Muztar. Mübâdele. Mübâhele:

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
MUZTAR:
Sıkışık, zor durumda olan, çâresiz.
Allahü teâlâ, âyet-i kerîmede meâlen buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, size ölüyü (Murdar hayvanı) , kanı, domuz etini, bir de Allah'tan başkası için kesileni, kesin olarak haram kıldı. Fakat kim bunlardan yemeye muztar kalırsa, (kimseye) saldırmamak ve haddi (ölmeyecek miktârı) geçmemek şartıyla, onun üzerine günâh yoktur. Şüphesiz ki, Allah çok bağışlayıcı ve çok merhâmet edicidir. (Bekara sûresi: 173)
Muztar olana, piyasadaki en yüksek değerinden gaben-i fâhiş ile yüksek fiyata satmak fâsiddir. (İbn-i Âbidîn)

MÜBÂDELE:
Bir şeyi diğer bir şeyle değişmek, değiştirmek, satış.
Satış, malı mala rızâ ile mübâdele etmektir. (İbrâhim Halebî)


MÜBÂHELE:
Lânetleşme. Dar anlamda hazret-i Îsâ'nın ilâh ve Allahü teâlânın oğlu olduğunu söylemekte ısrâr eden ve bu inanışlarının yanlış olduğunu kabûl etmeyen hıristiyanlara, Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem); "... Gelin oğullarımızı, oğullarınızı, kadınlarımızı, kadınlarınızı, bizleri ve sizleri çağıralım, sonra hepimiz duâ edip, yalvaralım. (Îsâ aleyhisselâmın durumu hakkında hangimiz) yalancı ise, Allahü teâlâ ona lânet etsin, diyelim" demesi emredilen Âl-i İmrân sûresinin altmış bi rinci âyet-i kerîmesi.
Peygamber efendimize Necrân'dan bir hıristiyan hey'eti gelmişti. İçlerinden ileri gelen üç kişi Peygamber efendimiz ile konuşmaya başladı. Söz arasında Îsâ aleyhisselâm için bâzan "Allah", bâzan "Allah'ın oğlu" bâzan da; "Üç tanrıdan biridir" diyorla rdı. Peygamber efendimiz bunları İslâm dînine dâvet etti. Birkaç âyet-i kerîme okudu; îmâna gelmediler. "Biz senden önce îmân ettik" dediler. Resûlullah efendimiz; "Yalan söylüyorsunuz! Allah'ın oğlu var diyenin îmânı olmaz" buyurdu. Bir müddet daha konuştular ise de, müslüman olmayıp inâd ettiler. Bunun üzerine Allahü teâlâ Peygamber efendimize onları mübâheleye çağırmasını emretti. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem de onlara; "Bana inanmıyorsanız, gelin sizinle mübâhele edelim" buyurdu. Necrân'dan gelen hıristiyan hey'eti içerisinde Şerhabîl adında biri; "Bunun peygamber olduğu her şeyden anlaşılıyor. Bununla mübâhele edersek, ne biz kurtulur, ne de bizden sonra gelenlerimiz kurtulur. Muhakkak bir belâya uğrarız" dedi. Mübâhele etmekten kaçındılar ve; "Yâ Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)! Biz senden râzıyız. Ne istersen sana verelim. Eshâbından bir emîn kimseyi bizimle berâber gönder, vergimizi ona verelim" dediler ve gittiler. Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sell em buyurdu ki: "Eğer onlar mübâhele etselerdi, maymuna ve hınzıra dönerlerdi. Vâdileri ateş içinde kalırdı. Allahü teâlâ Necrân'ı, ahâlisini, hattâ ağaçlar üzerindeki kuşlarını da helâk ederdi" (Muhammed bin Hamzâ, Senâullah Dehlevî)
 
Üst Alt