Kurban, gadab-ı ilahiyi söndürür

Elifgül

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
25 Temmuz 2011
Mesajlar
7,320
Tepkime puanı
117
Her şeyden önce ibâdetler, hikmetlerinden veya faydalarından dolayı değil, Rabbimiz emrettiği için yapılır. Bununla beraber onların hikmetlerini-güzelliklerini-faydalarını da zamanla görüp öğrenebiliriz. Bu bilgiler de bize, Allâh’ın nimetlerini yâd etmek, ona şükretmek için vesîle olurlar.

99 Esmâ-i Hüsnâ’sından biri de “Hakîm” olan Allah Teâlâ’nın, her emir ve nehyinde muhakkak ki birçok hikmetler vardır. Ama bu hikmetlerin tamamının biz kulları tarafından bilinip idrâk edilebilmesi mümkün olmayabilir.


Diğer taraftan bildiğimiz hikmetlerinin yanında, zamanla, dinin getirdiklerinin insanlık için ne büyük faydalar ihtivâ ettiğini görüyor ve Rabbimizin kullarına olan rahmetinin büyüklüğünü bir kere daha müşâhede ediyoruz.


Kurban kesmek de Allâh’ın bir emri olması hasebiyle sayısız hikmetlerinin olduğunda şüphe yoktur. En başta, kurban kesmek, birçok peygamberin (aleyhimüsselâm) atası ve Resûlüllah Efendimiz’in (s.a.v.) de ceddi olan ıbrahim aleyhimüsselâmın, oğlu Hz. ısmâil’e bedel olarak Cenâb-ı Mevlâmızın gönderdiği koçu kesmesi hâdisesini bizlere hatırlatıyor. Hayat nimetine şükrün bir ifadesi olarak kurban kesiyoruz.


Ayrıca âhirete bir hazırlık olması, günahlarımızın affı ve kabirle başlayan yeni bir hayat yolunda kurbanın bizi mânevî bir burak gibi alıp selâmete ulaştıracağını da verilen haberler ışığında Rabbimiz’den umuyoruz.


Hac sûresinde, "Biz, kendilerini rızıklandırdığı(mız) dört ayaklı hayvanlar üzerine Allâh’ın ismini ansınlar diye, her ümmet için kurban kesmeyi meşru‘ kıldık. ışte sizin ilâhınız bir tek ilahtır. O halde ona teslim olun. (Habîbim) sen, mutı‘ ve mütevâzi olanları müjdele" (Âyet: 34) buyurulduğu gibi kurban kesmekten asıl maksat, Allâh’ın zikredilmesidir. Zira bizim varlık gâyemiz Allâh’ı bilmek, tanımak, ona kulluk ve kurbiyetten (yaklaşmaktan) ibârettir. Burada Allâh’a yaklaşma ameliyesi olan kurban ise, bir bayram olarak îlan edilmiştir.


Yine Hac sûresinde, "Onların ne etleri, ne de kanları hiçbir zaman Allâh’a ulaşmaz. Fakat ona (sadece) sizin takvânız ulaşır. Size verdiği hidâyetten (ve bu hayvanlara sahip kılmasından) dolayı Allâh’ı tekbir etmeniz içindir ki, o, bu hayvanları sizin istifadenize verdi. (Habîbim), güzel hareket edenleri (emirlerime imtisâl edenleri) müjdele" (Âyet: 37) buyurularak maddeden mânâya bir kapı aralanıyor ve esas hedef gösterilmiş oluyor. Yani öncelikle niyette ihlâs ve samimiyet lâzım ki, ameller sâlih olsun, Hakk’ın rızâsına muvâfık bulunsun. Yoksa takvâ şartlarına riâyet etmeden yapılan hiçbir ibâdet, tâat ve amel ind-i ılâhîde makbul olmaz.


Kurban kesmenin insan olarak hepimizin mutlaka almak zorunda olduğu gıdalarla da yakından alâkası vardır. Dinimiz, hayatımızın her safhasını kuşattığı gibi, bu cihetimize de hitap etmektedir. Etin, insan için zarurî gıdalardan olduğunda şüphe yok. Ama bu gıdanın herkes tarafından rahatlıkla temin edildiğini de söyleyemeyiz. Nâfile olarak başka zamanlarda kesilen kurbanların dışında, kurban bayramında da Müslümanlar, kestikleri bu kurbanlarla et yemekten mahrum bulunan mühim bir kitleyi bu nimetten istifade ettirmektedirler. Aslında, kurban için hikmet olarak sadece bu güzel paylaşma hareketi bile yeter herhalde.


ıslâm’ın emrettiği bu hükmün, bazıları tarafından bir vahşet olarak görülmesi ise, ancak bir düşünce sapması olarak tavsif edilebilir. Çünkü zaten insanlık bu nimetten, Allâh’ın koyduğu bir kanun olarak vücudunun bir ihtiyacından dolayı istifade etmekte ve bunun için de her gün binlerce hayvan kesilmektedir.


Bu sayılanlar, kurban kesmenin hikmetleri adına söylenebilecek şeylerden bazıları. Kim bilir, Allâh’ın emrettiği bu yüce ibâdette daha nice hikmetler-maslahatlar-güzellikler gizlidir ve biz farkında olmadan onlardan istifade ediyoruzdur.


Ebû’l-Fârûk Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretleri, bir sohbetlerinde, kurbanın maddî ve mânevî faydalarından bahisle buyururlar ki:


“Kurban, gadab-ı ılâhîyi söndürür. Rızâ-i ılâhîyi celp eder. Çok kurban kesilen bir memlekette harp olmaz. Eğer bir insan, vakti müsâit olup da kurban kesmezse, muhakkak ki o adamın ya kendisinden veya çocuğundan yahut da malından, ticaretinden, servetinden, varlığından mutlaka bir kan çıkacaktır. Kurbanda çoluk-çocuk ve fakir-fukara için umumi bir maslahat ve mutlak bir menfaat vardır. Kurban Bayaramı’nda afv-ı umumî tecellî eder.

Alıntı.
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Kurban; bir yönüyle kulları Allah Te‘âlâ’ya yaklaştırırken, toplumsal yönüyle de insanları birbirine yaklaştıran manevî bir köprüdür. Her yıl tekbirlerle süslenen kurban bayramı günleri, Cenâb-ı Hakk’ın rızasının insanları topyekûn kuşattığı, bereket ve faziletleriyle müstesna günlerdir.

Kurbanın toplumsal yönü mühimdir. Zira kurban, bu yönüyle kardeşliğin tesisi ve kardeşlik bağlarının güçlenmesini sağlar. Kardeşlik, dinimize göre îmânî bir konudur. Kardeşliğin akîde yönünden ehemmiyeti Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle vurgulanmıştır:

“Kendileri Allâh’a ve o son güne iman etmekte olan bir toplumu, Allâh ve Rasûlünün hududu dışında birtakım sınırlar benimsemiş olan kimselerle dostluk edenler hâlinde bulamazsın; velev ki onlar, babaları yahut oğulları veya kardeşleri ya da (kavm ü kabileleri, soy-sop) aşiretleri olsun! İşte onlar ki; O (Allâh-u Te`âlâ) onların kalpleri içerisine imanı yaz(ıp sabit kıl)mış ve onları Kendinden bir ruh (olan ve canlarının canı konumunda bulunan iman ve Kur’ân nuru) ile kuvvetlendirmiştir…” (Mücadele Sûresi:22’den.)
 
Üst Alt