Mürîd. Mürsel.

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
MÜRÎD:
Tasavvufta Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için evliyâ bir zâtın terbiyesi altına giren talebe.
Mürîd, mürşidinin (hocasının) yanında cenâze yıkayıcısının elindeki ölü gibi olmalıdır. (İmâm-ı Rabbânî)
Allahü teâlânın sevgisi ile ve O'nun sevgisine kavuşmak arzusu ile yanan mürîd, bilmediği, anlıyamadığı bir aşk ile şaşkın hâldedir. Uykusu kaçar, gözyaşları dinmez. Her işinde Allah'tan korkar, titrer. Allahü teâlânın sevgisine kavuşturacak işleri y apmak için çırpınır. Her işinde sabır ve affeder. Her geçimsizlikte, sıkıntıda kusûru kendisinde görür. Her nefeste Allah'ını düşünür. Gaflet ile (Allahü teâlâyı unutmuş olarak) yaşamaz. Kimseyle münâkaşa etmez. Bir kalbi incitmekten korkar. Kalbleri, Allahü teâlânın evi bilir. Eshâb-ı kirâmın hepsini; "radıyallahü teâlâ anhüm ecmaîn" diyerek anar. Hepsinin iyi olduğunu söyler. (Abdülhâk-ı Dehlevî)
Mürîd olanlar, severler, kalblerine kendilerine âit olan bir isteği, arzuyu getirmezler. Gayretleriyle tasavvuf derecelerine yükselmeye çalışırlar. (Ali Sincârî)

MÜRSEL:

Şerîatle (yeni bir din ile) gönderilen peygamber. (Bkz. Mürselîn)

Mürsel Hadîs:
Sahâbe-i kirâmın (Resûlullah efendimizin sohbetinde yetişen mübârek insanların) ismi söylenmeyip, Tâbiîn'den (Sahâbe-i kirâmı görüp, sohbetinde yetişen kimselerden) birinin, doğruca, Resûl-i ekrem buyurdu ki, diyerek bildirdiği hadîs-i şerîfler. (Bkz. Hadîs)
İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe hazretleri, ictihâdında (Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden çıkardığı hükümde) sünnete tâbi olmakta herkesten ileri gitmiş, mürsel hadîsleri bile, müsned hadîsler (Peygamber efendimizden rivâyet eden sahâbînin ismi de bild irilen hadîs-i şerîfler) gibi, sened (delîl) olarak almış ve Eshâb-ı kirâmın sözlerini, kendi ictihâdının (re'yinin, hükmünün) üstünde tutmuştur. Onların, Peygamber efendimizin yanında, sohbetinde bulunmak şerefi ile kazandıkları derecelerin büyüklüğünü, herkesten daha iyi anlamıştır. (Müfti Mahmûd Efendi, Tahtâvî)
 
Üst Alt