Kanserde Su Götürmez Gerçek

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
Kanserde su götürmez gerçek

Gırtlak ve ağız içi kanserlerinin en önemli nedeni sigara. Nikotin ve tütündeki kimyasalların kanserojen etkileri bu kanser türlerinden yüzde 95 oranında sorumlu.



İSTANBUL - Gırtlak kanseri hastalarının yüzde 95’inde uzun süreli sigara kullanım hikâyesi olduğunu belirten İstanbul Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusufhan Süoğlu, pasif içiciliğin de çok önemli bir risk faktörü olduğunu söyledi. Süoğlu, “Örneğin daha önce akciğer kanseri nedeniyle eşini kaybeden bayanlarda pasif içiciliğe bağlı gırtlak kanseri oluşabiliyor. Sigara özellikle alkolle birleşince ağız içi tümörlerde kanserojen etki daha fazla artıyor” dedi.
Prof. Dr. Yusufhan Süoğlu, 15 yıl gibi uzun bir süre günde bir paket sigara içen ve bununla birlikte alkol tüketen kişilerin yüksek risk altında olduğunu hatırlattı. Dr. Süoğlu, “Gırtlak (larenks) kanserinde öne çıkan belirti ses kısıklığı ama bu da kanserli bölgenin gırtlak içerisindeki konumuna bağlı olarak değişkenlik gösterebiliyor. Ses tellerindeki tümörler ses kısıklığı ile kendisini gösteriyor ama ses tellerinin üzerindeki tümörler de tümör büyüyene kadar herhangi bir belirti vermiyor. Dolayısıyla 15 yıl boyunca alkolle birlikte sigara kullanan kişilerin yılda en az bir kez Kulak Burun Boğaz muayenesi olmalarında fayda var. Normal tedavilere cevap vermeyen ve uzun süren en ufak bir ses kısıklığının dahi peşine düşmek lazım” dedi.

GELİŞMELER HASTANIN YAŞAM KALİTESİNİ ARTIRIYOR
Erken tanıda, özellikle risk gurubundaki kişilerin endoskopik gırtlak ve ayrıntılı baş boyun muayenesinin önemli olduğunu belirten Süoğlu, şunları söyledi: “Tedavi aşamasında tümörün çıkartılması süreçlerinde çok büyük değişiklikler olmadı. Ancak tümörden sonra ortaya çıkan doku kayıplarını yerine koyma (rekonstrüksiyon) alanındaki gelişmeler, hastanın kendi vücudundaki dokuları kullanarak gerçekleştirilen serbest doku transferleriyle yaşam kalitesi yükseltiliyor. Mikro cerrahi yöntemiyle gerçekleştirilen rekonstrüksiyon uygulamalarıyla, fonksiyonel ve anatomik defektler yerine konuyor. Böylece hastaların ameliyat sonrası beslenmesi, konuşması ve nefes alması sağlanıyor. Yanı sıra ameliyat sonrası uygulanan radyoterapi teknikleri de tedaviyi destekliyor.“
 
Üst Alt