Mûcid (El-Mûcid): Mu'cizat (Mûcizat): Mu'cize (Mûcize):

Denge_35

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
29 Nisan 2011
Mesajlar
269
Tepkime puanı
27
MÛCİD (El-Mûcid):
Îcâd eden, yoktan vâr eden, yaratan mânâsına Allahü teâlânın isimlerinden.
"Ben civaya bakınca, bunu yaratanın büyüklüğüne hayran oluyorum. Buna ne türlü hassalar vermiş! Bunları düşündükçe, aklım başımdan gidiyor.Benim buluşlarım esâsen dünyâda bulunan, fakat o zamâna kadar insanların göremedikleri büyük hârikaların ancak, ufacık bir kısmını meydana çıkarmaktan ibârettir... Ben mûcidim ha...! Hayır, asıl mûcid, asıl yaratıcı işte O'dur, Allah'tır..." (Edison)

MU'CİZÂT (Mûcizât):
Mûcizeler. Allahü teâlânın peygamberlerine, peygamberliklerini isbât etmeleri için ihsân etmiş olduğu hârikulâde yâni âdet dışı (olağan üstü) hâller. Mûcize kelimesinin çokluk şeklidir. (Bkz. Mûcize)

MU'CİZE (Mûcize):
Peygamberlerden aleyhimüsselâm peygamberliklerine delil olarak Allahü teâlânın izniyle meydana gelen hârikulâde (olağanüstü) haller.
Bir şeyin mûcize olabilmesi için şu şartlar lâzımdır: Allahü teâlâ o şeyi mûtâd (alışılmış) sebepler dışında yaratmış olmalıdır. Hârikulâde (olağanüstü) olmalıdır. Peygamber olan zâtın istediğine uygun olmalıdır. İsteyip de hâsıl olan mûcize kendisin i yalanlamamalıdır. Mûcize, peygamber olduğunu söylemeden önce hâsıl olmamalıdır. Bir peygamberin ümmetinden meydana gelen hârikulâde hâller, kerâmetler o peygamberin mûcizesidir. (İmâm-ı Rabbânî)
Peygamberler şerîatin emirlerini ve yasaklarını bildirirlerdi. Ümmetleri mûcize isteyince; "Mûcizeleri Allahü teâlâ yaratır. Bizim vazifemiz O'nun emirlerini bildirmektir" buyururlardı. Allahü teâlâ dilerse ümmetlere merhamet ederek, inanmaları, seâd ete kavuşmaları için o anda mûcize yaratırdı. (İmâm-ı Rabbânî)
Allahü teâlâ her peygambere zamanlarında önemli kabûl edilen hususlarla ilgili mûcize ihsân etmiştir. Mûsâ aleyhisselâm zamânında sihirbâzlık yaygın idi. Allahü teâlâ Mûsâ aleyhisselâma asâ mûcizesini ihsân etti. Mûsâ aleyhisselâmın asâsı büyük yılan olup sihirbâzların sihir âletlerini yuttu. Böylece sihirbâzlar, bunun insan gücünün üstünde olduğunu anlayarak Mûsâ aleyhisselâma îmân ettiler. Îsâ aleyhisselâmın zamânında tıb ileri gitmişti. Tabipler başarılarıyla öğünürlerdi. Allahü teâlâ Îsâ aleyhisselâma ölüleri diriltme ve anadan kör doğanların gözlerinin açılması mûcizesini ihsân etti. Tabipler âciz kaldılar. Muhammed aleyhisselâm zamânında ise, Arabistan yarımadasında şâirlik ve belâgat san'atı en yüksek dereceye ulaşmıştı. Yazdıkları ve okudukları şiirlerle birbirlerine öğünürlerdi. Allahü teâlâ Peygamber efendimize en büyük mûcize olarak Kur'ân-ı kerîmi gönderdi. Kur'ân-ı kerîmin îcâzı, eşsizliği karşısında şâirler âciz kaldılar. Bir kısmı Allah kelâmı olduğunu inkâr edip kâfir olarak öldüler. Bir kısmı ise, Allah kelâmı olduğunu anlayarak müslüman oldular. (Ahmed Fârûkî)
Allahü teâlânın âdetinin ve kânunlarının dışında yarattığı mûcizelerin meydana gelmesi için, peygamberlerin aleyhimüsselâm diri olması şart değildir. Öldükten sonra da Allahü teâlâ onlara mûcize ihsân eder. (Abdülganî Nablüsî)
Resûlullah'ın sallallahü aleyhi ve sellem mûcizeleri binden fazla olup bâzıları şunlardır:Mîrâc mûcizesi, şakk-ı kamer mûcizesi (ayın ikiye bölünmesi), mübârek parmaklarından su fışkırma mûcizesi, Kâbe-i muazzama içindeki putların mübârek parmağının işâreti ile yüz üstü düşmesi mûcizesi, ölülerin diriltilmesi mûcizesi, yaralılara ve hastalara şifâ verme mûcizesi. (Harputlu İshâk Efendi)
 
Üst Alt