Oruçlu İçin Müstehap Şeyler..

elifgibi

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
28 Mart 2011
Mesajlar
2,125
Tepkime puanı
26
Oruçlu İçin Müstehap Şeyler

Orucun geçerliliği ile doğrudan ilgili olmamakla birlikte, oruç tutmayı biraz daha kolaylaştırmak üzere Peygamberimiz'in bazı tavsiyeleri olmuştur. Bunların başında sahur yapmak gelir. Sahur, ikinci fecirden az önceki vakit olan seher vaktinde yenilen yemek demektir. Sahura kalkmakla hem bir şeyler yenilerek oruç için enerji toplanmış, hem de bir sünnet yerine getirilmiş, seher vaktinin feyiz ve fazîletinden yararlanılmış olur. Bu bakımdan bir yudum su ile de olsa sahur yapmak ve sahur yemeğini mümkün olduğunca, gecenin son vaktine denk getirmeye çalışmak uygun olur. Peygamberimiz'in sahura kalkmayı teşvik ve tavsiye eden birçok hadisi bulunmaktadır: "Oruç tutmak isteyen sahurda bir şeyler yesin." (Müsned, III/367, 379), "Sahura kalkın, çünkü sahur yemeğinde bereket vardır." (Buhârî, Savm 20; Müslim, Sıyâm 45), "Sahur yemeği ile gündüz tutacağınız oruca ve öğle üzeri uykusuyla da (kaylûle) teheccüd namazına kuvvet kazanın." (İbn Mâce, Sıyâm 22).

Peygamberimiz, sahuru mümkün olan son vakte denk getirmeyi teşvik ettiği gibi, iftarın da vakit girer girmez yapılmasını teşvik etmiştir. Bu iki teşvikten çıkarılabilecek anlam, ibâdetin mümkün olduğunca kolay hale getirilmesidir. İftar vakti girdiğinde yemeğe oturmadan namaz kılmak isteniyorsa, yine de biraz su veya bir hurma ile orucu açıp, ondan sonra namaz kılmak yerinde olur.

Oruç açılırken duâ edilmesi sünnettir. Herkes içinden geldiği gibi zikrini, şükrünü ve yakarışını ifâde edebilir. Örnek olması bakımından öteden beri yaygın olarak yapılan bir duâyı buraya alalım: "Allahumme leke sumtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü, fa'ğfirlî mâ kaddemtü vemâ ahhartü." (Allah'ım' Senin rızân için oruç tuttum, Sana iman ettim, Sana tevekkül edip güvendim ve Senin rızkınla iftar edip orucumu açtım; benim geçmiş ve gelecek günahlarımı affet, bağışla"

Varlıklı kimselerin, özellikle durumu iyi olmayan kimselere iftar yemeği yedirmesi, güzel ve sevap bir davranıştır. Peygamberimiz, "Oruçluya iftar ettiren kimse, oruçlunun sevabında bir eksilme olmaksızın, oruçlunun alacağı kadar sevap alır" (Tirmizî, Savm 82; İbn Mâce, Sıyâm 45) buyurmuştur. İftar yemeklerini, zenginler arasında bir lüks ve gösteriş yarışı haline getirmekten, israf sayılacak gereksiz harcamalardan kaçınmak gerekir. Yine varlıklı kimselerin, her zamankinden daha fazla olarak, Ramazanda ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunması beklenir. Varlıklı kimselerin bulunduğu bir bölgede akşam ne ile iftar edeceğini düşünen insanların kalmamış olması gerekir. Bu hem müslümanlığın yüksek bir amacı, hem de oruç ibâdetinin verdiği kalp inceliğinin bir gereğidir. Aksi bir durum, elbette ki varlıklı kimselerin vicdanını rahatsız edecektir.

Sabah namazının vaktini geçirmemek kaydıyla, cünüp sabahlamak câiz ise de, ibâdete başlarken temiz olmak düşüncesiyle daha önce gusletmek uygundur. Hayız ve nifastan temizlenen kadınlar için de aynı durum geçerlidir. Bununla birlikte, cünüp olarak sabahlayan kimsenin gerekli dikkati göstermek şartıyla, oruçlu iken banyo yapması câizdir. Âişe vâlidemizin bildirdiğine göre Peygamberimiz, bazı kereler cünüp olarak sabah namazı vaktine girmiştir.

Oruç, kişinin Rabbiyle gönül bağını güçlendiren, ona mânevî ve derûnî bir haz tattıran, irâde eğitimine ve kalp inceliğine yol açan ibâdetlerden olduğu için oruç tutan kişi, zâten dilini kötü, çirkin, başkalarını rencide edecek boş ve gereksiz sözlerden koruyacaktır. Oruç, bu tesiri tam meydana getiremiyorsa, oruç tutan kimsenin bu sonucu ve etkiyi elde etmek için çalışması, oruçlu iken söz ve davranışlarına daha çok dikkat etmesi gerekir. Hele müslümanların birbirleri hakkında kötü kanaate sevkedecek ve ilişkilerini bozacak yalan, çirkin söz, gıybet ve söz taşıma gibi, dinimizce hiçbir zaman hoş görülmeyen davranışlar, orucun mânevî haline taban tabana zıt şeylerdir. Peygamberimiz, orucun bu yönünü anlatmak üzere; "Yalan konuşmayı bırakmayan, yanlış davranışlardan kaçınmayan kimsenin kendini aç ve susuz bırakmasına Allah'ın ihtiyacı yoktur." (Buhârî, Savm 8, Edeb 51; Ebû Dâvud, Savm 25; Tirmizî, Savm 16) buyurmuştur. Aslolan ibâdeti amacına uygun yapmak, ibâdetin zevkini tatmaktır. İbâdetlerin hakkı verilmeye çalışıldığı takdirde bunun önce kişinin kalp ve vicdanındaki olumlu etkileri, sonra da toplumdaki olumlu sonuçları çok belirgin bir şekilde ortaya çıkacaktır. Peygamberimiz bu noktaya işaretle; "Hiçbiriniz oruçlu iken kötü lâf söylemesin; bağırıp çağırmasın, hatta kendisine ağır sözler söyleyen (küfreden) birine dahi, sadece "ËœBen oruçluyum'' demekle yetinsin." (Buhârî, Savm 2; Müslim, Sıyâm 160) buyurmuştur.

Ramazanın mânevî atmosferini daha iyi hissedebilmek için Kur'an okumak, eksikliğini hissettiği bilgileri öğrenmeğe çalışmak yerinde olur. Ayrıca her Ramazanda mutlaka Kur'ân-ı Kerim'in Türkçe anlamı, mukabele okur gibi bir defa okunmalı, imkân varsa tefsirlere mürâcaat edilmeli, genel hatlarıyla Kur'ân-ı Kerim'in içeriği hakkında bilgi sahibi olunmalı, daha derin ve detaylı bilgiye ihtiyaç hissedilen konularda, o alanda yazılmış eserlere veya bizzat ehliyetli ve takvâ sahibi hocalara başvurulmalıdır.

İtikâf: Fıkıh terimi olarak itikâf, bir mescidde ibâdet niyetiyle ve belirli kurallara uyarak inzivâya çekilmek demektir. Hadis kaynakları Hz. Peygamber'in Medine'ye hicretten sonra her yıl Ramazanın son on gününde itikâfa çekildiğini, hanımlarının da genelde Rasûl-i Ekrem'le aynı zamanda, kendi hücrelerinde itikâf yaptığını nakleder (Buhârî, İ'tikâf 3; Müslim, Hayz 6; Tirmizî, Savm 80). Peygmaberimiz'in Ramazanın son on gününde daha fazla ibâdet ettiği bilinmektedir. Âişe vâlidemizin belirttiğine göre Rasûl-i Ekrem Ramazanın son on gününe girildiğinde bütün geceyi ihyâ eder; âilesini uyandırır ve kadınlardan ayrı kalırdı.

Hz. Peygamber'in bu tatbikatından hareketle âlimler, oruçlunun özellikle Ramazanın son on gününde itikâfa girmesini müstehap kabul etmişlerdir. Hatta Hanefîler, Hz. Peygamber'in bunu devamlı yapmış olmasından hareketle itikâfı kifâî nitelikte müekked sünnet saymıştır. İtikâf bir ibâdet nevi olduğundan itikâfa girenin mükellef olması, itikâfa bir mescidde girmesi ve niyet etmesi gerekli görülür. Kadınlar evlerinin bir odasında itikâfa girerler.

İtikâfa girmek, nefsi yasaklardan korumada daha etkili bir yöntem olduğu gibi, Ramazanın son on gününde olması tahmin edilen Kadir gecesine rastlama imkânı ve umudunu da arttırır. İtikâf, insanı dünyevî meşgalelerden uzaklaştırıp daha fazla ibâdete vesile olması yanında, genel anlamda hayatın anlamı üzerinde tefekkür etme imkânı da sağlar. İnsanların zaman zaman böyle derin tefekküre ihtiyacı vardır. İtikâf, bu tefekkürü gerçekleştirmek için bir fırsat olarak kullanılabilir.

Orucun müstehaplarını maddeler halinde özetlersek:

Sahurda, bir yudum su içmek gibi az da olsa bir şey yemek ve sahuru gecenin son vaktine geciktirmek,

İftarı akşam namazını kılmadan önce acele yapmak,

İftar sırasında duâ okumak,

Diğer oruçlu kimselere ihsan ve ikramda bulunmak, en güzeli de yoksul oruçlulara iftar vermek,

Sabah vakti girmeden guslü gerektiren hallerden temizlenmek,

İlimle uğraşmak, Kur'ân-ı Kerim okumak, zikir yapmak, Peygamberimize Salât ve Selâm getirmekle meşgul olmak,

Dili gereksiz ve boş sözlerden korumak,

Özellikle Ramazanın son 10 gününde itikâfa girmek.
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
ORUÇLU İÇİN MÜSTEHAP OLAN ŞEYLER

Oruçlu kimsenin aşağıdaki işleri yapması müstehaptır.

1) Bir yudum su içmek gibi az da olsa bir şey yemek ve sahuru gecenin son vaktine geciktirmek.

Ebu'l - Leys'e göre sahurun vakti gecenin son altıda biridir. Sahur seher vaktinde yenen yemek demektir. Seherde ikinci fecirden biraz önce olan vakti ifade eder. Sahura kalkmanın amacı; oruca güç kazanmak ve seher vaktinin ecir ve faziletinden yararlanmaktır. Hz. Peygamberin sahura kalkmayı tavsiye eden çeşitli hadisleri vardır: Bazıları şunlardır: "Sahura kalkın. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır."

"Her kim oruç tutmak isterse sahurda bir şey yesin" "Sahur yemeği ile gündüz tutacağınız oruca kuvvet kazanın. Gündüzün kaylûle uykusu ile de gece kalkıp teheccüt namazı kılmaya kuvvet kazanın." "Sahur yemeği berekettir, bir yudum su ile de olsa onu bırakmayın. Çünkü Allah ve melekleri sahurda yemek yiyenlere rahmet ve istiğfar ederler"

Sabah vakti girinceye kadar sahuru geciktirmek de müstehaptır. Allah elçisi şöyle buyurmuştur: "Ümmetim iftarı acele yapıp sahuru geciktirdikleri sürece hayır üzerindedir."

2) İftarı akşam namazından önce acele yapmak. Namazda oruç halinin kalbi meşgul etmemesi için iftarda acele etmek müstehaptır. Hava bulutlu olursa, ezan okunsa bile iftarda acele edilmez. Yüksek bir yerde bulunan kimse güneşin batışını görmedikçe iftar edemez. İftarın bir hurma ile veya bir şey ile yahut su ile yapılması müstehaptır. Çünkü Rasûlullah (s.a.s.) orucunu böyle açardı. İftarın acele yapılması şu hadise dayanır: "İnsanlar iftarda acele ettikleri sürece hayır üzerindedirler."

3) İftar sırasında şu duanın okunması sünnettir:

Anlamı: "Allahım! Senin rızan için oruç tuttum, senin verdiğin rızıkla orucumu açtım. Sana güvendim, sana iman ettim. Susuzluk gitti, damarlar ıslandı. İnşâallah ecir ve sevap meydana geldi. Ey fazl u keremi geniş olan Rabbim, beni bağışla. Hamdolsun Allah'a ki, o bana yardım etti de oruç tuttum, rızık verdi de orucumu açtım"

4) Oruçlu kimselere, yoksullara ihsan ve ikramda bulunmak müstehaptır. En mükemmeli oruçlulara yemekle iftar ettirmektir. Çünkü Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Oruçlu bir kimseye iftar ettiren oruçlunun alacağı kadar ecir alır ve oruçlunun sevabından da hiç bir şey eksilmez." Hz. Peygamber, Ramazan'da tasadduklarını arttırırdı. Bir hadiste şöyle haber verilir: "Hz. Peygamber (s.a.s) hayır yapmada insanların en cömerdi idi. Ramazan'da Cebrâil ( a.s. ) ile karşılaştığı zaman ise en cömert davranandı". Ramazanda ihsan ve ikramları arttırmanın amacı oruç tutanların ve ibadetle meşgul olanların ihtiyaçlarını gidermek ve onların kalplerini rahatlatmaktır.

5) Sabah vakti girmeden cünüplük, hayız ve nifastan temizlenmek. Bunun sebebi orucun ilk başlarında temiz bulunmaktır. Diğer yandan oruçlu iken banyo yapmak caizdir. Ancak, banyo yaparken suyun boğaza kaçmamasına dikkat etmek gerekir. Hayız ve nifaslı kadın gece temizlenip oruca niyetlense, cünüp kişi de yıkanmaksızın oruç tutacak olsa orucu sahihtir. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur : "Artık bundan sonra Ramazan gecelerinde onlara yaklaşın ve Allah'ın hakkınızda yazdığını isteyin." Şu hadis de cünüp olarak sabaha çıkanın orucunun geçerli olduğuna delâlet eder. : "Hz. Peygamber, ihtilâm değil, cinsel tekarrübten dolayı cünüp olarak sabahlar, sonra yıkanır ve oruç tutardı." Ebû Hüreyre'den nakledilen ; "Cünüp olarak sabahlayan kimsenin orucu yoktur." hadisi eşiyle ikinci fecirden sonra cinsel temasta bulunan veya bu ilişkisini sabah vakti girdikten sonra da sürdüren kimse anlamında te'vil edilmiştir.

6) Oruçlunun dilini gereksiz ve boş sözlerden koruması müstehaptır. Dedikodu söz taşıma ve yalan söylemek gibi işleri yapması daha şiddetle yasaktır.

Hz. Peygamber ( s.a.s. ) şöyle buyurmuştur : "Yalan konuşmayı, yalan sözlerle amel etmeyi terketmeyen kimsenin, yemesini içmesini terketmesine Allah'ın ihtiyacı yoktur." Başka bir hadiste de şöyle buyurulmuştur : "Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan susuzluk çekme ve açlıktan başka bir kazancı olmaz. Nice gece kalkıp nafile ibadet yapanlar vardır ki, bu kalkmasından ötürü uykusuzluktan başka bir kazancı olmaz."

Bir kimseye Ramazanda sövülürse; "Ben oruçluyum" demesi sünnettir. Çünkü Allah elçisi şöyle buyurmuştur: "Sizden birisi oruçlu olduğu zaman kötü söz söylemesin, bağırıp çağırmasın, bir kimse kendisine sövecek olursa yahut dövüşecek olursa, ona; "Ben oruçluyum" desin." Ramazan dışında oruçlu olan kimse ise bunu içinden söyleyip kendisini teskin etmelidir.

Çünkü nâfile ibadetlerde riyadan korunmak esastır.

7) Oruçlunun ilim ve Kur'ân-ı Kerîm okumakla, zikir ve salavat-ı Şerife getirmekle meşgul olması müstehaptır. Buhârî ve Müslim'de rivayet edilen bir hadiste şöyle buyurulmaktadır: "Hz. Peygamber (s.a.s.) Ramazan'da her gece Cebrail (a.s) ile karşılaşır, onunla Kur'an-ı Kerîm müzakere ve mukabalesinde bulunurdu" Diğer yandan başka bir hadis-i şerifte, gecenin bir saatinin ilimle uğraşarak geçirilmesinin geceyi ihya etmekten daha hayırlı olduğu bildirilmiştir.

8) Özellikle Ramazan'ın son on gününde oruçlunun itikâfa girmesi müstehaptır. Çünkü itikâfa girmek nefsin yasaklardan korunmasını sağlar, ayrıca kadir gecesine rastlama imkân ve umudunu arttırır. Rasûlullah (s.as.), Ramazan'ın son on gününde daha çok ibadet ve taat yapardı. Hz. Âişe (r.anhâ) şöyle demiştir: "Hz. Peygamber, Ramazan'ın son on gününe girince bütün geceyi ihya eder, ailesini uyandırır ve kadınlardan ayrı kalırdı"

Ramazan'da oruç tutmaya engel olacak derecede vücuda zayıflık veren işlerde bulunmamalı, mümkünse öğleye kadar çalışıp, sonra dinlenmelidir. İmkân olunca bazı işleri emsal ücretle başkasına gördürmelidir. Çünkü kesin bir zaruret olmadıkça vücudu çok ağır işlerde yorarak oruç tutamaz hale getirmek caiz olmaz.
 
Üst Alt