Ölümü Çocuklara Nasıl Anlatmalıyız?

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Ölümü Çocuklara Nasıl Anlatmalı?

Batı dünyasından elimize geçen ve ölümle alâkalı olan çeşitli yazılar, İslâmiyetin her yaş grubu için ne kadar isabetli müjde ve telkinlerde bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Batılı bir çocuk eğitimcisinin başından geçen çok enteresan bir olay, bu hakikate misâl olarak gösterilebilir.

Bu eğitimcinin küçük yaştaki kızı, günün birinde, bir türlü yemek yemez olmuştur. Annesi çocuğa önce yemesi için yalvarmış, sonra zorlamışsa da fayda vermeyince acıkması için beklemiştir. Ancak aradan 2 gün geçtiği halde küçük çocuk, ağzına bir lokma dahi koymamıştır. En nihayet annesi çok ısrar edince, çocukcağız ağlamaya başlar ve dilinden şu sözler dökülür:
--Ne olur anneciğim sen de yeme, çünkü seni çok seviyorum.
Annesi, neden yememesi gerektiğini sorduğunda küçük kız sebebini söyler ve anne hayretler içinde kalır. Meğer küçük kız ile babası arsında birkaç gün evvel şöyle bir konuşma cereyan etmiştir.
--Baba, niçin yemek yiyoruz?
--Büyümek için.
--Büyüyünce ne olacak?
--İhtiyarlıyacağız.
--Peki ihtiyarladıktan sonra ne olacağız?
--Ne olacak, herkes gibi biz de öleceğiz...

O günden sonra çocuk yemek yememeğe karar vermiştir. Çünkü o, herkesin yemek yediği için öldüğünü zannedip; öyleyse yemek yemem; yemezsem büyümem, büyümeyince de ihtiyarlamam ve dolayısıyla ölmem diye düşünmektedir. Tabii kendisi ölmek istemediği gibi, çok sevdiği annesinin de ölmesini istemiyor. Bu sebeple O'nun da yememesi için, yalvarıp yakarıyor. Ve eğitimci bu hâdiseyi naklederek okuyucularına "Demek çocuklara anlaşılması zor olan ölüm ve âhiret gibi mevzuları anlatmamalıyız." diyor. Bunu burada noktalayıp bir başkasına göz atalım.

Doktor Di Freundin de, Readers Diegest adlı derginin bir sayısında "Çocuklara ölümden bahsetmeli mi?" Konulu bir yazı yayınlar ve ölüm konusunda şu tavsiyelerde bulunur. "Çocuğunuzun köpeği ölünce, derin bir uykuya daldığını, kardeşi, arkadaşı veya bir yakını ölünce de onların bir seyahate çıktığını söylersiniz." diyor.

Ancak birkaç gün sonra gelen yüzlerce mektupta; çocuğumuzu yatırıp uyutamıyoruz ve birlikte seyahate çıkamıyoruz. Çünkü köpeğinin ve arkadaşlarının başına gelen âkibetin, kendilerine de geleceğinden korkuyorlar, ne yapacağız, şaşkına döndük şeklinde birçok soru soruluyor.
Doktorun cevaben yazdığı yazı ise "Bu meseleyi fazla kurcalamakla hata ettik" şeklinde oluyor.

İşte bu cevaplar hiç şüphesiz çaresizliğin ve aczin, ilâhi esaslardan habersizliğin ifadesinden başka bir şey olmasa gerek. Demek ki, insan nev'inin yarısını teşkil eden çocuklar ancak ölüm sonrası bir hayat inancıyla insanca yaşayabilirler. Ve yalnız Cennet fikriyle onlara dehşetli ve ağlatıcı görünen ölümlere ve vefâtlara karşı dayanabilirler. Ve her vakit etrafında kendi gibi çocukların ve büyüklerin ölümlerinin onların endişeli nazarlarına çarpmasına, ancak ebedi hayatın müjdesiyle tahammül edebilirler. hem bunu tahmin etmek zor değildir. Çünkü çocuklar daha küçük yaşlardan başlayarak çeşitli ölüm-kalım tecrübeleriyle belirli bir ölçüde ölümle ilk karşılaşmaya doğru ilâhi bir programlama çerçevesinde hazırlanmaktadır.

Aydınlık ve karanlığın birbirini takibi, uyuma ve uyanık kalma dönemleri, çeşitli çocukluk oyunları ölüm ve hayat zıtlıkları şuurunu geliştirmekte, çocuk yavaş yavaş bazı şeylerin daimi ve düzenli bir şekilde gelip gittiğini, ister istemez öğrenmektedir. Bize düşen ise, en iyi ve realist telkini, ruha uygun olarak enjekte edebilmektir. Yeri gelmişken bu konuda da bazı tecrübe ve tespitlerin ışığında çocuktaki ölüm şuurunun kendini hangi yaşta gösterdiğne göz atalım. "Henüz 5 yaşına gelmemiş küçüklerin, ölümün varlığından bütünüyle habersiz ve herşeyin canlı olduğu, Macaristan, Çin İsveç, A.B.D. doğumlu çocuklarda yapılan testlerde hepsinin aynı kavrayış şeklini paylaştığı görülmüştür.

Çocuklara gerçeklerin bizim inancımız doğrultusunda öğretilmesi, onların yavaş yavaş ölüm fikrini kabul etmelerine ve bu tutumlarının düşünce ve konuşmalarına yansımasına sebep olur.

Pedagog ve psikologlar tarafından yapılan araştırmalar, çocuğun ruhî dünyasının en çok sarsıldığı yaşların 7 ve 9 yaşları olduğunu ortaya koymuştur. Çünkü çocuğun ölümü ihtiva eden, ölü taklidi yapması gerektiren oyunlara merak sarması bu döneme rastlar. Ölü taklidinin yer aldığı oyunların oynanması, çocuğun ölüm düşüncesini hayatın içine yerleştirmesi açısından tesirli bir rol oynar. Bu dönemdeki çocukların çoğu ölümü, bütün hayatî faaliyetlerin süresiz olarak kesilmesi şeklinde benimserler. Ünlü bir pedegog olan Carlos Costanetana'ya göre; çocuk ancak kendini doğrulayacak tasvirlere dayalı his ve müşahede tahlillerini yapabilecek duruma eriştiği bu yaştan itibaren, dünyayı ve hayatı tanımayı öğrenmiş ve dolayısıyla içinde yaşadığı cemiyetin bir üyesi olmağa hak kazanmış demektir.

Hiç şüphesiz insanlar içinde yapılan bu araştırmalarda mantık ölçülerine sığmayan tecrübe ve buluşlara da rastlamak mümkündür. Ancak yine de bunların hepsi bir araya geldiğinde şaşırtıcı bir şekilde birbiriyle uyum gösteren bir tablo meydana getirmektedir.

Başta zikrettiğimiz iki misalde olduğu gibi; susmak veya meseleyi örtbas etmeye çalışmak kime ne kazandırır? Aslında bizce hiç ehemmiyeti olmayan şeylerin dahi en ince noktalarını soran veya araştıran çocuk nasıl olur da kendisini ve bütün yakınlarını alâkadar eden ölüm ve âhiret gibi mevzuları sormaz, araştırmaz?.

Eğer siz ona "Ölüm yokluk değil!.. Hiçlik değil!... Sönmek değil!... " hakikatını ve kabir kapısının nur âlemine açılan bir kapı olduğunu anlatamazsanız çocuğun, küçücük kalbi paramparça olacaktır. Oynamakta **** bir oyuncağı dahi elinden almaya çalıştığınızda ağlayan çocuk, eğer ahireti bilmezse, hergün beraber oynadıkları kardeşinin veya sevdiği bir yakınının birdenbire kaybolmasına nasıl tahammül edecektir?

Halbuki ruhu, "âhirete îman" nuruyla aydınlanan bir çocuğun çehresindeki teessür sisi dağılacak "Gerçi çok sevdiğim oyun arkadaşım veya kardeşim öldü, ama Cennetin bir kuşu oldu; orada bizden daha iyi yaşar. Hem nasıl olsa biz de O'nun yanına gideceğiz. Ölüm yok olmak değil ki üzüleyim. ölüm sadece bir vatan değişikliğinden ibarettir." düşüncesi şuur ve hislerine akseder aksetmez, gözyaşları dinecek ve o küçücük kalbi huzur bulacaktır.

Yazımızı Prof. dr. Atalay yörükoğluínun ölüm ve çocuk konusundaki bir tavsiyesiyle bitirelim: ìÇocuklar ölümle çok erken yaşlarda ilgilenmeye başlarlar. Öldükten sonra iyilerin cennete gideceğini öğrenmek onlar için çoğu zaman yatıştırıcı olur... Sevdiği dedesi ölen bir küçük çocuk, bu gerçeği çok güzel dile getirmişti: dedem beni bırakıp cennete gitti, orada başka çocuklarla oynuyor!..

Yörükoğlu çocuğun bu durumuyla ilgili olarak anne ve babalara son tavsiyesi; onların sevdiği kişilerle bir öte dünyada buluşmak ümidini kırmayın şeklindedir.

Son olarak şunu da ifade edelim ki; ölüm meslesini çocuklara doğru biçimde anlatmanın yolu asıl biz büyüklerin onu doğru şekilde anlamamızdan geçer.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Allah RAZI olsun bu cocuklar konusunda actiginiz her konu cook guzel ve onemli ama beni guldururuyor..
cunku herkes olmus bir YAZAR..yasar-lar..yok..
bizim ogude degil orneklere ihtiyacimiz var.. yasiyan canli orneklere..
cocuklarimiza ölümu nasil anlatabiliriz? biz yasamayi tam manasi ile ilk once kendimiz kavramis anlamis
ve cocuklarimiza anlatamamis iken.. ölümu nasil anlatabilelim..
Hayat ve ölüm..gece ile gunduz gibi birini anlamadan digerini ne anlar nede anlatabilirsiniz..
burada ölüme giden cocuklarim hazirlandigi ozel bir senaderyum var..ve buranin gorevlileri genelikle kiliseden gonullu insanlardir..
arada bir oraya ugrar..o cocuklar ile vakit geciriririm..
ve o gorevlilerin anlattiklari hep masal..hep hikaye hep yalan.. o yuzden cocuklar huzursuz korkuyorlar ölümden..
irfani kardesimizin oglu tayfun HAKKA kavustugunda.. agbisi 9 yasinda olan Salih.. annesinin cook agladigini uzuldugunu gordugunde..
__Anne kardesimi cagirsak ve O gelebilse Onu geri gelmesini istermi idin?diye sormus..
Annesi de "
Hayir oglum..Onu cook ozluyorum.. ama O buradan cook daha guzel bir yere Rabbine gitti..Cennetin bir cocugu oldu; orada bizden daha iyi yaşar. Hem nasıl olsa biz de O'nun yanına
gideceğiz....
Ölüm yok olmak değil ki üzüleyim. ölüm sadece bir mekan değişikliğinden ibarettir."
diyerek hem ogluna ölümu anlatmis hem kendisini tesseli etmistir..
Rabbimin takdiri.. kimi erken kimi gec esas yurdu olan ahirette bir goc bir hicrettir..ölüm..
cocuklarimiza yalan soylemiyelim Hak ve Hakikati anlatalim derim..
ya zihinsel engelli bir cocuga ölüm nasil anlattildigini duysaniz gozyaslarinizi tutamazdiniz...
cunku Onlrar sizi ölüme hazirliyan Allah-in sectigi ozel kullar-dir..
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Selamun Aleykum..
Bugun Hava burada cook guzel!! Ufakliklari alip evimize yakin ciftlige gidip Yumurta.. elma vs alalim dedik..
Ben Alisverisimi yapar iken.. ciftligin yan tarafinda kocaman bir Hiristiyan mezarligi var oldugunu fark etttim..
basladim icimden Kafirun suresini okumaya.. Rah. annemin yaptigi gibi..
bir baktim benim ufakliklar mezarlikta.. mis gibi hava gunesin altinda mezarlikta oynasiyorlar..
bir tastan bir tasa atliyor kovalamaca oynuyorlar..
hemen yanlarina gittim..
_Aman evladim ne yapiyorsunuz burasi Oyun bahcesi Oyun yeri mi?diye biraz suratimi astim..
6 yasindakicook bilmis KIZIM demez mi ehh Anne Sen hep diyon ya..
Dunya oyun ve eglenceden ibaret biz oynuyoz !! iste..
Ahh be KIZIM oyle demedim..
Dunya demedim Dunya hayatti demistim..
Yahhu ben de neler konusuyorum..
3 yasindaki mavisim sormaz mi..
Mom.. Anne bu taslarin altinda ne var?yoksa hazine mi saklamislar...
ne diyecegimi bilemedim.. 3 yasinda bir cocuga hayatti anlamadan olumu nasil anlatabilirdim ki?
Sustum tebbesum ettim sadece Akilli oglum demez mi.. Yayyy You Are Funny..
komiksin iste sen de bilmiyon..
5 yasindaki demez mi ehh anne bilmiyosa Allah herseyi biliyo ki...

ve Anladim ki.. cook kucuk cocuklara..
ölüm anlatilmamali...
ve Sustum.. zamani gelince anlatmaya erteliyerek Sustum...


 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Çocuklar ve ölüm! Biliyoruz hayat çok karışık, çocuklarımızın hayalleri çok zengin. Birçok ilgi çekici soruları oluyor çocukların hem de duygu dolu
halleri ve hayalleri ile yaklaşıyorlar konulara.

Çocuklar ölüm üzerine düşünüyor ve konuşmak istiyorlar, yetişkinlere ölümle ilgili kendi kavrayışlarına göre sorular soruyorlar.
Çocuklar ölüm hakkında bir çok soru soruyor, daha doğrusu kafalarına takılan şeylerin aydınlanmasını istiyorlar ama çocuğun ebeveyninin veya bu tür sorulara muhatap olan yetişkinlerin çoğu bu konuda çocuklarla konuşmak istemiyorlar.

Daha doğrusu hayatın bir gün sona ereceği bilgisini çocuklara aktarma konusunda kendi içlerinde bir zorluk yaşıyorlar.
Henüz çok küçük olan bu insanı, henüz ona çok uzak olduğunu düşündükleri ölümden bahsederek, üzmek istemediklerini söylüyorlar.

Çocukları korumak, kollamak gerektiği gibi gerekçeler de ileri sürdükleri oluyor. Oysa çocuğun ölüm gerçeğiyle ilgili sorularını cevaplamak, gerekli ve her canlı için hayatın bir gün sona ereceğini ve ölen kişinin geri dönmeyeceğini çocuğa uygun dille anlatmak gerekir.

Ölüm gerçeği, çocuğun onunla ilgili sorgulamaya başladığı ve konuşmak istediği zamanlardan itibaren saklanmamalı;
gerçek, yaşına uygun bir açıklamayla çocukla paylaşılmalıdır.
Aksi yapılıp bir kayıp ve ölüm karşısında çocuk, cevapsız sorularla ve belirsizliklerle karşı karşıya bırakıldığında gireceği ruh hali, çok daha olumsuz olacaktır.

Yetişkinlerin, ebeveynin, çocuklara karşı görevlerinden birisi de onlarla ölüm hakkında konuşmak, ölüm gerçeğini doğru düzgün öğrenmelerini sağlamak.
Ama çocuklarla ölüm hakkında konuşmanın, onlara ölümü anlatmanın da genel geçer bir formülü yok.
Her yaştaki çocuğun, hatta her çocuğun farklı bir ölüm tasavvuruna sahip olduğu bilinmelidir.
Bunlar da yetmez, çocuğun ölüm konusundaki geçmiş yaşam deneyimlerinin de mutlaka göz önünde bulundurulması lazımdır. Canlılar için kaçınılmaz son olan ölüm, her yerdedir ve her zaman karşımıza çıkabilir.
Bu nedenle mutlaka günün birinde her çocuğun karşına da ölüm gerçeği dikiliverecek, “Aslında dort yaşından sonra hemen her çocuk, belli ölçülerde ölümün farkındadır.
Çevrelerinde çeşitli canlıların, hayvanların, bitkilerin cansız, hareketsiz kaldıklarını, öldüklerini görmekte, televizyonlardaki programlarda izlemekte, özellikle erkek çocuklar ölümü, öldürmeyi konu alan oyunlar oynamaktadır.

Ölüm konusunda konuşmak, çok zor olduğu kadar çok ciddi bir meseledir. Bu zorluk ve ciddiyet muhatabımız çocuklar olduğunda daha da artar.
Her ciddi konu, küçücük bir çocuk olsa bile muhatabın da ciddiyete alınmasını, onun söylediklerine kulak verilmesini gerektirir.

Çocuklar, küçüktür ama insandır, insan yavrusudur, yetişkin bir insanın tüm becerileri potansiyel halde olsa bile çocuklarda şu veya bu ölçüde bulunur.

Ölüm hakkında bir çocukla konuşan bir ebeveyn ya da yetişkin, açık, sade ve basit bir dille konuşmalı, söylediklerinin anlaşıldığından emin olmadan bir başka cümleye geçmemelidir.

Bir çocuğun ölüm hakkındaki sorusuna verilen basit ve anlaşılır bir cevap, onu bir başka soru aklına gelene kadar idare edebilir ama buna rağmen öğrendiği bilgiyi iyice sindirebilmek için bazı çocuklar, tekrar tekrar aynı soruyu sorabilirler.

Hem sabırlı hem de soruların giderek bizim de içinden çıkamayacağımız kadar çapraşık hal alacağına hazır olunmalıdır.

Ölüm hakkında çocuklarla konuşurken dikkat edilmesi gereken ilkeleri, şimdi bir de belli bir sırayla söyleyelim:
1) Durduk yerde, uygunsuz bir zamanda değil, çocuğun hazır ve duyarlı olduğu bir sırada, ölüm konusunda konuşmaya başlanmalıdır.
2) Çocuğun ölüm konusunda konuşma isteği, iletişim girişimleri asla engellenmemelidir.
3) Çocuğa ölüm hakkında açıklamalar, tamamen dürüstçe yapılmalı; aldatma, kandırma, kafasını çelme gibi manevralara başvurulmamalıdır.
4) Karşımızdaki yetişkin bir insan düşüncelerini, duygularını açıkladığı sırada onu nasıl dinliyorsak çocuğun ölüm hakkındaki düşünce ve duygularını da aynı ciddiyetle dinlemeli, duygularını kabul etmeli, anlamaya çalıştığımızı belli etmeliyiz.
5) Çocukların çok küçük olduklarını ileri sürerek ölüm hakkındaki sorularını ertelememeliyiz.
6) Söylediklerimiz kısa, basit, anlaşılır netlikle olmalı; çocukların kafalarını verdiğimiz karmaşık cevaplarla daha da karıştırmamalı, kaş yapayım derken göz çıkarmamalıyız.

Elbette bu ilkeleri göz önünde bulunduranlar, ölüm hakkında konuştukları çocukların yaşlarını, gelişim durumlarını, kişilik özelliklerini de hesaba katacaklardır.
Eğer ölüm hakkında konuşmaya çocuğun tanıdığı, sevdiği bir insanın ölümü vesile olmuşsa, çocuğun ölen kişiyle ilişkisinin niteliği, yaşadığı duygular konuşmada mutlaka ele alınmalıdır.

Bazen çocuklar alışılmadık ani sorular da sorabilirler. Doğrudan doğruya "Anne, sen ne zaman öleceksin?" "öluler mezarda mi yasiyor?" Ben topragin altinda yasamak istemiyorum "şeklinde soru sorabilirler..
Burada ille soruya ikna edici bir cevap vermek değil, asıl olarak çocuğun endişesinin önce anlaşılması sonra da giderilmesi çok önemlidir.
ölüm kavramının henüz tam olarak zihnine yerleşmemesi nedeniyle çocuğun dünyasında ayrılıkla karıştırılabilir; ölüm ayrılıkla bir ve aynı şey sanılabilir.
Hiçbir çocuk kısa süreli bile olsa ebeveyninden ayrı kalmak istemez, terk edilmişlik duygusuna kapılabilir ve çoğu kere ölüm hakkındaki soruları ayrılık kaygısının dillendirilmesinden ibarettir.

Uzun süre hastalık çekmiş olan bir yakınının sonunda ölmüş olduğunu öğrenen bir çocuk, nasılsa her hasta olan kişinin öleceğini sanabilir ve kendisi, ebeveyni veya bir yakını hastalandığında onun bir süre sonra öleceğini düşünebilir.

Yine hatalı öğrenmelerin ve bilgisizliğin sonucu olarak yalnızca yaşlı insanların öleceğini sanan bir çocuk, genç bir insanın veya bir çocuğun ölümünü duyduğunda çok şaşırabilir, iç dünyası allak bullak olabilir ve bildiklerine, kendisine öğretilenlere inancını yitirebilir.

çocukların soruları arasında “Öldükten sonra ne olacağı?” şeklinde, ölüm-ötesi hakkında doğrudan doğruya din psikolojisi ve din eğitimini ilgilendiren sorular da vardır.
ölümün bir son, yokluk, sönüş olmadığı şeklindeki bakışın, iyi insanların cennete gidecekleri ve mutlu olacakları anlayışının çocukların ölüm endişesinin yatıştırılmasında çok etkili olduğu ispatlanmistir..
çocukları, Ölüm ile KORKUTMAYIN sadece gercegi söyleyin..
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Özellikle küçük çocuklarla konuşurken ölümü uykuya benzetmemek çok önemlidir.
Çünkü çocuk uyursa kendisinin de öleceğinden endişelenmeye başlar.
Dolaylı yoldan ölümü anlatmaya çalışmak çocuğun kafasını daha çok karıştırabilir ve ebeveyne olan güvenini zedeleyebilir.
Örneğin ölümü uzun bir yolculuğa benzetmek yada hastaydı, yaşlıydı gibi açıklamalarda da bulunmak çocuğun yolculuklardan, hastalıktan ve doktor randevularından korkmasına yol açabilir.
“Çok iyi olduğu için Allah yanına aldı” gibi bir açıklama karşısında, çocuk ölmemek için kötü olmayı tercih edebilir.

Ölümü, bedensel aktivitelerin son bulması şeklinde anlatmak iyi bir açıklama sayılabilir.
Ölümü normal yaşamın bir parçası gibi göstermek önemlidir ve eğer çocuk yaşayan ebeveynin de ölüp ölmeyeceğini sorarsa, bunun çok uzun zaman sonra olacağı, uzun yıllar çocuğun yanında olunacağı söylenebilir.

Sonuç olarak;
Açık ve dürüst olun..
1-Yaşa uygun açıklamalar yapın
2-Soyut açıklamalardan uzak durun
3-Ölüm bir seyahat yada uyku olarak açıklamayın
4-Çocuğun cenaze törenine katılmasına izin verin
5- Kendi duygularınızı saklamayın.
 
Üst Alt