Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
BÖLGELERİMİZ VE ŞEHİRLERİMİZ
Bölgeler ve Şehirler
Marmara Bölgesi
İstanbul
İstanbul'un Kaleleri (Hisarları)
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Turab" data-source="post: 50589" data-attributes="member: 2"><p><strong>Yedikule Hisarı</strong></p><p></p><p><span style="font-size: 12px"><strong><span style="color: red">Yedikule Hisarı (Fatih) </span></strong></span></p><p> <span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><img src="https://www.islamiforumlar.net/resimler/resim2/yedikulezindanlari1.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></p><p><span style="font-size: 12px">Yedikule Hisarları</span> <span style="font-size: 12px">, İstanbul'un en önemli açık hava müzelerinden birisidir. İmparator I. Theodosius'un (390) emriyle bir zafer takı olarak yapılan ünlü Altın Kapı (Porta Aurea), II. Theodosius (403–450) tarafından valisi Anthemiusa yaptırılan şehir surlarıyla birleştirilmiştir.</span></p><p><span style="font-size: 12px"> Altın Kapı'nın bir bütün olarak mermer kuleler ile birlikte II.Theodosius (413) döneminde yaptırıldığı da iddia edilmektedir.</span></p><p><span style="font-size: 12px"> Altın Kapı, o dönemde seferlerden dönen nice imparatorların törenlerle şehre ihtişamla girdikleri Bizans'ın en önemli giriş kapısıydı.</span></p><p><span style="font-size: 12px"> 1453 Mayısında İstanbul'un Fatih Sultan Mehmed (1432–1481) tarafından fethinden 4 yıl sonra ilave edilen üç kule ile surlar birleştirilerek beş köşeli, yıldız şeklinde bir iç kale (garnizon) meydana getirilmiştir. Böylece Bizans ve Osmanlı çağı yapıları bütünleştirilmiştir.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">İstanbul Fatih ilçesinde bulunan Yedikule Hisarı Bizans İmparatoru II.Theodosios (408-450) döneminde yapılan Bizans kara surlarının en önemli giriş kapısı olan Porta Aurea (Altın Kapı) arkasında İstanbul’un fethinden dört yıl sonra 1457-1458 yıllarında Fatih Sultan Mehmet tarafından İç Kale olarak yaptırılmıştır. </span></p><p> <span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Altın Kapı’nın iki pilonu ve aynı sıradaki iki burcundan yararlanılarak üç kulesi olan bir sur eklenmiş ve beşgen şeklinde yedi kuleli bir kale meydana getirilmiştir. Kalenin yapımı sırasında Bizans surlarının üç geçidi kapatılmış ve önündeki köprü de yıkılmıştır. Buradaki Altın Kapı önünde bulunan kabartma plakalardan 12 tanesinin 1620 yılına kadar yerinde durduğu İngiliz Elçisi Sir Th.Roe’den öğrenilmektedir. Bir süre sonra da kaybolan bu plakaların ne olduğu bilinmemektedir. </span></p><p> <span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Semte ismini veren Yedikule Hisarı düz bir arazide beşgen bir kale olarak yapılmış, üç köşesine üzerleri yüksek pramidal külahlarla örtülü üç büyük kule eklenmiştir. Bu kulelerin arası yarım yuvarlak ve biri de köşeli altı küçük burç ile takviye edilmiştir. Ayrıca Altın Kapı’nın dışında kule ile korunan bir kapı ve onun kuzeyine de küçük bir kapı daha eklenmiştir. Bu küçük kapının üzeri sonradan örülerek kapatılmıştır. Büyük kulelerden kuzeydoğudaki yuvarlak olanı ”Hazine veya Darı”, güneydoğudaki “ Kız (Top) Kulesi”, ortadaki prizma şeklindeki ise “Zından Kulesi” olarak isimlendirilmiştir. Bu kule bir süre hapishane olarak kullanıldığından buradaki tutukluların duvarlara yazdığı yazılardan ötürü de “Kitabeler Kulesi” olarak anılmıştır. Kule içten 13 m. çapında, dıştan sekiz kenarlı poligonal şekildedir. İçerisi ahşap kirişlere tutturulmuş katlara ayrılmıştır. En üst katta mazgallı bir devriye yolu vardır. Dik bir merdivenle çıkılan kulenin üzerinde bir sahanlık, buradan da ayrı bir merdivenle diğer katlara inilmektedir. Bu kulenin yapımına Sultan III. Ahmet (1703–1730) zamanında başlanmış ve Sultan III. Osman (1754–1757) zamanında tamamlanmıştır. Kulenin dış duvarlarındaki onarım kitabesinde h. 1163 (1749) tarihi ile “Mâşâllâhı te’âlâ-Yüce Tanrının izniyle” yazılıdır. </span></p><p> <span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Güneydeki “Küçük Kule” adı ile tanınan burç 1766 depreminde yıkılmış ve daha sonra yenilenmemiştir. Günümüzde bu burca ait kalıntılar hendek seviyesinde görülmektedir. </span></p><p> <span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Giriş kapısının üzerindeki “Bayrak Kulesi”nin iki tarafında muhafız odaları bulunmaktadır. Bu kulenin duvar kalınlığı 5 m. olup, yuvarlak mekânın çapı ise 9.50 m. dir. Kulelerin içerisine kapılardan girilmektedir. Buradaki geçitlerden rampa ve merdivenlerle kulenin katlarına çıkılmaktadır. </span></p><p> <span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Fatih Sultan Mehmet’in vakfiyesinden öğrenildiğine göre; kalenin yapımını bitirdikten sonra içerisine dikdörtgen planlı, ahşap çatılı küçük bir mescit eklemiştir. Mescit 1813 yılında onarılmış, 1905 yılında yıkılmış, yakın tarihlere kadar da minare kaidesi gelebilmiştir. Darüssaade Ağası Beşir Ağa bu mescidin yanına bir sıbyan mektebi yaptırmıştır. Mescidin yanındaki kitabesiz çeşme de yakın tarihlerde onarılmıştır. Sonraki yıllarda buraya yapılan evlerle Yedikule Hisarı bir mahalle konumuna gelmiştir. </span></p><p> <span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"><img src="https://www.islamiforumlar.net/resimler/resim2/yedikulezindanlari4.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span> <span style="font-size: 12px">Yedikule Hisarı 1700’lü yıllarda onarılmış, 1754 depreminde poligonal kule yıkılmış ve yeni baştan yapılmışsa da 1766 depreminde yine zarar görmüştür. Yedikule zindan olarak kullanılmış, Aksaray ile Yedikule’yi de kapsayan 1782 yangınında çevresindeki yapılarla birlikte yanmış ve içerisindeki tutuklular da yanarak ölmüştür. </span></p><p> <span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Beşgen plân şemasıyla Bizans üslûbundan tamamen uzaklaşan bu kale Osmanlı askeri mimarisinin bir örneğidir. Kuleler arasında düz satıhtaki duvarlar burada geçecek bir savaşta savunma gücünü kolaylaştırmayı sağlamakta olup devriye yollarını kesintiye uğratmamaktadır. Üçgen şeklindeki ara kulelerin sivri uçları dışarıya doğru olup devriye yollarından üç metre yüksekliktedir. Devriye yolları dışa doğru 0.80 m. kalınlığında ve 2.20 m. yüksekliğinde mazgallı bir siper ile korunmakta idi. Bu mazgallı siperler Osmanlı devrinde zaman- zaman tamir ve takviye edilmişlerdir. </span></p><p> <span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Yedikule hisarı Fatih Sultan Mehmet döneminden itibaren uzun süre Osmanlı hazinesinin muhafazası için de kullanılmıştır. III. Murad’ın hekimbaşısı olan Dominico’nun hatıratında 250 asker tarafından korunan kulelerden birinde külçe altın para, diğerinde silah, zırhlar, kıymetli eyer ve at koşumları, öbür kulelerde ise eski armalar, antika eşya resmi devlet evrakı korunuyordu. Yavuz Sultan Selim’in İran seferinden getirip burada muhafaza ettiği ganimetler ise daha sonra III. Murad zamanında Topkapı Sarayı’na taşınmıştır. </span></p><p> <span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Yedikule hisarının içindeki garnizonda bir dizdar (kale muhafızı),dizdar yardımcısı,6 komutan ve 50 askerlik bir yönetim kadrosu bulunuyordu. Bu personelin ikamet etmesi için de hisarın içinde bir dizdar evi ile 12 asker evi vardı. Günümüze bu barınaklardan ve askeri depolardan hiçbir kalıntı gelmemiştir. </span></p><p> <span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Bizans devrinde Altın Kapı’nın yanındaki Pilon zindan olarak kullanıldığında birçok siyasi mahkûm burada hapsedildiği gibi öldürülmüştür de. Burası Fatih tarafından kaleye döndürüldüğünde de bu işlev devam etmiştir. II. Mahmut zamanında (1808–1839) kalenin hapishane olarak kullanımına son verilmiştir. Yapılışından 9 gün sonra Çandarlı Halil Paşa ve oğulları Zaganos Paşa ve bazı ulemanın onun fethe karşı olduğu ve gizlice Rumlarla mektuplaştığı iddiasıyla Fatih Sultan Mehmet tarafından önce görevinden azledilmiş sonra burada kırk gün kadar hapsedilmişlerdir. Fatih Sultan Mehmet’in, babası II. Murad’ın kendisi lehine tahttan feragat etmesinden sonra, Çandarlı Halil Paşa’nın II. Murad’ı tekrar tahta geçmesi için ikna etmesinden dolayı Halil Paşa’ya bir kırgınlığı vardı. Ayrıca Lalası olan diğer vezirlerden Zagonos Paşa’da henüz çocuk yaşta olan Fatih’in ilk iktidar senelerinde oldukça nüfuzlu idi. Bu da Çandarlı’nın son derece rahatsız olduğu bir konu idi. Çandarlı İstanbul’un fethine de fikren karşı olmasına rağmen fetihte Fatih’in yanında yer almış ve ona büyük destek sağlamıştır. Çandarlı’nın Yadikule’de idam edildiği iddiası ise açıklık kazanmamıştır. Bir kısım tarihçiler bu idamın Edirne’de gerçekleştiğini ileri sürmektedirler. Çandarlı’nın oğulları ise daha sonra serbest bırakılmıştır. Cesedi daha sonra oğlu İbrahim Paşa tarafından İznik’e getirilir ve İmaretinin karşısındaki türbesine gömülür. </span></p><p> <span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"><img src="https://www.islamiforumlar.net/resimler/resim2/yedikulezindanlari2.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span> <span style="font-size: 12px">Çandarlı Halil Paşa Osmanlı tarihinde ilk idam edilen sadrazamdır. Paşa’nın idamından sonra bütün servetine el konulmuşsa da II. Bayezid devrinde malları çocuklarına iade edilmiştir. 1461’de Osmanlı topraklarına katılan Trabzon Rum İmparatorluğu’nun son imparatoru olan David Komnenos ve oğulları 1463’de burada idam edilmişlerdir. Fatih Sultan Mehmet’in vezirlerinden Mahmut Paşa görevinden 1474’de alındığında bu kalede bir süre tutuklu olarak kalmıştır. 1474’de Yavuz Sultan Selim’in hilâfeti devralarak İstanbul’a getirdiği son Abbasi Halifesi III. Mütevekkil de burada hapsedilmiştir. </span></p><p> <span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Kalenin orta yerinde bulunan kuyu birçok idama sahne olduğu ve ölümlerin bu kuyunun yanında gerçekleşmesinden ötürü “Kanlı Kuyu “ adı ile anılmaktadır. Burada meydana gelen en acı olay ise 1622’de tahtından indirilen Genç Osman’ın öldürülmesidir. Kapıkulu askerleri ile Yeniçerilerin başlattıkları isyanda, isyancıların istediği ulemanın başlarını onlara vermeyen Genç Osman dört gün süren bu isyanı bastıramamış, sarayı basan yeniçeriler önce I. Mustafa’yı Harem’deki dairesinden çıkarıp divanhaneye götürmüşler ve arabuluculuk yapmak isteyen Dilaver Paşa ile Süleyman Ağayı parçalayarak orada öldürmüşlerdir. Genç Osman I. Mustafa’nın tahta çıkarıldığını öğrenince ilk önce askere para dağıtarak onları ikiye bölmek istemiş, bu iş için de Ohrili Hüseyin Paşa ile Yeniçeri Ağası Kara Ali’yi görevlendirdi ise de isyancıları durduramamıştır. Ali Ağa genç padişahı Ağa Kapısı’ndaki kendi dairesinde sakladı ise de isyancılar 20 Mayıs sabahı burayı basan isyancılar Genç Osman’ı avluya çıkartarak Sadrazam Ohrili Hüseyin Paşa’yı parçalayarak öldürmüşlerdir. Bu arada II. Mustafa’nın alelacele cülus töreni yapılmış, Genç Osman bir pazar arabasına bindirilerek Yedikule’ye götürülerek orada idam edilmiştir. Daha sonra cenazesi saraya götürülmüş ve I. Ahmet türbesine gömülmüştür. </span></p><p> <span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Yedikulehisarı hapishane olarak kullanıldığı dönemde bir takım yabancı uyruklu elçi ve prenslere de ev sahipliği yapmıştır. Bunların içinde en önemlileri Venedik asilzadesi Stephanus Alberti (1607),Julius Ardrea Virasina (1600), Fransız Konsolosu Jean de la Haye (1660), Elçi Ruffin, İstanbul Ermeni Patriği Avedik (1703), Eflâk Prensi Constantin Brancoveanu (1714), Rus Elçisi Kont Aleksi Oberskov (1787) , Sadrazam Kara Davud Paşa (1622), Baş Mimar Kasım Ağa (1651), Girit Fatihi Deli Hüseyin Paşa’dır. </span></p><p> <span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Deli Hüseyin Paşa’nın Altın Kapı önünde 1660’daki idamından sonra kendisi ve ailesinin buraya gömüldüğü iddia edilirse Yedikule’nin restorasyonu sırasında bu mezarlara rastlanmamıştır. Yabancı elçiler burada geçirdikleri tutukluluk süresinde avluda dolaşmak izinleri vardı hatta kale içinde yapılmış evlerde bile kalabiliyorlardı. XVIII. yüzyılda İstanbul’a gelen gezgin J.Grelot gezi notlarında buradaki Hıristiyan tutukluların ibadetleri için dışarıdan rahip getirildiğini ve bir de küçük şapel inşa edildiğini yazmaktadır. Bu şapelden XIX. yüzyıl başlarında Yanya’da Fransız Konsolosu iken tutuklanarak buraya getirilen Poucqueville de bahsetmektedir. Ayrıca bu konsolos hatıratında tutukluların savaş esiri değil de rehin muamelesi gördüklerini yazmaktadır. </span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"><img src="https://www.islamiforumlar.net/resimler/resim2/yedikulezindanlari3.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Yedikule’nin 1831’de zindan olarak kullanılmasına son verilmiş, Topkapı Sarayı önündeki Aslanhane’ye ait heykeller buraya getirilmiştir. Bundan sonra kale ve Altın Kapı bir kez daha onarılarak Baruthane olarak kullanılmıştır. 1878’de Maarif Nezaretine tahsis edilmiş ve içerisine kız okulu yapılmış ancak, buradaki eğitim fazla sürmemiş ve 1895’te Müze-i Hümayun’a bağlanmıştır. Kale içerisindeki toplar da Askeri Müze olarak kullanılan Aya İrini’nin bahçesine götürülmüştür. Harbiye’deki Askeri Müze açıldıktan sonra bu toplar oraya taşınmıştır. </span></p><p> <span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Yedikule Hisarı ve Altın Kapı’nın son onarım ve restorasyonu Y.Mimar Cahide Tamer tarafından 1958–1970 yılları arasında yapılmıştır. Bundan sonra Hisarlar Müzesi Müdürlüğü’ne bağlı olarak 1985’te ziyarete açılmıştır. Günümüzde Yedikule kültür ve sanat merkezi olarak kullanılmakta olup, STİ Vakfı’na tahsis edilmiştir. </span></p><p></p><p><img src="https://www.islamiforumlar.net/resimler/resim2/yedikulezindanlari5.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Turab, post: 50589, member: 2"] [b]Yedikule Hisarı[/b] [SIZE=3][B][COLOR=red]Yedikule Hisarı (Fatih) [/COLOR] [/B] [IMG]https://www.islamiforumlar.net/resimler/resim2/yedikulezindanlari1.jpg[/IMG] Yedikule Hisarları[/SIZE] [SIZE=3], İstanbul'un en önemli açık hava müzelerinden birisidir. İmparator I. Theodosius'un (390) emriyle bir zafer takı olarak yapılan ünlü Altın Kapı (Porta Aurea), II. Theodosius (403–450) tarafından valisi Anthemiusa yaptırılan şehir surlarıyla birleştirilmiştir. Altın Kapı'nın bir bütün olarak mermer kuleler ile birlikte II.Theodosius (413) döneminde yaptırıldığı da iddia edilmektedir. Altın Kapı, o dönemde seferlerden dönen nice imparatorların törenlerle şehre ihtişamla girdikleri Bizans'ın en önemli giriş kapısıydı. 1453 Mayısında İstanbul'un Fatih Sultan Mehmed (1432–1481) tarafından fethinden 4 yıl sonra ilave edilen üç kule ile surlar birleştirilerek beş köşeli, yıldız şeklinde bir iç kale (garnizon) meydana getirilmiştir. Böylece Bizans ve Osmanlı çağı yapıları bütünleştirilmiştir.[/SIZE] [SIZE=3] İstanbul Fatih ilçesinde bulunan Yedikule Hisarı Bizans İmparatoru II.Theodosios (408-450) döneminde yapılan Bizans kara surlarının en önemli giriş kapısı olan Porta Aurea (Altın Kapı) arkasında İstanbul’un fethinden dört yıl sonra 1457-1458 yıllarında Fatih Sultan Mehmet tarafından İç Kale olarak yaptırılmıştır. Altın Kapı’nın iki pilonu ve aynı sıradaki iki burcundan yararlanılarak üç kulesi olan bir sur eklenmiş ve beşgen şeklinde yedi kuleli bir kale meydana getirilmiştir. Kalenin yapımı sırasında Bizans surlarının üç geçidi kapatılmış ve önündeki köprü de yıkılmıştır. Buradaki Altın Kapı önünde bulunan kabartma plakalardan 12 tanesinin 1620 yılına kadar yerinde durduğu İngiliz Elçisi Sir Th.Roe’den öğrenilmektedir. Bir süre sonra da kaybolan bu plakaların ne olduğu bilinmemektedir. Semte ismini veren Yedikule Hisarı düz bir arazide beşgen bir kale olarak yapılmış, üç köşesine üzerleri yüksek pramidal külahlarla örtülü üç büyük kule eklenmiştir. Bu kulelerin arası yarım yuvarlak ve biri de köşeli altı küçük burç ile takviye edilmiştir. Ayrıca Altın Kapı’nın dışında kule ile korunan bir kapı ve onun kuzeyine de küçük bir kapı daha eklenmiştir. Bu küçük kapının üzeri sonradan örülerek kapatılmıştır. Büyük kulelerden kuzeydoğudaki yuvarlak olanı ”Hazine veya Darı”, güneydoğudaki “ Kız (Top) Kulesi”, ortadaki prizma şeklindeki ise “Zından Kulesi” olarak isimlendirilmiştir. Bu kule bir süre hapishane olarak kullanıldığından buradaki tutukluların duvarlara yazdığı yazılardan ötürü de “Kitabeler Kulesi” olarak anılmıştır. Kule içten 13 m. çapında, dıştan sekiz kenarlı poligonal şekildedir. İçerisi ahşap kirişlere tutturulmuş katlara ayrılmıştır. En üst katta mazgallı bir devriye yolu vardır. Dik bir merdivenle çıkılan kulenin üzerinde bir sahanlık, buradan da ayrı bir merdivenle diğer katlara inilmektedir. Bu kulenin yapımına Sultan III. Ahmet (1703–1730) zamanında başlanmış ve Sultan III. Osman (1754–1757) zamanında tamamlanmıştır. Kulenin dış duvarlarındaki onarım kitabesinde h. 1163 (1749) tarihi ile “Mâşâllâhı te’âlâ-Yüce Tanrının izniyle” yazılıdır. Güneydeki “Küçük Kule” adı ile tanınan burç 1766 depreminde yıkılmış ve daha sonra yenilenmemiştir. Günümüzde bu burca ait kalıntılar hendek seviyesinde görülmektedir. Giriş kapısının üzerindeki “Bayrak Kulesi”nin iki tarafında muhafız odaları bulunmaktadır. Bu kulenin duvar kalınlığı 5 m. olup, yuvarlak mekânın çapı ise 9.50 m. dir. Kulelerin içerisine kapılardan girilmektedir. Buradaki geçitlerden rampa ve merdivenlerle kulenin katlarına çıkılmaktadır. Fatih Sultan Mehmet’in vakfiyesinden öğrenildiğine göre; kalenin yapımını bitirdikten sonra içerisine dikdörtgen planlı, ahşap çatılı küçük bir mescit eklemiştir. Mescit 1813 yılında onarılmış, 1905 yılında yıkılmış, yakın tarihlere kadar da minare kaidesi gelebilmiştir. Darüssaade Ağası Beşir Ağa bu mescidin yanına bir sıbyan mektebi yaptırmıştır. Mescidin yanındaki kitabesiz çeşme de yakın tarihlerde onarılmıştır. Sonraki yıllarda buraya yapılan evlerle Yedikule Hisarı bir mahalle konumuna gelmiştir. [IMG]https://www.islamiforumlar.net/resimler/resim2/yedikulezindanlari4.jpg[/IMG][/SIZE] [SIZE=3]Yedikule Hisarı 1700’lü yıllarda onarılmış, 1754 depreminde poligonal kule yıkılmış ve yeni baştan yapılmışsa da 1766 depreminde yine zarar görmüştür. Yedikule zindan olarak kullanılmış, Aksaray ile Yedikule’yi de kapsayan 1782 yangınında çevresindeki yapılarla birlikte yanmış ve içerisindeki tutuklular da yanarak ölmüştür. Beşgen plân şemasıyla Bizans üslûbundan tamamen uzaklaşan bu kale Osmanlı askeri mimarisinin bir örneğidir. Kuleler arasında düz satıhtaki duvarlar burada geçecek bir savaşta savunma gücünü kolaylaştırmayı sağlamakta olup devriye yollarını kesintiye uğratmamaktadır. Üçgen şeklindeki ara kulelerin sivri uçları dışarıya doğru olup devriye yollarından üç metre yüksekliktedir. Devriye yolları dışa doğru 0.80 m. kalınlığında ve 2.20 m. yüksekliğinde mazgallı bir siper ile korunmakta idi. Bu mazgallı siperler Osmanlı devrinde zaman- zaman tamir ve takviye edilmişlerdir. Yedikule hisarı Fatih Sultan Mehmet döneminden itibaren uzun süre Osmanlı hazinesinin muhafazası için de kullanılmıştır. III. Murad’ın hekimbaşısı olan Dominico’nun hatıratında 250 asker tarafından korunan kulelerden birinde külçe altın para, diğerinde silah, zırhlar, kıymetli eyer ve at koşumları, öbür kulelerde ise eski armalar, antika eşya resmi devlet evrakı korunuyordu. Yavuz Sultan Selim’in İran seferinden getirip burada muhafaza ettiği ganimetler ise daha sonra III. Murad zamanında Topkapı Sarayı’na taşınmıştır. Yedikule hisarının içindeki garnizonda bir dizdar (kale muhafızı),dizdar yardımcısı,6 komutan ve 50 askerlik bir yönetim kadrosu bulunuyordu. Bu personelin ikamet etmesi için de hisarın içinde bir dizdar evi ile 12 asker evi vardı. Günümüze bu barınaklardan ve askeri depolardan hiçbir kalıntı gelmemiştir. Bizans devrinde Altın Kapı’nın yanındaki Pilon zindan olarak kullanıldığında birçok siyasi mahkûm burada hapsedildiği gibi öldürülmüştür de. Burası Fatih tarafından kaleye döndürüldüğünde de bu işlev devam etmiştir. II. Mahmut zamanında (1808–1839) kalenin hapishane olarak kullanımına son verilmiştir. Yapılışından 9 gün sonra Çandarlı Halil Paşa ve oğulları Zaganos Paşa ve bazı ulemanın onun fethe karşı olduğu ve gizlice Rumlarla mektuplaştığı iddiasıyla Fatih Sultan Mehmet tarafından önce görevinden azledilmiş sonra burada kırk gün kadar hapsedilmişlerdir. Fatih Sultan Mehmet’in, babası II. Murad’ın kendisi lehine tahttan feragat etmesinden sonra, Çandarlı Halil Paşa’nın II. Murad’ı tekrar tahta geçmesi için ikna etmesinden dolayı Halil Paşa’ya bir kırgınlığı vardı. Ayrıca Lalası olan diğer vezirlerden Zagonos Paşa’da henüz çocuk yaşta olan Fatih’in ilk iktidar senelerinde oldukça nüfuzlu idi. Bu da Çandarlı’nın son derece rahatsız olduğu bir konu idi. Çandarlı İstanbul’un fethine de fikren karşı olmasına rağmen fetihte Fatih’in yanında yer almış ve ona büyük destek sağlamıştır. Çandarlı’nın Yadikule’de idam edildiği iddiası ise açıklık kazanmamıştır. Bir kısım tarihçiler bu idamın Edirne’de gerçekleştiğini ileri sürmektedirler. Çandarlı’nın oğulları ise daha sonra serbest bırakılmıştır. Cesedi daha sonra oğlu İbrahim Paşa tarafından İznik’e getirilir ve İmaretinin karşısındaki türbesine gömülür. [IMG]https://www.islamiforumlar.net/resimler/resim2/yedikulezindanlari2.jpg[/IMG][/SIZE] [SIZE=3]Çandarlı Halil Paşa Osmanlı tarihinde ilk idam edilen sadrazamdır. Paşa’nın idamından sonra bütün servetine el konulmuşsa da II. Bayezid devrinde malları çocuklarına iade edilmiştir. 1461’de Osmanlı topraklarına katılan Trabzon Rum İmparatorluğu’nun son imparatoru olan David Komnenos ve oğulları 1463’de burada idam edilmişlerdir. Fatih Sultan Mehmet’in vezirlerinden Mahmut Paşa görevinden 1474’de alındığında bu kalede bir süre tutuklu olarak kalmıştır. 1474’de Yavuz Sultan Selim’in hilâfeti devralarak İstanbul’a getirdiği son Abbasi Halifesi III. Mütevekkil de burada hapsedilmiştir. Kalenin orta yerinde bulunan kuyu birçok idama sahne olduğu ve ölümlerin bu kuyunun yanında gerçekleşmesinden ötürü “Kanlı Kuyu “ adı ile anılmaktadır. Burada meydana gelen en acı olay ise 1622’de tahtından indirilen Genç Osman’ın öldürülmesidir. Kapıkulu askerleri ile Yeniçerilerin başlattıkları isyanda, isyancıların istediği ulemanın başlarını onlara vermeyen Genç Osman dört gün süren bu isyanı bastıramamış, sarayı basan yeniçeriler önce I. Mustafa’yı Harem’deki dairesinden çıkarıp divanhaneye götürmüşler ve arabuluculuk yapmak isteyen Dilaver Paşa ile Süleyman Ağayı parçalayarak orada öldürmüşlerdir. Genç Osman I. Mustafa’nın tahta çıkarıldığını öğrenince ilk önce askere para dağıtarak onları ikiye bölmek istemiş, bu iş için de Ohrili Hüseyin Paşa ile Yeniçeri Ağası Kara Ali’yi görevlendirdi ise de isyancıları durduramamıştır. Ali Ağa genç padişahı Ağa Kapısı’ndaki kendi dairesinde sakladı ise de isyancılar 20 Mayıs sabahı burayı basan isyancılar Genç Osman’ı avluya çıkartarak Sadrazam Ohrili Hüseyin Paşa’yı parçalayarak öldürmüşlerdir. Bu arada II. Mustafa’nın alelacele cülus töreni yapılmış, Genç Osman bir pazar arabasına bindirilerek Yedikule’ye götürülerek orada idam edilmiştir. Daha sonra cenazesi saraya götürülmüş ve I. Ahmet türbesine gömülmüştür. Yedikulehisarı hapishane olarak kullanıldığı dönemde bir takım yabancı uyruklu elçi ve prenslere de ev sahipliği yapmıştır. Bunların içinde en önemlileri Venedik asilzadesi Stephanus Alberti (1607),Julius Ardrea Virasina (1600), Fransız Konsolosu Jean de la Haye (1660), Elçi Ruffin, İstanbul Ermeni Patriği Avedik (1703), Eflâk Prensi Constantin Brancoveanu (1714), Rus Elçisi Kont Aleksi Oberskov (1787) , Sadrazam Kara Davud Paşa (1622), Baş Mimar Kasım Ağa (1651), Girit Fatihi Deli Hüseyin Paşa’dır. Deli Hüseyin Paşa’nın Altın Kapı önünde 1660’daki idamından sonra kendisi ve ailesinin buraya gömüldüğü iddia edilirse Yedikule’nin restorasyonu sırasında bu mezarlara rastlanmamıştır. Yabancı elçiler burada geçirdikleri tutukluluk süresinde avluda dolaşmak izinleri vardı hatta kale içinde yapılmış evlerde bile kalabiliyorlardı. XVIII. yüzyılda İstanbul’a gelen gezgin J.Grelot gezi notlarında buradaki Hıristiyan tutukluların ibadetleri için dışarıdan rahip getirildiğini ve bir de küçük şapel inşa edildiğini yazmaktadır. Bu şapelden XIX. yüzyıl başlarında Yanya’da Fransız Konsolosu iken tutuklanarak buraya getirilen Poucqueville de bahsetmektedir. Ayrıca bu konsolos hatıratında tutukluların savaş esiri değil de rehin muamelesi gördüklerini yazmaktadır. [IMG]https://www.islamiforumlar.net/resimler/resim2/yedikulezindanlari3.jpg[/IMG][/SIZE][SIZE=3] Yedikule’nin 1831’de zindan olarak kullanılmasına son verilmiş, Topkapı Sarayı önündeki Aslanhane’ye ait heykeller buraya getirilmiştir. Bundan sonra kale ve Altın Kapı bir kez daha onarılarak Baruthane olarak kullanılmıştır. 1878’de Maarif Nezaretine tahsis edilmiş ve içerisine kız okulu yapılmış ancak, buradaki eğitim fazla sürmemiş ve 1895’te Müze-i Hümayun’a bağlanmıştır. Kale içerisindeki toplar da Askeri Müze olarak kullanılan Aya İrini’nin bahçesine götürülmüştür. Harbiye’deki Askeri Müze açıldıktan sonra bu toplar oraya taşınmıştır. Yedikule Hisarı ve Altın Kapı’nın son onarım ve restorasyonu Y.Mimar Cahide Tamer tarafından 1958–1970 yılları arasında yapılmıştır. Bundan sonra Hisarlar Müzesi Müdürlüğü’ne bağlı olarak 1985’te ziyarete açılmıştır. Günümüzde Yedikule kültür ve sanat merkezi olarak kullanılmakta olup, STİ Vakfı’na tahsis edilmiştir. [/SIZE] [IMG]https://www.islamiforumlar.net/resimler/resim2/yedikulezindanlari5.jpg[/IMG] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
BÖLGELERİMİZ VE ŞEHİRLERİMİZ
Bölgeler ve Şehirler
Marmara Bölgesi
İstanbul
İstanbul'un Kaleleri (Hisarları)
Üst
Alt