İslamda meslek ve eş seçimi

vaveyla

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
26 Şubat 2011
Mesajlar
503
Tepkime puanı
10
İKİ BÜYÜK SEÇİM

Gençlere bir bakın! Büyük arzular ve isteklerle, kalpleri aşk ve heyecanla dolu yeni hayat yolunun başında durmuşlardır. Kendi ayaklarının üzerinde durmak istemenin getireceği önemli sorumluluklarla dolu bir hayata atılmanın düşüncesi içindeler.

İki önemli karar; iki tehlike, iki dönemeç, iki yüksek zirve ve iki büyük seçim önlerinde onları beklemektedir. Bu iki dönemeçten geçmek ve zirveye ulaşmak zorunda ve bu konu hakkında karar vermelidirler. Bu iki seçimi yapmak zorundadırlar. Ne bu ikisini birlikte bırakabilir ne de herhangi birinden vazgeçebilirler. Önlerinde kılavuz olmaksızın kendi başlarına, her ikisini aşarak sağlıklı bir şekilde hedeflerine ulaşmaya güçleri yetmez. Önlerindeki hayatın saadet dolu ve mutlu veya sıkıntı dolu ve mutsuz olması büyük bir ölçüde bu iki seçime ve karara bağlıdır.

Eğer bu iki dönemeçten ve uçurumdan güzel bir şekilde geçebilirlerse, büyük ölçüde saadete ve mutluluğa yaklaşmışlar demektir. Eğer iki seçimde başarılı olmazlarsa, önlerine birçok zorluk ve sıkıntılar çıkacaktır.

Bunlardan birisi “Meslek Seçimi” ve diğeri ise “Eş Seçimi”dir.

İki karar ve seçimin her ikisi de çok önemli ve hassastır. Fakat ikincisi yani eş seçimi diğerinden, yani iş seçiminden çok daha önemli ve hassastır.

Büyük ariflerden birisi şöyle buyuruyor: “İnsanın ömrünün yarısını iyi bir üstat bulmak için geçirmesinin değeri vardır. Çünkü ömrünün diğer yarısında mesut olacaktır.”

Ben ise şöyle diyorum: “İnsanın ömrünün yarısını iyi ve münasip bir eş bulmak için geçirmesinin değeri vardır. Çünkü ömrünün diğer yarısında mesut olacaktır.”

EŞLERİN BİRBİRLERİNDEN ETKİLEŞİMİ

Acaba şu ana kadar yanında değerli ve iyi bir eşi olmayan başarılı bir erkek gördünüz mü? Acaba şu ana kadar yanında iyi ve değerli bir kocası olmayan saadetli ve mutlu bir bayan gördünüz mü? Genellikle her başarılı erkeğin yanında iyi ve değerli bir kadın olmuştur. Her mutlu ve başarılı bayanın yanında da iyi bir erkek olmuştur. Toplumlara baktığımızda durum genellikle böyledir. Tarihe de baktığımızda durum aynıdır. Örneğin; Hz. İbrahim’in (a.s) yanında Hacer, Hz. Musa’nın (a.s) yanında Sefvera, Hz. İsa’nın (a.s) yanında annesi Hz. Meryem, Hz. Muhammed’in (s.a.a) yanında Hz. Hatice, Hz. Ali’nin (a.s) yanında Hz. Fatıma (a.s), İmam Hasan’ın (a.s), İmam Hüseyin’in (a.s) ve İmam Seccad’ın (a.s) yanında Hz. Zeynep olmuştur… Büyük alimlerin, bilginlerin, mucitlerin, devrimcilerin yanında genellikle değerli kadınlar olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Bunlar anne, hanım, kız kardeşi ve … olabilirler.

Elbette bayanlar genellikle evde bulunup toplum içine az çıktıklarından dolayı, tarihçilerin, yazarların, araştırmacıların daha az ilgisini çekmişlerdir. Sonuçta, daha az kendilerini gösterme fırsatını bulmuşlardır. Fakat erkek ve bayanın başarıya ulaşmada, mutlulukta ve saadette eşit derecede etkili oldukları inkâr edilemez bir gerçektir. Bu anlamda erkek ve bayan arasında hiçbir fark yoktur. Hatta erkeğin başarıya ve saadete ulaşmasında kadının daha etkili rolü olduğunu bile söyleyebiliriz. Çünkü kadın; yaşamın ve ailenin mihveri ve esasıdır. Eğer bu mihver sarsılırsa hayatın ve yaşamın temelleri sarsılmaya ve zayıflamaya başlar. Zayıf ve temelleri sarsılmış bir aile ortamında erkeğin başarıya ulaşması düşünülemez. Kadın, iyi ve liyakatli olursa, erkek kadının vesilesiyle miraca yükselir.

Aynı şekilde kadın ve erkeğin, her ikisinin de iyi olmaları, saadete ulaşmalarında etkilidir. İkisinin de liyakatsiz olması kaderlerini kötü etkiler. Liyakatsiz kadın erkeği zillete sürükler, hayatı karartır. Liyakatsiz erkek; kadını bedbaht eder, yaşamını karartır ve onu ruhsal hastalıklara iter.

Peygamber efendimiz (s.a.a) kötü eş hakkında Allah’a şöyle dua ediyor:

“Allah’ım! İhtiyarlık zamanım gelmeden, beni ihtiyarlatacak kadından sana sığınıyorum.”

Çoğu zaman, iyi bir erkeğin kötü bir kızla evlenmesi veya iyi bir kızın kötü bir erkekle evlenmesi sonucu bataklığa sürüklendiklerini ve her şeylerini elden verdiklerini görmüşüzdür.! Veya her ikisi de iyi olmasına rağmen birbirlerine uyum sağlayamadıklarından, kültürel düzeylerinin son derece farklı olmasından ve kısacası birbirlerine uygun olmadıklarından dolayı birçok zorluklar ile karşılaştıklarına şahit olmuşuzdur. Yani; sadece kötü eşin insanı bedbaht ettiği söylenemez. Eşler iyi fakat uygun olmadıkları durumda da mutsuz olabilirler. Bu çok önemli ve dakik bir konudur.

İleride “denk eşlerin, aynı sosyal, ekonomik ve kültürel yapıya sahip ve birbirlerine bu hususlarda münasip olmaları” konuları hakkında bahsedeceğiz. Fakat şimdilik, mukaddime bölümünde şunu söyleyebiliriz ki; sadece bay ve bayanın iyi olması yeterli değildir. Birbirlerine uygun olmaları günümüz tabiriyle “birbirlerine yakışmaları-anlaşabilmeleri” de gereklidir.

Birçok defa erkek ve bayanın iyi olmalarına rağmen mutlu bir hayatları olmadığını görmekteyiz. Çünkü birbirleri ile anlaşamamaktadırlar. Her biri, diğerinin dünyasından uzak ve ayrı bir dünyada yaşamaktadır. Bu gibi çiftlerin de ortak hayatları kavgaya, anlaşmazlığa doğru gitmekte ve sonuçta boşanma ile bitmektedir. Eğer erkek ve bayanın her biri, kendisine uygun ve anlaşabileceği bir eş ile evlenseler mutlu olacaklardır. İleride bu konu hakkında da açıklama yapıp, yaşanmış olaylardan örnekler sunacağız. İnşallah.

GENÇLERE YARDIMCI OLALIM

Erkek ve kızın, bu tehlikeli ve hassas meydanda (eş seçimi konusunda) bir yardımcı ve yol göstericiye ihtiyaçları vardır. Acaba böylesine hassas ve önemli bir dönemde, kız veya erkeği yalnız, kendi başlarına bırakmak düşünülebilinir mi? Çünkü onların bu konu hakkında tecrübeleri yoktur. Kesinlikle onlara yardımcı olabilecek insanların, kitapların ve merkezlerin olması gerekir. Onları kendi başlarına bırakmak yanlıştır.

Nasıl olur da araba sürmek, ev yapmak ve bunlar gibi normal işler için yol gösterene, öğretmene, üstada ihtiyaç duyulur fakat, bir alın yazısının seçiminde, uzun bir ortak hayat ve büyük bir insani yuva kurmada, yeni bir neslin oluşumunda, öğretmene ve yol göstericiye ihtiyaç duyulmaz.?!!

Genç bir kız ile genç bir erkeğin evlenmesi yeni ve değerli bir neslin oluşumunun başlangıcıdır. Emirü’l-Müminin Ali’nin (a.s) Hz. Fatıma (a.s) ile evliliği yeni ve büyük bir neslin kurulmasına neden olmuş ve bu nesil henüz devam etmektedir. İnsanlık tarihi devam ettikçe de bu nesil (Peygamber efendimizin -s.a.a- evlatları) varlığını sürdürecektir. Bizler şu anda böyle mukaddes bir evlilik ağacının tertemiz meyvelerini yemekteyiz. Bunun karşısında Ebu Süfyan’ın Hz. Hamza’nın ciğerini yiyen Hinde ile evlenmesi fesat bir neslin temellerini atmıştır. Ben-i Ümeyye gibi alçak bir neslin ortaya çıkmasına sebep olmuş ve beşeriyet bu bereketsiz ağacın acı meyvelerini halen dahi yemektedir.

İslam, evlilik ve eş seçimi hakkında o kadar çok kanun ve kural bırakmış; hayati konuları açıklamıştır ki insanın şaşkınlık içinde kalmaması mümkün değildir. Değerli üstat Muhammed Taki Caferi (Allah rahmet etsin) şöyle diyor:

“Bertrand Rasel (Avrupalı meşhur filozof) bana şöyle bir mektup yazdı: “İslam niçin evliliğe bu kadar çok önem veriyor ve evlilik hakkında bu kadar çok kanun bırakıyor?”

Ben de cevabında şöyle yazdım: “Mesele, insan meselesidir. İslam, evlilikle insan yaratmak istiyor.”

Ali Ekber Mezahirî
 
Üst Alt