- Katılım
- 1 Nisan 2011
- Mesajlar
- 709
- Tepkime puanı
- 0
Tefekkür panayırının sakinleri
Çok farklılıklar oluşturuyorlardı
Bu farklılıklar tabidi
Hiç sarfı nazar
Etmeyeceğimiz zenginlikti
Argümanlar, söylemler
Örfler, net değildi
Sanki bir karmaşaydı
En’ler, ben’ler, latifeler
Taltifler, hüccetler, akıl danelerdi
Oysaki panayır bir çeşitlilikti
Tabilikti, hoş görüydü, sevgiydi
Panayırın müdavimleri akran değillerdi
Farklı yaşlardaydı
Ortak payda durumunda ki lisan
Azami dikkatten uzak kalmıştı
Nasıl anlaşılırdı… Anlaşılmalıydı
Zorlanmak kaçınılmazdı
Kitaplar mahzundu
Hakkıyla okunmuyorlardı
Yalnızdı
Kültürün bir hazine olduğu
Sadece birilerince söyleniyordu
Oysaki hiç aranmıyordu
Aslında banknotu
Metali her bir değeri ancak
Onun sayesinde bulabilirdik
Bu günlerde kültür
Sadece yarışma aracı
Gösteri merkezi oluyordu
Onsuz bir sevda
Onsuz bir aşk ne kadar
Manalı olurdu kim bilir belki
Kişinin kendini
Kimliğini, mazisini
Atisini bilmesi bir zarurettir
İşte anlayamadığım
Zaruret kelimesinin
Gereğince anlaşılmamasıydı
Aynı azimet ve ruhsat gibi
Madde ve mana gibi
Âlim ve cahil gibi
Adabı muaşeretin
Satın alınamaz olduğu
Kim bilir ne kadar biliniyordu
Edep artık aranır
Bir haslet olmaktan çıkmıştı
Arsızlık bir sosyallikti
Öyle anlaşılıyordu
Yapılar, mevhumlar
Kabul ve retler enteresandı
Parklar, mezarlar
Banklar artık düşüncenin değil
Zevklerin barınağı olmuştu
Akıl, nesil, din
Can ve mal emniyeti
Canın kuvvetine göreydi
Hak nerdeydi
Tüketim hat safhadaydı
Zevk doruktaydı
Aşk mı
Sadece bedendeydi
Tabiî ki onunla başlar
Manalaşır
Ahenkleşir
Meşkte netleşir
Anlaşılır olmak
Hasret kalmak
Manaya dalmak
Bir gün belki
İşte sizin farkınız
Hissiyatınızla buradaydı
Siz yazılarınızda
Uykusuz geceleri işlerken
Adeta manalaşıyordunuz
Tefekkür zenginliğiniz
Seçiciliğinizi önceliyordu
Siz tefekkür panayırın bir buketisiniz
Yüreğinizde neşet eden
Her hasret, sürura ve mesruriyete
Her daim sizinle kapı aralasın
Siz bir dareyn sevdalısınız
Mustafa CİLASUN
Çok farklılıklar oluşturuyorlardı
Bu farklılıklar tabidi
Hiç sarfı nazar
Etmeyeceğimiz zenginlikti
Argümanlar, söylemler
Örfler, net değildi
Sanki bir karmaşaydı
En’ler, ben’ler, latifeler
Taltifler, hüccetler, akıl danelerdi
Oysaki panayır bir çeşitlilikti
Tabilikti, hoş görüydü, sevgiydi
Panayırın müdavimleri akran değillerdi
Farklı yaşlardaydı
Ortak payda durumunda ki lisan
Azami dikkatten uzak kalmıştı
Nasıl anlaşılırdı… Anlaşılmalıydı
Zorlanmak kaçınılmazdı
Kitaplar mahzundu
Hakkıyla okunmuyorlardı
Yalnızdı
Kültürün bir hazine olduğu
Sadece birilerince söyleniyordu
Oysaki hiç aranmıyordu
Aslında banknotu
Metali her bir değeri ancak
Onun sayesinde bulabilirdik
Bu günlerde kültür
Sadece yarışma aracı
Gösteri merkezi oluyordu
Onsuz bir sevda
Onsuz bir aşk ne kadar
Manalı olurdu kim bilir belki
Kişinin kendini
Kimliğini, mazisini
Atisini bilmesi bir zarurettir
İşte anlayamadığım
Zaruret kelimesinin
Gereğince anlaşılmamasıydı
Aynı azimet ve ruhsat gibi
Madde ve mana gibi
Âlim ve cahil gibi
Adabı muaşeretin
Satın alınamaz olduğu
Kim bilir ne kadar biliniyordu
Edep artık aranır
Bir haslet olmaktan çıkmıştı
Arsızlık bir sosyallikti
Öyle anlaşılıyordu
Yapılar, mevhumlar
Kabul ve retler enteresandı
Parklar, mezarlar
Banklar artık düşüncenin değil
Zevklerin barınağı olmuştu
Akıl, nesil, din
Can ve mal emniyeti
Canın kuvvetine göreydi
Hak nerdeydi
Tüketim hat safhadaydı
Zevk doruktaydı
Aşk mı
Sadece bedendeydi
Tabiî ki onunla başlar
Manalaşır
Ahenkleşir
Meşkte netleşir
Anlaşılır olmak
Hasret kalmak
Manaya dalmak
Bir gün belki
İşte sizin farkınız
Hissiyatınızla buradaydı
Siz yazılarınızda
Uykusuz geceleri işlerken
Adeta manalaşıyordunuz
Tefekkür zenginliğiniz
Seçiciliğinizi önceliyordu
Siz tefekkür panayırın bir buketisiniz
Yüreğinizde neşet eden
Her hasret, sürura ve mesruriyete
Her daim sizinle kapı aralasın
Siz bir dareyn sevdalısınız
Mustafa CİLASUN