• Forumda Rüya yorumu YAPILMIYOR! Mesaj göndermeyiniz! Mesajınız silinir!

İslami rüya tabirleri-Rüyanızın islami açıdan yorumu

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
islamiruya.jpg


Rüyaları üçe ayırabiliriz. *Şeytani, *meşguliyet ile ilgili ve *sadık (salih) rüyalar. Sadık rüyalar hem müjdeleyici hem de korkutucu olabilir.
Bu tür rüyalar manevi özellik kazanır, ehline tabir ettirilmesi gerekir.

Rüya yorumlamak ile rüya tabir etmek aynı şeyler değildir...
Tabir etmek tabircinin o an kalbinde hissettiğidir.
Yorum ise daha çok nesnelere verilen anlamdır.

İnsanı, insan pskolojisini, kültürünü iyi anlayan hassasiyetleri bilen biri rüya tabiri yapabilir.

Manevi rüyaları tabir etmek için bilgiye sahip olmak gerekli. Rüya analizi yapabilmek ve yorumlayabilmek için eğitim almış olmak gerekiyor.

Biz burada batıda, rüya analizini tedavi amaçlı olarak kullanıyoruz..
Bunun için de rüyaların dilini bilmek gerekiyor. Rüyayı gorenin ruh hali ve bilinc altı duygu ve endişelerini iyi değerlendirmek gerekiyor..

islamiforumlar.net sitemize rüyalarını yazarak gönderen kişilerin pek çoğu kendi hayatlarına dair bilgileri de gördükleri rüyanın yanına eklemeyi ihmal ediyor...
Boyle olunca rüya yorumları sadece genel ve yüzeysel şekilde yorumlanmaktadir. Rüyanın doğru yorumlanabilmesi için, rüyayı görenin en azından ismi, cinsiyeti,
medeni halinin bilinmesi gerekiyor.

İslami rüya tabirleri bir saikle rüyaları açıklamaktadır.
Rüyalar tasavvufta kişinin kendi iç dünyasını görebileceği aynalar, kişinin saklı benliğini ve iç yüzünü görebileceği vasıtalar olarak görülmüştür.
Rüyalar sayesinde bu tanıdık ama yabancı ülkeyi bilir hale gelebiliriz.

Uyandığımız zaman, rüyalarımız geri dönüp içeri girebileceğimiz bir kapı aralığı, ruh arazisine atılacak bir adım olabilir.
Her maneviyat yolcusu için, kendi yolunu bulması gereken içsel arazi budur.
Manevi rehber; ruhun büyük okyanuslarından, dağlarından ve nehirlerinden aşırarak derinliklerdeki gizli mahzenlerine götürür. Kişinin gerçek güzelliği ve gizemi bulacağı yer iç dünyasıdır..
rüyanız hayır olsun ins/Allah...
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
RAHMAN VE RAHIM OLAN ALLAH-IN ADI ILE.
Şüphesiz sözlerin en güzeli ve hayırlısı ve en doğrusu Allah Teâla bilir...
Allah’a yaratıklarının sayısınca hamd ederim ki, bizi yokluktan varlık âlemine getirdi,
bize göz, gönül, akıl ve iç şuur verdi...
O’nun yardımı olmadıkça, el ne yapar, kalem ne yazar? O, kereminin selini bizim gibi acizlere
lutf etmeseydi.. biz bir kelime söylemeye bile kadir olamazdık..

O ki, onun gelişi rüyalarla müjdelendi. O ki, âlem onun yüzü suyu hürmetine yaratıldı.
O, Rabbinden aldığı vahiyle bize bilmediğimizi öğretti.
Biz ki onun ummetiyiz bize Oku diye Allah cc. emrini getirdi...
O Alemlere Rahmet olarak gonderilen peygamberden sonra Sahabe -i kiram
o velîler, o gönlü duru ve yüzü ak ermişler, hayatımızı süsledikleri gibi,
rüyalarımızı da gerçek manâsıyla bize beyan etmişlerdir.

Rüya vardır, korkunç gibi durur, fakat onun arkasındaki mânâ müjdedir.
Rüya vardır,hoş ve güzel görünür, ama sonu güzel olmayabilir. Bütün bunları anlamak feraset işi,
ilim işi, irfan ve şuur işidir.
Hayatta ne rüya görmek, ne de rüya görmemek kimsenin kendi elinde de değildir. Hiç
kimse ben rüya görmüyorum diyemez. Zaten rüyayı insan istese de göremez, insana
rüyayı bir gösteren, bir hazırlayan vardir..nasil ki hayatimizi bir hazirliyan, kuran Yaradan var ise..
Bilinc alti duygu ve hisslerimizi ,ruyalarimizi Yaradan, Yasatan biri O cc. vardir....
Tabii her Ruya sadik gercek ,size bir mesaj mahiyettinde olmiyabilir lakin
ama her gorulen ruya insanoglunun hayattinda yasadigi korku, endise, stress, umut ve ruhundaki kasirgalardan bir esinti degilmidir?
Kainatta her seyin haal ve Kaal dilli olur da Ruyalarin dilli olmaz mi sanirsiniz??

Evet; herkes rüya görür. Ne var ki, her insanın gördüğü rüya gerçek olmaz.
Zatenrüyalar gerçek olsaydı, âlem bir başka âlem olurdu.
Gerçek ve sâdık rüyalar Peygamberlere mahsus olan rüyalardır. Peygamberlerin
rüya âleminde gördükleri gün gibi aşikâr olur ve aynen zuhur eder.
Bir de velîlerin ve salih kimselerin ,saf temiz kalbli kisilerin gördükleri rüyalar hedefinden şaşmaz.
Ama bu rüyaları da tâbir edecek kişiler ehil olmalı ve Bunu Allah Rizasi icin yapmalilar ki araya maddiyat girerek yorum yapanin ruhaniyettini ve niyettini bozmamali..
insan bir Seyi Allah Rizasi icin yaparda Rabbim onu o kutlu Yolda Yanliz mi birakir sanirsiniz??

Bir gün bir adam, îbn-i Sîrîn Hazretlerinin huzuruna geldi ve;
-Ben, dedi, rüyamda bir kuşun mescidden güzel bir taş alıp
gittiğini gördüm!
İbn-i Sîrîn (rh.a.) şu karşılığı verdi:
- O halde Hasan-ı Basrî Hazretleri vefat etti.
Gerçekten o gün Hasan-ı Basrî Hazretlerinin vefat ettiği görüldü.
Rüyayı gören kadar, tâbir eden de mühimdir. Her rüya, mutlaka gerçek olacak diye
bir şey de yok.
Rüyanın gerçeğe ayna tutması, rüya sahibinin iman ve ameline, sıdk
ve ihlâsına bağlıdır.
Rüya tâbir ederken de şahıs ve zamanı hesaba katmak lâzımdır. Şahıs, zaman ve
hal gözetilmeden rüyayı tâbir etmek yanıltıcı olabilir.
İnsandaki günah ve kusurlar, yüce menzillere ulaşmaya mani olduğu gibi, rüyalara da
tesir eder.
Günahkâr bir kimsenin gördüğü rüya çok kerre çıkmaz. Bir de bu günün
insanının hâlini düşününüz.
Gün boyu binbir türlü hâdiselerle haşir neşir olan insanın gece olunca berrak rüyalar
görmesi imkânsızdır. Onun gördükleri, gündüz boğuşup durduğu işlerin gece ruhuna
aksetmesidir.
Hem hayatımız hem de rüyamız için haramlardan uzak kalmak, ibadetlere devamlı
olmak ve Kur’ân ikliminde yaşamak lâzımdır.
Bataklıkta can bülbülü dem çekmediği gibi, günah karanlığına boğulan kalblerde de
hikmet ve marifet olmaz...olursa da bu sadece Allah-in Rahmetti ile dir.. Kullun hak ettiginden degildir...
Ve cahilin canı ilâhî zevkten, ilâhî neşeden nasip alamaz.
Hele rüyadan hiçbir pırıltı onun dünyasına aksetmez.

İnsan çok kerre rüyaların dış görünüşüne bakar, hüküm verir. Bilmez ki o rüyanın
içinde ne hikmetler, ne sırlar gizlidir...Kainatta herseyin bir batil bir de zahir yonu Yani bir görülür bir de görünmeyen
tarafı vardir ve her şey içicedir...
Rabbim cumlemizi salih Kullarindan eylesin..
Selamet ile Hayra kalin..
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Rüya, uykuya girdiğimizde gördüğümüz hayat kareleri olarak hayatın bir gerçeğidir. Rüya görmek ve rüya yorumlamak, kavram olarak Kur’ân’a da girmiştir.
Kur’ân’a giren bir kavram üzerinde durmaya değer.

Kur’ân, Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm’ın rüya gördüğünü, rüyasını yorumladığını ve sâir insanların rüyalarını da doğru biçimde yorumladığını bildirmektedir.
Rüya tabir etmek bir ilimdir ve Hazret-i Yusuf Aleyhissselâm’a rüya tabiri ilmi verilmiştir. Bu bize, rüyalarımızı hepten silip atmamızın yanlış olduğunu gösterir.
Demek, rüyalarımızda ve uykumuzda belirli hakikatlerin perdeli olarak gizlendiği bir gerçektir.
Bununla beraber, rüyalarımız her yönüyle bizi yüzde yüz doğru yönlendiren gerçeklerimiz olmaktan uzaktırlar.
Bedîüzzaman Hazretlerinin ifade ettiği gibi, rüyaların kapısı hayallere yoğun bir şekilde açıktır.
Rüyaları doğru yorumlamak için, rüyaları hayallerden arındıracak bir hakikat ilmi ve perspektifine şiddetle ihtiyaç vardır.
Aksi takdirde yapılan yorumlar hayalleri beslemekten öteye geçmeyecektir.

Günümüzde rüya tabirleri hakkında bazı İslâm büyüklerinin kaleme aldıkları eserlere ulaşmak mümkündür.
Fakat rüya tabirleri ilminin, diğer ilimler gibi herkesçe öğrenilen ve geliştirilen bir ilim olma hüviyetini kazanmadığını görüyoruz. Bundandır ki rüyalarımızı gruplandırmamız ve tabire değen rüyaları tanımamız bizi daha sağlıklı bir neticeye götürecektir.

Bedîüzzaman Hazretleri rüyayı üç grupta incelemiştir. Bunlardan ikisi Kur’ân’ın “edğâsü ahlâm” tabir ettiği karmaşık sözlerden ibarettir. Bunlar tâbire değmezler ve mânâsı varsa da ehemmiyeti yoktur.
Böylesi rüyalar için Bediüzzaman Hazretleri “Ya mizacın inhirafından, kuvve-i hayaliye şahsın hastalığına göre bir terkibat, tasvirat yapıyor; yahut gündüz veya daha evvel, hattâ bir iki sene evvel aynı vakitte başına gelen müheyyiç hâdisâtı, hayal tahattur eder, tâdil ve tasvir eder, başka bir şekil verir”2 der.

Üçüncü kısım rüyalar ise sadık rüyalardır. Sadık rüyalarda ruh, âlem-i gaybtan bir pencere bulur, girer ve bir takım mânâları orada görür, bu mânâlara sûretler giydirir ve çıkar.
Bu tür rüyalarda bütün mesele, bu sûretleri doğru yorumlamaktadır.3 İşte rüya tabirleri hakkında yazılanlar, bu sûretlerin yorumlanması çabalarından ibarettir. Bu çabalarda şüphesiz hata payı vardır.

Güzel rüyalar bize bir ümit ışığı yakabilirler. Bir önsezi hükmüne girebilirler.
Resûlullah Aleyhissalâtü Vesselâm buyurmuştur ki: “Sizden birisi sevdiği bir rüyâyı görürse, bilsin ki o Allah tarafındandır.
Bunun üzerine Allah’a hamd etsin ve bu rü’yâyı başkalarına da anlatsın. Buna aykırı, hoşlanmadığı bir rüyâ görürse, bilsin ki, o Şeytandandır. Şerrinden Allah’a sığınsın ve bunu hiç kimseye söylemesin. Böyle kötü rüyâ, sahibine zarar vermez.”4

Rüyalar konusunda dikkat etmemiz gereken husus; rüyâlarımızı iyimser bir bakış açısıyla hayra yormalı, kötüye yorumlamamaya özen göstermeliyiz. Çok net bir bilgi kaynağı niteliği taşımadığından, rüya tabirleri ile amel etmek de caiz değildir. Çünkü ilim ile amel edilir; ilimsiz yorumlarla amel edilmez.
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Cahil oldugu kadar da gafil insan, nasil olur da, 'Ahirete gidip gelen var mi?' diye bir cehalet vesikasi ortaya atar? Halbuki kendisi her gece ahirete gidiyor. Her sabah da ahiretten geliyor.

Hele bu yolculukta gordugu ruyalar, sahit oldugu manzaralar, icinden cikamadigi vakalar.. ona bu âlemden baska bir âlemin varligini anlatmasi bakimindan saheser deliller durumundadir. Insan yataginda yattigi bir sirada sinirsiz olaylari bizzat gorur de kalkinca 'Yasadigim âlemden baska âlem yok.' demekte de israr ederse bu kimseye diyecek soz yoktur. 'Gorduklerin neydi a gafil?' demekten baska.

Ruya, icinde yasadigimiz varlik alemine acilan pencerelerden, olmus ve olacak olaylarin aynen veya bir kisim sembollerle gorulmesinden ibarettir. Insan zihni, degisik baski ve sartlanmalardan uzak kaldigi olcude her bir ruya, otelerden birer isik, birer isâret gibi insanin onundeki karanliklari aydinlatip ona yol gosterebilir.

Evet, ruyalarimiz sirlarla dolu birer ikaz ve irsad olaylaridir. Bulundugumuz dunyaya cakilip kalmayi onleyen, baska âlemlerin varligini kolayca kabullenmemize zemin hazirlayan ikaz, irsad malzemeleri. Bu boyle olmakla beraber ruyalarimiz yine de bizi inanmaya zorlamaz, irademizi yok edecek sekilde bir israra girmez. Evhama musait sekilde yorumlar da olabilir.

Baska âlemlerin de varligini dusunmeye yonelik mesajlarla dolu olan ruyalarimiz; ahiretten once yakin gelecegimizden bile haberler verir. Hemen yasayacagimiz olaylara bile isaret eder. Bundan dolayidir ki, kimi insan gordugu ruyanin disindaki cirkinlikten urker, "Eyvah, basima bir musibet gelecek galiba.." diye feryat eder, evhama bile kapilabilir. Halbuki ruyalarin disindaki cirkinlik, manasinin da cirkinligine isaret olmaz. Disi cirkin olan ruyanin manasi guzel olabilir. Disi guzel olanin da manasi uzucu olabilecegi gibi.

Bir diger husus da, ruyanin yorumlandigi sekilde cikmasi olayidir ki, ruyalar iyiye yorumlanirsa (kotuye isaret oldugu halde) iyi sekilde tecelli edebilir. Bu yuzden ruya, ya iyiye yorumlanmali, yahut da hic yorumlanmayip:

- Allah hayra tebdil eylesin! diyerek gecilmelidir. Gorunusu korkutucu oldugu halde manasi sevindirici olan bir ruyadan misal vermek istiyorum sizlere... Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'in amcasi Hazreti Abbas'in hanimi Ummu'l-Fazl, gordugu bir ruyadan endise etmeye baslamisti. Buna ragmen Efendimiz'e anlatarak manasini da ogrenmek istiyordu. Dedi ki:

- Ya Resulallah, hic de sevindirici olmayan bir ruya gordum, soylemekten korkuyorum. Efendimiz cesaret verdi:

- Neymis seni korkutan ruya; soyle de duyalim. Bazen ruya korkutucu sanildigi halde sevindirici olabilir. Ummu'l-Fazl cesaretini toparlayarak anlatti:

"Ruyamda sizin cesedinizden bir parca koparilip evime getirilerek kucagima kondu. Sizin bedeninizin parcalanmasini, bir parcasinin evime getirilip kucagima konmasini hayra isaret sayamadim."

Efendimiz tebessum buyurdu ve soyle yorumladi: "Uzulme, uzulme. Korkacak bir sey yok. Aksine sevinecek bir gelecege isaret var. Kizim Fatima benim bir parcamdir. Ondan bir oglan cocugu dunyaya gelecek. Sonra cocugu alip senin evine getirip kucagina koyacaklar, sen torunuma sut verecek, sut annelik edeceksin."

Evet, olay aynen tecelli eder. Bir zaman sonra nurtopu gibi bir oglan cocugu dunyaya getiren Fatima validemiz, bir ara Hazret-i Huseyin'i Ummu'l-Fazl'in evine gonderir, sut vermesini ister. Huseyin'i kucagina alan Ummu'l-Fazl da bir devre sut annelik eder. Evet, evet... Ruyalarin yakin gelecege dair verdikleri isaret aynen ciktigi gibi, uzak gelecege dair isaretleri de aynen cikacak, bu âlemden baska bir âlem bir gun mutlaka kurulacaktir.

***

Islam'da ruya tabirinin yeri nedir?

Guzel goren guzel dusunur, guzel dusunen guzel hulyalar gorur, guzel hulyalar goren de hayatindan lezzet alir.

Islâm'a gore ruya uc cesittir.

1- Salih ruya,
2- Seytanî ruya,
3- Insanin icinde yasadigi olaylardan dogan ruya.

Salih ruya vaki olacak olan seyleri vukuundan evvel fitrî istidad ile idrak etmekten ibarettir. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) bununla ilgili soyle buyurur: Muminlerin ruyasi nubuvvetin kirk alti bolumunden bir bolumdur.

Seytanî ruya insani korkutup uzuntuden uzuntuye sevk etmek icin uyku halinde insanin kalbine verdigi vesveseden ibarettir. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) soyle buyurur: Sizden biriniz sevdigi bir ruya gorurse o Allah'tandir. Bunun icin Allah'a hamd edip ruyasini soylesin. Hosuna gitmedigi bir ruya gorurse o seytandandir. Serrinden Allah'a siginsin ve onu kimseye de acmasin. Yoksa kendisine zarar verecektir.

Insanin icinde yasadigi olaylardan dogan ruya ise. insan bir seyle mesgul olup onunla fazlasiyla ilgilendigi icin hakkinda ruya gorur. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadiste soyle buyurur: Ruya ucdur. Allah tarafindan olup mujde veren salih ruya, uzuntu verip seytandan
gelen ruya ve insanin kendi kendine bir seyler soyleyip tasavvur ettiginden meydana gelen ruya.

Yûsuf sûresinde zikredilen Hazreti Yusuf un ruyasiyla ilgili âyet ile yukarda zikredilen hadisler bunu ifade ediyorlar. Ruyalarin icinde hak ruyalar vardir. Ancak her ruya haktir ve her tabir de dogrudur denilmez. Ruyaya gore hareket ve ruyaya istinad etmek dogru degildir. Hatta fikih kitaplari beyân ediyorlar: Seytan her ne kadar Peygamberin suretine giremezse de Saban'in yirmidokuzunda Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) herhangi bir kimsenin ruyasinda yarin Ramazan'in birinci gunudur oruc tutunuz diye emretse de bu ruya ile amel edilmez. Cunku ruya ilim olmadigi gibi zabt da edilmez. (Halil GUNENC, Gunumuz Meselelerine Fetvalar II. 300 )

Ruya ve ilham ile amel etmek

Ruyalar ve ilhamlar Rabbani ve Rahmani; seytani ve nefsani olabilirler. Bu sebeple aralarini iyi belirlemek gerekir. Islam ulemasi bu konularda su uc sartin yerine getirilmesi durumunda amel edilebilecegini, ama hic kimseyi zorlamanin dogru olmadigini belirtirler.

1-Gorulen ruya veya ilham, dinimizin emirlerinden birini kaldirici veya yasaklarindan birini de helal edici cinsten, yani dine aykiri ve sunnete zit olmayacak.

2-Ruya veya ilham guvenilir, herkesin itimat ettigi, Ebu Hanife, Safii, Imami Rabbani, Imami Gazali gibi kisiler olmalidir. Herkes o zatin yalan soylemeyecegi ve dinin esaslarini hakkiyla bilen ve yasayan birisi oldugunu kabul etmelidir.

3-Ruya ve ilhamla elde edilen bilgiler dinin bir emri gibi kabul edilmemeli. Sadece tavsiye edilebilir. Ruyalar ve ilhamlar birer ikazdir, irsattir, isarettir. Baglayici ve zorlayici olamaz ama isaretleri de dogru anlamak lazimdir.
 
Üst Alt