• Forumda Rüya yorumu YAPILMIYOR! Mesaj göndermeyiniz! Mesajınız silinir!

Rüyada zürafa görmek

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
ZÜRAFA: Rüyada zürafa görmek

Rüyada zürafa görmek, garip haberlere, hamile kadına, mal ve geçim hakkında afete yorumlanır.

Rüyada bir zürafaya bindiğini görmek, çok çetin ve zor işlerin üstesinden gelmeye işaret eder. Çünkü zürafaya binmek güç bir iştir.

Denilmiştir ki: Zürafayı görmekte hayır yoktur. Çünkü bu hayvan, mal hakkında felakete işaret eder.

Rüyada zürafa görmek, efendisine itaat etmeyen kadına da yorumlanır.

Rüyada bir zürafaya sahip olduğunu ve onu dilediği gibi kullandığını görmek, itattkar bir çalışana(hizmetli,hizmetçi,işçi)yorumlanabilir.

***
Hadis-i Şerifte beyan olunduğu ve büyük alimlerin açıklamalarına göre rüya üç nevidir.

1 - Rahmani Rüya: Allah-ü Teala Hazretleri tarafından kullara müjde veya ikaz mahiyetindeki rüyalar.

2- Şeytani Rüya: Uyku halinde, şeytanın delaleti ile görülen İslama muhalif korkunç ve çirkin rüyalar.

3- Adgas ve ahlam: İnsanın fazla yemekten dolayı midesindeki dolgunluktan, bir hastalığın tesirinden veya zihnin aşırı meşguliyetinden dolayı ortaya çıkan rüyalar.

Tabir alimlerinden İbn-i Sirin demiştir ki: Sağ tarafı üzerine yatan bir adam Allah (CC)'ın emriyle rüya görür. Bu gerçek rüyadır. Tabiri er geç çıkar.

Sol tarafına yatan veya arka üstü uyuyan kimse, ruhlar vasıtasıyla rüya görür. Bunların ekserisi çıkar. Yüzü koyun yatan insanın gördüğü rüya, adgas ve ahlam olup kesinlikle ehemmiyetsizdir. Tabire değmez.

Yine tabir alimlerinin üzerinde ittifak ettikleri bir husus şudur: En kuvvetli rüyalar, ilkbahar ve yaz aylarında görülür. Sonbahar ve kış mevsiminde görülen rüyalar daha zayıftırlar. Sabaha karşı ve öğle uykusundaki rüyalar pek çabuk zuhur ederler. Gecenin ilk vakitlerinde görülen rüyalar ise, en geç çıkan rüyalardır. Bunların tabiri yirmi sene bile gecikebilir. Mesela Yusuf (AS)'ın rüyası, tam yirmi sene sonra gerçekleşmiştir.

Rüya bazen gören şahıs için bazen de evlatları ve torunlarında zuhur eder. Bir rüyanın delalet ettiği mana, uzun zaman sonra gerçekleşebilir. Fakat, Rahmani dolayısıyla sahih (halis) rüyadır.

Rahmani ve Şeytani Rüya

Rahmani ve şeytani ehemmiyetsiz rüyaları ayırabilmek için şu cihetlere dikkat edilmelidir.

Rahmani Rüyalar: Cenab-ı Hakk, büyük peygamberler, Arş, Kürsi, Cennet, Cehennem, Ashab-ı Kiram, büyük alimler, Beyt'ül Mukaddes, Beyt'ül Haram, Kur'an-ı Kerim, mukaddes kitaplar ve Hadis-i Şerif gibi dinen makbul olan şeyleri ihtiva eden rüya, Rahmani rüya olarak vasıflandırılır. Bunlar iki kısımdır:

Biri müjde kabilindendir. Diğeri ise Cenab-ı Hakk'ın kulunu ikaz etmek üzere gösterdiği rüyalardır. Rahmani rüya karmakarışık olmaz. Aşikardır. Uyandıktan sonra da tamamiyle hatırlanır. Bu gibi rüyalar için "nübüvvetin (peygamberliğin) kırkaltı cüz'ünden biridir. Hazret-i Allah'ın kullarına uykuda vahyidir" buyurulmuştur.

Şeytani Rüyalar: Müslümanları ibadete ve hayra teşvik etmeyen kötülüklerden alıkoymayan alelade rüyalardır. Bazıları zuhur eylediğinden tabir edilir. Ancak, daima hayra yorulmalıdır. Şeytani rüyalarda dikkat edilecek husus, karmakarışık olmamaları ve zihni çok meşgul eden şeylere temas etmemeleridir.

Adgas ve Ahlam: Karmakarışık, günlük meşguliyetlerle alakalı ve uyanıldığı zaman unutulan, zihinde hayal meyal kalan rüyalardır. Bunlar tabir edilmez. Mesela gündüz bir kedi ile çokça meşgul olan bir adamın rüyasında aslan görmesi, aç karnına uyuyan bir insanın rüyada çeşitli yemekler yemesi yahut susuz kalmış birinin uyku aleminde buzlu sular ve şerbetler içmesi vb." adgas ve ahlamdir.

***********************************************************************************************

Rüya tabiri şeriatte makbul ve şerefli ilimlerdendir. Buna delalet eden Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerif pek çoktur. Bir çok alim de bu konuda aynı kavle varmıştır.

"Rüya, gök ve yer arasında muallaktadır. Tabir olunduğu zaman o tabir üzerine düşer" buyurulmuştur. Binaenaleyh rüya tabiri çok mühimdir. Bazıları "rüya, tabiri ile düşer" demişlerse de bu usulüne uygun ve doğru tabir iledir. Yoksa cahil ve rüya tabirine vakıf olmayan kimselerin "bu adgas ve ahlam"dır demeleriyle düşmez. Çünkü Aziz-i Mıs'r-ı'nın gördüğü rüya, evvel emirde celbeylediği tabircilerin, azgas (adgas) ve ahlamdır demeleriyle düşmemiş, Hz.Yusuf'un tabiri ile aynen zuhur etmiştir.

Rüya Tabirinde Dikkate Değer Bir Nokta

Rüya tabiri zaman, mekan, iklim, memleket, kavim ve millet itibariyle değişiklik gösterir. Binaenaleyh tabirci, rüya sahibinin hal ve şanına dikkat eylediği gibi mevsime, mekana, zamana, iklime, kavme ve millete de dikkat etmeli, rüyayı ona göre tabir etmelidir. Mesela:

Gecenin başlangıcında görülen rüyanın geç, sabaha karşı görülen rüyanın erken çıkacağı gibi, bahar ve yaz aylarında da güz ve kış rüyalarından evvel zuhur eder. Bundan başka mevsiminde faydalı olan şey zamanının dışında muzır olduğu cihetle, bu nokta rüyada da muteberdir. Yaz zamanında kışa ait bir hal, mesela tufan gibi yağmurlar, karlar, fırtınalar, şiddetli soğuklar hayra delalet etmez. Bunlar bilakis sonbahar ve kışta hayırla tabir olunurlar.

Yine sıcak memleketlerde kar, soğuk, buz ve şiddetli yağmurlar görmek; zararla, bilakis soğuk memleketlerde bunlar bereket ve hayırla tevil edilirler. Bir memlekette ayıp sayılan bir hal ve adet diğer memlekette makbul olur ki, tabirci buna dikkat etmelidir. Kendisine nakledilen rüyayı ona göre tabir etmelidir.

Bir hıristiyanın kilise görmesi, orada ibadet etmesi onun için hayra delalet eylediği halde, bu rüya bir müslüman hakkında hayır değildir. Hulasa kavimlerin adetleri, tabirde dikkat edilecek bir noktadır.

Yine tabircide çok yüksek bir zeka olmalıdır. Mesela ehil bir zatın mibere veyahut minareye çıkması, onun bir velayet ve büyük memuriyete geleceğine işaret ettiği halde, bu rüyayı mesela bir hamal görse, onun için hamal kahyası olacağına delalettir. Rüya böyle tabir olunur. Geride kalanlar varsın kıyas etsin.

****************************************************************************

Tabirci; alim, anlayışlı, idrak sahibi, zeki, yalandan uzak, amelleri ve fiilleri güzel, dindar, tabir ilmine vakıf, rüyayı sahibinin durumuna ve makamına göre tabir edebilecek, dolayısıyle Kur'an'a ve Hadis ilmine vakıf, alimlerin kararlarını derinliğine inceleyebilecek biri olmalıdır.

Tabirci rüyayı yorumlarken, rüya sahibinin hal ve şanını göz önünde bulundurmalıdır. Mesela bir padişahın veya vezirin rüyasını, aynı rüyayı gören bir fakirin ve esnafın rüyası gibi tabir etmek doğru değildir. Çünkü bir şehzadenin beyaz bir ata binmesi, onun padişah olacağına delalet eder. Buna mukabil halktan birinin beyaz bir ata binmesi, onun padişah olacağına işaret değildir. Belki rüya sahibi bir yerden iyilik görür ve ni'mete kavuşur. Binaenaleyh tabirci bu hususları fark etmeye muktedir olmalıdır.

İnsan rüyasını her önüne gelene anlatmamalıdır. Bu doğru değildir. Hatta her rüya tabirciye bile söylenmez ve tabir edilmez. Rüya bilhassa düşmana, hasete ve cimriye tabir ettirmek doğru değildir. Yukarıda belirtilen vasıflara sahip bir tabirci olmadığı takdirde, insan rüyasını kendi kendine ve hayra yormalıdır. Dünyada görülmesi muhtemel bütün rüyaları, tabirnamelerde aynen bulmak, imkansızdır.

Çirkin ve korkunç bir rüya gören kimse, uyandığı zaman Euzübillahimineş şeytanirracim Ya Rabbi bu rüyanın şerrinden sana sığınırım" demelidir. Böyle çirkin bir rüya kimseye söylenmemeli ve tabire kalkışılmamalıdır.

İnsan bazen rüyasını rüyada birine tabir ettirir. Bu doğru, sıhhatli bir tabir olur. Dolayısıyle uyandıktan sonra tekrar tevil ettirmeye luzum yoktur.

Katade (R.A.) Rasulullah'dan (S.A.V.):
"Salih rüya Allah'tandır. Kötü rüya ise şeytandandır.
Onun için, biriniz sevdiği bir rüya görürse sevdiği kimseden başkasına anlatmasın.
Sevmediği bir rüya görürse, onun ve şeytanın şerrinden Allah'a sığınsın. Üç kere tükürsün. Kimseye anlatmasın. O rüya ona asla zarar veremez."

Kötü rüya karmakarışık rüya olduğu için şeytana izafe edilmiştir. Güzel rüya da, sevinç ve ferahlık taşıdığı için Allah'a izafe edilmiştir. Oysa hepsi Allah'ın kaza ve takdiriyle olmuştur.
Tükürmekle bir de üfürük şeklinde tükürmek arasında fark vardır. Birisi bayağı tükürmek, birisi de üfürerek hafifçe tükürmektir.
Manası; şeytanı tard etmek ve gördüğü kötü rüyanın te'sirinden kurtulmak için soluna üç kere hafifçe tükürsün, demektir.
Tükürdükten sonra üç kere gördüğü şeyin şerrinden Allah'a sığınır ve öbür yanına döner.
Sonra kalkıp abdest alır ve iki rek'at namaz kılar. O gördüğü rüyayı da kimseye anlatmaz. Ve aşağıdaki duayı okur.

Eûzü bikelimâtillâhit'tâmmâti min gadabihî ve ıkâbihî ve şerri ibâdihî ve min hemezâtiş'şeyâtini ve en yahdurûn.
Hiddetinden, azabından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve yanımda bulunmalarından Allah'ın tamam olan kelimelerine sığınırım.
 
Üst Alt