Kul Aşkındaki Tehlike: Şirk

Deruni

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
6 Eylül 2012
Mesajlar
488
Tepkime puanı
1
idam.jpg



“Doğrusu Allah, kendisine ortak koşulmasını asla affetmez. Ondan başkasını (diğer günahları) ise, dilediği kimseler için bağışlar ve mağfiret buyurur. Her kim Allah'a şirk koşarsa gerçekten pek büyük bir günah ile iftira etmiş olur.” [Nisa, 48]

"O halde sakın Allah ile beraber bir başkasına kulluk edip yalvarma. Sonra azab edilenlerden olursun" [Suara ,213]



Şirkin mantıklı ve akılcı bir dayanağı olmadığı oldukça açıktır. Bir kimse düşünüp taşınıp, Allah'tan başka ilahlar olduğuna karar verip de şirk koşmaya başlamaz. Düşünüp aklıyla, vicdanıyla muhasebe yaptığında; Allah'tan başka ilah olmadığını ve olamayacağını apaçık görür ve anlar. Lakin, buna rağmen çoğunluğu, bu gerçeği fark etmiş olmanın gerektirdiği düşünce ve davranış biçimden çok uzaktır.

Bu gerçeği akıl ve mantık kabul ettiği halde, uymamak ve farklı yollar benimsemek birtakım duygusal etkenlerin akla ve mantığa baskın çıkmasından, bunları örtmesinden kaynaklanır. Bunlar, "duygusallık" ya da "romantizm" ya da “aşk” olarak tanımlanabilir.

İnsanın doğru düşünmesi ve doğru hareket edebilmesi ancak aklını kullanması sayesinde olur. Kuran'ın pek çok ayetinde, müminlerin akıllarını kullanarak önemli gerçekleri kavradıkları, müşriklerin, kafirlerin ise akıllarını kullanmadıkları ve bu yüzden içinde bulundukları duruma düştükleri anlatılır. Bunun en önemli sebeplerinden birisi müşriklerin yalnızca duygularının etkisinde hareket etmeleridir.

Aklın perdelenmesine sebep olan duygusallık insanı şeytanın bütün telkinlerine açık hale getirir ve onun oyuncağı yapar. Şeytan duygusallık silahıyla müşrikleri dilediği gibi yönlendirip her türlü sapkınlığa sürükleyebilir.

İnsana yaratılıştan verilmiş olan sevgi, Allah'ın rızasını kazanması, Allah yolunda kullanması için verilmiştir. Ancak bu duygu Kuran'da tarif edilen şekilde yaşanmazsa, şeytani yönde bir itici güç oluştururlar. Şirkin ortaya çıkışı da bu sevginin veriliş amacından saptırılıp yanlış yönlendirilmesiyle olur. Bu duygu rahmani veya şeytani doğrultuda yönlendirilebilirler:

Rahmani tarafa yönlendirildiklerinde insanı imana, ihlasa, Allah'a götürürken, şeytani yöne çevrildiklerinde şirke ve pisliğe sürüklerler. Çünkü kişi, Allah'a ve O'nun istediği yöne yöneltmesi, karşılığını Allah'tan beklemesi gereken bu tür hisleri başkalarına yöneltince ilahlık vasfını da onlara yüklemiş olur. Dolayısıyla, Allah'ı bırakıp da Allah'ı sever gibi sevdiği kişiyi ya da Allah'ı unutup da kendisinden yardım beklediği kimseyi ilahlaştırmış olur.

Oysa sevilmeye, övülmeye, yüceltilmeye gerçek anlamda layık olan sadece Allah'tır. Zira, herşeyin kaynağı, herşeye varlığını veren, üstünlük ve güzelliklerin, tüm bilgi ve gücün yegane sahibi Allah'tır. Bütün bu özellikler ilahlık özellikleridir. Bu özellikleri, Allah'ı unutarak yaratılmışlara vermek bu varlıkları ilah edinmek anlamına gelir ki bu şirk olur.

İman eden bir kişi, bütün kalbiyle sevmesi, yakınlaşması, bağlanması gereken varlığın Allah olduğunu bilir. Çünkü Allah kendisini yoktan var etmiş, bedenini, aklını, şuurunu, imanını ve sahip olduğu bütün herşeyi ona vermiştir. Kendisi için bu dünyada sayısız nimetler yaratmış, bütün ihtiyaçlarını karşılamış ve halen de karşılamaktadır. Dahası, Kendisine iman ettiği ve itaat ettiği takdirde, onu, hem dünya da hem de ahirette çok büyük ve sonsuz bir nimetle, Katından bir sevgi ve hoşnutlukla müjdelemektedir. Bütün bunları da yalnızca Kendisinden bir rahmet ve lütuf olarak karşılıksız bir şekilde vermektedir. O halde gerçek anlamda, herkesten çok sevilmeye, bağlanılmaya layık olan yalnızca Allah'tır.

Sevginin oluşmasındaki sebeplerden biri; sevilen kimsedeki üstün ve güzel özelliklere karşı duyulan ilgi ve hayranlıktır. Bu ilgi ve hayranlık karşı taraftan da karşılık gördüğünde aradaki ilişki kuvvetli bir sevgi/aşk bağına dönüşür. Ancak burada önemli olan nokta, üstünlük ve güzelliğin gerçek sahibini bulmak ve ilgi, sevgi ve hayranlık hislerini ona yöneltmektir. O da yine, bütün güzelliklerin, üstün ve yüce sıfatların kaynağı, sahibi olan Allah'tır. O'nun yarattıklarının sahibiymiş gibi göründükleri üstün sıfatlar ise, yalnızca Allah'ın sonsuz sıfatlarının çok küçük birer yansımasıdırlar ve gerçekte Allah'a aittirler. Allah'ın kulları üzerinde tecelli etmekte, yani görünmektedirler.

Bütün bunlardan dolayı sevgi/aşk ancak Allah'ın Zatına duyulur. Karşı cinse karşı duyulan sevgi/aşk, Allah’ı unutturuyor, Allah’ı anmaktan alıkoyuyor, Allah aşkına tercih ediliyorsa, kişi şirk içindedir.

Allah bir ayetinde, cahiliye inancına sahip müşriklerin yaşadığı bu şirk sevgisine dikkat çekmiş, Allah'a duyulan gerçek sevginin bunun çok üstünde bir güce sahip olduğunu ve çok daha kuvvetli bir bağlılık ile yaşanacağını bildirmiştir:
... atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anma ile Allah'ı anın...[Bakara, 200]

Sevgi duyabilmek, sevgi, aşk ve yakınlığı yaşayabilmek Allah'ın insanlara verdiği çok güzel bir nimettir. Burada kastedilen temelinde yanlış ve haksız bir sevginin olduğu durumlardır. Elbette ki sevgi duymak yanlış değildir, yanlış olan Allah'ı tamamen unutup, adeta bir tutkuyla, ihtirasla karşı tarafa bağlanmaktır. Ya da o insan için Allah'ın rızasını ve hoşnut olacağı şeyleri terk etmektir. Oysa imani gözle bakıldığında insanların sahip oldukları tüm güzelliklerin asıl sahibinin Allah olduğu anlaşılır. Bunu fark eden insan doğal olarak Allah'a yönelir, karşısındaki insanı severken aslında Allah'ı sevdiğinin bilincindedir.

Yalnızca Allah'ı ilah edinen bir kimsenin başka bir şeyi, başka bir kimseyi Allah kadar ya da O'ndan daha fazla sevmesi söz konusu olamaz. Bunun aksine bir tutum takınan müşrikler ise ayette şöyle tarif edilir:

İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi. [Bakara, 165]


Ayette, iman edenlerin en çok Allah'ı sevdikleri belirtilmiştir. Bunun aksi bir uygulama içinde olan kişinin samimi olmadığı ya da Allah'ı ve dini gereği gibi tanımadığı kesindir. Zaten ayetin sonundan, şirk koşanların Allah hakkında yanlış ve eksik bir bilgi ve anlayışa sahip oldukları anlaşılmaktadır. Bunlar, Allah ile samimi bir yakınlık kuramadıklarından ve Allah'ı gereği gibi takdir edemediklerinden, sahip oldukları sevgiyi başka kişilere yöneltirler.

Allah rızası dışında karşılıklı kurulan bağlılık ve beraberlikler, insanları şirke saptıran en tehlikeli konulardan birisidir. Genellikle romantizm, duygusallık, aşk ve karşılıklı birtakım menfaatler üzerine kurulan bu tür beraberliklerde kişiler Allah'ın rızasını değil, birbirlerinin rızasını ve hoşnutluğunu ararlar. Birbirlerinin hoşnutluğunu Allah'ın rızasına tercih ederler. Birbirlerini memnun edebilmek için Allah'ın sınırlarını çiğnemekte bir sakınca görmez, rahatsızlık hissetmezler. Allah'ın yalnızca kendisine yöneltilmesi için verdiği sevgi duygusunu birbirlerine yöneltirler. Allah'ı değil birbirlerini anarlar. Sonuçta Allah'a karşı yerine getirmeleri gereken bütün vazifeleri birbirlerine karşı yerine getiren, birbirlerini Allah'tan bağımsız müstakil varlıklar olarak gören kişiler ortaya çıkar. Kuran'da bu tür ilişkiler birbirine tapma, birbirini ilah edinme olarak tanımlanır.

Bu tür bir şirk ilişkisinde kadınlara/erkeklere karşı beslenen tutku dolu sevgiye (aşka) Kuran'da dikkat çekilmektedir. Eğer bu sevgi, Allah'ı unutturan, Allah'ı gereği gibi anmayı engelleyen, Allah sevgisine tercih edilen, kalpten Allah sevgisini çıkarıp da onun yerine konulan bir sevgi türüyse, kişiyi doğrudan şirke sürükler.
Toplumda, bu şirk sevgisi, "aşk", "romantizm", "saf ve temiz duygular", vs. şeklinde masum gösterilir, hatta yüceltilip teşvik edilir. Özellikle genç yaştaki insanları etkisine alan bu romantizm telkini akıl ve şuurun gelişmesini engellediği için, dinden, imandan, yaratılış amaçlarından haberleri olmayan, Allah'ı unutmuş, Allah sevgisini, Allah korkusunu bilmeyen, şirki doğal bir davranış, bir yaşam tarzı haline getirmiş sapkın nesiller meydana çıkmaktadır.
Toplumda masum görülen böyle bir tutumun aslında Allah katında çok farklı bir karşılığı olduğu bize Kuran'da şöyle haber verilir:

“Allah’tan başka onlar sadece bir kısım kadınlara tapıyorlar ve onlar, aslında Allah’ın lânet ettiği o inatçı şeytandan başkasına yalvarmıyorlar. O şeytana ki: 'Ya Rabbî, Senin kullarından mutlaka bir pay edineceğim. Mutlaka onları saptıracağım, onları birtakım temennilerle oyalayacağım. Onlara davarlarının kulaklarını yarmalarını emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.' dedi. Her kim Allah’ın yerine şeytanı dost edinirse, şüphesiz o besbelli bir ziyana girmiştir.” [Nisa, 117-119].

Elbette ki insanlar birbirlerini sevebilirler, birbirlerine sevgiyle bağlanabilirler, ama tüm bunlar Allah'tan bağımsız olmamalıdır. Yoksa özünde Allah sevgisine dayalı olmak kaydıyla insanların birbirlerine sevgiyle tutkun olması Kuran'da sözü edilen ve cennette olacağı bildirilen bir modeldir. Bir ayette, cennette "Eşlerine sevgiyle tutkun" [Vakıa, 37] insanların olacağı haber verilmiş ve bu modelin makbuliyetine dikkat çekilmiştir.

Müminin sevgisi berrak, nurlu, kalpte ferahlık oluşturan bir sevgidir. Çünkü sevgisinin gerçek muhatabı Allah'tır. Karşısındaki varlığı dünyada Allah'ın tecellilerini barındırdığı için sever. Bu yüzden de, sevdiği bir kimse veya varlık ölünce veya sevdiği bir eşya kaybolunca, kendisinden alınınca mümin üzülmez, bir mahrumiyet, ayrılık acısı çekmez. Çünkü sevdiği varlıktaki maddi manevi bütün güzelliklerin, tecellilerin gerçek sahibi Allah'tır. Allah ebedi ve ezelidir. Hepsinden önemlisi kendisine şah damarından daha yakındır. Yalnızca kendisini imtihan etmek için geçici olarak bazı tecellilerini geri almıştır. İmanını ve bu anlayışını sürdürdüğü sürece dilerse bu dünyada dilerse ahirette sonsuza dek kendisine çok daha yoğun olarak pek çok güzel sıfatıyla tecelli edecektir. İşte bu sırrı kavradığı ve katıksız gerçek imana kavuştuğu için mümine üzüntü ve acı verecek, onu duygusallığa düşürecek hiçbir durum söz konusu değildir. Bir ayette iman edenlerin bu ruh hali şöyle tarif edilir:

Şüphesiz: "Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra doğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); artık onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. [Ahkaf, 13]

Müşrikler içinse durum tam tersidir. Sevdikleri, bağlandıkları kişiler kendilerini birer birer terk ettiklerinde, her biri için sonsuz ayrılık acısını kalplerinde duyarlar. Allah'a tercih ettikleri, şirk koştukları herkes ve herşey onların dünyada ve ahirette azaplarına sebep olur. Bu şekilde dünyada başlayan azapları ahirette çok daha şiddetli bir maddi ve manevi azapla sonsuza dek devam eder. Kuran'da, cehennemde yüreklere tırmanıp çıkan bir ateşten bahsedilmektedir.

"İşte dünyadaki her türlü yürek acısının kat kat şiddetlisi cehennemde müşriğin manevi azabının bir parçasını oluşturur. Allah Kendisine ihanet eden, haksız yere şirk koşanlardan hem dünyada hem de ahirette intikam alır." [Hümeze, 5-7]

İşte duygularının etkisine kapılmadan aklını kullanan bir kimse, gerçekleri net ve berrak olarak görür, ona göre davranır. Duygusal, dolayısıyla aklı örtülmüş bir kimsenin içinden çıkamadığı, çok karmaşık, çelişkili, açıklanamaz gibi gördüğü konular, akıllı bir müminin gözünde son derece kolay, açık, net ve sadedir. Duygusallığının sözde aşkının peşinden sürüklenen kimseler akıllarını bir kenara atmış, kendilerini şeytanın büyüsüne ve iradesine teslim etmiş bir şekilde şirkin karanlığı ve bataklığı içinde ebedi azaplarına doğru sürüklenmeye devam ederler.


Allah'ı Sevmek ve Allah için Sevmek Sevgilerin En Yücesidir... Yüce Allah'ım bizi bir birimizi Allah rızası için sevenlerden eylesin inşaALLAH (amin)


Çeşitli kaynaklardan derlenerek hazırlanmıştır.

Deruni...kgüll..,
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,021
Tepkime puanı
425
Emeğine sağlık, Allah sevgisi ile insanlara karşı; özellikle iki cinsin birbirine karşı sevgileri, ana-baba sevgisi, evlat sevgisi, kardeş sevgisi, arkadaş sevgisi, bunları birbirine karıştırmamak gerek. İnsanın eşine olan sevgisi ile, anne babasına olan sevgisi nasıl çok farklı ise Allaha karşı hissedilen sevgi de farklıdır bence.

"Müminin sevgisi berrak, nurlu, kalpte ferahlık oluşturan bir sevgidir. Çünkü sevgisinin gerçek muhatabı Allah'tır. Karşısındaki varlığı dünyada Allah'ın tecellilerini barındırdığı için sever. Bu yüzden de, sevdiği bir kimse veya varlık ölünce veya sevdiği bir eşya kaybolunca, kendisinden alınınca mümin üzülmez, bir mahrumiyet, ayrılık acısı çekmez."

Diye bir paragraf var yazıda. Ben katılmıyorum. Bizler müslümanız Elhamdülillah, ölümün bir gerçek ve kaçınılmaz olduğunu biliyoruz. Ölüm bizim için bir başlangıç olacak inşAllah. Fakat eşini,dostunu,evladını veya ana-babasını kaybedip de üzülmeyen, onun eksikliğini hissetmeyen insan olabilir mi? Tabi ki üzülürüz fıtratımız böyle. Allah c.c bizi böyle yaratmış. Durum böyleyken yukarıdaki paragrafı yazan abartmış bence, en azından ben katılmıyorum. Her sevgi farklıdır. Allah sevgisi farklıdır. Bende biliyorum, ölüm bir yokluk değil, bir başlangıç, ahiret bizlerin buluşma yeri. Fakat ne olursa olsun nekadar bilirsek bilelim. Ölen bir sevdiğimizin ardından Üzülmemek veya en azından bir süre veya bir dönem yokluk ve acı çekmemek imkansız...Sevgiyi ve sevme duygusunu da yaratan Allah... Tabiki bu düşünceler kişi bazlıdır. Yani kimseyi bağlamaz ben şahsen her sevginin başka bir frekansı olduğunu düşünüyorum. Farklı düşünenlere de saygılıyım.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
hayatta her seyin bir yeri bir süre veya bir dönemi vardir..
eşini dostunu evladını veya ana-babasını kaybedip de üzülmeyen insan yoktur ama bizler isyan etmeyiz..
Allah'tan geldik Allah'a döneceğimizi bilir.."kahrında hoş lütfunda hoş" diyenlerdeniz Hamd olsun..

Migren hastaligi cekenler bilir migrenin de belli süre veya bir dönemi vardir..
grieving is very necessary process..(Yas tutma zamani önemli ve gereklidir.) ayni parmaginizi kestiginizde o yaranin iyilesmesi gibi zaman ve tedavi gerekli..

O süre dolmadan gecmez.. ayni grip virüsü gibi.. ayni seyler duygular icin de gecerlidir..
Yas tutma,üzülme, acısini hissetmenin de belli bir süre ve zamani vardir.. ancak burada bu zaman da ne yaptigimiz onemli..
isyan mi ediyoruz yoksa Sabir ile Allah a mi siginiyoruz..
Sevgiyi ve sevme duygusunu ,bu hissedigimiz.üzülme, acı,hasret duygusunu da Allah cc. yaratmistir..
bu duygulardan yoksun olan insani..ben 20 yillik meslegimde boyle birini daha hic gormedim..
eşini, dostunu evladını veya ana-babasını kaybedip de üzülmeyen onun eksikliğini hissetmeyen insan olabilir mi?
Tabi ki üzülürüz fıtratımız böyle. Allah c.c bizi böyle yaratmış...
FITRAT degismez...


 

Deruni

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
6 Eylül 2012
Mesajlar
488
Tepkime puanı
1
"Allah sevgisi ile insanlara karşı; özellikle iki cinsin birbirine karşı sevgileri, ana-baba sevgisi, evlat sevgisi, kardeş sevgisi, arkadaş sevgisi, bunları birbirine karıştırmamak gerek. İnsanın eşine olan sevgisi ile, anne babasına olan sevgisi nasıl çok farklı ise Allaha karşı hissedilen sevgi de farklıdır bence."

Evet cok haklisiniz Serdar hocam; gorunurde birbirinden elbette ki farklidir ki oyle olması gerekir, herbirinin bizler uzerinde yansimasi, yogunlugu cok farklidir; ama ozunde tum bu sevgilerin, bizleri Allah sevgisine goturmesi gerektigini dusunuyorum. Allah sevgisi belki de tum bunlarin tamamini kapsamalidir...

"Fakat eşini,dostunu,evladını veya ana-babasını kaybedip de üzülmeyen, onun eksikliğini hissetmeyen insan olabilir mi? Tabi ki üzülürüz fıtratımız böyle. Allah c.c bizi böyle yaratmış."

Belirttigim gibi derleme bir yazi... ben de okurken kendi acimdan bunun pek de mumkun olamiyacagini dusundum..
Gene de yazinin butunlugunu bozmak/degistirmek istemedim...

"Ölen bir sevdiğimizin ardından Üzülmemek veya en azından bir süre veya bir dönem yokluk ve acı çekmemek imkansız..."
Hani siz bir donem diyorsunuz ya, bence bir omur yoklugu ile aci ceker insan... Bu dunya, sevdiklerimiz yoksa cekilmesi neredeyse imkansiz...

Yazinin tamami, gunumuzdeki yoz ask iliskilerini; bunun ugruna hayatini karartan, ikili aski hayatin merkezi haline getiren insanlarin, farkinda olmadan nasil bir yanilgi icinde oldugunun anlasilmasi bakimindan onemli bence...
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,021
Tepkime puanı
425
"Allah sevgisi ile insanlara karşı; özellikle iki cinsin birbirine karşı sevgileri, ana-baba sevgisi, evlat sevgisi, kardeş sevgisi, arkadaş sevgisi, bunları birbirine karıştırmamak gerek. İnsanın eşine olan sevgisi ile, anne babasına olan sevgisi nasıl çok farklı ise Allaha karşı hissedilen sevgi de farklıdır bence."

Evet cok haklisiniz Serdar hocam; gorunurde birbirinden elbette ki farklidir ki oyle olması gerekir, herbirinin bizler uzerinde yansimasi, yogunlugu cok farklidir; ama ozunde tum bu sevgilerin, bizleri Allah sevgisine goturmesi gerektigini dusunuyorum. Allah sevgisi belki de tum bunlarin tamamini kapsamalidir...

"Fakat eşini,dostunu,evladını veya ana-babasını kaybedip de üzülmeyen, onun eksikliğini hissetmeyen insan olabilir mi? Tabi ki üzülürüz fıtratımız böyle. Allah c.c bizi böyle yaratmış."

Belirttigim gibi derleme bir yazi... ben de okurken kendi acimdan bunun pek de mumkun olamiyacagini dusundum..
Gene de yazinin butunlugunu bozmak/degistirmek istemedim...

"Ölen bir sevdiğimizin ardından Üzülmemek veya en azından bir süre veya bir dönem yokluk ve acı çekmemek imkansız..."
Hani siz bir donem diyorsunuz ya, bence bir omur yoklugu ile aci ceker insan... Bu dunya, sevdiklerimiz yoksa cekilmesi neredeyse imkansiz...

Yazinin tamami, gunumuzdeki yoz ask iliskilerini; bunun ugruna hayatini karartan, ikili aşkı hayatin merkezi haline getiren insanlarin, farkinda olmadan nasil bir yanilgi icinde oldugunun anlasilmasi bakimindan onemli bence...

Evet yazı bahsettiğin yozlaşmış, amacını aşmış ilişkilerin anlaşılması bakımından önemli.

Diyor ki yazıda; Elbette ki sevgi duymak yanlış değildir, yanlış olan Allah'ı tamamen unutup, adeta bir tutkuyla, ihtirasla karşı tarafa bağlanmaktır. Çok doğru, buna katılmamak ve onaylamamak mümkün değil.

Fakat katılmadığım bir paragraf ve bir cümle de şöyle;
Diyor ki, "Bütün bunlardan dolayı sevgi/aşk ancak Allah'ın Zatına duyulur. Karşı cinse karşı duyulan sevgi/aşk, Allah’ı unutturuyor, Allah’ı anmaktan alıkoyuyor, Allah aşkına tercih ediliyorsa, kişi şirk içindedir."

Yani ben az çok ne demek istediğini anlıyorum bu satırların. Ancak bana bile biraz itici geliyor. Tasavvuftan bahsediyorsa ne ala, fakat sevgi ancak Allahın zatına duyulur dediği zaman, okuyanı bir eksiklik ve suçluluk duygusu alıyor. Ben bir insanı seviyorum veya bir arkadaşımı seviyorum acaba hatamı yapıyorum? Yazı çok güzel, fakat bana göre bazı satırları fantazi ve gerçeği yansıtmıyor. Tabi bunlar yazan kişinin farklı ifade tarzından veya olayı abartıp fantazi haline getirmesinden de olabilir. Sonuç olarak çok faydalı bir yazı olmuş, bizlere fikirlerimizi ifade etme ortamı sağladı...Eline sağlık...
 

Deruni

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
6 Eylül 2012
Mesajlar
488
Tepkime puanı
1

"sevgi/aşk ancak Allah'ın Zatına duyulur"
yerine şöyle desek:

Hakiki olan, vazgeçilmeyecek olan, uğruna bu dünyadaki her şeyimizi feda edebileceğimiz tek sevgi/aşk Allah Celle Celaluhu'na olmalıdır... Kul aşkı vazgeçilmeyecek kadar hayatin merkezinde, tek yaşam kaynağımız olmamalıdır...

Size ve Gönül sızım hocam değerli yorumlarınız için ben teşekkur ederim...

Selamlar...
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
"Allah sevgisi ile insanlara karşı; özellikle iki cinsin birbirine karşı sevgileri, ana-baba sevgisi, evlat sevgisi, kardeş sevgisi, arkadaş sevgisi, bunları birbirine karıştırmamak gerek. İnsanın eşine olan sevgisi ile, anne babasına olan sevgisi nasıl çok farklı ise Allaha karşı hissedilen sevgi de farklıdır bence."

Evet cok haklisiniz Serdar hocam; gorunurde birbirinden elbette ki farklidir ki oyle olması gerekir, herbirinin bizler uzerinde yansimasi, yogunlugu cok farklidir; ama ozunde tum bu sevgilerin, bizleri Allah sevgisine goturmesi gerektigini dusunuyorum. Allah sevgisi belki de tum bunlarin tamamini kapsamalidir...

"Fakat eşini,dostunu,evladını veya ana-babasını kaybedip de üzülmeyen, onun eksikliğini hissetmeyen insan olabilir mi? Tabi ki üzülürüz fıtratımız böyle. Allah c.c bizi böyle yaratmış."

Belirttigim gibi derleme bir yazi... ben de okurken kendi acimdan bunun pek de mumkun olamiyacagini dusundum..
Gene de yazinin butunlugunu bozmak/degistirmek istemedim...

"Ölen bir sevdiğimizin ardından Üzülmemek veya en azından bir süre veya bir dönem yokluk ve acı çekmemek imkansız..."
Hani siz bir donem diyorsunuz ya, bence bir omur yoklugu ile aci ceker insan... Bu dunya, sevdiklerimiz yoksa cekilmesi neredeyse imkansiz...

Yazinin tamami, gunumuzdeki yoz ask iliskilerini; bunun ugruna hayatini karartan, ikili aski hayatin merkezi haline getiren insanlarin, farkinda olmadan nasil bir yanilgi icinde oldugunun anlasilmasi bakimindan onemli bence...


kardesim siz belkide bunu demek istediniz..aşk-i kirletmiyelim..Yaradilani Yaradan dan fazla sevmiyelim.. Hakk bundan hosnud olmaz..
biliyorsunuz pazar gunleri cocuklari alinmis Sokak kadinlari ile calismaktayim.. onlarda aşk,sevgi, muhabbet yok sanki sadece Nefis, sehvet,,cinselik var...
ve onlar bunun disinda baska sevgilere konsantre olamiyorlar..
Sevmek Sevginin Kaynagi ile baslar diye bugun konustugumda kainatta , olaylara daha genis evrensel bakmayi ogreniyorlar..
birde gunumuzde yoz Aşk daha dogrusu Aşk-i kullanip nefsimizi tatmin etme ..
Eskiden aşk'ından yataklara düşenler vardı,
Şimdide aşk diye yatağa düşenler var".
aşk-in ve Sahibinin degerini düsürünce aslinda farkinda olmadan kendi degerimizi de düsürduk..

boyle sahte Aşk olupta yıpranmalımıyız ?bu gun O Aşk ,yarin baska Aşk olmaz boyle birsey...
Aşk dedigin temiz, guzel ve Yaradan dan gelmeli.. nefis den degil...
hayır biz insanlar bu aşkı ilk once Allah cc.ve onun yarattığı herseyle geçirmeliyiz.
biz insanlar aşkı zevk ve sefa için harciyoruz Mevlaya ulasmak icin degil...
herkez aşık olabilir..ama bir sınır içerisin de ve O sevdigimizi kimin yarattigini O sevme duygusunu bizlere kimin bahs ettigini Unutmadan sevelim...

Sevgilinin zatında aslında kendi nuru vardır. Seven O'nu sever isteyen O'nu ister özleyen O'nu özler. ..Peşinden koştuğumuz da O kavuşmak istediğimizde O sarılmak istediğimizde O'dur.
AŞK; tekdir. Aslında en büyük lütuftur bu kulunun kalbine koyduğu ateş.
Canı görmek için izin yok ki bunu boyle bil ki sen...
Leylalar Mecnunlar Yusuflar Züleyhalar Ferhatlar Şirinler ve daha nice efsaneler bu aşkla ona erdiler...
Anne sevgisi eş sevgisi kardeş sevgisi evlat sevgisi sevgili sevgisi hepsi birdir. Hepsi tek pınardan beslenir...
Çünkü sevgi tektir. Bilmeden Allah'ı sevmektir...
O zatını kulunda gizler görünmez ama O kulunu görür...
[Bu aşkla Mahmut Hüdai-ye kadılığı bıraktırır. İbrahim Ethem'i atlas yorganından çıkartır. Bişr-i Hafî'ye bütün varlığını tükettirir...
Niyazi-i Mısri'ye mum yaptırıp sattırır. Ferhat'a dağları deldirir aşığa acı çektirir...
Âşık aşka âşıktır âşık aslında Sana âşıktır.
Aşk tektir ben tek Seni sevdim...
Seni sevdim kulun zatında Rabbim! Seni Sofii sadece bir vasita idi...
onu da kendi kattina tertemiz aldin...
 

Deruni

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
6 Eylül 2012
Mesajlar
488
Tepkime puanı
1
Allah (c.c) razi olsun hocam, ne kadar da guzel anlatmissiniz, o guzel yureginize saglik, kaleminize saglik...acilangul1

Sizin kosenize cokca kul askindan dertlenen kardeslerimiz yaziyor, bu yaziyi eklememdeki nedenlerden biri de bu... hepsi de cok saf duygular ile seviyorlar elbet, lafim yok... lakin biraz! manasini dusunmeden, yanilgiya duserek, hatalar yaparak maneviyatlarini zedeliyorlar...

Sevmek gercekten de bizlere bahsedilen en guzel nimetlerden biri... dediginiz gibi 'sehvet' duygusundan uzaklasarak, manevi boyutu ile, tertemiz yasamak, bunu bizim EN SEVGILIYE kavusmamiza vesilelerden biri oldugunu idrak ederek yasasak...

"Sevmek bu kadar güzelse: kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir." demis Hz.Mevlana, Biraz da bunun manasini dusunmek, anlamak gerekiyor...

Selam ve dua ile...
 
Üst Alt