Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Sahabe,Tabiin ve Evliyalar
Sahabelerin Hadis Öğrenmek İçin Yaptıkları Seyahatler...
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="hacı anne" data-source="post: 3271" data-attributes="member: 4"><p><span style="font-size: 12px">Hz. Peygamber (s.a.s)in söylediği sözler, Kuranın yorumu ve İslâm inancının pratiğe aktarılmasıdır. Bu nedenle Sahabeler bu sözlerin gelecek nesillere aktarılması için gereken hassasiyeti göstermişler, onları takip edenler de yine aynı duyarlılığı paylaşarak hadislerin sağlıklı ve doğru bir şekilde öğrenilmesi açısından pek çok fedakârlığa katlanmışlardır. Dolayısıyla İslâm kültürünün ikinci ana dinamiğini teşkil eden hadisler, günümüze kadar sağlıklı bir şekilde gelmiştir.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Hadis ilmi konusunda sahabenin davranışlarını ele alırsak, onların her hangi bir meseleyle karşılaştıkları zaman çözüm olarak Hz. Peygambere başvurduklarını görüyoruz. Bu sorup öğrenmede Hz. Peygamberin müşteki olmak bir yana, ziyadesiyle memnun olduğunu ve konuyla ilgili olarak meseleleri kendisine sormaları konusunda sahabeyi teşvik ettiğini görüyoruz. Bu minvalde Hz. Peygamberin "Sormak ilmin yarısıdır", "Her hangi bir konuda şüphe ettiğinizde bana sorun" hadisleri oldukça anlamlı ve önemlidir. Nitekim konuyla ilgili olarak aşağıda aktaracağımız olay sormanın önemini ve Hz. Peygamberin yaklaşımını bütünüyle ortaya koymaktadır:</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">"Câbirden rivayete göre, sahabeler sefere çıkmışlar, bu esnada içlerinden birinin başı yarılmıştı. Başı yarılan bu sahabî ihtilam oldu. Arkadaşlarına teyemmüm etmesine ruhsat verip vermeyeceklerini sordu. Onlar, su ile gusletmesi gerektiğini söylediler. O zat gusletti ve vefat etti. Hz. Peygamber(s.a.s)in yanına vardıklarında durumu haber verdiler. Hz. Peygamber: "Hiç insan bilmediğini sormaz mı? Cehaletin çaresi sormaktır, Teyemmüm yapması kâfi idi. Veya yarayı sarar, bütün bedenini yıkar, sonrada yaranın üzerine mesh ederdi" buyurdu. (Ebû Davud, Sünen, I).</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Hz. Peygamber sahabeyi özel surette eğitmiş, onların sorularını karşılıksız bırakmamış, onların sordukları hiçbir soruya hayır, dememiştir. Bazen de farklı bir yöntem uygulayarak sahabîlerin ilmi seviyelerini tespit etmek, anlattığı konuları gerektiği gibi anlayıp anlamadıklarını öğrenmek için onlara sualler sormuştur.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Ancak yine bu doğrultuda Hz. Peygamber soruları karşılıksız bırakmamış, onlara "hayır" dememiştir ifadesi, Rahmet Peygamberinin her soruyu hemen cevaplamıştır, anlamını içermemektedir. Bu noktada yöntem olarak Hz. Peygamber soruları dinlemiş ve bazı sorular karşısında cevabını bilmiyorsa, bunu açık bir biçimde "Bilmiyorum" şeklinde ifade etmekten kaçınmamıştır. Nitekim konuyla ilgili olarak kendisine "Ruhun mahiyeti" sorulduğunda, bu soruyu uzun süre cevapsız bırakmış ve konuyla ilgili ayet inince soruyu cevaplamıştır.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Yine bu noktada ilginç olan bir başka husus, sahabelerin sordukları soruya cevap alamadıklarında gösterdikleri tavırdır. Sahabeler sordukları soru konusunda ısrarcı olmamış, Hz. Peygamberin "sükûtu" yeğlemesiyle onlarda aynı yolu tercih etmişlerdir. Bu bekleyişleri karşılıksız kalmamış, sonunda sorularının cevaplarını mutlaka almışlardır.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Belki de "Müslüman" adının bütünüyle "teslimiyeti" içerdiğinin en güzel nümunelerinden birisi de bu olsa gerektir...</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Sahabeler hadisleri öğrenme konusunda nöbetleşmişler, kendi aralarında hadisleri doğru öğrenip öğrenmediklerini anlamak için müzakereler etmişler ve hadis öğrenmek için seyahatler yapmışlardır.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Bu bağlamda hadis öğrenme konusunda yapılan seyahatler oldukça manidardır</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Sahabeler, Hz. Peygamberin yaşadığı süreçte uzak yerleşim birimlerinden soru sormak maksadıyla onu ziyaret ederek sorularını tevcih etmişlerdir. Fakat Allah Resulünün vefat etmesiyle birlikte sahabenin her türlü müşkillerini halletme yolu kapanmıştır. Sahabeler ve onların takipçileri, bu kez Resûlullahın hadislerini öğrenmek için seyahatler yapmışlardır. Bu bağlamda en ilginç hadis öğrenme konusunda yapılan yolculuklardan birini Ebu Eyyub Halid İbn Amir gerçekleştirmiştir. Nitekim bu Sahabî Resulullahdan işittiği bir hadisi Ukbe İbn Amirden sormak için Medineden Mısıra seyahat etmiştir. Ebu Eyyub Medineden çıkarak çok meşakkatli ve yorucu bir yolculuktan sonra Mısır valisi bulunan Ukbenin evine gelmiş ve geliş sebebini söyleyerek "Müminlerin kusurunu örtme" konusundaki hadisi ikimizden başka Resûlullahdan işiten kimse kalmadı", demesi üzerine "Ukbe cevaben, evet ben Allah Resûlünün "Kim dünyada bir müminin kusurunu örterse, Allah kıyamet günü onun kusurlarını örtecektir. (İbn Mace, Sünen, II)" buyurduğunu işittim, demiş, Ebû-Eyyübde onu tasdik etmiş, sonrada hayvanına binerek tekrar uzun bir yolculuktan sonra Medineye dönmüştür."*</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Bu misalleri çoğaltmak mümkündür.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Bu noktada asıl sorun, sahabelerin bir hadis için ayları bulan seyahatlerine karşın, bizlerin elimizin altında bulunan hadis kitaplarını okumaktan neden kaçındığımızdır?</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Daha açık bir ifadeyle, yaptığımız bu eylemi ne ile izah etmek mümkündür? Cehaletle mi? Tembellikle mi, yoksa bitimsiz üşengeçlikle mi?</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Bu sorunun cevabını size bırakıyorum...</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">* Bkz. Nevzat Âşık, Sahabe ve Hadis Rivayeti, İzmir 1981, s. 85- 111.</span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="hacı anne, post: 3271, member: 4"] [SIZE="3"]Hz. Peygamber (s.a.s)in söylediği sözler, Kuranın yorumu ve İslâm inancının pratiğe aktarılmasıdır. Bu nedenle Sahabeler bu sözlerin gelecek nesillere aktarılması için gereken hassasiyeti göstermişler, onları takip edenler de yine aynı duyarlılığı paylaşarak hadislerin sağlıklı ve doğru bir şekilde öğrenilmesi açısından pek çok fedakârlığa katlanmışlardır. Dolayısıyla İslâm kültürünün ikinci ana dinamiğini teşkil eden hadisler, günümüze kadar sağlıklı bir şekilde gelmiştir. Hadis ilmi konusunda sahabenin davranışlarını ele alırsak, onların her hangi bir meseleyle karşılaştıkları zaman çözüm olarak Hz. Peygambere başvurduklarını görüyoruz. Bu sorup öğrenmede Hz. Peygamberin müşteki olmak bir yana, ziyadesiyle memnun olduğunu ve konuyla ilgili olarak meseleleri kendisine sormaları konusunda sahabeyi teşvik ettiğini görüyoruz. Bu minvalde Hz. Peygamberin "Sormak ilmin yarısıdır", "Her hangi bir konuda şüphe ettiğinizde bana sorun" hadisleri oldukça anlamlı ve önemlidir. Nitekim konuyla ilgili olarak aşağıda aktaracağımız olay sormanın önemini ve Hz. Peygamberin yaklaşımını bütünüyle ortaya koymaktadır: "Câbirden rivayete göre, sahabeler sefere çıkmışlar, bu esnada içlerinden birinin başı yarılmıştı. Başı yarılan bu sahabî ihtilam oldu. Arkadaşlarına teyemmüm etmesine ruhsat verip vermeyeceklerini sordu. Onlar, su ile gusletmesi gerektiğini söylediler. O zat gusletti ve vefat etti. Hz. Peygamber(s.a.s)in yanına vardıklarında durumu haber verdiler. Hz. Peygamber: "Hiç insan bilmediğini sormaz mı? Cehaletin çaresi sormaktır, Teyemmüm yapması kâfi idi. Veya yarayı sarar, bütün bedenini yıkar, sonrada yaranın üzerine mesh ederdi" buyurdu. (Ebû Davud, Sünen, I). Hz. Peygamber sahabeyi özel surette eğitmiş, onların sorularını karşılıksız bırakmamış, onların sordukları hiçbir soruya hayır, dememiştir. Bazen de farklı bir yöntem uygulayarak sahabîlerin ilmi seviyelerini tespit etmek, anlattığı konuları gerektiği gibi anlayıp anlamadıklarını öğrenmek için onlara sualler sormuştur. Ancak yine bu doğrultuda Hz. Peygamber soruları karşılıksız bırakmamış, onlara "hayır" dememiştir ifadesi, Rahmet Peygamberinin her soruyu hemen cevaplamıştır, anlamını içermemektedir. Bu noktada yöntem olarak Hz. Peygamber soruları dinlemiş ve bazı sorular karşısında cevabını bilmiyorsa, bunu açık bir biçimde "Bilmiyorum" şeklinde ifade etmekten kaçınmamıştır. Nitekim konuyla ilgili olarak kendisine "Ruhun mahiyeti" sorulduğunda, bu soruyu uzun süre cevapsız bırakmış ve konuyla ilgili ayet inince soruyu cevaplamıştır. Yine bu noktada ilginç olan bir başka husus, sahabelerin sordukları soruya cevap alamadıklarında gösterdikleri tavırdır. Sahabeler sordukları soru konusunda ısrarcı olmamış, Hz. Peygamberin "sükûtu" yeğlemesiyle onlarda aynı yolu tercih etmişlerdir. Bu bekleyişleri karşılıksız kalmamış, sonunda sorularının cevaplarını mutlaka almışlardır. Belki de "Müslüman" adının bütünüyle "teslimiyeti" içerdiğinin en güzel nümunelerinden birisi de bu olsa gerektir... Sahabeler hadisleri öğrenme konusunda nöbetleşmişler, kendi aralarında hadisleri doğru öğrenip öğrenmediklerini anlamak için müzakereler etmişler ve hadis öğrenmek için seyahatler yapmışlardır. Bu bağlamda hadis öğrenme konusunda yapılan seyahatler oldukça manidardır Sahabeler, Hz. Peygamberin yaşadığı süreçte uzak yerleşim birimlerinden soru sormak maksadıyla onu ziyaret ederek sorularını tevcih etmişlerdir. Fakat Allah Resulünün vefat etmesiyle birlikte sahabenin her türlü müşkillerini halletme yolu kapanmıştır. Sahabeler ve onların takipçileri, bu kez Resûlullahın hadislerini öğrenmek için seyahatler yapmışlardır. Bu bağlamda en ilginç hadis öğrenme konusunda yapılan yolculuklardan birini Ebu Eyyub Halid İbn Amir gerçekleştirmiştir. Nitekim bu Sahabî Resulullahdan işittiği bir hadisi Ukbe İbn Amirden sormak için Medineden Mısıra seyahat etmiştir. Ebu Eyyub Medineden çıkarak çok meşakkatli ve yorucu bir yolculuktan sonra Mısır valisi bulunan Ukbenin evine gelmiş ve geliş sebebini söyleyerek "Müminlerin kusurunu örtme" konusundaki hadisi ikimizden başka Resûlullahdan işiten kimse kalmadı", demesi üzerine "Ukbe cevaben, evet ben Allah Resûlünün "Kim dünyada bir müminin kusurunu örterse, Allah kıyamet günü onun kusurlarını örtecektir. (İbn Mace, Sünen, II)" buyurduğunu işittim, demiş, Ebû-Eyyübde onu tasdik etmiş, sonrada hayvanına binerek tekrar uzun bir yolculuktan sonra Medineye dönmüştür."* Bu misalleri çoğaltmak mümkündür. Bu noktada asıl sorun, sahabelerin bir hadis için ayları bulan seyahatlerine karşın, bizlerin elimizin altında bulunan hadis kitaplarını okumaktan neden kaçındığımızdır? Daha açık bir ifadeyle, yaptığımız bu eylemi ne ile izah etmek mümkündür? Cehaletle mi? Tembellikle mi, yoksa bitimsiz üşengeçlikle mi? Bu sorunun cevabını size bırakıyorum... * Bkz. Nevzat Âşık, Sahabe ve Hadis Rivayeti, İzmir 1981, s. 85- 111.[/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günde beş vakit kıldığımız nedir?
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Sahabe,Tabiin ve Evliyalar
Sahabelerin Hadis Öğrenmek İçin Yaptıkları Seyahatler...
Üst
Alt