• Forumda Rüya yorumu YAPILMIYOR! Mesaj göndermeyiniz! Mesajınız silinir!

rüyada akrep tarafından sokulmak

G

gençlik

Kayıtsız
Misafir
Selamün Aleyküm
rüyamda eski evimizin mutfagındayım.daha önce evimizde bulunan akrebi üstüne vurarak parçalara ayırdım fakat ölmemiş. her parçası ayrı ayrı hareket ediyor.mutfagın köşelerine dağılıyorlar. bulamıyorum. sonra akrebin kuyruk kısmı tek başına hareket ediyor.kuyruk kısmı bana yaklaşıyor sag elimden sokuyor. elim acıyor. akrebin kuyrugundaki igne beni sokmadan önce eğri bir metale dönüşüyor.ikinci kez omurgamdan kemiğime kadar giriyor.demir igne hem elimden hemde belimden giriyor. rüyada korkuyorum ve çok canım yanıyor. korkuyla uyandım. rüyada metale dönüşen akrep ignesini sanki göremediğim birisi kontrol ediyor. bunu hissediyorum.
şimdiden teşekkürler
safiye göktaş
yaş 36
kayseri
bayan
çalışıyor
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Aleykum selam kardesim..
Hayirdir insallah..
Rüyada akrep, akrepler görmek, hiç ummadığınız bir acı ile karşılacağınıza işaret eder.
Evde akrep görmek, hilebaz biri ile iş yapıp aldatılacağınıza işarettir.
Rüyada akrep ısırması, akrep sokması, Akrep tarafından sokulmak, oldukça büyük bir tehlike geçireceğinizi ifade eder.
Akrep öldürmek, akrep öldürdüğünü görmek düşmanlarınızdan herhangi birinin kötü haberini alacağınıza işaret olabilir.

Akrep nehrin kenarında durmuş karşı kıyıya bakmaktadır.
Geçmek istemekte ama suyu geçmek için yaratılmamıştır, korkar.
Dostu olan kurbağaya seslenir:
Kurbağa kardeş, seninle dostuz biz, dostluğumuz hatırına beni karşı
kıyıya geçirir misin?Kurbağa kendinden emin bir şekilde:- Yapamam akrep
kardeş, evet seninle biz dostuz ama uzak durmalıyım senden. Sen bir akrepsin ve
zalim bir iğnen var, çekinirim senden.
Akrep, kurbağanın endişesini anlar, ama vazgeçmemiştir.
Bak kurbağa kardeş; şimdi sen beni sırtına alıp karşıya geçirirken seni sokabilir miyim hiç?
Bunu ancak bir aptal yapar. Ben yüzme bilmem ki, seni sokarsam ben de boğulur ölürüm.
Mantıklı gelmiştir kurbağaya. Hem eski dosttular, neden soksun ki? Kabul eder. Akrep yaklaşır
ve kurbağanın sırtına biner. Suyu geçmeye başlamışlardır yavaş yavaş.
Derken, tam da suyun ortasında, kurbağa sırtında bir yanma hisseder. Akrep sokmuştur. Acı içerisinde
başını çevirir:
Neden? Neden yaptın bunu, bak şimdi sen de boğulup öleceksin...
Akrep üzgün ve pişman bir şekilde şöyle der:
Elimde değil.
İŞTE BENİM TABİATIM BU...

RAbbim kötü alışkanlıklarımızdan vaz geçmeyi nasip etsin...
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Akrep

Yazdan kalma sıcak bir eylül günüydü. Yaşlı kadın ikindi namazı için camiye giden kocasının arkasından kapıyı sürgüleyip merdivene oturdu.
İçinde bir sıkıntı vardı nedense? Bir müddet oturduktan sonra ezanın okunmasıyla ayağa kalktı, romatizmalı bacaklarını sürüyerek yukarı çıktı. Kocasının açık bıraktığı radyoyu kapattı. Gidip abdest aldı ve namaza durdu. Namazı bitince askerdeki oğluna, gelin kızına, kocasına, akrabalarına, bütün insanlara uzun ömürlü, hayırlı olmaları için uzun uzun dua etti...

Ağır ağır, istemeye istemeye ayağa kalktı ve mutfağa gitti. Bir tepsiye bir avuç kadar kırmızı mercimek koydu ve ayıklamak için mutfağın balkonuna çıktı. Daha akşama epeyce zaman vardı ama yemeği hazır edeyim diye düşünüyordu. "Bir gelinim olsaydı" diye iç geçirdi. "Kaç kişi vardı. Şu evde, çın çın çocuk sesleri çınlardı. Yemeğin tadına bile bakmadan bitirdikleri olurdu." diye düşündü.

Sonra canlanıp, "Mercimeği ayıklayayım" dedi. Ama önce balkondaki kuzineyi yakmalıyım dedi. Hem mercimek çorbası yapacak, hem de patates haşlayacaktı. Bol soğanlı patates piyazını çok severdi kocası. Balkondaki naylon torbaların birinde çalı çırpı birindeyse tezek vardı. Önce kuzinenin külünü boşalttı. Sonra çalı çırpıyla ateşi tutuşturdu. Üstüne tencereyi oturturdu. "Patatesler haşlanıncaya kadar çorbayı da hazır ederim" dedi.

Oturduğu yerden dönüp tepsiyi kucağıma alayım derken oda ne? Bir adım arkasında kocaman bir akrep, kuyruğunu kaldırmış, sanki parçalamaya hazır bir kaplan gibi tetikte beklemiyor mu?
Yaşlı kadın gözleri faltaşı gibi açılmış, umulmadık bir hızla kuzinenin dibindeki maşayı kapıp, akrebi kuyruğundan tuttuğu gibi cayır cayır yanan ateşin içine attı. Akrep cızırdaya cızırdaya, kıvrıla büküle yandı...

Akşam olunca iki yaşlı insan yemeklerini yediler... Akşam namazını kıldılar. Kocanın çay faslı, yatsı namazı derken uyku zamanı geldi ve birbirlerine hayırlı geceler dileyerek yattılar.

Meydan gibi geniş bir yer. Kocaman bir ateş yakılmış, etrafta bir hayli insan var. Sanki bir törene gelmişler gibi merakla etrafa ve ateşe bakıyorlar. Yaşlı kadının elleri ardına bağlanmış, beyaz bir elbise giydirmişler. Yanında iriyarı, asık suratlı iki tane adam var. Getirip tam ateşin önüne dikiyorlar. Siyahlar giyinmiş bir adam gök gürültüsü gibi bir sesle bağırıyor;

"Bir insan yakmanın cezasının ne olduğunu biliyor musun? Biz de aynen seni öyle yakacağız." Yaşlı kadın ağlayarak yalvarıyor;

-Vallahi de, billahi de ben kimseyi öldürmedim, ben kimseyi yakmadım. Ben kimseye zarar vermedim." diretiyor siyahlı adam:

-Hayır, sen bir insan yaktın, biz de seni yakacağız, diye.

Kadıncağız diz çöküyor, ayakta duracak dermanı yok. Ağlıyor, ağlıyor, ağlıyor. "Yakmadım ben kimseyi" diyor. O sırada, ateşin biraz ötesinde, kömürleşmiş bir erkek cesedi gösteriyorlar.

"İşte yaktığın kişi diyorlar. Kadın diretiyor, "Ben kimseyi yakmadım" diye. O sırada ceset yerinden doğruluyor, kömürleşmiş şehadet parmağını kadına doğru sallayarak;

-Beni sen yaktın, diyor.

Artık yaşlı kadın bir şey söyleyemiyor. Yere yığılıyor. İki yanındaki adamlar kollarından tuttukları gibi ateşe atıveriyorlar.

"Naciye, Naciye uyan! Rüya mı görüyorsun?" Yaşlı kadın kocasının sarsmasıyla uyandı. Elini kütür kütür atan kalbinin üstüne koydu. "Allah'a şükür rüyaymış" dedi. Kan ter içinde kalmıştı.

Rüyasını kocasına anlattı ve birden ateşe canlı attığı akrep geldi aklına.
Ne büyük bir hata, ne büyük bir günah işlediğini anladı. Tereddüt bile etmeden akrebi canlı canlı ateşe atmıştı.

Ceza vermenin, yakmanın sadece Yüce Allah'a mahsus olduğunu düşündü. Sabah ezanının okunmasıyla Kelime-i Şehadet getirerek yerinden kalktı, ter içindeki çamaşırlarını değiştirdi.
Kocası camiye gitmişti. Yaşlı kadın yorgun bir vaziyette gitti abdest aldı, namazını kıldı. Allah'tan kendisini affetmesini istedi. Uzun uzun dua etti. Gözyaşı döktü. Ta ortalık ağarana, kuşlar cıvıl cıvıl sabah nağmelerine başlayana dek...
 
Üst Alt