- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 9,107
- Tepkime puanı
- 81
NÂZİÂT SÛRESİ:
Kur'ân-ı kerîmin yetmiş dokuzuncu sûresi.
Nâziât sûresi, Mekke'de nâzil oldu (indi). Kırk altı âyet-i kerîmedir.
Sûrenin ilk kelimesi olan ve söküp koparan ve çekip alan mânâsına gelen Nâziât kelimesi sûreye isim olmuştur.
Sûrede; kıyâmetin şiddeti ve onu inkâr edenlerin dirilişi, yeri göğü yaratan Allahü teâlânın insanları yeniden diriltmeye kâdir olduğu bildirilmektedir. (İbn-i Abbâs, Râzî, Ebû Hayyân, Begavî)
Allah ü teâlâ Nâziât sûresinde meâlen buyuruyor ki:
Kim ki Rabbinin azametinden (büyüklüğünden) korkarak kendisini günâhlardan men ederse, işte Cennet, onun varacağı yerin tâ kendisidir. (Âyet: 40,41)
NÂZİL OLMAK:
Yukardan aşağıya inmek; mukaddes kitabların vahiy yoluyla peygamberlere gönderilmesi.
Kur'ân-ı kerîm Kadir gecesinde nâzil olmaya başladı ve tamâmının inmesi yirmi üç sene sürdü.
Tevrat, İncîl ve bütün kitablar ve suhuflar (sahîfeler) ise, hepsi birden bir defâda nâzil olmuştu.
Kur'ân-ı kerîm dışında hepsi insan sözüne benziyordu. Ve lafızları mûcize değildi.
Onun için çabuk bozuldular, değiştirildiler. (Süyûtî, Zerkeşî)
Kur'ân-ı kerîmin yetmiş dokuzuncu sûresi.
Nâziât sûresi, Mekke'de nâzil oldu (indi). Kırk altı âyet-i kerîmedir.
Sûrenin ilk kelimesi olan ve söküp koparan ve çekip alan mânâsına gelen Nâziât kelimesi sûreye isim olmuştur.
Sûrede; kıyâmetin şiddeti ve onu inkâr edenlerin dirilişi, yeri göğü yaratan Allahü teâlânın insanları yeniden diriltmeye kâdir olduğu bildirilmektedir. (İbn-i Abbâs, Râzî, Ebû Hayyân, Begavî)
Allah ü teâlâ Nâziât sûresinde meâlen buyuruyor ki:
Kim ki Rabbinin azametinden (büyüklüğünden) korkarak kendisini günâhlardan men ederse, işte Cennet, onun varacağı yerin tâ kendisidir. (Âyet: 40,41)
NÂZİL OLMAK:
Yukardan aşağıya inmek; mukaddes kitabların vahiy yoluyla peygamberlere gönderilmesi.
Kur'ân-ı kerîm Kadir gecesinde nâzil olmaya başladı ve tamâmının inmesi yirmi üç sene sürdü.
Tevrat, İncîl ve bütün kitablar ve suhuflar (sahîfeler) ise, hepsi birden bir defâda nâzil olmuştu.
Kur'ân-ı kerîm dışında hepsi insan sözüne benziyordu. Ve lafızları mûcize değildi.
Onun için çabuk bozuldular, değiştirildiler. (Süyûtî, Zerkeşî)