Kur’an en büyük haberdir

imanilmihali

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
6 Nisan 2014
Mesajlar
47
Tepkime puanı
0
Kur’an en büyük haberdir

Cenab-ı Hakk’ın kelamı Yüce Kur’an, rahmet Peygamberine vahyedilmiş, bir kavme değil tüm insanlara, süreli değil kıyamete kadar baki bir lütuf, hikmet, öğüt, tembih kaynağıdır. Kur’an, beş duyu ile göremediklerimizi, aklederek bulamayacaklarımızı, asıl hakikat ve var olanı bizlere haber veren en büyük nimettir.

“De ki: “Bu Kur’an, büyük bir haberdir.” (Sad 38/67)

Kur’an, fıtratta verdiğimiz söze ait bir hatırlatma, öğüt alınması gereken bir bildiri, Allah’ın tek ve asıl ilah olduğunun tebliğidir. Okunması ve anlaşılması kolaylaştırılan Kur’an, hiçbir aracıya gerek duyulmadan hazzına varılacak en leziz hazdır. Öğüttür, nasihattir.

“Bu Kur’an; kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara bir bildiridir.” (İbrahim 14/52)

“Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?” (Kamer 54/22)
“Kendilerine ilim verilenler, Rabbinden sana indirilen Kur’an’ın gerçek olduğunu ve onun, mutlak güç sahibi ve övgüye lâyık Allah’ın yoluna ilettiğini görürler.” (Sebe 34/6)

“Dinlerini oyun ve eğlence edinenleri ve dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak. Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur’an ile öğüt ver. Yoksa ona Allah’tan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi.” (En’am 6/70)

“Elif Lâm Râ. Bu Kur’an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki:) “Şüphesiz ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.”(Hud 11/1,2)

“Elif Lâm Râ. Bu Kur’an, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, mutlak güç sahibi ve övgüye lâyık, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisine ait olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Şiddetli azaptan dolayı vay kâfirlerin hâline.” (İbrahim 14/1,2)

Kur’an ve ayetleri farzdır.

“Kur’an’ı sana farz kılan Allah, şüphesiz seni dönülecek bir yere döndürecektir. De ki: “Rabbim hidayetle geleni ve apaçık bir sapıklık içinde olanı daha iyi bilir.” (Kasas 28/85)

Kur’an, kesin ve gerçek olan, hak ile batılı ayıran, şirk ile tevhid arasına perde çeken, hata ve yanılmaları yumuşak lisanla sırat-ı müstakime iletmeyi hedefleyen bir hidayet rehberidir, mübarektir.

“Allah, sözün en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların derileri (vücutları) ondan dolayı gerginleşir. Sonra derileri de (vücutları da) kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur’an Allah’ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. Allah, kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.” (Zümer 39/23)

“Bu Kur’an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.” (Sad 38/29)

“Şüphesiz o Kur’an, hak ile batılı ayırd eden bir sözdür.” (Tarık 86/13)

“… Şüphesiz Kur’an, gerçek kesin bilgidir.” (Hakka 69/48-51)

Ve Kur’an, insana daha yaratılmadan önce öğretilmiş ve tebliğ edilmiştir. Bu yüzden insan Kur’an ayetlerini aşina bulur ve ilk okuyuşta kanı ısınıverir.

“Rahmân, Kur’an’ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona beyanı (düşünüp ifade etmeyi) öğretti.” (Rahman 55/1-4)

Kur’an, kendisine gönül veren, Allah’a teslim olan kullara (Müslümanlara) bir şereftir. Şereflerin en yücesidir. Lakin bu şeref getirdiği izzet ve ikram yanında mesuliyette gerektirir. Müslümanlar bu yüzden Kur’an’dan hesaba çekilecek ve Kur’an kullara itaat veya itaatsizlik anlamında şahitlik edecektir.

“Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz.” (Zuhruf 43/44)

Kur’an’da, kısas, misal ve tembihler sayısız detay, tekrar ve örneklerle anlaşılır hale getirilmiştir. İçerisinde çelişki ve tezat yoktur ve bu O’nun Allah tarafından gönderildiğinin de en büyük ispatıdır.

“Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Fakat insan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür.” (Kehf 18/54)

“Hâlâ Kur’an’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı.” (Nisa 4/82)

“De ki: “Andolsun, insanlar ve cinler bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine de destek olsalar, yine onun benzerini getiremezler. Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlara her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Yine de insanların çoğu ancak inkârda direttiler.” (İsra 17/88,89)

Kur’an, imanlı kalplere rahmet ve öğütken, inanmayanlara karşı da acımasız bir tebliğ ve taşkınlık artırıcı nimettir.
“…Andolsun ki sana Rabbinden indirilen bu Kur’an, onlardan çoğunun taşkınlık ve küfrünü artıracaktır….” (Maide 5/68)

Kendisinden önceki kitapları tasdik edici Kur’an, kulun Allah’a teslim olmasını, Allah yolunda çaba sarf etmesini ve Allah’ın ipinden başkasına sarılmamasını emreder.

“Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak va’detmiştir. Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.” (Tevbe 9/111)

“Bu Kur’an, Allah’tan (indirilmiş olup) başkası tarafından uydurulmamıştır. Fakat o, kendinden öncekileri doğrulayıcı ve Kitab’ı (Allah’ın Levh-i Mahfuz’daki yazısını) açıklayıcı olarak, indirilmiştir. Bunda hiçbir şüphe yoktur. (O) âlemlerin Rabbi tarafındandır.” (Yunus 10/37)

Kur’an, okunmayı, yavaş ve anlaşılarak okunmayı, ayetler üzerinde düşünülmesini emreder. Bu yönüyle Kur’an, aklın kullanılmasını, akledilenlerin kalbe yerleştirilmesini arzular.

“Andolsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır. Kur’an, uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi ayrı ayrı açıklayan ve inanan bir toplum için de bir yol gösterici ve bir rahmettir.” (Yusuf 12/111)

“(O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik.” (Nahl 16/44)

“Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.” (A’raf 7/204)

Kur’an, yaratılıştan bu yana devam eden dünya sınavının tüm sorularına cevap veren, Rabbimizin insanın bilmesine müsaade ettiği kadarını bildiren, akıllara takılan sualleri yanıtlayan bir yaşam rehberidir.

“Şüphesiz bu Kur’an, İsrailoğullarına üzerinde ayrılığa düştükleri şeylerin çoğunu açıklıyor.” (Neml 27/76)

“İnanmayanlar, “Doğru söylediğine dair bize Rabbinden açık bir delil (bir mucize) getirse ya!” dediler. Önceki kitaplarda olanların apaçık delili (olan Kur’an) onlara gelmedi mi? Eğer biz onları o Kur’an’dan önce bir azap ile helâk etseydik mutlaka, “Ey Rabbimiz! Keşke bize bir peygamber gönderseydin de alçalıp rezil olmadan önce âyetlerine uysaydık” derlerdi. Ey Muhammed, de ki: “Herkes beklemektedir, siz de bekleyin. Yakında kimin düz yolun sahipleri olduğunu, kimin doğru yolu bulduğunu bileceksiniz!” (Ta’ha 20/133-135)

“De ki: “Bana ancak, bu beldenin (Mekke’nin); onu mukaddes kılan ve her şey kendisine ait olan Rabbine kulluk yapmam emredildi. Yine bana, müslümanlardan olmam ve Kur’an’ı okumam emredildi.” Artık kim doğru yola girerse yalnız kendisi için girer. Kim de doğru yoldan saparsa, de ki: “Ben ancak uyarıcılardanım.” De ki: “Hamd Allah’a mahsustur. O, âyetlerini size gösterecek ve siz de onları tanıyacaksınız. Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir.” (Neml 27/91-93)

“(Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki, sen elbette dosdoğru bir yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin. Kur’an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.” (Yasin 36/2-6)

Kur’an’dan, sadece kâfirler şüphe içindedir. Bunlar ya topluca inkar ya kısmen iman meylinde olanlardır.

“İnkâr edenler, kendilerine kıyamet ansızın gelinceye, yahut da onlara kısır bir günün azabı gelip çatıncaya dek o Kur’an’dan bir şüphe içinde kalırlar.” (Hac 22/55)

“…Onlar da (müşrikler de) o Kur’an hakkında derin bir şüphe içindedirler.” (Hud 11/110)

Ve Kur’an, mü’minlere verdiği müjde yanında, kafir ve müşriklere de ibret dolu akıbetlerini anlatır, örnekler, delillerle ispat eder.

“Gerçekten bu Kur’an en doğru olan yola götürür ve iyi işler yapan mü’minler için büyük bir mükâfat olduğunu ve ahirete inanmayanlar için elem dolu bir azap hazırladığımızı müjdeler.” (İsra 17/9,10)

Kur’an’ın Arapça vahyedilmiş olması, Arapça’ya veya Araplara bir üstünlük vesilesi değildir. Kutsal olan Kur’an’dır, Arapça veya Araplar değil. Bu yüzden Kur’an anlaşılır dille okunmalı ve hazmedilmelidir.

“Bu, bilen bir toplum için Arapça bir Kur’an olarak âyetleri genişçe açıklanmış bir kitaptır.” (Fussilet 41/3)

“İşte böylece biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar, yahut onlara bir uyarı versin diye onda tehditleri teker teker sıraladık. Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Sana vahyedilmesi tamamlanmadan önce Kur’an’ı okumakta acele etme. “Rabbim! İlmimi arttır” de.” (Ta’ha 20/113,114)

“Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik.” (Yusuf 12/2)

“Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (yahudilere ve hıristiyanlara) indirildi. Biz onların okumalarından habersiz idik” demeyesiniz, yahut, “Eğer bize kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk” demeyesiniz, diye bu Kur’an’ı indirdik. İşte size Rabbinizden açıkça bir delil, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Artık Allah’ın âyetlerini yalanlayan ve (insanları) onlardan çeviren kimseden daha zalim kimdir!? İnsanları âyetlerimizden alıkoymaya kalkışanları, yapmakta oldukları engellemeden dolayı azabın en kötüsü ile cezalandıracağız.” (En’am 6/156,157)

“Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık.” (Zuhruf 43/2,3)
Çünkü Kur’an’ın okunması, anlaşılması, kalbe yerleştirilmesi bir rahmet ve merhamet vesilesidir.

“Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.” (A’raf 7/204)

Kur’an, cihadı ve kafirlerle mücdeleyi de sadece savaş manasında değil, küfür ve şirkle yapılan her türlü mücadele anlamında tasvir eder. Ve Kur’an, içerdiği hakikatler ile batıla karşı verilecek savaşta sadece şu an için değil gelecekte de en büyük yardımcıdır.

“Öyle ise kâfirlere itaat etme, onlara karşı bu Kur’an’la büyük bir mücadele ver.” (Furkan 25/52)

“Varlığımızın delillerini, (kâinattaki uçsuz bucaksız) ufuklarda ve kendi nefislerinde onlara göstereceğiz ki, o Kur’an’ın gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. Rabbinin, her şeye şâhit olması yetmez mi?” (Fussilet 41/53)

Yine Kur’an, sadece insanlara değil, cinlere de indirilmiş, tebliğ edilmiş tevhid tebliği, ahiret kefaletidir. Kur’an, cinlerin ağzından bildirdiği ayetleri ile asıl akılsız olanın şeytan, iblis, batıla iman eden, Hakk’a direnen, Kur’an’ı ve Allah’a teslimiyeti reddedenler olduğunu bildirir.

“(Ey Muhammed!) De ki: “Bana cinlerden bir topluluğun (Kur’an’ı) dinleyip şöyle dedikleri vahyedildi: “Şüphesiz biz doğruya ileten hayranlık verici bir Kur’an dinledik de ona inandık. Artık, Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız.” “Doğrusu Rabbimizin şanı çok yücedir; ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk.” “Demek bizim beyinsiz olanımız, Allah hakkında doğruluktan uzak sözler söylüyormuş.” “Şüphesiz biz, insanların ve cinlerin Allah hakkında asla yalan söylemeyeceklerini sanıyorduk.” “Doğrusu insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazılarına sığınırlardı da, cinler onların taşkınlıklarını artırırlardı.” “Gerçekten onlar da, sizin sandığınız gibi, Allah’ın hiç kimseyi öldükten sonra tekrar diriltmeyeceğini sanmışlardı.” “Kuşkusuz biz göğe ulaşmak istedik, fakat onu çetin bekçilerle ve yakıcı ışıklarla dolu bulduk.” “Hâlbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur.” “Hakikaten biz bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü istendi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi?” “Doğrusu içimizde salih olanlar da var, olmayanlar da. Ayrı ayrı yollar tutmuşuz.” “Muhakkak ki biz Allah’ı yeryüzünde âciz bırakamayacağımızı, kaçarak da onu âciz bırakamayacağımızı anladık.” “Gerçekten biz hidayet rehberini (Kur’an’ı) işitince ona inandık. Kim Rabbine inanırsa, artık ne hakkının eksik verilmesinden, ne de haksızlığa uğramaktan korkar.” “Kuşkusuz içimizde müslüman olanlar da var, hak yoldan sapanlar da var. Kim müslüman olursa, işte onlar doğruyu arayıp bulmuşlardır. Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır.” (Cin 72/1-15)

Lakin, İslam Kur’an’ı hurafelere, yarı imanlara, imansızlıklara, riya ve gösterişe, şirk dinine teslim etmiş, yozlaştırmış, değiştirmiş haldedir ki Kur’an ile nasiplenen şerefli kullar bile İslam’ı tanımamakta, şirke yem olmakta, dini parçalara bölüp, ayetlerin manasını değiştirmektedir. Kullar, Kur’an’dan uzaklaştıkları her adımda, Allah’a teslimiyetten de, arı din İslam’dan da, imandan da uzaklaşmakta ve tevhid yerine şirk, hak yerine batıla teslim olmaktadır.

Ve yazık ve şüphesiz ki bu durum karşılıksız kalacak değildir.

Kur’an ve Hz. Peygamberimiz şefaat dileyen ümmetine dönecek ve şöyle diyecektir;

“Peygamber, “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi” dedi.” (Furkan 25/30)

Rabbim bizleri Kur’an üstü kitaba, Peygamber üstü kullara iman eden soysuzlardan uzak tutsun.
Rabbim bizleri Kur’an, İslam, Hz. Peygamber yolunda olanlardan eylesin.
Rabbim, sadece kendisine iman edebileceğimiz hayırlı ömürler ve ameller nasip etsin.
Rabbim, dini, hakikati sadece Kur’an’dan öğrenmeyi ihsan eylesin.
Rabbim bizleri en büyük haber olan Kur’an yolunda nefes alıp vermeyi hidayet eylesin.
Amin.
 
Üst Alt