• Forumda Rüya yorumu YAPILMIYOR! Mesaj göndermeyiniz! Mesajınız silinir!

Rüya tabiri denince

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81
Rüya tabiri denince İbn-i Sirin

Basralı Muhammed, kara kaşlı, kara gözlü, inci dişli, güleç yüzlü bir gençtir. Zevkli giyinir ve daima çiçek gibidir. Nasıl görür, nerede karşılaşır bilemiyoruz ama devlet adamlarından birinin karısı ona gönlünü kaptırır. Kadıncağız kara pus kara yas oturur, yemeyi içmeyi unutur.

Bu ani değişim yaşlı dadının gözünden kaçmaz. Hani aşk insanı söyletir derler ya, yine öyle olur. Hanımefendi önceleri yok bi şeylerle geçiştirse de fazla dayanamaz, bülbül olup şakımaya başlar.

Nihayet filanca yerdeki bezzaz der ve büyük sırra kapı aralar.

Yaşlı dadı üzüldüğün şeye bak der, ben de vali ya da nazırlardan biri sandımdı. / -Ne farkeder ki? / -Çok şey farkeder. / -Anlayamadım? / -Anlamasan da olur. Şimdi söyle bana, o genci getireyim mi sana?/ -Böyle bir şeyi yapabilir misin? / -Sen beni ne sanıyorsun?

İhtiyar kadın ertesi gün iki koca testiyi suyla doldurur, doldurur ama elleri kopar. Muhammedin önünden geçerken beklenilen olur, genç bezzaz fırlayıp kalkar, yaşlı kadının testilerini kapar.

Kadın önde, Muhammed arkada yürür, konağa varırlar. İhtiyar dadı. A be evladım der, oldu olacak şunları yukarıya bırak. Bir kat çıkarlar, bir kat daha çıkarlar, bir kat daha... İhtiyar şuraya deyip onu bir odaya sokar, ardından kilitleyiverir, kapı olur mu sana duvar?

Muhammed olup biteni anlamaya çalışırken perdeler kıpırdar, ardından bir kadın çıkar. Genç bezzaz düştüğü tuzağı anlayınca kıpkırmızı kesilir, kapıyı sarsmaya, ağlayıp yalvarmaya başlar. Kadın Şışşşt sakin ol der, yoksa bağırırım, uşaklar muhafızlar başına yığılırlar.

-Ama ben... Su... Testi... O ihtiyar...

-Buna kim inanır? Üçüncü katta ve yatak odamdasın. Adama burada ne aradığını sorarlar?

Muhammed kapıdan çıkamayacağını anlayınca cama koşar ve zerre kadar tereddüt etmeden kendini aşağı atar. Yere oldukça sert düşer ve kısa süren bir baygınlık yaşar. O anda hayal meyal Yusuf Aleyhisselamı görür. Yüce Nebi onu muhabbetle kucaklar ve biliyor musun der, senin başına gelenler de benim başıma gelenlere benziyor. Dilerim Cenab-ı Hakk seni de benim ilmimden hissedar yapar!

Derler ki o günden sonra İbn-i Sirin rüya tabirinde derya olur, İmam-ı azam hazretleri bile gelip rüyasının tabirini ona sorar.

Şeytani, rahmani

İbn-i Sirin rüyaları nefsani, şeytani ve rahmani diye tasnif eder. Rüyasının tesirinde kalanlara aldırma der, sen uyanık iken Allahü teâlânın emirlerini yapmaya bak. Biri rüyasında insanların ağızlarını mühürlediğini söyleyince gülümser hadise açık der, sen ramazan-ı şerifte müezzinlik yapmadın mı?

Rüyasında domuzların boynuna inci takan birine saman pazarında altın satıyorsun buyurur, bundan böyle ehil olmayan kimselere hikmet öğretmeye kalkışma! İbn-i Sirin evinde her cuma paluze pişirtir, hem çoluk çocuk yerler, hem gelene geçene ikram ederler. Tam 41 çocuğu olur ama Abdullahtan gayrisini kaybeder, büyük bir teslimiyetle boynunu büker, nur yüzlü bebelerini elceğizi ile defneder. Dil ile alan da O (Celle Celalüh) veren de demek kolaydır ama bunu hal ile söyleyebilene yiğit derler.

İbn-i Sirinin annesi (Safiye Hatun), Hazret-i Ebûbekirin azatlı kölesi, ablası (Hafsa Radıyallahü anha) ise sayılı muhaddislerden biridir. O da genç yaşlarda ilme sevdalanır, Hazret-i Aişe, Zeyd bin Sabit, Hasen bin Ali, Ebu Hureyre, Abdullah bin Abbas, Cündeb bin Abdullah, Samira bin Cündeb, İmran bin Husayn, Huzeyfe bin el Yemani, Ebû Said-i Hudri, Ebûd-Derdâ ve Enes bin Malik gibi zirvelerden (Aleyhimürrıdvan) ders alır.

Mübarek, bidat sahiplerinden uzak durur ve gıybet edenlerden çok kaçar. Biri gelip Haccac hakkında konuştuğunda Şüphesiz Allahü teâlâ hükmünde adildir. Başkasının haklarını Haccactan alacağı gibi, Haccacın hakkını da başkalarından alır. Yarın İzzet ve Celâl Sahibinin huzuruna çıktığında sana senin günahlarını soracaklar, Haccacınkileri değil buyururlar.

İbn-i Sirin filan şahıs, filandan daha âlimdir hatta şu Yahudi tabib, şu Yahudi tabibden daha bilgilidir demekten bile çekinir. Ola ki diğeri incinebilir.

Mübarek Sakın kimseye haset etmeyin buyurur. Eğer cehennemlikse neyine özeneceksin. Yok cennetlikse ona uymalı ve imrenmelisin.

İbn-i Sirin birisine Nasılsın? diye sorar. Adam ailesi kalabalık, cebinde meteliği olmayan ve borcundan ötürü insanlardan kaçan biri nasıl olursa diye dert yanınca hemen evine koşar, bütün parasını getirip (bin dirhemdir) adamın önüne koyar. Biliyor musunuz, o büyükler insanların halini hatırını laf olsun diye sormazlar.

Beş ama ne?

Bir gün kefil olduğu bir tüccar yüzünden hapse düşer. Muhafız ona bir ikram yapar, zindanın kapısını açar. Buyrun der, sabah dönmek üzere evinize gidebilirsiniz. Büyük veli sakın ha der, sen, sana denileni yap!

Bir gün İmam-ı Azam Hazretleri İbn-i Sirine gelir. Rüyamda Azrail Aleyhisselâmı gördüm der, canımı ne zaman alacaksın diye sordum bana beş parmağını gösterdi. Beş de ne? Söyleyin nolur, beş ay mı, beş yıl mı, beş dakika mı? İbn-i Sirinin yüzüne ferahlatan bir tebessüm yayılır, siz de biliyorsunuz ki der, beş şey vardır ki onu kimse bilemez. Ölüm de bunlardan biridir. Azrail âleyhisselam onu hatırlatmış olmalı...

Ama şu var ki İbn-i Sirin dahi ölümden ve hesap gününden çok korkar. Söz kabirden, kefenden açıldığında yüzü kireç gibi olur ve kaskatı kesilir. Mübarek çok güzel can verir ve Hasan-ı Basri gibi bir zirveyle aynı kubbe altında yatmakla şereflenir.

(Alıntı)
 
Üst Alt