- Katılım
- 26 Temmuz 2011
- Mesajlar
- 19,432
- Tepkime puanı
- 185

Muhacir elinde kalem beyaz boş kagida bakıyordu...
Birazdan içindeki anilarin hatıralari tertemiz kâğıda düşecekti...
Yapmak ..yazmak istediği bu değildi hâlbuki.Muhacir Kalbinin yaralarından oluşan sancılarını Ensar dostlarina duyurabilmekti tek arzusu...
Ama bazen arzu edilen ve netice birbirlerine hiç benzemez. Tıpkı annesinden bir parça olarak doğmuş ama annesi yerine babasına benzeyen bir bebek gibi...
aslinda O da mutlulugu..sevinci..Sila-yi yazmak istiyordu ama bilmedigi duygulari nasil yazabilirdi ki?
Kalemini harekete geçirdiğinde kalem hoyratça bir darbe vurdu kâğıda...
acı ile kâğıt büzülür kalemin sivri ucuna doğru. O kadar acıtır ki canını, tertemiz doğadan kalemin ucuna kadar gelen ömründe hiç bu kadar acıyla hemhal olmamıştır...
Kalem dayanamaz bu haline kâğıdın, hüzünlenir. Gözyaşı kapkara akmaya başlar kâğıdın üstüne...
Kâğıt kabul eder bu hüzünle akan gözyaşını. Bağrını açar her bir gözyaşına; karasına rağmen…
ama okuyanlari acıttigindan bir An yazmayi birakir..
Yazar kalem ve kâğıdın kaynaşmasından hoşnut, açar içini ikisine de...
Artık aralarında namahrem kalmaz. Dökülür hepsinden sırlar. Sırdaşı oluverir üçü birbirinin. Ağlarlar beraberce. Hüzün koymaz onları sabahın serin ve sessiz saatlerine kadar. Dertleşme bitmez biri tükenene kadar.
taki biri Hakka kavusana kadar..Kağıd ve kalemin Aşkı ve kavgasi devam eder..
kalem ve kağıt Yanında bir bardak çayla, Sadece aşk ve ayrılık kavgası ...devam eder...