Kıyamete yakın ölenlerin kabir azabı az mı olacak?

A

ahilas

Kayıtsız
Misafir
Kıyamete yakın ölenlerin kabir azabı az mı olacak?
Kıyamet kopmadan önce ölen insanlar kabir hayatı yaşayacak ve kabir azabı çekeceklerse kıyamete yakın ölenler önceki ölenlerden daha az mı kabir hayatı yaşayacaklar?

Yani yüz yıllar önce ölen kişi kıyamete kadar kabir azabı ya da lütfuyla karşılaşacak. Ya kıyamet anında veya kıyamete çok yakın ölen kişi ne olacak, o kabir azabını daha mı az görcek veya hiç görmeyecek mi?
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
kabirhayat.jpg


Selamun Aleykum Misafir kardesim Hos geldiniz..
Bildigim kadari ile cevaplamaya calisacagim..insallahu Rahman...

KABİR HAYATI
İnsan ölüp de kabre konduğu andan, kıyametin kopmasına kadar geçen zamana "kabir hayatı" denir.
Kabir hayatının bir adım öncesi dünya, bir adım sonrası âhiret hayatıdır. Kabir hayatı, dünya ile âhiret arasında bir engel oluşturduğu için ona "berzah hayatı" da denir.
Bir bakıma kabir, âhiret hayatının çeşitli duraklarının ilkidir.
Kabirdeki imtihanı kolayca veren, ondan sonraki menzilleri daha kolay geçer. Bu ilk imtihanı veremeyen kimsenin kabir hayatı son derece korkunçtur.

Farklı bir Zaman...Farklı bir Mekan Bambaşka bir alem ve
kabir hayatı...

Kıyamete uzak ölenler daha mı fazla azap çekiyor?
Hz. Âdem zamanında imansız ölen bir insanla, kıyamete yakın zamanda ölen insanın kabir azabı sürelerinin farklı oluşu adalet-i İlahiye"ye uygun mudur?

Dünyada bile çok şiddetli bir ağrıyla geçirdiğimiz yarım saat, bize saatler, günler kadar uzun gelmektedir.
Saatlerce süren lezzet ve sevinç zamanları ise; bir an gibi geçer. Çünkü zaman sabit bir kavram değildir, değişkendir.

Allah (cc) kâfir bir insanın kabir âlemindeki azapla geçirdiği bir anı; asırlar, dehirler hükmüne geçirirken, mü"min kuluna kabrindeki geçirdiği asırlar ve dehirleri sadece bir andan ibaret kılacaktır.

Zaman sabit bir kanun değil!Zaman, -hayatı kolaylaştırmak gibi- çok hikmetlere binaen kâinata konulmuş bir kanundur.
Diğer yaratılmışlar gibi zaman da bir mahlûktur (yani yaratılmıştır). Ayrıca göreceli bir kavram olup, her insana, her mekâna, her hadiseye ve duruma göre değişkenlik gösterir.
Kâinattaki her varlığı Allah (cc) farklı zamanlara bağlı kılmıştır.

Mesela; güneş günü 24 saattir, ay günü 24 saat 50 dakikadır. Diğer gezegenlerde ise çok daha farklı zaman ölçüleri vardır.
Dünyanın da belli zaman ölçüleri olmasına rağmen, dünyada yaşayan her bir insan için zamanin akışı farklıdır.
(Einstein"in izâfiyet teorisi de bunu desteklemektedir).

Mesela; çok sıkıntıyla yaşadığımız bir gün, bazen bir hafta gibi uzun gelir. Fakat bu bir günü, sevdiğimiz bir insanın yanında geçirirsek, bir saat kadar çabuk geçer. Halbuki her ikisinde de saate baktığımızda aynı zaman diliminin geçtiğini görürüz.

Kabirde bir gün bazen bir sene kadar uzun olacaktır
Kabirde de herkesin zamanı farklı olacaktır.
Kabirde dünya günüyle bir gün kalan insan, belki orada geçerli olan kabir günüyle bir senelik azap çekecektir.Demek ki,kabir hayatının uzunluk ve kısalığını, dünya zamanı yani bizim kullandığımız saat ve takvim ölçüsü belirleyemez.

Kabir azabının uzunluğu kişinin ameline göre değişir
"Kabir azabının derecesi, kişinin ameline ve dünyaya olan sevgisine göre farklılık gösterir." (İmam-ı Gazâlî)

Allah'ın (cc)adaletinin en mükemmel şekilde görüneceği yer ahiret âlemidir.
Kişi her ne kadar kısa bir müddet kabirde kalsa da, hak ettiği kabir azabını Allah (cc) mutlaka verecektir.

"Kim zerre kadar bir hayır yapıyorsa, onu görecek! Kim de zerre kadar bir şer işliyorsa onu görecek!"
Zilzal, 7-8
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Kabir azabı, Peygamberimiz (asm)'in bildirdiğine göre, günahkâr müminler ile kâfir olarak ölenler içindir.

İster mümin ister kâfir olsun, başına ne gelirse günahlarının affına sebep olacaktır. Bela, musibet, hastalık, sıkıntı gibi şeyler insanların günahlarının hafiflemesine sebep olmaktadır.

Bir mümin bu dünyada günahkâr olarak yaşar, fakat başına gelen musibetler onun günahlarının azalmasına sebep olacaktır. Kabir de çektiği azaplar da yine günahlarına kefaret olup onları siler.

Aynen bunun gibi, Allah adili mutlak olduğu için kâfir kullarının başına gelen musibetler de cehennemdeki azaplarının azalmasına sebep saymaktadır. Aynı günahı işleyen ve kâfir olan iki kişiden biri musibete uğrasa diğeri uğramasa, musibete uğrayanın azabı diğerine göre hafifleyecektir.

Kâfir cehennemde sonsuza dek kalacağı için cennete giremeyecek, ama ister bu dünyada isterse kabirde çektiği sıkıntı ve azaplardan dolayı, cehennemdeki azabının şiddeti hafifleyecektir.

Bu sebeple kabirde çok kalıp çok azap çeken, az kalıp az azap çekene göre daha kötü olmayacaktır. Belki de ahirette bu durumunu öğrenince çok memnun olacaktır.

İnsanların hayatı ve geçirdiği zaman birimleri aynı değildir. Mesela, birkaç dakikalık rüyada günler, aylar ve yıllar geçmiş gibi geliyor. Bazen de yeni yatıp kalkmış gibi bir gecenin nasıl geçtiğini fark edemiyoruz. Bunun gibi kabre erken giren bir insan, ahirette yeni kalkmış gibi olabilir. Bir diğeri ise birkaç sene kabir de kalır, ama binler sene kalmış gibi azap çekebilir.

İşte kabre erken veya geç gitmek kişiye, günahına ve durumuna göre değişebilir. Allah orada da uyku ve rüyada olduğu gibi bir durum yaratabilir.

Azabın şiddeti değişik olabilir. Bir volt ile milyon voltun derecesi bir olmadığı gibi, mum ateşiyle güneş ateşi de bir değildir. Kabirde de herkesin durumuna göre ayrı ve çeşitli azaplar olabilir. Kabire geç giden birisi çok kısa zamanda şiddetli azap ile, erken giden birisi kadar ceza çekebilir.
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
İnsan, ruh ile vücudun birleşmiş halidir. Vücut, ruhun evi gibidir; oturulacak hale gelince oraya yerleştirilir. Ruh, vücudu bir uykuda iken bir de ölümü sırasında terk eder. Kurâ'n her iki durumu da "vefat" kelimesi ile ifade eder. Şu ayet bunu anlatmaktadır:

"Allah ölüm esnasında ruhları vefat ettirir, ölmeyenlerinkini de uykuda vefat ettirir. Ölümüne hükmettiğini tutar, ötekini belli bir vakte kadar salıverir Bunda düşünen bir toplum için ayetler vardır." (Zümer, 39/42)

"Geceleyin sizi vefat ettiren, gündüzün ne yaptığınızı bilen odur. Sonra belirli süre doluncaya kadar gündüzün sizi kaldırır." (Enâ'm, 6/60)

Vefat, ruhun bedenden alınmasıdır. Uyuyan ve ölen ruh değil bedendir. Uyku, vücudun dinlenmesi, ölüm de sonsuz ahiret hayatına uygun olarak yeniden yaratılması için zorunludur.

Kurâ'n"a göre ölüm bir uyku, kabir bir uyuma yeri, öldükten sonra dirilme de uykudan uyanmadan başka bir şey değildir. Uyuyan kişi, uykuda ne kadar zaman geçti*ğini bilemez. Ölü de aynıdır. Nitekim Kurâ'n"da biri ölü, diğeri uyu*yanla ilgili iki örnek vardır.

Ashab-ı Kehf, mağarada 309 yıl uyumuştu (Kehf, 18/25) Allah Teâlâ onlarla ilgili olarak diyor ki:

"Birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri: "Ne kadar kaldınız?" diye sordu. "Bir gün, belki de daha az kaldık" diye cevap verdiler." (Kehf, 18/19)
 
Üst Alt