- Katılım
- 6 Eylül 2012
- Mesajlar
- 488
- Tepkime puanı
- 1

Kendini kendine hapsedip, dünyayı kendinde mi izlersin? Mapus hayatına aldanıp, kendini kendine ne diye perde eylersin? Ne tuhaftır ki cümle harfi küçük yazanlar "I" (ben) ifadesini hep büyük yazmışlar. İşin ehli olanlar söylüyor, yakında bir rahatsızlık değil, normal bir davranış olacak özseverlik (narsisizm)... Kim bilir? Belki de bir erdem hâline dönüşecek zamanla...
Görmek istemiyorlar. Kişi ben dedikçe kendinden uzağa düşüyor. Kendinden uzağa düştükçe dünyaya yani aşağılık-istana bağlanıyor. Kendini hatırlayanlara ya da hatırlamaya çalışanlara, "anormal davranışlar bunlar, hangi zamanda yaşıyorsun?" diye öğüt veriyor.
Halbuki aslının aslının aslını özlüyor bir çoğu. Özlem hep oraya. Kendine! Şah damarından daha yakın olana, kalbi tecelli-gah ilah edene, yani özüne!
Ne diyordu Kafka?
"Hiçbir eksiğim yok, kendimden gayrı!"
Kendini aradığın yer, komşunun bahçesi bile değil! Farkında mısın?
Sen kendini kendinde arayacaksın ki bulasın. Ötekine ve ötesine baktıkça uzaklaşıyorsun kendinden. Görmüyor musun? Göremiyorsan dinle, ama duymak için. İşitmek için değil!
O, sen oldu. Sen, ben. Ben zaten ben idi. Ortaya üç ben çıktı. Ey yolcu, hangisi sensin? İşte aslının aslının aslına uzak düşüşünün özeti bu. Sen varlık içinde yokluk çekenler gibisin. Varlığı hissediyorsun ama yaptıkların seni yoksullaştırıyor. Var olmak istiyorsan, ben dediğini terk eyle. Sen de. Amma ona da alışma. Çünkü aslında sen de yok. Sen ne diye sende seni ararsın? Sen, sende var olan, şah damarından daha yakın olanı ara! Taşrada değil, kendinde ara...
Nasıl arayacağım deme sakın! Senin yolundan geçenlerin sayısı bile bilinmez. Tabii ki bir bilene varacaksın. Rehberin olacak. Amma unutmayacaksın! Kılavuzu karga olanın, burnu dertten kurtulmaz!..
Alıntı...