- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 9,107
- Tepkime puanı
- 81

Nuh dokuzyüz yıl davet etti
A oğul, a kul, mihrabın önündeki mum gibi yücelere ağmak ümidiyle kalk ayağa.
Başı kesilmiş mum gibi bütün gece ağla, arayış yolunda gözyaşları dök, yan yakıl.
Nuh dokuz yüz yıl davet etti. Çağrısı, ancak toplumun inkârını arttırdı.
Ama o, söyleme dizginini hiç kastı mı? Susma mağarasına çekilmeye kalkıştı mı hiç?
Köpeklerin havlamasından kervan, yolundan kalır mı hiç dedi;
Ay ışığının bulunduğu gece, dolun ay, köpeklerin havlaması yüzünden yürüyüşünü aksatır mı hiç?
Ay ışığını saçar, köpek de havlar durur; herkes, yaradılışına göre bir işe koyulur.
Sirke, sirkeliğini arttırdıkça şekerin de şekerliğinin artması gerek.
Kahır sirkedir. Lütuf da bala benzer; sirkencübînin temeli, bu ikisidir.
Nuh'un toplumu, onun davetine sirke döküp duruyordu. Ama lütuf denizi de Nuh'a şekerler dökmedeydi.
Cömertlik denizinden, devamlı şeker geliyordu, yardım ediliyordu ona; o yüzden de şekeri, dünya halkının sirkesinden fazlaydı.
Tek kişi ama bin kişi gibi. Kimdir o? O eren; hattâ o Yüce Allah'ın kulu, yüz asrın, tek eri.