Yüce Allah'ın bana ibadet etsinler diye yarattım dediği insanın ibadet görevlerinin ilki ve en zoru namazdır. Bedenen yapılan ibadetler içinde yer alan namaz, Allah’a kulluğun, teslimiyetin ve nimetlere şükrün en yüksek ifade biçimi, aktif ve düzenli bir hayatın göstergesidir. Namaz kulluğun özü ve esasıdır. Namazsız kulluk mümkün değildir. Çünkü namaz; Allah'ı anma, O'nu yüceltme, kıraat, tekbir, dua, tesbih, tahmid ve saygı başta olmak üzere pekçok ibadeti bünyesinde toplar, kulun teslimiyetini, imanını ve aczini kabulünü gösterir. Namaz ilk emredilen ve ahirette de ilk sorgusu yapılacak olan ibadettir. Namaz maddi ve manevi arınmadır.
Namaz Farsça bir kelime olup, Arapça'daki salât kelimesinin karşılığıdır. Sözlükte, dua, istiğfar, övgü anlamlarına gelen salât, dinî bir kavram olarak, İslâm'ın beş temel esasından biri olup, belli eylemler ve rükünleri bulunan özel bir ibadettir. Namaz, içerisinde zikir, tesbih, dua, kıyam, rüku, secde gibi alt ibadetleri toplayan önemli bir ibadettir. Namaz amellerin Allah'a en sevimli olanı, müminin miracıdır. Namaz, insana devamlı olarak Allah'ı hatırlatır, kalplere sorumluluk duygusunun yerleşmesini sağlar, kötülük ve günahla, kişi arasında bir perdedir. Namaz insanın maddî ve manevî temizliğinin vasıtasıdır. Hanefîlere göre namazlar; farz, vacip ve nâfile olmak üzere üçe; farz namazlar ise, farz-ı ayın ve farz-ı kifâye olmak üzere ikiye ayrılır. Farz-ı ayın olan namazlar, her gün beş vakit kılınan namazlar ile Cuma namazı olup, buluğ çağına erişmiş, akıllı her Müslümana farzdır. Terk edilmesi, kılınmaması büyük günahtır. Günlük farz namazlar, sabah namazı 2 rekat, öğle namazı 4 rekat, ikindi namazı 4 rekat, akşam namazı 3 rekat ve yatsı namazı 4 rekat olmak üzere toplam 17 rekattır. Cuma günleri öğle vaktinde kılınan Cuma namazı, cemaatla kılınmakta olup 2 rekattır. Farz-ı kifaye olan namaz ise, Müslüman öldüğünde kılınması gereken cenaze namazıdır. Müslümanlardan bir kısmı kıldığında diğerlerinden bu farz düşer. Kılınmadığında, o bölgedeki bütün Müslümanlar günahkar olur. Vacip namazlar, vacip oluşu kulun fiiline bağlı olmayan (li aynihî vacip) ve vacip oluşu kulun fiiline bağlı olan (li gayrihî vacip) olmak üzere ikiye ayrılır. Li aynihî vacip, vitir namazı ve bayram namazlarıdır. Li gayrihi vacip ise, adak namazı, bozulan nâfile namazının kazası ve sehiv secdesidir. Bunlar aslında vacip olmamakla birlikte, ya kişinin adamasıyla ve nafile olarak başladığı bir namazı bozmasıyla veya namazda yapmış olduğu bir hata sebebiyle vacip olmuştur. Farz ve vacip namazların dışında kalan namazlar ise nâfiledir. Namazlardan önce ve sonra kılınan sünnetler; tahiyyatü'l-mescit, kuşluk, teheccüt gibi müstehablar ve kişinin kendisinin kılmış olduğu fazladan namazlar nâfile kapsamında yer alır. Namazın kişiye farz olmasının şartları, Müslüman olmak, buluğ çağına ulaşmak ve akıllı olmak üzere üç tanedir. Buna namazın vücup şartları denir. Namazın sahih ve eksiksiz bir şekilde kılınabilmesi için, bir takım farzları, vacipleri, sünnetleri ve âdâbı bulunmaktadır. Farzları yerine getirmemek namazın bozulmasına sebep olur. Vaciplerin terki ise, eğer unutma veya hata ile yapılırsa sehiv secdesi yapılması gerekir; bilerek terk edilmesi hâlinde namazın yeniden kılınması vacip olur. Sünnetlerinin ve âdâbının terk edilmesi ise, namazı bozmadığı gibi, sehiv secdesi veya kazası da gerekmez. Ancak bunların fazilet ve sevabını kaçırmış olur. (DİB)
İslamın beş şartından biri olan namazın şartları ise içte altı ve dışta altı olmak üzere oniki tanedir.
A. Namazın dışındaki farzlar;
1. Hadesten taharet (Abdestli olmak) 2. Necasetten taharet (Kişinin bedeninin, elbisesinin ve namaz kıldığı yerin temiz olması) 3. Setr-i avret (Erkeklerin göbek ile diz kapağı arası, kadınların yüz, el ve ayakları dışında kalan yerlerinin örtülmesi) 4.İstikbal-i kıble (Kıbleye dönmek, Kabeye doğru durmak) 5. Vakit (Namazın vakti içinde kılınması) 6. Niyet (Allah için namaz kılmayı dilemek ve hangi namazı/rekatı kılacağını bilmek)
B. Namazın içindeki farzlar;
1. İftitah tekbiri (Namazı açmak için alınan tekbirdir."Allahü ekber" Manası "Allah en büyüktür" demektir.) 2. Kıyam (Ayakta durmak. Hasta ve yaralılar oturarak veya yan yatarak kılabilir.) 3. Kıraat (Namazda bir miktar Kur'an okumaktır.) 4. Rüku (Bel ve baş düz iken eller ile diz kapaklarından sıkıca kavranır. Kadınlar dizlerini tam kavramaz, tesettürlerini temin için bacaklarnı biraz kırarlar.) 5. Secde (Yedi azayı yani yüzü (burnu dahil), iki eli, iki dizi ve iki ayak burnunu yere koymaktır, her rekatta iki kere yapılır.) 6. Ka'de-i Ahire (Son oturuş demektir.)
Namazın beş vakit olarak zamanında ve Peygamber efendimizin gösterdiği şekilde kılınması farzdır. Nasıl kılınacakları ise ilgili kaynaklarda mevcuttur. Buraya kadar anlatılanlar dinin direği durumundaki namazın kılınması ile alakalı şeylerdir ve müminler üzerine farzdır. Lakin bu yazımızın manası anılan namazın dosdoğru kılınması'dır.O halde dosdoğru namaz kılmak demekle Yüce Allah ne kastetmektedir. Merhum Elmalılı Hamdi Yazır'ın bir deyişi bize az da olsa fikir verir mahiyettedir.
“…Bunda sözün gelişine göre kıldıkları bir kaç vakit namazdan dolayı gururlanıp yanılıp da dini ondan ibaretmiş gibi diğer ibadet ve kulluk vazifelerini yapmıyanlar da dahil olur. Zira birçok defalar geçtiği üzere dinin ruhu Allah'ın emrine ihlas ile tazim ve bütün hareket ve kuvveti, ceza ve mükâfatı ondan, bilerek, onun adına yarattıklarına şefkat esasında toplanır. Onun için Kur'ân'da imandan sonra salih amellerin esası olmak üzere namaz ve zekat beraber zikroluna gelmiştir. Böyle iken dindar geçinen birtakım kimseler vardır ki, namaz kılar görünürler de sadece onunla bütün dini vazifelerini ifa edivermişler gibi farzederek yanılırlar. Zekat gibi diğer vazifelere önem vermez kaçınırlar. Allah için istemekten hoşlanırlar da, Allah için ufak bir şey vermekten, Allah'ın kullarına yardım etmekten ve Allah'ın emirlerinin îfası için lazım gelen masraflara güçleri yettiği kadar iştirak etmekten çekinirler. Halbuki böylelerle mescidler tamir edilmez. Çünkü Tevbe Sûresi'nde buyurulduğu üzere "Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekatı veren ve Allah'tan başka kimseden korkmayan kimseler onarırlar." (Tevbe, 9/18). Ve "Muhakkak namaz kötü ve iğrenç şeylerden vazgeçirir. Allah'ı anmak, elbette en büyük ibadettir." (Ankebut, 29/45) buyurulduğu üzere namaz çirkin ve kötü şeylerden vazgeçirir olduğu ve böyle Allah'ın zikri olan namaz en büyük vaiz olmak lazım geldiği halde onun yasaklamaları ve öğütleri sayesinde kötülük ve çirkinliklerden vazgeçmeyen, iyilik ve kulluk görevlerini düşünmeyen, Allah için yardım borçlarını vermekten bile sakınan kimseler de namazın mânâsından, yasaklama ve öğüdünden gaflet ederek namazlarından yanılmış olurlar.(EHY)”
İbadetler başkaca hiçbir maksat güdülmeden sadece Yüce Allah rızası için yapılır. Kabulü de, reddi de, mükafatı da, boşa çıkarılması da Allah'tandır. Bizler bunu bilemeyiz. Biz Allah'ın Kur'anda sürekli olarak namaz kılmayı, namazda devamlılığı ve namazı dosdoğru kılmayı emrettiğini biliriz. Namazı kılmak ve namaza devam etmek yazımızın yukarı bölümlerinde çerçevesi çizilen manada yapılabilirken dosdoğru kılmak biraz farklıdır.
Öncelikle birşeyin doğru olabilmesi için zamanında, emredilen şekilde, Kur'an ve sünnete uygun, maksadına uygun ve tam olarak icra edilmesi gereklidir. Bu doğruluk namazla ilgili olarak kimin rızasını göz ettiğimizden, kalbimizden geçenlere, secde istikametinden, abdest uygunluğuna, niyet etmekten, namaz kılınmayacak saatlere riayete kadar uzanır. İlgili ayetlere baktığımızda Kur'anın bize dosdoğru namaz ile ilgili ipuçları verdiğini de görebiliriz.
Herşeyden önce ayetlerde namazı dosdoğru kılanların; gaybe ve ahirete kesin inananlar, kazandıklarını Allah yolunda harcayanlar, zekat verenler, sözünü tutan, sabreden, salih amel işleyen, sürekli Allah'ı anan, namazı vaktinde kılan, Allh'tan başkasından korkmayan, şükreden, hayır işleyen, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden, iyiliği emreden ve kötülüğü yasaklayan, namazlarında derin saygı içinde olan, namazlarını kılmağa devam eden, sabah akşam mütemadiyen Yüce Allah'ı tesbih eden, Resul'e ve sünnetien uyan, inanan, Rablerine tevekkül eden, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınan, öfkelendikleri zaman bağışlayan, Rablerinin çağrısına cevap veren, işleri aralarında şûrâ (danışma) ile olan, kendilerine verilen rızıktan Allah yolunda harcayan, bir saldırıya uğranıldığı zaman, aralarında yardımlaşanlar olduğu,
Namazı dosdoğru kılmayanların ise; yukarıda yazılı olnaları yapmayan, namaza tembel kalkan, namaza/camiye üşenerek gelen, Allah'ı anmayan, namazla gösteriş yapan, içki ve kumara düşkün, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevî tutkularının peşine düşenler olduğu bildirilmiştir.
Bu eylem ve sıfatların tamamı aslında iman etmenin çerçevesidir ve iman ederek ibadetini Allah yoluna çevirenlerin aslında namazı da dosdoğru kıldığı söylenmektedir. Ayetlerin hiçbirinde namazın şeklinden, hatta tam zamanından, namazda okunacak surelerden bahsedilmemektedir. Biz bunları Peygamber efendimizin sünnetinden -Cebrail (as)'ın kendisine gösterdiği şekilde- biliriz ve namaz öncesi veya esnasında dilimizin sürçmesinden, gözümüzün kalbimizin kaymasından, ufak hatalar yapmaktan dolayı namazımızın zayi olmayacağını umarız. Çünkü namazın dosdoğru kılınması şekilden ziyade niyeti, devamlılığı ve beraberindeki meziyetler ile alakalıdır.
Biliriz ki ameller niyetlere göredir ve yine bilirizki Allah sonsuz merhamet sahibidir. Bu nedenle namazda bir sureyi yanlış okumaktan ziyade maksadımızdan caymaktan korkarız. Çünkü dini ve Kur'anı bizim için kolaylaştıran Allah bedeni veya mali ibadetlerin tamamında icra ederken olduğu kadar, yanlışlık durumunda da telafiye ilişkin kolaylıklar sağlamıştır. (Sehiv secdesi gibi.)
Mümine düşen imana sarılmak, şeytandan ve kötülüklerden uzak durmak en nihayetinde de Allah'ın rızasına ulaşmaya çalışmaktır. Çünkü namaz insanın miracıdır. Niyetle selam arasında mümin Allah'ın huzurunda olduğunu unutmamalıdır.
Biz ibadeti yalnızca Yüce Allah'a yaparız.Çünkü bizler fatiha suresi ile Allah'a söz vermiş durumdayız ve bu sözümüzü her rekatta tekrarlarız. Hz.Peygamberimiz, namaz açısından Fâtiha sûresinin önemini vurgulamak için; “Hiçbir namaz Fâtiha’sız tamam olmaz” buyurmuştur. Namaz ile âdeta özdeşleşen sûreye, bu açıdan “salât (namaz)” adı verilmiştir. Sonucunu da sadece Allah'tan umarız.
"Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil."(Fatiha 1/6,7)
Velhasıl son söz; mümin için namaz zekatla, merhametle, Allah'a sığınmakla, devamla, üşenmemekle, ciddiyetle eş anlamlıdır. Namazı dosdoğru kılanların eylem ve sıfatlarını kendimizde göremiyorsak namazı dosdoğru kılamıyoruz demektir. Bu sıfatlarda, İslamın ve imanın şartlarında noksanlığımız, tereddütümüz veya zayıflığımız varsa müminlik kanadımızın biri kırık demektir.
Namazı kılmak, namaza devam etmek ile namazı dosdoğru kılmanın farklı şeyler olduğunu anlamak ilk adımdır.
Namazı dosdoğru kılmakla alakalı ayetler;
“Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.” (Bakara 2/3)
“Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür.” (Bakara 2/110)
“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.” (Bakara 2/177)
“Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekâtı verenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.” (bakara 2/277)
“Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah’ı anın. Güvene kavuştunuz mu namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz, mü’minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.”(Nisa 4/103)
“Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar.” (Nisa 4/142)
“Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?” (Maide 5/91)
“Ahirete iman edenler, ona da inanırlar. Onlar namazlarını vaktinde kılarlar.” (En’am 6/92)
“Kitab’a sımsıkı sarılanlara ve namazı dosdoğru kılanlara gelince, şüphesiz biz, iyiliğe çalışan (erdemli) kimselerin mükâfatını zayi etmeyiz. “ (A’raf 7/170)
“Onlar namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir.” (Enfal 8/3)
“Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.” (Tevbe 9/18)
“Harcamalarının kabul edilmesine, yalnızca, Allah’ı ve Resûlünü inkâr etmeleri, namaza ancak üşene üşene gelmeleri ve ancak gönülsüzce harcamaları engel olmuştur.” (Tevbe 9/54)
“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe 9/71)
“(Ey Muhammed!) Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür.” (Hud 11/114)
“Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır.” (Ra’d 13/22)
“Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.” (İbrahim 14/37)
“Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.” (İbrahim 14/40)
“De ki: “(Rabbinizi) ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O’nundur.” Namazında sesini pek yükseltme, çok da kısma. İkisi ortası bir yol tut.” (İsra 17/110)
“Onlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevî tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır.” (Meryem 19/59)
“Şüphe yok ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl.” (Taha 20/14)
“Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınmanındır.” (Taha 20/132)
“Onları bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, zekâtı vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize ibadet eden kimselerdi.” (Enbiya 21/73)
“Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir.” (Hac 22/35)
“Onlar, haksız yere, sırf, “Rabbimiz Allah’tır” demelerinden dolayı yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah’ın adı çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler muhakkak yerle bir edilirdi. Şüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. Onlar öyle kimselerdir ki, şâyet kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin âkıbeti Allah’a aittir.” Hac 22/40,41)
“Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!” (Hac 22/78)
“Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler.” (Müminun 23/2)
“Onlar ki, namazlarını kılmağa devam ederler.” (Müminun 23/9)
“Allah’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar, buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar.” (Nur 24/36,37)
“Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Resûle itaat edin ki size merhamet edilsin.” (Nur 24/56)
“Kur’an, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü’minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir.” (Neml 27/2,3)
“(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor.” (Ankebut 29/45)
“Allah’a yönelmiş kimseler olarak yüzünüzü hak dine çevirin, O’na karşı gelmekten sakının, namazı dosdoğru kılın ve müşriklerden; dinlerini darmadağınık edip grup grup olan kimselerden olmayın….” (Rum 30/31,32)
“Onlar; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren kimselerdir. Onlar ahirete de kesin olarak inanırlar.” (Lokman 31/4) “Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir.”(Lokman 31/17)
“(Dünyalık olarak) size her ne verilmişse, bu dünya hayatının geçimliğidir. Allah’ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükâfat, inananlar ve Rablerine tevekkül edenler, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ (danışma) ile olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir.” (Şu’ra 42/36-39)
“Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz. (Cum’a 62/9,10)
“Ancak, namaz kılanlar başka. Onlar, namazlarına devam eden kimselerdir.” (Me’aric 70/22,23)
“Onlar, namazlarını titizlikle koruyan kimselerdir.” (Me’aric 70/34)
“Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı! İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar. Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.” (Ma’un 107/1-7)