- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 7,018
- Tepkime puanı
- 424
Resulullahın İlk cuma Hutbesi
Hazret-i Peygamber (s.a.v.), Kubâ’dan Medîne’ye giderken Benî Sâlim yurdunda ilk Cuma namazını kıldığı zaman şu hutbeyi îrad buyurmuşlardır. İslâmda ilk Cuma hutbesi budur.
Peygamber Efendimiz evvelâ Allah’u Teâlâ’ya hamd ü senâdan sonra şöyle buyurmuşlardır:
“Ey mü’minler, ölmezden evvel Allah’a tevbe ediniz. Bir mânî’ sizi işgâl etmezken sâlih ameller işleyerek Allah’a yakınlaşınız. Biliniz ki, Allah şu günde, şu bulunduğum makamda Cumâ namazını üzerinize farz kılmıştır. Onu inkâr etmek ve hakkını istihfâf eylemek sûretiyle terk eyleyen kimsenin Allah iki yakasını bir araya getirmesin ve işlerini itmâm etmesin. Tabiî kendileri için âdil veya zâlim bir imam bulunupta Cumâ kılmak imkânı varsa, bilmiş olunuz ki, o kimsenin başka namazı yoktur. Tevbe edenler müstesnâdır. Çünkü her kim tevbe ederse, Cenâb-ı Hak onun tevbesini kabûl eder.
“Ey nâs, sağlığınızda Âhiretiniz için tedârik görünüz. Muhakkak bilmiş olunuz ki, Kıyâmet gününde birinin başına vurulacak ve çobansız bıraktığı koyunundan sorulacak. Sonra Cenâb-ı Hak ona diyecek ki: Sana benim peygamberiim gelip tebliğ etmedi mi? Dünyâda iken Âhiretin için hangi hayır ve hasenâtı, hangi fazîleti yaptın? O kimse dahi sağına, soluna bakacak, bir şey göremeyecek, önüne bakacak, Cehennemden başka bir şey görmiyecek. Öyle ise her kim ki, kendisini velev ki yarım hurma ile olsun, ateşten kurtarabilecek ise hemen o hayrı işlesin. Onu da bulamazsa, bâri kelime-i tayyibe ile, güzel sözle kendisini kurtarsın. Gerçek müslüman, dilinden ve elinden başkaları zarar görmiyen kimsedir.Zîrâ onunla, bir hayra on mislinden yediyüz misline kadar sevap verilir. Allah’ın selâm ve rahmet ve berekâtı üzerinize olsun”
Birinci hutbeyi böylece tamamladıktan sonra ikinci hutbeye şöyle devâm etti:
“Allah’u Teâlâ’ya hamd ü senâlar olsun. O’na lâyık bir sûrette hamd eder ve Ondan yardım isterim. Nefislerimizin şerrinden ve kötü amellerimizden Allah’a sığınırız. Allah’ın hidâyet ettiğini kimse dalâlete düşüremez. Allah’ın dalâlete düşürdüğüne de kimse hidâyet veremez. Allah’tan başka İlâh olmadığına ben şehâdet ederim. O, birdir, şerîki ve nazîri yoktur. Kelâmın en güzeli Allah’ın Kitabıdır. Kimin ki Allah kalbini Kur’ân ile tezyin ederse, kâfir iken İslâma girip Kur’an’ı diğer sözlere tercih eylerse, işte o kimse felâh bulur. Doğrusu Allah’ın Kitabı, sözlerin en güzeli ve en beliğidir. Allah’ın sevdiğini seviniz. Allah’ı cân ü gönülden seviniz, Allah’ın kelâmından ve zikrinden asla usanmayın. Allah kelâmından kalbinize asla kasvet gelmesin. Zîrâ Allah Kelâmı, her şeyin a’lâsını ayırıp seçer. Amellerin hayırlısını ve kulların güzîdesi olan Peygamber’lerin ve kıssaların iyisini zikreder. Helâl ve harâmı beyân eyler. Artık Allah’a ibâdet ediniz ve O’na hiçbir şeyi şerik koşmayınız. Ondan hakkıyle sakınınız. İyi işler işleyiniz. Sözünüz dahi Allah’a doğru olsun. Aranızda Allah Kelâmı ile sevişiniz. Muhakkak bilmelisiniz ki Allah, ahdini bozanlara, sözünden dönenlere gazab eder. Allah’ın selâmı sizin üzernize olsun.”