İzmir Menderes İlçesi

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
menderes.gif

Menderes Tarihi

Menderes’in tarihçesi Roma devrine kadar uzanmaktadır. Bazı kalıntıların incelenmesinden anlaşıldığına göre ilk toplu hayat Bizans devrine aittir. Polis Hora Ayena adlı iki büyük şehir vardır. Bu iki şehir Taşköprü ile birbirine bağlanmıştır. Bu olay 600 yıllarına rastlar. 1071 Malazgirt savaşından evvel birçok Selçuklu Beyi, önce doğu sonra batı Anadolu’ya yerleşmişlerdir. Savaştan sonra yerleşme daha da hızlanmıştır. Yeni, köy ve şehirler kurulmuştur. Anadolu Beylikleri zamanında her iki köyü zapteden Aydın Oğulları’ndan Cüneyt Bey’e izafeten yeni kurulan köye Cüneydabat adı verildiği sanılmaktadır.

14. yüzyıl ortalarında memleketini genişleten Karasi Beyliğini ilhak eden Orhan Gazi’nin, tesir ve nüfusu İzmir’e kadar yayılmıştır. O tarihten itibaren Menderes belli bir köy olarak tanınmaya başlamıştır. 14. yüzyıl sonlarında Yıldırım Beyazıt İzmir’i ele geçirmiş ve Menderes çevresinde kendisini tanıtmış olan Cüneyt Bey’in babası İbrahim Ağayı İzmir’e subaşı olarak atamıştır. Yıldırım Beyazıt’ın seferden sefere koşması İzmir’in Rodos şövalyelerinden iyice temizlenmesini engellemiş ise de, Timur sonuca ulaşmıştır.

1402-1403 kışını bu çevrede geçiren Timur, İzmir yakınlarına gelerek şövalyelerin başı olan Gulliame ve Muni’den şehri boşaltmalarını istedi. Red cevabı üzerine şehri işgal etti. 1403 yılının ilk günlerinde İzmir, Timur’un eline geçti. Timur, Orta Asya’da yapacağı savaşlar için buradan ayrılırken eski topraklarını Aydınoğulları’na iade ettiyse da önceden Yıldırım Beyazıt tarafından subaşı olarak tayin edilen İbrahim Ağa’nın oğlu Cüneyt Bey sahneye çıktı. Cüneyt Bey Poliahora (bu ad sonradan Ballı Kaya diye anıldı) denilen yere bey olarak tayin edildi. Babasının ölümü ve Timur’un burayı terk etmesinden yararlanıp, Edirne’de hüküm sürmekte olan Yıldırım Beyazıt’ın oğlu Süleyman Çelebi’den de yardım görerek, Aydınoğullarını İzmir’den uzaklaştırdı.

1405-1406’dan sonra hamisi isyan ettiği için tevkif edilip Rumeli’ne sürüldü. Daha sonra bir fırsatını bulup tekrar İzmir’e geldi. Mehmet, bütün kardeşlerini saf dışı ederek Osmanlı saltanatını ele geçirdikten sonra Cüneyt’e karşı harekete geçerek 1415 yılında İzmir’i kuşattı. On günlük bir kuşatmadan sonra Cüneyt Bey İzmir’i terk ederek Bizans’a sığındı. Bizanslılar kendisini hapsettiler ve ellerinde bir koz olarak kullanmaya başladılar. Mehmet Çelebi’nin, İzmir’i istilasında kendisine Rodos Şövalyeleri ne Midilli prensi de yardım etti. Çünkü Cüneyt Bey’den onlar da yılmışlardı. Cüneyt Bey Bizans’ta hapis kaldığı sürece boş durmadı. Çelebi Mehmet’in ölümünden sonra da bu isteğine kavuştu. Bizans tarafından tahliye edildi. Çünkü Cüneyt Bey, Bizans’ta hapis kaldığı sürece Genç Osmanlılar devamlı seferden sefere koşmuşlardı. Bu durum Bizans’ın hiç işine gelmiyordu. Bu sebeple tahliye edilen Cüneyt Bey Düzmece Mustafa hareketine katıldı. Daha sonrada 1422 tarihinde İzmir’e gelerek bir süre tekrar buraya hakim oldu . 1424 veya 1426 tarihinde İzmir’e gelerek bir süre tekrar buraya hakim oldu. 1424 veya 1426’da II. Murat tarafından yakalatılarak oğluyla beraber idam edildi. Bugün Karacaağaç’ta mezarı bulunmaktadır. Bundan sonra İzmir, dolayısıyla Menderes daimi olarak Osmanlı himayesine katılmıştır. Cüneyt Bey olduğu sıralarda, kendi adıyla anılan bir de cami yaptırmıştır. Mehmet Çelebi, Cüneyt Bey’i ortadan kaldırmak istediği sıralarda, Cüneyt Bey adını unutturmak için; Menderes’in güneyinde, bugün harabe olan ve yıkık minaresi olan camiyi yaptırmıştır.

Bu bölgenin adını Cuma Tesmiye koymuştur. Cüneyt Bey’in, Sinan Fakı adlı kadısı varmış. Bu kadı hayli işler başarmış. Kadı efendi Menderes ile Gölcükler arasında kendi adıyla anılan bir köy kurmuş. Bu köyün halkı, veba salgını sonucu tümüyle ölmüş. Köyde bakımsız kaldığı için harap olmuştur. Bugün kalıntıları vardır. Rodos’un fethine çıkan Kanuni Sultan Süleyman’ın orduları bir süre Menderes’te konaklamıştır. Tertip ve düzeni burada kararlaştırmıştır. BU sırada bölgeye Cem Ovası denildiği kayıtlardan anlaşılmıştır. 9 Eylül 1922’de İzmir ile birlikte düşman işgalinden kurtarılmış ve CUMAOVASI adını almıştır. 3 Haziran 1988 tarihinde adı değiştirilerek "MENDERES" olmuş ve ilçe haline getirilmiştir.

Menderes’in Tarihi Eserleri

Kasımpaşa Camii: Bugün Kasımpaşa mahallesinde bulunan ve halen kullanılmakta olan caminin kapısında şöyle denmektedir: Abdullah Oğlu Kasım (Mehmet Han oğlu Sultan Beyazıt, Tarih 93).

Samancıoğlu Camii: Cüneyt Bey mahallesinde olan bulunmakta ve halen kullanılmaktadır. Samancıoğullarından Hacı Veli tarafından yaptırılmıştır.

Cumaovası (Menderes)’Te Önemli Tarih Ve Değişmeler

İlk Belediye Teşkilatı, 1952 yılında kuruldu ve ilk başkan’ın adı Mustafa ÖNCÜ’ dür. Su ve Elektrik; Su 1961 yılında, elektrik ise 1965 yılında gelmiştir. İlçe Olma: 07 Haziran 1988 de Cumaovası Kasabası İlçe oldu ve adı da Menderes olarak değişti. İlçe teşkilatı Kuran kursunda işe başladı. Ayrıca Cumaovası Hava alanı da Adnan Menderes Hava Limanı adını aldı. Halen iç ve dış hatlara olmak üzere haftada 300 uçak inip kalkmakta, İstanbul Hava Limanı’ndan sonra ülkemizin ikinci büyük hava limanı olarak hizmete devam etmektedir.

Menderes

Menderes , İzmire 20 Km uzaklığında güzel koylarıyla dikkat çeken bir ilçedir. Bölge adını 1071 yılında Cüneyt Bey’in adından yola çıkılarak Cüneyt Tabat sonra, Cumaabat olarak almıştır. Kurtuluş savaşından sonra Cumaovası olarak anılmış ve daha sonra Menderes olarak değiştirilmiştir.

Menderes ilçesi Özdere’yi ve Gümüldür’ü de sınırları içine almaktadır. Özdere egedeki dokuz büyük turistik bölgelerden biridir. Gümüldür ise dünyaca ünlü mandalin türü satsumanın yetiştirici bölgesi olarak bilinmektedir.

Menderes ilçesinin Görece köyünde boncuk üretimi yapılır. Değişik renk ve biçimdeki boncuklar yerli ve yabancı turistlerin oldukça dikkatini çekmektedir.

Menderes Antik dönem yerleşimleri açısından da oldukça önemli bir yere sahiptir. Batısında Lebedos antik kenti bulunmaktadır. Gümüldürün doğusunda (Ahmetbeyli) kent limanı olarak bilinen Notıon’un kalıntılarına rastlanmıştır. Notion’dan 2 km kadar uzaklıkta Klaros yer alır.

Lebedos

İonia bölgesi antik kentlerinden Lebedos, bugün Seferihisar ile Selçuk arasındaki kıyıda Ürkmez Köyü’nün (Kısık Köyü) yanı başındaki küçük bir tepenin üzerinde kurulmuştur. Kolophon’un kuzeyinde, Kral Kodros’un oğullarından Andropompos tarafından kurulan Lebedos, İon göçü sırasında Helenlerin eline geçen ilk Anadolu kentlerindendir. İonia Birliği’nin on iki üyesinden biri olmasına karşılık komşusu Myus ile birlikte diğerlerinden sönük kalmıştır.
Horatius’un “Tekedilmiş Köy” olarak tanımladığı Lebedos, Klasik dönemde sikke basmayan tek İon kenti olmuştur. Helenistik dönemde isminden hiç söz edilmemiş, Kral Antigonos bu kenti Teos topraklarına katmayı düşünmüştür. Lysimakhos’un buradaki halkı Ephesos’a yerleştirdiği ve lebedos’u tamamen ortadan kaldırdığından söz etmiştir. Buna rağmen kent varlığını sürdürmüş, M.Ö.226’da Mısır kralı II.Ptolomaios’un egemenliğini kabul etmek zorunda kalmıştır. Bundan dolayı da 60 yıllık bir süre “Ptolemais” ismi ile anılmıştır. M.Ö.II. yüzyılda Teos, Ephesos ve Myonnesos’dan kovulan dionysos sanatçıları buraya yerleşmiş ve kentin kalkınmasında biraz da olsa katkıları olmuştur.

Lebedos’ta arkeolojik araştırma yapılmadığından geçmiş tarihi ile ilgili bilgi oldukça yetersizdir. Günümüze ulaşabilen kalıntıları yok denecek kadar azdır. Yalnızca yarımadayı çepeçevre kuşatan surların kalıntıları günümüze gelebilmiştir.
Lebedos’un karşısındaki ana karanın yamaçlarında, yüzeyde çok sayıda çanak çömlek parçaları ve duvar izlerine rastlanmıştır. Ayrıca buradaki düz bir tepenin üzerinde de oldukça büyük bir yapının temellerine rastlanmıştır.

Notion

Ahmetbeyli’ ye yani İzmir –Kuşadası kavşağına gelindiğinde yolun sağında(deniz tarafı ) Notion ve solunda Klaros yer alıyor. Ahmetbeyli plajı ile iç içe olan Notion ilk kez 1921’de kazıldı. Kentin batı ve kuzeyindeki iki kapısı ayaktadır. Akropolün üstünde Samos adası ve kuşadasına doğru çok güzel bir deniz manzarası seyrediliyor. Hellenistik dönemde yapılmış sur duvarları çok iyi durumda. Kentin doğu ucunda tiyatro, agora, bouleterion, batı ucunda avlu ortasında çok küçük bir athena tapınağı var.

Klaros

İzmir İli, Menderes İlçesi, Ahmetbeyli Köyü’nde, M.Ö. 294 yılına kadar Kolophon anakentine bağlı bulunan Klaros Kehanet Merkezi, bu tarihten sonra Notion anakentine bağlanmıştır. Kentteki Apollon Tapınağı kehanet merkezi olması nedeniyle Helenistik Dönem’de ve özellikle Roma Dönemi’nde çok ünlü idi. M.Ö. 2. yüzyılda inşa edilmiş olan kare planlı propylon, Dor düzenindedir. Tapınakta yer alan iki sütunun iç yüzlerinde M.S. 2. yüzyılda işlenmiş olan yazıtlar bulunmaktadır. Bunlar, Apollon Kahini’ne danışmak üzere gelen heyetlerin listesini kapsamaktadır.

Propylonun batısında geç devirde inşa edilmiş ve ticari işlere ayrılmış olan bir portik bulunmaktadır. Doğu yönde ise tamamen korunmuş, yarım daire şekilli bir exedra yer almaktadır. Kuzeydoğuda ise Geç Roma Dönemi’ne ait olan evlerin kalıntıları görülmektedir.

Propylonun kuzeyinde kutsal yola ait bazı kaideler bulunmaktadır. Burada Roma ileri gelenlerine ve özellikle Romalılar’ın Asya Eyalet Valileri’ne ait heykel kaideleriyle steller ve heykelleri içeren bir küçük anıt sırası düzenlenmiştir. Bu anıtların tümü, M.Ö. 1. yüzyılda dikilmiştir.

Dor düzenindeki Apollon Tapınağı, M.Ö. 4. yüzyıl sonunda ya da Helenistik Dönem başında inşa edilmiş olmalıdır. Kazı çalışmalarında cellanın içinde Apollon, Artemis ve Leto’nun kolosal ölçüdeki heykellerinin büyük parçaları bulunmuş olup, bunlar günümüzde orijinal yerinde durmaktadır.

Apollon Tapınağı’nın güneyinde, İyon düzeninde küçük bir tapınak ile önündeki sunak göze çarpmaktadır. Bu tapınak Artemis’e aittir.

Apollon Tapınağı’na ait sunağın kuzeyinde yer alan taştan yapılmış güneş saati iyi korunmuş durumdadır. Güneyde çok iyi durumda bir exedra ve bir koltuk bulunmaktadır. Antik yazarların söz ettiği “Hekatomb” yani yüz adet hayvan bağlama bloğu, kutsal bir alanda bulunmuş olması açısında dünyada tek örnektir. Apollon sunaklarından gelen pişmiş toprak sunuların M.Ö. 7. yüzyıldan Roma Dönemi sonuna kadar kesintisiz olarak devam etmesi, sunu geleneğini göstermesi açısından önemlidir.

Kolophon

Değirmendere’nin doğusunda kurulmuş olan Kolophon, deniz kenarında kurulmayan tek İon yerleşimidir. Kolophon 12 İyon şehrinden biridir. Güçlü bir donanmaya ve süvari birliğine sahip olmasına rağmen, bir çok savaştan zarar görmüş ve deniz korsanları zamanında bile Lidya, Pers ve Makedonya kuvvetleri tarafından yönetilmiştir. Kolophon MÖ 302’de Lysimakhos tarafından yıkılınca, onun komşu şehri olan Notion önem kazanmıştır. Homer vatandaşlığını talep eden şehir Klaros Tapınağı’yla ve nasihat merkezi olmasıyla da ünlüdür. Adını Kolophon Dağı’ndan alan kent büyük İon göçleri sırasında geniş ölçüde Girit-Miken etkisinde kalır.1886 yılında bulunan kent kalıntıları alanında,ilk kazı çalışması 1922 yılında yapılmıştır. Aşağı şehir,güney tarafta buluna Akropol kenarında uzanmakta ve MÖ.4 yy. da yapılmış olan duvarlarla korunmaktadır.İlk kent Akropol’ün bulunduğu 800 metre yüksekliğindeki tepenin güney batısında yer alır.Akropol’ün kuzey yamacında ovadan 195 metre yükseklikte bazı eski binaların izleri görünür.Bunlardan en iyi şekilde günümüze ulaşanı MÖ.4 yy. a tarihlenen Stoa’dır.Stoa’nın yanında bir kaç ev bloku ortaa çıkarılmıştır.Daha batıda ise hamamların yer aldığı kalıntılar görülür.

Baklatepe

İzmir’in güneyinde, Menderes İlçesi’ne bağlı eski Bulgurca Köyü’nün kuzey kenarında yer alan Baklatepe’de bu güne kadar açığa çıkarılan en erken kalıntılar Geç Kalkolitik Çağ’a (M.Ö. 3500-3000) aittir. Dönem içerisinde ızgara planlı evler, tek sıra taş temel üzerine, ağaç dalları ve çamur sıva kullanılarak inşa edilmiştir. Evlerin aralarında sokaklar yer almaktadır. Bu dönemde ölüler, çömlek ve küp mezarlarda hem yerleşim içine, hem de yerleşim dışına gömülmüştür.

M.Ö. 3000-2500 yıllarına tarihlenen Erken Tunç Çağı I’e ait yerleşim, savunma duvarı ve hendek ile korunmaya alınmıştır. Tabanları kısmen taş kaplı olan evlerin içinde ambar ve ocak kalıntıları mevcuttur. Mezarlık alanı ise yerleşimin doğu, kuzeydoğu ve güneydoğusunda Geç Kalkolitik yerleşimi üzerinde olup ölüler bu mezarlık alanında küp içine, taş sandukalara veya doğrudan toprağa gömülmüştür. Erken Tunç Çağı II (M.Ö. 2500-2250) mezarlığı ise, daha çok küp mezarlardan oluşmaktadır. Bu mezarlarda ölü hediyesi olarak bol miktarda seramik kaplar yanında hayvan figürleri, taş boncuklar, bronz silah ve süs eşyaları bulunmuştur.

Geç Tunç Çağı sonuna tarihlenen bir oda mezarı, bölgenin deniz aşırı ilişkilerine ve ölü gömme geleneklerine ışık tutması bakımından önemlidir.
 
Üst Alt