- Katılım
- 26 Temmuz 2011
- Mesajlar
- 19,432
- Tepkime puanı
- 185

Yatsı namazı için Kabe’deyim. Yatsı ezanı okundu. İlk sünnetleri kıldık. 15-20 dakika sonra davudi ses kamet getirdi.
Ülkemizdeki gibi değil her cümle bir kez okunuyordu
Allâhu Ekber Allâhu Ekber.
Eşhedü en lâ ilâhe illâllah
Eşhedü enne Muhammeder-Resûlüllah
Hayye ale's-Salâh
Hayye ale'l-Felâh
Allâhu Ekber Allâhu Ekber
Yatsının farzı da kılınmış Ve ilk teravih imam efendinin Allâhu Ekber demesiyle başlamış oldu.
Müthiş bir duygu. Müthiş bir heyecan ve Mekke imamının gür davudi muhteşem sesi ile ortalık derin bir sessizliğe bürünmüştü.
Mekke semalarında yankılanan Fatiha süresinden sonra Bakara suresinin ilk ayetleri okumaya başladı.
Ve iki saat süren bir teravih namazı böylece sürüp gitti.
İnanın bu iki saati hiç anlamamıştık.
Nasıl geçti. ne kadar sürdü, anlayamadık.
Vitir namazını da cemaatle kıldık. Son rekatta bizden farklı olarak Vitrin son rekatını mezhepleri gereği tek olarak kıldık. Burada farz namazlar hariç tüm namazlar iki rekat iki rekat kılınıyor...
Saudiler teravihlerini genelde 8 rekatta bırakıyorlar...
vitrin son rekatı da tek kılınıyor. İmam efendi Fatiha ve ihlas süresinden sonra bir dua etti ki muhteşemdi.
Her ne kadar Arapçayı anlayamıyorsak ortalığı saran manevi hava bizleri de ta derinlerden etkiliyordu.
15-20 dakika süren duadan sonra rüku , secde ve selamdan sonra namazı bitirmiştik.
Muhteşem ,ruhani bir güzellik... Havanın gündüz mü yoksa gece mi olduğunu anlamanız ilk anda zor.
Çünkü öylesine güçlü bir aydınlatma sistemleri var ki bir an daldığınızda gündüz gibi zannediyorsunuz.
Her yer ışıl ışıl, erken gelip iç avluya geçiyoruz. Kabeyi tam karşıma alarak namaz kılmak çok farklı bir duygu.
İçiniz garip bir çoşkuyla doluyor.
Yerler tertemiz her yer inci gibi parliyor! akşam ve yatsı namazı için bembeyaz mermerin üstüne halılar serilmiş.
Her yer Mumin kardeslerim ile dolu, siyahi, beyazi, cinli, Turku, afrikalisi yanyana elele omuz omuza sanki mahser yeri!
her yer dolu ve namaz öylesine güzel bir huşu içinde kılınıyor ki. Avlunun olduğu yer, sonra kapalı olan yerler, avluya bakan mekanlar, say yapılan yerler, duvarların dışındaki avlu her yer insan dolu.
Hepsi Allah-ın rızasını kazanmak için gelen güzel insanlarla dolu. Bize bu güzel Yaz sicak ama bogucu olmiyan akşamında gökyüzündeki yıldızlar bize eşlik ediyorlar.
Kabe'yi İlk gördügümde ne hissettiigimi arkadaslarim soruyor?
Kafilemizin başındaki daki şeyh, hocaefendilerin refakatinde ayak uçlarımıza bakarak Kâbe’ye doğru gittik! Babüsselam’dan geçtik, Kâbe’ye iyice yaklaştık.
Safa Tepesi’nin hizasında olan Kâbe’nin merdivenlerine kadar geldik. Oraya gelince hocamız,
"Kabeyi ilk gördüğünuzde yapacaginiz dua kabul edilir ona gore size en onemli olan dua, istek ve icabette bulunun diye tenbihliyordu....
Burada başınızı kaldırın, Kâbe’ye bakın. Burası Allah’ın evi. Artık daha ötesi yok.!"
başımi kaldirdim!O An yer, zaman, mekan dondu sanki...
Birakin edecegim duayi adimi bile bir an unuttum!!Ben den arkadaslarim onlar icin dua etmemi istemislerdi.. Yahu Ben kendim ,cocuklarim icin bile dua etmek aklima gelmiyordu...
İlk gördüğüm an Kâbe beni çarptı adeta. Sebebini bilmiyorum..
artik kim oldugumu, nerden geldigimi coluk, cocuk edecegim dualari bildigim her seyi bir anda unuttum sanki...
hic bir sey hatirlamiyordum sadece dilimden Allah lafzi gelmisti..ve hickiriklara boguluyordum...
sadece ben ve Rabbim vardi O`cc. huzurundaydim sanki... sadece aglamaya basladim..neden nicin agladigimi bilmeden yuregim ile agliyordum sanki.. hickiriklara bogulmustum...
Hani uzun yıllar annesini göremeyen bir çocuk,bir yetim bir anda annesini karşısında görünce, çocuk da anne de şuursuz bir şekilde ağlarlar ya… Aynen öyle…
Aslında ağlanılacak yer değil, gülünecek yerdir orası ama ağlarsınız şuursuzca...
Tarif edilmeyen bir duygu O AN-i hic kimse ne hissedigini acikliyamaz.. sadece yasiyanlar O ilk Kabeyi gördüklerinde ne hissediklerini bilirler...
O an Sen ismin ,cismin, bedenin, aklin yuregin duygularin yoktur!! orada, duygu donmuştur, zaman donmuştur. Her şey artık secdeye kapanmıştır...esyayi asli ile görmeye baslarsin...
Kâbe, “o an”da ekrandaki, fotoğraftaki gibi değil. Sanki canlı olduğunu hissedersin ana kucagi ,ana yuregi gibi sizi kucakladigini her bir duygu ve hucrenizi sardigini hissediyorsunuz!
Yani onun canlı bir varlık olduğunu hissediyorsunuz. Taş, örtü, insanlar yapmış ama baktığınızda sanki canlı bir yapı var karşınızda, öyle bir ruh veriyor insana...
Bir hayret yaşıyorsunuz. Her gün beş vakit yöneldiğiniz Kâbe’yi bir anda karşınızda görmek insanda bir hayret duygusu uyandırıyor.
Korkuyorsunuz ama bu korku Allah’ın muhabbetini kaybetme korkusu… Orada bir azametle karşı karşıya geliyorsunuz ve bu bir anda bir ürperti veriyor insana!
İbadetler ve salih ameller, işlendikleri vakitlere göre birbirlerinden daha faziletli olurlar. Bazı vakitlerde yapılan bir ibadet veya salih bir amel, diğer vakitlerde yapılana nazaran daha faziletli olur.
Ramazan ayı da, ibadetlerin ve salih amellerin sevabının katlanması açısından diğer aylardan daha faziletlidir.
Ramazan ayında umre yapılması: Mendubtur, daha faziletlidir. Abdullah b. Abbas (R.A.)'dan rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:
"Zira Ramazan ayında yapılan umre, sevap bakımından benimle yapılan hac yerine geçer." (Buhârî, Umre:4, No:1690, 2/631; Müslim, Hac:222; Neseî, Sıyâm:6, 4/130) buyurmuştur.
İmkan sahibi olanların farz hacdan sonra nafile hac veya umre yapması da lazımdır.
Çünkü Ebu Said el-Hudrî (R.A.)'den rivayete göre Resûlullah (S.A.V) Efendimiz, ALLAH Teâlâ'nın şöyle buyurduğunu bildirdi:
"Şüphesiz, bedenine sıhhat ve afiyet verdiğim, geçimini de geniş kıldığım bir kul, beş yıl geçer de bana gelmezse elbette hayır ve bereketten mahrumdur."
(İbn-i Hıbban; Hac: No:3703; 9/16, Beyhekî, Es-Sünenü'l-Kübra; Hac; No: 10529; 8/84 Abdürrezzak, Musannef, No: 8826, 5/13)
halen şu soruyu ve şu soruyu soranları anlamak mümkün değildir:
- Niçin tekrar tekrar hacca veya umreye gidiyorsunuz? O parayı falan yere verseniz daha iyi olmaz mı?
Tad alma duygusunu yitirmiş birisine balın lezzetini nasıl anlatabilirsiniz?
Görme duygusunu yitirmiş birine Cennet gibi bir yeri nasıl târif edebilirsiniz? Kulağı duymayan birisine insanı mest eden ulvî sadâyı nasıl hissettirebilirsiniz?
hayata idrak noktasından baktımızda ya kusur ararız. yada akıl veririz...
Islamiyetti anlamak ,veya anladıklarını yaşamak, veya canlı kuran furkan olmak. bu günki ferdiyatımızın bakış açısında. bizlere bakış pencerelerini açabilmek için zair ve batin ilmini bilmemiz gerekli.. bu soruyu soranlar sadece Hac,umre olayini maddi yonden bakanlardir...
"Penceresi kadar düşer, bir eve ayın ışığı"
Şah-ı Nakşibend
Aküsü biten bir araba çalışabilir mi? Kirli elbiseyi ve vücudu yıkama ihtiyacı duymaz mısınız?
Hacca ve umreye tekrar tekrar gidişi tenkit edenlere şunu söylemek isterim.
Deniz kenarında veya başka bir yerde tatilin maliyetini hesaplayın, bir de umrenin. Umrenin maliyetinin çok daha düşük olduğunu inanin görürsünüz.
Kutlu Beldeden selam,dua ve selamet ile Hayra kalin...