- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 9,107
- Tepkime puanı
- 81
Nimete şükür, nimetten hoştur
Kış geldi mi köpek bir yana büzülür; kışın soğuğu, onu öyle ezer, büzer ki,
Sığınabilecek bir taş ev kurmam gerek der;
Yaz gelsin de der, dişimle, tırnağımla çalışayım, kış için bir taş ev kurayım.
Fakat yaz geldi mi gelişir, kemikleri canlanır, derisi tavlanır.
Kendisini iri yarı gördü mü, a ulu der, hangi eve sığabilirsin ki sen?
İrileşir, ayağını bir gölgeye çeker; tembelliğe dalar, karnı tok, sırtı pek, yatar, uyur.
Gönlü, amca bir ev kur der, fakat o, iyi ama der, söyle bakalım, ben eve nasıl sığarım?
Senin hırs kemiklerin de derde düştüğün zaman incelir, bitişir; büzülür kalırsın.
Tövbeden bir ev kurayım da kışın orda barınayım dersin.
Fakat derdin geçti de hırsın arttı mı köpek gibi, senden de ev kurma sevdası geçer gider.
Nimete şükretmek, nimetten de hoştur; şükre düşen, nerden nimete yönelecek?
Şükretmek, nimetin canıdır, nimetse deridir, kabuktur; çünkü seni, dostun kapısına dek şükür götürür.
Nimet gaflet verir, şükürse uyanıklık; sen padişahın şükür tuzağıyla nimet avlamaya bak.
Şükür nimeti; gözünü doyurur, seni bey yapar da yüzlerce nimeti, yoksullara saçar dökersin.