli müşrikler, Resûli Ekrem Efendimizin dâvasını tasdik eden birçok mucizeye şâhid oldukları hâlde, yine de inat ve inkârlarından vazgeçip ona sadâkat ellerini uzatmıyorlardı. Gördükleri her mucizeye bir kulp takarak nazarlarda küçük ve basit bir hâdiseymiş gibi göstermek isteyerek, hem kendilerini, hem de halkı aldatma yoluna gidiyorlardı. Zaman zaman da akıllarınca Resûli Ekrem'i güç durumda bırakmak niyetiyle kendilerince meydana gelmesini mümkün görmedikleri isteklerde bulunuyorlardı. "Eğer, gerçekten Allah tarafından vazifelendirilmiş bir peygamber isen, şunu şunu yap, şunu şunu göster de görelim!" diyorlardı.

Bu istelerde bulunurken maksatları îman etmek değildi; bilâkis, Kâinatın Efendisini güç durumda bırakmaktı. Fakat, Cenâbı Hakk, müşriklere karşı Sevgili Resulünü hiçbir zaman güç durumda bırakmıyor ve hiçbir zaman muavenet ve muhafazasını üzerinden eksik etmiyordu!

Yine bir gün, ileri gelenlerinden Ebû Cehil, Velid b. Muğire gibilerin de içinde bulunduğu bir grup müşrik, Peygamber Efendimize gelerek, "Eğer sen, gerçekten söylediğin gibi Allah tarafından vazifelendirilmiş bir peygamber isen, bize Ay'ı ikiye ayır; öyle ki, yarısı Ebû Kubeys Dağı, diğer yarısı Kuaykıan Dağı üzerinde görülsün!" dediler.

Resûli Ekrem Efendimiz, "Şayet bunu yaparsam îman eder misiniz?" diye sordu.

Onlar, "Evet, îman ederiz." dediler.

Dâvasında haklı ve doğıru olduğunu göstermek için mucizeyi istemek, peygamberin vazifesidir; istenilen mucizeyi yaratan ise Cenâbı Hakk'tır.

Ay'ın bedir hâliydi; yâni en güzel göründüğü 14. gecesiydi.

Kâinatın Efendisi, Allah'ın emir ve iradesi dairesinde hareket eden Ay'a şehâdet parmağıyla işaret etti.

Bu işareti Nebevî kâfi geldi ve Ay ikiye ayrıldı; öyle ki, yarısı müşriklerin istedikleri gibi Ebû Kubeys Dağı üzerinde, diğer yarısı ise Kuaykıan Dağı üstünde iki parça hâlinde göründü!

Resûli Kibriya Efendimiz, orada bulunan halka, "Şâhid olunuz! Şâhid olunuz!" 306 diye seslendi.

Bu apaçık mucize karşısında da müşrikler, inat ve inkârlarından vazgeçmediler; üstelik, "Bu da Ebû Kebşe'nin oğlunun bir sihridir."307 diyerek asılsız bir te'vilde bulunup kendi kendilerini aldatma ve teselli etme yoluna saptılar. Gözleri önünde cereyan eden hâdiseyi elbette inkâr edemezlerdi. İnkâr edemedikleri için de, çıkar yol olarak "Sihirdir." demek zorunda kalıyorlardı!

Etraftan Gelenlerin Aynı Hâdiseyi Haber Vermeleri

Sırf Resûli Ekrem Efendimizin dâvasını tasdik etmemek için bu apaçık mucizeye "Sihirdir." diyen müşrikler, aralarında şöyle konuşmadan da edemediler:

"Şayet Muhammed büyü yaptıysa, bu büyüsü bütün yeryüzünü kaplayamaz ya!.. Etraftan gelecek olan yolculara soralım; bakalım onlar da gördüklerimizi görmüşler mi?"308

Etraftan gelen yolculara sordular. Onlar da, aynısını gördüklerini itiraf ettiler.

Bütün bunlara rağmen, ruhen ve kalben tefessüh etmiş, şirkle gönüllerini kirletmiş müşrikler, "îman ederziz." va'dinde bulundukları hâlde, inanmadılar, ebedî sâadetin kaynağına koşmadılar; üstelik, arkasından da şöyle dediler:

"Yetimi Ebû Tâlib'in sihri semâya da tesir etti!"309

Müşriklerin, Peygamber Efendimizin bu parlak mucizesini inkâr etmeleri üzerine Cenâbı Hakk, inzal buyurduğu şu âyeti kerîmelerle hâdisenin vuku bulduğunu bildirip, onlarınsa îmansızlıkta, yalanda diretip durduklarını beyan etti:


"Kıyamet yaklaştı. Kamer [Ay] ikiye bölündü. Hâlâ bir mucize görseler, yüz çevirip şöyle derler:
'"Bu, devam edegelen bir sihirdir!'
"Kıyameti ve mucizeyi inkâr ettiler, nevalarına uydular. Hâlbuki, (Allah'ın va'dettiği) her iş için bir hakikat vardır."310

Devamı Bölüm-2
HZ. EBU BEKİR'İN, ÜBEY B. HALEF'LE BAHSE GİRİŞMESİ
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt