- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 9,107
- Tepkime puanı
- 81
Kalb, yürekte bulunan bir kuvvettir. Ampulde bulunan elektrik cereyânı gibidir ki buna, gönül denmektedir. Bedendeki bütün organlar, kalbin emrindedir. His uzuvlarımızın duydukları bütün bilgiler kalbde toplanır. İnsanın, inanmak, sevmek, korkmak, kalbindedir. Îmân eden ve kâfir olan, kalbdir. Kalbi temiz olan, İslâmiyyete uyar, kalbi kötü olan ise, İslâmiyetten kaçar.
Güzel, iyi ahlâkın ve kötü huyların yeri kalbdir. Allahü teâlâ, dinleri, Peygamberleri, kalbi temizlemek için göndermiştir. Kalbi temiz olan, herkese iyilik eder, dünyâda, râhat, huzûr içinde yaşar, âhirette de, sonsuz saâdete kavuşur.
“NİYYET DOĞRU OLMADIKÇA!..”
Bedenin sâlih, iyi olması için, kalbin sâlih, iyi olması lâzımdır. Kalbin sâlih, temiz olmasına, tasavvufta Fenâ-i kalb denmektedir. Kalb, Allahü teâlânın sevgisinde fânî olursa, Onun beğendiği şeyleri sever, beğenmediklerini sevmez. Bundan dolayı bedenin hepsi, İslâmiyyetin yasak ettiklerinden sakınmak ve emrettiklerine uymak ister. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
“İşin temeli kalbdir. Kalb, Allahü teâlâdan başkasına tutulmuş ise, yıkılmış demektir ki, bir işe yaramaz. Niyyet doğru olmadıkça, hayırlı işlerin, yardımların ve âdete uyarak yapılan ibâdetlerin, yalnız olarak hiç faydası olmaz. Kalbin selâmet bulması da ve Allahü teâlâdan başka hiçbir şeye düşkün olmaması da lâzımdır. Yani her yapılan şey, O emrettiği, O beğendiği için yapılmalı.
Onun râzı olmadığı her şeyden kaçınmalıdır. Her şey Onun için olmalıdır. Hem, kalb selâmeti, hem de bedenin sâlih işler yapması, birlikte lâzımdır. Beden sâlih ameller yapmaksızın, kalbim selâmettedir, kalbim temizdir, sen kalbe bak demek bâtıldır, boştur. Kendini aldatmaktır.
Bu dünyâda, bedensiz rûh olmadığı gibi, beden ibâdet yapmadan ve günâhlardan kaçınmadan, kalb, temiz olmaz. Zamânımızın birçok sapıkları, ibâdet yapmayıp, kalblerinin selâmette olduğunu, hattâ keşif sâhibi olduklarını söyleyip, saf Müslümânları aldatıyor. Allahü teâlâ, hepimizi böyle sapıklara inanmaktan korusun!”
Seyyid Emîr Gilâl hazretleri buyuruyor ki:
“Kalbin, dilin ve bedenin temiz olması, helâl lokma yemeye bağlıdır. Bunu, iyi biliniz. Helâl lokma yiyen insanın mîdesi, içinde temiz su toplanan havuz gibidir. Bu havuzdan etrâfa temiz su dağılır ve bu su ile çiçekler yetişir, ağaçlar meyve verir, ondan istifâde edilir.
Resûlullah efendimiz;
(Bir kimse, hiç haram karıştırmadan kırk gün helâl yerse, Allahü teâlâ onun kalbini nûr ile doldurur. Kalbine nehirler gibi hikmet akıtır. Dünyâ muhabbetini kalbinden giderir) buyurmuştur.”
İmâm-ı Birgivî hazretlerine;
-Tasavvuf nedir? diye sorulunca;
-Tasavvuf; kalbi kötü huylardan temizlemek ve iyi huylar ile doldurmak demektir. Kalbi ıslâh etmek, her şeyden daha önemlidir. Çünkü kalp, bedende emrine itâat edilen ve her hükmü yerine getirilen bir hükümdâr gibidir. Vücûddaki uzuvlar onun emri altındaki hizmetçilerdir buyurmuştur.
NEFİS DOĞRU YOLA GİRİNCE!..
Ebüssü’ûd el-Bâzinî hazretleri buyuruyor ki:
“Kalbin temizlenmesi, Allahü teâlâdan başkasına orada yer vermemekle ve tam bir sadâkat ile olur. Kalbin bozulması da, Allahtan başkasına gönül bağlamak, başkalarını Ona ortak koşmakla ve riyâ, gösteriş yapmakla olur. Kalbinde dünyâya karşı bir meyil gördüğün zaman, orada bir şek, şüphe var demektir. Derhal ondan kalbini temizle!
Kalb temizlenip, nefis doğru yola girince, insanın her hâli değişir. Artık kimsenin ayıpları görülmez olur. Gözler, insanların hep iyi hâllerini görür. Onlara karşı kalbde bulunan katılık, acıma duygusuna, şefkat ve merhamete dönüşür. Kin, hased gibi düşmanlıklar terk edilip onlara hep iyilik yapmak duyguları ortaya çıkar.”
Netice olarak, Müslümânın her şeyden önce kalbini temizlemesi lâzımdır. Çünkü kalb, bütün bedenin reîsidir. Bütün uzuvlar kalbin emrindedir. Peygamber efendimizin buyurduğu gibi:
(İnsanın bedeninde bir et parçası vardır. Bu iyi olursa, bütün uzuvlar iyi olur. Bu kötü olursa, bütün organlar bozuk olur. Bu, kalbdir. )
Osman Ünlü
Güzel, iyi ahlâkın ve kötü huyların yeri kalbdir. Allahü teâlâ, dinleri, Peygamberleri, kalbi temizlemek için göndermiştir. Kalbi temiz olan, herkese iyilik eder, dünyâda, râhat, huzûr içinde yaşar, âhirette de, sonsuz saâdete kavuşur.
“NİYYET DOĞRU OLMADIKÇA!..”
Bedenin sâlih, iyi olması için, kalbin sâlih, iyi olması lâzımdır. Kalbin sâlih, temiz olmasına, tasavvufta Fenâ-i kalb denmektedir. Kalb, Allahü teâlânın sevgisinde fânî olursa, Onun beğendiği şeyleri sever, beğenmediklerini sevmez. Bundan dolayı bedenin hepsi, İslâmiyyetin yasak ettiklerinden sakınmak ve emrettiklerine uymak ister. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
“İşin temeli kalbdir. Kalb, Allahü teâlâdan başkasına tutulmuş ise, yıkılmış demektir ki, bir işe yaramaz. Niyyet doğru olmadıkça, hayırlı işlerin, yardımların ve âdete uyarak yapılan ibâdetlerin, yalnız olarak hiç faydası olmaz. Kalbin selâmet bulması da ve Allahü teâlâdan başka hiçbir şeye düşkün olmaması da lâzımdır. Yani her yapılan şey, O emrettiği, O beğendiği için yapılmalı.
Onun râzı olmadığı her şeyden kaçınmalıdır. Her şey Onun için olmalıdır. Hem, kalb selâmeti, hem de bedenin sâlih işler yapması, birlikte lâzımdır. Beden sâlih ameller yapmaksızın, kalbim selâmettedir, kalbim temizdir, sen kalbe bak demek bâtıldır, boştur. Kendini aldatmaktır.
Bu dünyâda, bedensiz rûh olmadığı gibi, beden ibâdet yapmadan ve günâhlardan kaçınmadan, kalb, temiz olmaz. Zamânımızın birçok sapıkları, ibâdet yapmayıp, kalblerinin selâmette olduğunu, hattâ keşif sâhibi olduklarını söyleyip, saf Müslümânları aldatıyor. Allahü teâlâ, hepimizi böyle sapıklara inanmaktan korusun!”
Seyyid Emîr Gilâl hazretleri buyuruyor ki:
“Kalbin, dilin ve bedenin temiz olması, helâl lokma yemeye bağlıdır. Bunu, iyi biliniz. Helâl lokma yiyen insanın mîdesi, içinde temiz su toplanan havuz gibidir. Bu havuzdan etrâfa temiz su dağılır ve bu su ile çiçekler yetişir, ağaçlar meyve verir, ondan istifâde edilir.
Resûlullah efendimiz;
(Bir kimse, hiç haram karıştırmadan kırk gün helâl yerse, Allahü teâlâ onun kalbini nûr ile doldurur. Kalbine nehirler gibi hikmet akıtır. Dünyâ muhabbetini kalbinden giderir) buyurmuştur.”
İmâm-ı Birgivî hazretlerine;
-Tasavvuf nedir? diye sorulunca;
-Tasavvuf; kalbi kötü huylardan temizlemek ve iyi huylar ile doldurmak demektir. Kalbi ıslâh etmek, her şeyden daha önemlidir. Çünkü kalp, bedende emrine itâat edilen ve her hükmü yerine getirilen bir hükümdâr gibidir. Vücûddaki uzuvlar onun emri altındaki hizmetçilerdir buyurmuştur.
NEFİS DOĞRU YOLA GİRİNCE!..
Ebüssü’ûd el-Bâzinî hazretleri buyuruyor ki:
“Kalbin temizlenmesi, Allahü teâlâdan başkasına orada yer vermemekle ve tam bir sadâkat ile olur. Kalbin bozulması da, Allahtan başkasına gönül bağlamak, başkalarını Ona ortak koşmakla ve riyâ, gösteriş yapmakla olur. Kalbinde dünyâya karşı bir meyil gördüğün zaman, orada bir şek, şüphe var demektir. Derhal ondan kalbini temizle!
Kalb temizlenip, nefis doğru yola girince, insanın her hâli değişir. Artık kimsenin ayıpları görülmez olur. Gözler, insanların hep iyi hâllerini görür. Onlara karşı kalbde bulunan katılık, acıma duygusuna, şefkat ve merhamete dönüşür. Kin, hased gibi düşmanlıklar terk edilip onlara hep iyilik yapmak duyguları ortaya çıkar.”
Netice olarak, Müslümânın her şeyden önce kalbini temizlemesi lâzımdır. Çünkü kalb, bütün bedenin reîsidir. Bütün uzuvlar kalbin emrindedir. Peygamber efendimizin buyurduğu gibi:
(İnsanın bedeninde bir et parçası vardır. Bu iyi olursa, bütün uzuvlar iyi olur. Bu kötü olursa, bütün organlar bozuk olur. Bu, kalbdir. )
Osman Ünlü