İslama göre eş seçme yolları

vaveyla

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
26 Şubat 2011
Mesajlar
503
Tepkime puanı
10
EŞ SEÇME YOLLARI - eş seçme yöntemleri

İLK YOL: DANIŞMA

İnsanların geneline göre, danışmanın önem ve ehemmiyeti, tartışma götürmeyen konulardandır. Dolayısıyla burada onun önemini açıklamaya gerek yoktur. Burada açıklanması gereken nokta, “ eş seçimi konusunda, danışmanın nasıl yapılması gerektiği” konusudur.

Bilgili Bir Kılavuz

Her insan, bulmak için zahmetlere katlanması gerekse bile, bilgili bir kılavuz seçmek ve hayatın önemli konularını ona danışmak zorundadır. Çünkü insanın yaşamını yönlendiren kılavuzun, çok olumlu etkileri bulunmaktadır.

Dik başlı olmak ve bilgili insanlara danışmamak, gençler için çok tehlikelidir. Özellikle de eş seçimi konusunda, telafisi imkânsız olacak pişmanlıklara yol açması mümkündür.

Yüce Allah iman eden insanların özelliklerini açıklarken şöyle buyurmaktadır:

“Onların işleri, kendi aralarında danışma iledir.”

Bu bakımdan, evlilik aşamalarının tamamını bilgili bir kılavuza danışmak gerekir. Bütün konular tek tek ona açıklanmalıdır.
Danışman Kişinin Özellikleri

Herkese danışmak doğru değildir. Çünkü danışman olan kişi danışmanlık özelliklerine sahip olmazsa, kendisine danışan kişiyi yanlış yönlendirir. Dolayısıyla zararı faydasından daha çok olmuş olur.

Danışman Kişinin Özellikleri:

1- Dindar olmalıdır: Dinsiz bir insana güvenilmez. Dindar insan güvenilir olmasına ek olarak; olaylara, İslami bir gözlükle bakar ve İslami ölçülere uygun bir şekilde değerlendirir.

2 -Akıllı ve anlayışlı olmalıdır.

3- Evlilik ve eş seçimi konuları hakkında yeteri kadar bilgiye sahip olmalıdır.

4- Görüş açıklama konusunda özgür olmalıdır. İnancını ve düşüncesini; özgürce, korkmadan ve yanlış maslahatları gözetmeden açıklayabilmelidir. Hür düşünce sahibi olmayan bir insan, danışan kişinin aleyhine sonuçlanacak bir takım maslahatlar gözetebilir.

5- Şefkatli ve hayırsever bir insan olmalıdır.

6- Güvenilir ve sır saklayabilen bir insan olmalıdır.

Ve…

Anneler ve babalar, bu konu hakkında önemli bir role sahip olabilirler. Gençler için şefkatli ve hayırsever birer danışman olabilirler. Deneyimlerini çocuklarına aktarabilirler. Ancak düşüncelerini kabul etmeleri için onları zorlamamalıdırlar.

Önemli Bir Uyarı!

Gençler, bilgili kişilere danıştıktan ve büyüklerin deneyimlerinden yararlandıktan sonra, son kararlarını kendileri vermelidirler. Danışan kişi ile danışman olan kişi arasındaki ilişki, pilot ile havaalanı gözetleme kulesi görevlisinin arasındaki ilişki gibi olmalıdır. Yani kılavuzluk bilgilerini almalıdır. Ancak direksiyon ve kontrol kendi elinde olmalıdır.

Yüce Allah bu konuda Peygamber efendimize (s.a.a.) şöyle buyurmaktadır:

“İş hakkında onlara danış. Karar verdiğin zaman ise Allah’a dayan.”

İKİNCİ YOL: ARACI VE TANITICI

Evlilik konusundaki aracı ve tanıtıcı; kız ve erkeği tanıyıp onları birbirlerine tanıtan kişiye denir. Tanıtmaya ilave olarak, bir sonraki süreçlerde de onlara yardım eden kimsedir. Veya kendisi direkt olarak tanıtmadığı halde, genç veya ailesi veyahut akrabaları ona başvurarak evlenmek için uygun bir kişiyi tanıtmasını isterler. Veyahut eş seçimi konusunda kılavuzluk ve yardım eden kişidir.

Bu işin sevabı ve önemi, dördüncü bölümün sonunda açıklanmıştı. Dolayısıyla artık tekrar etmemize gerek yoktur.

Aracılık ve tanıtma faktörü, eş seçimi hakkında çok önemli roller oynayabilir. Dolayısıyla çok dikkat edilmelidir. Herkese güvenmek doğru değildir. Aracı ve tanıtıcı kişi özel sıfatlar taşımak zorundadır. Kız ve erkek bu konuda araştırma yapmak zorundadırlar:

ÇEŞİTLİ ARACILAR

Aracı ve tanıtıcılar birkaç çeşittir:
1- İyilik Sever ve Bilgili

Bu özelliklere sahip olan kişiler, ölçüleri bilmekte, bu önemli görevin gelenek ve göreneklerini çok iyi tanımaktadırlar. Dolayısıyla rahat bir şekilde bu sorumluluğun altından kalkabilecekleri için bu tür özelliklere sahip olan insanlara güvenmek gerekir. Aracı ve tanıtıcıları değerlendirmenin ölçüleri, danışma bölümünde açıklanmıştır. Yani danışman olan kişi için açıklanan özelliklere sahip olmak zorundadır.

Danışman ve tanıtıcı, aynı kişi olabileceği gibi farklı kişiler de olabilirler. Yani danışman olan kişi, aracı ve tanıtıcı da olabilir. Yine bu işlerden yalnızca birini yapması da mümkündür. Yani danışman olabilir. Ancak tanıtacak bir kimse olmayabilir…

2- İyilik Sever, Ancak Bilgili Değil

Bu çeşit insanların niyetleri hayır üzeredir. İyi bir iş yaparak sevap kazanmak isterler. Ancak bu işin yollarını ve yöntemlerini bilmemektedirler. İyilik yapmak isterler. Ancak eş seçimi konusundaki ölçüleri bilmedikleri için (bilmeden) kötülük yaparlar. Niyetleri iyilik üzeredir. Ancak yaptıkları kötüdür. İyilik isterler. Ancak bilgili değildirler. Bu çeşit özelliklere sahip olan kişilere güvenmek, çok zarar vericidir. Pişmanlığa neden olur.

Üzücü Bir Örnek

Yardımsever, iyi niyetli ve çok çalışkan bir kişi vardı. Başkalarına iyilik etme ve yardım yapma konuları, onun en bariz özelliklerindendi. Bu konuda da çok başarılıydı. Onun hayırlı işlerinden biri de, kızları ve erkekleri birbirlerine tanıtarak aracılık yapmaktı. Ancak bu konu hakkında yeteri kadar bilgiye ve deneyime sahip değildi. Bu bakımdan, yapmış olduğu aracılıklar genellikle başarısız bir şekilde sonuçlanıyordu.

Onun aracılıklarından biri de şöyle gerçekleşmişti:

Kadir adındaki erkeğe Sevim adındaki kızı tanıtmıştı. Sevim’i çok övmüştü. Ancak kardeşinin özelliklerini çok iyi bilen ve Sevim hakkında da yeteri kadar bilgiye sahip olan Kadir’in erkek kardeşi, aracıya şöyle söyledi: “Bu kız, kardeşim için uygun değildir. Birbirlerine denk değildirler. Başarılı bir evlilik yapamazlar…” Ancak aracı ısrar ederek şöyle dedi: “Bırak, karşılıklı konuşsunlar. Birbirlerini görsünler. Belki sonra ortak bir noktaya ulaşırlar.” Kardeşinin bilgisizliğinden haberdar olan ve Sevim’in de şeytanca hilelerini yeteri kadar bilen Kadir’in erkek kardeşi, aracıya şöyle dedi: “Ben kardeşimi çok iyi tanıyorum. Onun ruhsal yapısından haberdarım. Eğer bu kızla (Sevim ile) konuşursa aldanacaktır. Ona teslim olacaktır. Dolayısıyla aralarında yüzeysel bir anlaşma gerçekleşecektir. Ancak bu anlaşma, gerçek bir anlaşma olmayacaktır. Bu bakımdan gelecekte çok kötü sonuçlar doğuracaktır…”

Ancak aracı aynı şekilde ısrar etmeye devam ediyordu. Bu şekilde davranmasında ise, tamamen iyi niyet taşıyordu. Kesinlikle kötü bir maksadı yoktu.

Sonuç olarak, Kadir meydana çıkmıştı… Kardeşi, Kadir’le de konuşarak şöyle dedi:

Kardeşim! Bu kız, yarana merhem olmaz. Sahip olduğu özelliklerle sana uygun bir kız değil. Eğer onunla evlenirsen hayatınız mahvolacak…”

Ancak onun telaşları sonuç vermedi. Kadir ile Sevim görüştüler ve konuştular. Sonunda da kardeşinin söylediği gibi; Kadir, Sevim’in cilvelerine teslim oldu… Ve evlendiler. (Yazık!)

Bu uğursuz ve hayırsız evlilikten dolayı, eşi ve benzerini duymadığım kötü olaylar meydana geldi. Yani şimdiye kadar, bir evliliğin bu kadar mutsuz ve kötü olduğunu, ne işittim ne de gördüm.

Kadir’in erkek kardeşi aracıya şöyle dedi: “Ne yaptığını gördün mü?” Aracı şöyle cevap verdi: “Benim niyetim iyi idi. Kesinlikle böyle olmasını istemezdim.” Kadir’in kardeşi şöyle dedi: “Ben senin iyi bir niyete sahip olduğunu biliyorum. Ancak bu işi yapmaya gücün yetmediği için kötülük yapmış oldun. Artık bu tür hayır işleri yapma…”

Bu aracı da, İsmail ile Safiye’yi (öyküleri beşinci bölümde açıklanmıştır.) birbirlerine tanıtan kişiye benzemektedir.

3- Kötü Niyetli, Çirkin Hedefli ve Şahsi Çıkar Peşinde Koşan Kimseler

Bunların niyetleri kötüdür. Yaptıkları iş de kötüdür. Göz boyayarak, hile yaparak ve süslü sözler söyleyerek çirkin hedeflerine ulaşmak isteyen hokkabaz tellallara benzerler.

Gençler ve aileler, böyle üçkâğıtçılara müptela olup hilelerine kanmamak için çok dikkat etmek zorundadırlar.

Gençlere Verilmesi Gereken Bir Öğüt

İlk gruptaki aracılar, eş seçimi konusunda gençler için iyi yardımcılar ve güvenilir insanlar olmalarına karşın; “Ne söylerlerse ve kimi tanıtırlarsa gençler ille de kabul etmek zorundadır.” diye bir şey söz konusu değildir. Son kararı vermek zorunda olan yine gençlerin kendileridir. Yani aracıların görevi; yalnızca kılavuzluk etmek, tanıtmak ve yardım etmektir. Dolayısıyla son kararı vermek, kız ve erkeğe düşer. Bu önemli noktayı hiçbir zaman unutmayınız.

ÜÇÜNCÜ YOL: ARAŞTIRMA

Yol haritası bölümündeki en önemli yöntemlerden biri de araştırmadır.

Altıncı bölümü yazdığım günlerde, bir kuruluşta çalışan biri, aynı kuruluşta çalışmak isteyen başka bir kişi hakkında araştırma yapmak için yanıma geldi. Çalışmak isteyen kişi hakkında yaptığımız konuşmalardan sonra, araştırmacı olan kimseye şöyle dedim: “İşiniz çok önemli olduğu için çalışacak olan kişileri dikkatli bir şekilde seçmelisiniz…) O bana şöyle dedi: “Bu kuruluşa girmek isteyen kişi hakkında, yaklaşık 6 ay araştırma yapıyoruz. Onu tanıyan birçok kimseyle temasa geçiyoruz. Birçok araştırma yapıyoruz. Eğer bütün yönleriyle istediğimiz ölçülere sahip olmazsa, onu kabul etmeyiz.”

O gittikten sonra, kendi kendime şöyle dedim: “Bir kişiyi bir göreve atamak için 6 ay araştırmak gerekiyorsa; bir ömür boyu ortak olunacak bir yaşamın sorumluluğuna atanacak, kendisiyle bir nesil oluşturulacak ve insanın mutlu ya da mutsuz olması konularında çok önemli bir rolü belirleyecek olan eşi seçmek için, acaba ne kadar araştırma yapmak gerekir? Bununla birlikte, eğer o kişi kötü bir işçi ise, onu kolay bir şekilde değiştirmek mümkündür. Ancak eğer kötü ise, bir eşi değiştirmek gerçekten çok zordur. Hatta bazen olanaksızdır. (İster kadın olsun, ister erkek olsun)
Kabul Etmek veya Ret Etmek, Nedene Dayanmalıdır.

Neden olmaksızın ve yeteri kadar bilgi bulunmaksızın bir kimseyi eş olarak seçmemek gerekir. Aynı şekilde neden olmaksızın ve yeteri kadar bilgi bulunmaksızın hiçbir kimseyi de ret etmemek gerekir. Kabul etmek ve ret etmek için nedenimiz olmalıdır.

Bazıları, eş adayı olarak açıklanan kişiyi tanımadıkları için, onu ret etmektedirler. Tanınmayan bir kimseyi kabul etmek ne oranda yanlış ise, reddetmek de aynı oranda yanlıştır. Belki reddettiğimiz kişi, çok uygun ve çok iyi bir insan olabilir. Belki de kaçırdığımız için, artık onun gibi iyi bir insan bir daha karşımıza çıkmayacaktır.

ARAŞTIRMA YOLLARI VE KULLANIM ŞEKİLLERİ

Araştırma ölçüsü, herkes için aynı değildir. Araştırılacak olan kişi çok yakın ve tanıdık biri olursa, az araştırma yapılmalıdır. Tanınmayan bir kimse olursa, çok araştırma yapılmalıdır. Akraba ve tanıdıklarıyla evlenmek isteyen kimselerin işleri, daha kolaydır. Belki de araştırma konusunda yerine getirilmesi gereken bütün konulara uymak zorunda kalmayacaklardır. Ancak onlar da bütün yönleriyle araştırmak ve danışmak zorundadırlar. Sonuç olarak, bütün yönleriyle yeteri oranda bilgi sahibi olunmalıdır.

Araştırma yaparken çeşitli yolları aşmak gerekir. Konunun ayrıntılarını incelemek gerekir. Çeşitli bilgiler elde ederek bir araya getirmek gerekir. Adım adım sonuca ulaşabilmek için, bu bilgiler üzerinde düşünmek, danışmak ve değerlendirme yapmak gerekir. Araştırma yollarının hepsi aşılmalıdır. Elde edilen bütün bilgiler, maksada ulaşmak yolunda bir kılavuz gibidir. Bütün ayrıntılar (küçük olsalar dahi), genel olan sonuca ulaşabilmek için vesiledir.

Ayrıntılar, insanı genel konulara ulaştırır. Ancak ayrıntıların her birine tek başına güvenmemek ve ondan sonuç çıkarmamak gerekir. Genelinin yardımıyla bir sonuç elde edilerek karar verilmelidir.

Şimdi araştırma yollarını ve kullanım şekillerini açılayacağız:

1-Aday Olan Kişinin Ailesinin Özelliklerini Araştırmak

Beşinci bölümün, Ailevi Asalet başlığında bu konu kısaca şöyle açıklanmıştı: “… Tek bir kök ile beslenen dallar örneğinde olduğu gibi; özelliklerin bazıları, bir ailenin bütün bireylerine yayılıp geçer. Dolayısıyla aile bireylerinin tamamı, bazı ortak özelliklere sahip olurlar…” Bu ölçü, araştırma konusunda çok iyi bir kılavuzdur. Ailesinin özelliklerini inceleyerek, aynı özelliğin aday olan kişide de büyük bir olasılıkla olduğunu söylemek mümkündür.

Peygamber efendimiz (s.a.a.) bu konuda şöyle buyurmaktadır:

“… Falan sülale ile evleniniz. Erkekleri namuslu oldukları için kadınları da iffetli olmuşlardır. Falan sülale ile evlenmeyiniz. Çünkü erkekleri iffetsizlik yaptıkları için kadınları da iffetsiz olmuşlardır…”

Peygamber efendimizin (s.a.a) yukarıdaki buyruklarında, yalnızca iffetin ve iffetsizliğin özelliği açıklanmıştır. Ancak bütün özellikleri araştırmak için çok iyi bir ölçü oluşturmaktadır.

2-Yakınları Yardımıyla Araştırmak

Aday olan kişinin ailesi ve yakınları; onun özelliklerinden, ahlakından ve davranışlarından haberdardırlar. Dolayısıyla onların yardımıyla aday olan kişiyi araştırmak mümkündür.

Dikkat!

Aday olan kişinin yakınları “Görüşümüz ona veya ailesine zarar verebilir. Onlar için bir problem oluşturabilir. Onların haklarını da korumalıyız.” şeklinde düşünerek maslahatlarını gözetmeleri mümkündür. Bu bakımdan gerçeği açıklamayabilirler. Onun eksikliğini gizleyebilirler. Sonuç olarak aday olan kişinin yakınlarının görüşleri delil olamaz. Yalnızca bir sonraki aşamalar için bir kılavuz olabilir. Ancak görüşü alınan kişinin güvenilir, adil, tarafsız, maksatsız bir insan olduğu ve gerçekleri gizlemediği anlaşılırsa; ona güvenmenin hiçbir sakıncası yoktur.

Güvenilir Bir Yol

Aday olan kişinin akrabaları içinde samimi bir arkadaşı olan kimse; hedefine ulaşabilmek için güzel bir nimet ve güvenilir bir yol bulmuş demektir.

3-Yakın Arkadaşlarının Yardımıyla Araştırmak

Aday olan kişiyle uzunca bir süredir tanıdık olan ve gidip gelen yakın dostları, iş arkadaşları ve sınıf arkadaşlarının yardımıyla araştırmak; çok güzel bir yoldur.

Aday olan kişinin yakınları hakkında bir önceki satırlarda açıklanan maslahat gözetmek, gerçekleri gizlemek vb. şeyler; bu bölümde de geçerlidir.

4-Öğretmen ve Müdürleri Yardımıyla Araştırmak

Öğretmenleri ve müdürleri; yakınlarının ve arkadaşlarının bilmedikleri şeyleri dahi bilmeleri mümkündür. Bir önceki bölümlerde açıklanan maslahat gözetmek, gerçekleri gizlemek vb. şeyleri yapmaları çok düşük bir ihtimaldir. Hatta bazen asla böyle bir şey yapmazlar.

Çünkü bunlar, (terim olarak) ne onun yakınları ve arkadaşlarıdırlar, ne de maslahat gözetme ve gerçekleri gizlemeye ihtiyaç duyarlar. Öte taraftan bunlar genellikle anlayışlı ve aydın kişilerdir.

Bu yol, çok güzel ve çok faydalı bir yoldur.

5-Düşmanlarının Yardımıyla Araştırmak

Aday olan kişinin düşmanları, onun eksiklerini daha açık bir şekilde belirtirler.

Kuşkusuz bunların görüşleri, hiçbir şekilde delil olamaz. Dolayısıyla bu konuya ilişkin bir ölçü gibi değerlendirmemek gerekir. Ancak bilgi toplamak için çok faydalıdır. Aday olan kişi hakkında açıkladıkları eksiklikler, öteki yollar yardımıyla da anlaşılmadıkça, dikkate alınmaması gerekir.

DÖRDÜNCÜ YOL: ELÇİ GÖNDERMEK

Bu yöntem, yol haritası yöntemlerinin en iyilerindendir. Onu şöyle gerçekleştirmek mümkündür:

Kız ve erkek, yakınlarından veya arkadaşlarından birkaç kişiyi seçerek aday olan kimsenin evine göndermelidirler. Elçi göndermeden önce, bu önemli görevin sorumluluğunu ve yapılması gerekenleri, onlara anlatmalıdırlar. Yani dikkat etmeleri gereken konuları, güzel bir şekilde açıklamaları gerekir.
Elçilerin Özellikleri

Kader belirleyici bu önemli göreve herkesi seçmemek gerekir. Elçiler, bazı özel sıfatlara sahip olmak zorundadırlar:

1- Akıllı olmalıdırlar.

2- İyi niyetli olmalıdırlar.

3- Güvenilir olmalıdırlar.

4- Doğru ölçütlere sahip deneyimli birer insan olmalıdırlar.

5- Elçiler grubu, hem gençlerden hem de yaşlılardan oluşmalıdır.

Görevlendirilen elçiler gençlerden ve yaşlılardan oluşmalıdırlar. Çünkü yaşlılar, gençlerin sahip olmadıkları deneyimlere sahip olabilirler. Gençler de, yaşlıların yoksun olduğu bazı görüşlere ve ölçütlere sahip olabilirler.

Elçiler görevlerinden döndükten sonra, kız ve erkek tarafı bilgileri ve görüşleri almalıdırlar. Bunlar üzerinde dikkatli bir şekilde düşünmeli ve danışmalıdırlar. Konu bütün yönleriyle incelendikten sonra, bir sonraki girişimleri uygulamak için karar vermelidirler.

Dikkat!

Elçilerin görüş ve bilgileri, kılavuz hükmündedir. Yani son karar hükmünde değildir. Görüşlerinin yanlış olma olasılığı da vardır. Bu aşamada da, konuyu bütün yönleriyle inceledikten sonra son kararı verecek olan kişiler, yine kız ve erkektir.

BEŞİNCİ YOL: MEKTUP YAZMAK

Kız ve erkek, önceki yolları gerçekleştirdikten sonra, sonuç olumlu olursa, bir sonraki adımda mektup yazabilirler.

Bizim mektup ile kast ettiğimiz şey; bazılarının yazdığı dine aykırı aşk mektupları değildir. Kast ettiğimiz şey şudur: Kız ve erkek, ailelerinin gözetimi altında dini inançlara ve namus kurallarına uyarak; görüşlerini, hedeflerini, isteklerini, eş olacak olan kişiden beklentilerini, ölçütlerini, kıstaslarını, geleceğe yönelik olan programlarını, huylarını vb. şeyleri edepli ve açık bir şekilde yazıp elçiler vasıtasıyla birbirlerine göndermeleridir.

Mektup gerçeklere uygun bir şekilde yazılırsa, birbirlerini tanıma ve son karara ulaşma konusunda etkili olabilir.

Dikkat!

Bu mektuplarda, hiçbir şekilde aşkla ilgili konuların olmaması ve karşı tarafın kalbini kazanmaya yönelik girişimlerde bulunulmaması gerekir. Çünkü:

İlk olarak; bu tür şeyler haramdır.

İkinci olarak; bu tür konular, doğru karar verme yeteneklerini zayıflatmakta ve duygulara teslim etmektedir.

Üçüncü olarak; birbirleriyle evlenecek olmaları kesinlik kazanmamıştır. Belki de olumsuz bir sonuç ortaya çıkacaktır.

ALTINCI YOL: FOTOĞRAF

Önceki yollar aşıldıktan sonra, eğer sonuç olumlu olursa; kız ve erkek de birbirlerini görmemişlerse; birbirlerinin fotoğraflarını görmeleri, tanıma ve karar verme açısından etkili olabilir.

Yine bizim fotoğraf ile kast ettiğimiz şey; dini inançlara ve namus kurallarına aykırı bir şekilde verilen fotoğraflar değildir. Fotoğraflar, aile bireylerinin güvenilir elçileri vasıtasıyla gönderilmelidir. Bakıldıktan sonra da geri verilmelidir.

Bu yol, hiçbir şekilde son karar için delil olamaz. Çünkü fotoğraf, bireylerin gerçek iç durumlarını yansıtamaz. Hatta bütünüyle dış görünüşü de yansıtması olanaksızdır. Bu bakımdan tanımaya yardım edecek detay bir konudur. Sonraki adımlar için küçük bir adımdır.

YEDİNCİ YOL: KARŞILIKLI KONUŞMAK

Yol haritası yöntemlerinin en önemlilerinden ve en etkililerinden biri de, kız ve erkeğin karşılıklı konuşmalarıdır. Önceki yollar aşıldıktan sonra sonuç olumlu olursa, kesinlikle kız ve erkeğin karşılıklı görüş alış verişinde bulunmaları gerekir. Başkalarının baskısı altında kalmadan, korkusuz bir şekilde ve sakin bir ortamda birbirlerinin görüşlerini dinleyip incelemelidirler.

Bu mülakat, soğukkanlı bir şekilde ve önceden alt yapısı hazırlanılarak yapılmalıdır. Mülakat yapılmasına karar verilen zaman ile görüşme zamanı arasında, kendilerini hazırlayabilmeleri ve söylemek istedikleri konuları not alabilmeleri için belli bir süre olması gerekir.

Bu görüşmeler, eğer birkaç kez ve belli zaman aralıklarıyla olursa çok iyi olur. İhtiyaç duydukları kadar vakit verilmesi gerekir.

Bu görüşmelerin önemli yararlarından biri şudur: Aday olan kişinin sözlerinin yardımıyla, içinde gizlediği birçok şeyi anlamak ve bazı özelliklerini bilmek mümkündür.

Müminlerin Emiri İmam Ali (a.s) bu konuda şöyle buyurmaktadır:

“İnsan içinde neyi gizlerse gizlesin, dil sürçmeleri ve yüz şekillerinde ortaya çıkar.”

İmam Ali’nin (a.s) buyruğu bir tür kural ve yasadır. Yani insanın içinde sakladığı konular, bazen dilinden çıkıvermekte ve bazen de yüzündeki şekillerde kendini göstermektedir. Bu konu, insanların iç durumlarını öğrenmek için güzel bir yoldur. Çocuklarının mutluluğunu isteyen anneler ve babalar, bu konuda onlara yardım etmelidirler. Alt yapısını hazırlamalıdırlar. Gerekli olan huzurlu ortamı oluşturmalıdırlar. Allah korusun! Bağnazlık göstererek görüşmelerini engellememelidirler. Bu tür görüşmeler, İslam dini ve akıl açışından da tavsiye edilmiştir. Sakın İslam’dan daha İslamcı ve peygamberden (s.a.a.) de daha Müslüman olmaya çalışmayalım.

Bu tür görüşmelere engel olan ve yaptıkları işi de İslami iffet ve haysiyet olarak açıklayan birçok kız annesi ve kız babası gördük.

Hâlbuki İslami iffet ve haysiyet, çocuklarımızın mutlu olabilecekleri ortamları hazırlamamız gerektiğini söylemektedir. Bu tür görüşmelerin, kız ve erkeğin birbirlerini tanımaları ve mutlu olmaları konusunda olumlu birçok etkileri bulunmaktadır.
Görüşmede Konuşulabilecek Genel Konular!

Mülakatta gündeme getirilebilecek konular çok çeşitlidir. Çünkü bireyler; çeşitli inançlara, amaçlara, arzu ve isteklere sahiptirler. Ancak bazı konuları, genel oldukları için gündeme getirmek ve üzerinde konuşmak gerekir. Dolayısıyla bu alanda gençlere yardımcı olmayı ümit ederek birtakım ipuçları vermeye çalışacağız.

1- Geleceğin hangi çizgi üzerine kurulacağını açıklamak

Evlenmek isteyen tarafların hayatı hangi değerler üzerine kuracaklarını açıklamaları gerekir. Örnek olarak; dindar olan bir genç, yaşamının İslami değerler üzerine kurulmasını ister. Eşinin de böyle olmasını arzu eder. Hayatının diğer alanlarında da eşiyle birlikte İslam’a uymak ister.

2- Geleceğe yönelik amaçları konusunda konuşmak

Gelecekteki yaşamları için edindikleri amaçları açıklamaları gerekir. Bilimsel amaçlar, ahlaki amaçlar, sosyal amaçlar, mesleki amaçlar vb. şeyler.

(Beşinci bölümde belirtilmişti.) Eşler evlenmeden önce birbirlerine aktarmaları gereken “gelecekteki hayatlarında gerçekleşebilecek değişiklikler” konusunu açıklama yeri, işte burasıdır.

3- Doğru bir şekilde kendi özelliklerini ve huylarını açıklamak.

4- Birbirlerinden beklenti ve isteklerini açıklamak.

5- Birbirlerine, aileleri ve yakınlarına karşı nasıl davranacakları ve nasıl ilişki kuracakları konusunda görüş belirtmek.

6- Çocuklarını nasıl eğitecekleri konusunda görüş belirtmek.

7- Kendi eksiklikleri ve hastalıklarını açıklamak.

Kız ve erkek herhangi bir hastalık veya eksiklik sahibi iseler, azaltmadan ve çoğaltmadan birbirlerine söylemelidirler. Çünkü:

İlk olarak; söylemek farzdır. Eksiklikleri gizlemek; aldatmak, sahtekârlık yapmak ve ihanet etmek anlamlarına gelir. Bunlar da haram olan şeylerdir.

İkinci olarak; önceden söylenirse karşıdaki kişi, ya eksikleriyle birlikte onu kabul edecek veya reddedecektir. Kabul ederse, kendisini onun için hazırlayacaktır. Onu da doğru sözlü, hile yapmayan ve cesur bir insan olarak görecektir. Sevgisi kalbine yerleşecektir. Gelecekte kendini aldatılmış biri olarak görmeyecektir.

Ancak söylenmez ve karşıdaki kişinin bilgisi olmaksızın evlilik gerçekleşirse, yakın bir gelecekte söz konusu olan eksiklikten veya hastalıktan haberdar olacaktır. Kendisini aldatılmış ve zarar görmüş bir insan olarak değerlendirecektir. Eşini ve ailesini de sahtekâr ve üçkâğıtçı olarak görecektir… Dolayısıyla birçok sorun ortaya çıkacaktır. Eşinin sevgisi kalbinden çıkacaktır. Sevgi yerine kin ve nefret duyguları yerleşecektir. Çünkü insan; sahtekâr bir kimseyi sevemez.

Ancak söz konusu olan kusur veya hastalığı doğru bir şekilde önceden ona söylemiş olsalardı, belki kabul edebilirdi. Ama şimdi konu çok farklı algılanmaktadır.

Dikkat!

Evlilik haklarıyla hiçbir ilişkisi olmayan ve geçmişte kalan bazı eksiklikler, hastalıklar ve yanlışlar söylenmek zorunda değildir.

Eksiklikler ve yanlışlıklar varsa, açıklamak veya açıklamamanın evlilik haklarıyla ilişkisinin olup olmadığını bilmiyorsanız, bilgili kılavuza danışmalısınız.

Haksız istekleri ve şartları kabul etmeyiniz!

Bazen kız ve erkeğin, birbirlerine, evlenmeden önce, haksız olan ve karşıdaki kişinin haklarını kısıtlayan birtakım istek ve şartlar öne sürdüklerini görmekteyiz.

Bu tür haksız olan istek ve şartları hiçbir şekilde kabul etmemek gerekir. Yüce Allahın kadın ve erkeğe vermiş olduğu hakları, birtakım şartları kabul ederek yok etmemek gerekir. Kendi kendimize şöyle söylememeliyiz: “Şimdilik kabul edelim. Sonra uygulamayız.” Çünkü şartları kabul etmek, sözleşme yapmak demektir. İman edenler de sözleşmelerini ve antlaşmalarını yerine getirmek zorundadırlar.

Kadın ve erkek hakları; “farz olanlar ve farz olmayanlar” olmak üzere ikiye ayrılır. Farz olmayan haklardan vazgeçmek mümkündür. Birtakım şartları kabul etmek suretiyle göz ardı edebilirler. Ancak farz olan hakları hiçbir kimseye teslim etmemek gerekir. Yüce Allah onları, bazı hikmet ve maslahatlardan dolayı farz kılmıştır. Dolayısıyla onlardan vazgeçmek, hikmetlere ve maslahatlara karşı gelmek demektir. Yaşama zarar vermek, hayatı doğal şeklinden çıkarmak demektir.

Müminlerin Emiri İmam Ali’nin (a.s) zamanında, bir adam, farz olan haklarından birinin yok olmasına neden olacak bir şartı kabul ettiğine dair bir girişimde bulunmuştu. İmam Ali (a.s), o adamı eleştirerek şöyle buyurdu:

“Yüce Allah’ın senin için belirlediği hakkından, şart kabul ederek niçin vazgeçiyorsun? Bu şartın itibarı yoktur. Batıl bir şarttır. Yüce Allahın belirlediği bir şeyi, şart kabul ederek değiştirmek doğru değildir.”

Farz olan ve farz olmayan haklar, İslam hukuku ile ilgili ilmihal kitaplarında açıklanmıştır.

SEKİZİNCİ YOL: BİRBİRİNİ GÖRMEK

Önceki yollar aşıldıktan sonra olumlu bir sonuca ulaşırlar, bütün işlerin yolunda gittiğini görürler ve evlenmeleri konusunda hiçbir engelin olmadığını anlarlarsa; (kız ve erkek o ana kadar birbirlerini görmemişlerse) son kararı vermeden önce birbirlerini görmeleri gerekir.

Fiziki şeklini görmek, yol haritası aşamalarının en önemli ve en zorunlu konularından biridir.

Aklı başında olan bütün insanlar şöyle inanmaktadırlar: “Bir ömür boyunca birlikte yaşayacak olan iki eş, şimdiye kadar açıklanan konulara ilave olarak, birbirlerinin dış görüntülerini de beğenmek zorundadırlar. Beğenmek veya beğenmemek, birbirlerini görmeye bağlıdır. Başkalarının övmesi ve nitelendirmesi etkili olsa da, yeterli değildir. Dolayısıyla kız ve erkek birbirlerini görmek zorundadırlar. Çünkü zevkler farklıdır.[78] Yüzün bir kısmını görmek de yeterli değildir. Meçhul bir nokta kalmayacak bir şekilde açıkça görmelidirler.”

Sakın şöyle söylenmesin: “Biz her şeyi beğendik. Şartlar ve kıstaslar bize uygundur. Artık fiziki görünüm önemli değildir.”

Çünkü dış görüntüyü beğenmek veya beğenmemek, önceki sonuçların tamamını etkileyebilir. Sözde şöyle söylemek mümkündür: “Eğer bir eş falan özelliğe sahipse, öteki şeylerin önemi yoktur.” Ancak gerçekle karşı karşıya kalındığı zaman konu çok fark eder.
Bu Konuya Hadisler Işığında Bir Bakış

Muğire b. Şube adındaki bir sahabe, Peygamber efendimizin (s.a.a.) zamanında bir kadınla evlenmek istiyordu. Onu, iyi bir şekilde görmemişti. Peygamber efendimiz (s.a.a.) ona şöyle buyurdu:

“Onu görmüş olsaydın, aranızdaki uyum daha kalıcı olurdu.”

Yine peygamber efendimiz (s.a.a.) bir kadınla evlenmek isteyen dostlarından birine şöyle buyurmuştur:

“Onun yüzüne ve eline bak.”

Bir adam, İmam Sadık’a (a.s) şöyle sordu:

Bir kadınla evlenmek isteyen biri, onun saçlarına ve güzelliklerine bakabilir mi?

İmam (a.s) şöyle cevap verdi:

“Lezzet almak kastıyla olmadığı zaman (yani gerçekten evlenmek için beğenme niyetini taşıdığı zaman) hiçbir sakıncası yoktur.”

Bu konu hakkında daha hassas noktaları açıklayan birçok hadis bulunmaktadır. Ancak biz burada bu hadisleri nakletmekle yetineceğiz.

Lütfen şimdi Ayetullah Emini’nin bu konudaki sözlerine dikkat ediniz:

“Kızlara ve erkeklere, birbirlerini görmelerine engel olmamaları ve birbirlerini görmeleri tavsiye edilir. Bu konu birbirlerini görmemelerinden ve sonra ortaya çıkacak olan rahatsızlıklardan daha iyidir. Böyle yapmazlarsa işleri boşanmayla sonuçlanacak veya bir ömrü rahatsızlık ve sorunlar içinde geçireceklerdir.”

Uyarı!

Görmek ve beğenmek konusu da, eş seçimi konusundaki öteki konularda olduğu gibi, vesvese sınırına ulaştırılmamalıdır. Öte taraftan üzerinden de çabucak geçilmemelidir. Ölçülü ve orta bir yol izlenilmelidir.

Bu konuda da “dikkat etmeye evet, vesveseli davranmaya hayır.”
Kızın Saygınlığını Korumak

Görüşme konusuna çok özel ve çok ince bir şekilde dikkat edilmelidir. Yani kızın saygınlığının bozulmasına izin verilmemelidir. Evlenmek isteyen herkese; araştırma, danışma vb. yollar aşılmadan önce kız gösterilmemelidir. Evlenmek isteyen kişiyi yeteri oranda tanımadan önce kızla tanıştırılmamalıdır. Çünkü erkeğin iyi birisi olmadığı veya birbirlerine uygun olmadıkları sonucuna varılabilir. “Bu gitsin, öteki gelsin.” gibi olaylar tekrar edilirse, kızın saygınlığı ortadan kalkacaktır. Bu da ruhsal bakımdan kötü sonuçlara yol açacaktır. Kız ne kadar namuslu ve iffetliyse, o oranda eziyet görecektir.

Bu konudaki doğru yöntem şudur: Ne zaman kız istemeye gelinirse; araştırma, danışma, elçi göndermek vb. ön hazırlıklar ve tanıma yolları aşılmalıdır. Olay bütün yönleriyle değerlendirilerek incelenmelidir. Bu aşamalar geçildikten sonra erkeğin kötü bir niyeti olmadığı, kız ve erkeğin birbirlerine denk oldukları, evlenmelerine karşı hiçbir engelin bulunmadığı ve evlilik olasılılığının çok güçlü olduğu anlaşılırsa; son kararı açıklamak için görüşme zamanı gelmiş demektir.

Kızlar ve erkekler İslam dininin izin verdiği bakma ve görüşme (yani özel şartlarla belirli bir kimseyle gerçekten evlenme niyeti) konusuna dikkat etmelidirler. Bu açıdan eş seçme bahanesiyle herkese bakmak doğru değildir. İslam dininin bu konudaki izni istisnadır. Sonuç olarak, açıklanan çerçevenin dışında olursa bakmak ve görüşmek haramdır.
İSTİHARE

İslam dininin emir ve yasaları, doğru dürüst bir şekilde anlaşılır ve uygulanırsa, kesinlikle mutluluk vesilesi olacaktır. Ancak yanlış anlaşılır ve yanlış bir şekilde de uygulanırsa, mutluluk nedeni olmamasının yanı sıra, zarar bile verecektir.

İstihare, insanlarımızın birçoğunun yanlış anladığı ve yanlış bir şekilde de uyguladığı İslami konulardan biridir.

Burası, bütün yönleriyle istihare konusunu inceleme yeri olmamasına karşın; toplumumuz içinde eş seçimi konusuyla bir şekilde bağlantısı olduğu için, özet bir şekilde değinmek zorundayız.

İstihare İki Çeşittir

1- Hayır isteğinde bulunarak yüce Allah’tan yol göstermesini dilemek: İstiharenin gerçek anlamı, hayır isteğinde bulunarak yüce Allah’tan yol göstermesini dilemektir. İslam önderlerinin bu konudaki uygulamaları da bu şekilde idi. Aslında bu konu; bir çeşit dua etme, bir çeşit yardım isteme ve bir çeşit tevekkül etme türüdür. Bu da bütün işlerde ve özellikle de eş seçimi konusunda tavsiye edilen bir konudur.

Ayetullah İbrahim Emini bu konuda şöyle söylemektedir:

“Müminlerin Emiri İmam Ali (a.s) istihare etmek için iki rekât namaz kılardı. Namazdan sonra yüz defa şöyle söylerdi: “Estehirullah-Allahtan hayır istiyorum.” Ondan sonra şöyle dua ederdi: “Allahumme inni kad hememtu biemrin kad alimtehu, fein kunte ta’lemu ennehu hayrun li fi dini ve dünyaye ve ahireti fe yessirhu li ve in kunte ta’lemu ennehu şerrun li fi dini ve dünyaye ve ahireti fesrifhu anni, kerihet nefsi zalike em ehabbet, fe inneke ta’lemu ve la a’lemu ve enneke allamul ğuyub – Allah’ım! Bildiğin gibi falan işi yapmak istiyorum. Eğer bu işte dinim, dünyam ve ahiretim için bir hayır görüyorsan; onu bana kolaylaştır. Eğer bu işte dinim, dünyam ve ahiretim için bir şer görüyorsan; hoşlansam da hoşlanmasam da, onu benden uzaklaştır. Çünkü sen bilirsin, ben bilmem. Ve sen gizlileri bilensin.”[83] Sonra karar vererek uygulamaya geçerdi.

İmam Seccad’ın (a.s) Sahifeyi Seccadiye kitabının 33. duası da başından sonuna kadar işte bu konuyu (Hayır isteğinde bulunarak yüce Allah’tan yol göstermesini dilemek konusunu) açıklamaktadır. Lütfen bu duaya başvurunuz. Çok çekici ve harika bir duadır.

2- Toplumumuz içinde meşhur olan istihare: Halk arasında meşhur olan istihare türüdür. Yani bir iş yapmak istedikleri zaman, Kura’n-ı Kerim veya tespih vesilesiyle istihare yapmaktadırlar. Halk arasında kullanılan ifadeyle “yapılacak görevi” de işte bu şekilde belirlemektedirler.

Bu çeşit istihare yapma türü de İslam dininde bulunmaktadır. Ancak bu konunun yanlış anlaşılması ve tahrif edilmesi çok üzücüdür. Birçok konuda düşüncenin, aklın, araştırmanın ve danışmanın yerini alacak şekilde, asıl içeriğinden dışarı çıkmıştır. Dolayısıyla yararlarını kaybetmesinin yanı sıra, çok zararlı bile olmaktadır.

Bu konu, öteki konularda olduğu gibi eş seçimi konusunda da yanlış bir şekilde uygulanmaktadır. Dolayısıyla ağır sonuçlara yol açmaktadır.
Bu İstihare Türünün Doğru Kullanım Şekli

Bir kişi bir iş yapmak istediği zaman, eğer o işin iyiliği kendisi için açık bir şekilde ortaya çıkmışsa; yüce Allah’tan hayırlı olmasını isteyerek, yardım dileyerek ve ona tevekkül ederek o işi yapmalıdır. Bu konuda istihare etmesi gereksizdir.

Eğer o işin kötülüğü kendisi için açık bir şekilde ortaya çıkmışsa; kesinlikle ondan vazgeçmelidir. Bu konuda da istihare etmesi gereksizdir. Ancak aynı işin iyiliği veya kötülüğü kendisi için açık bir şekilde ortaya çıkmamışsa ve ne yapacağını da bilmiyorsa; o işi düşünmeli, incelemeli, araştırmalı ve bilgili kişilere danışmalıdır. İşin bütün yönlerini irdelemelidir. Eğer düşüncesi bir tarafı onaylıyorsa; örnek olarak, bir taraf yüzde yetmiş ve öteki taraf ise yüzde otuz olursa; yüzde yetmiş olan tarafı (ister yapmak olsun, ister terk etmek olsun) seçmeli ve uygulamaya geçmelidir. Yine burada da istihare etmeye gerek yoktur.

Ancak düşündükten, inceledikten, bilgili kişilere danıştıktan ve aşılması gereken bütün yolları geçtikten sonra, yine de iki seçenek arasında kararsız kalırsa; söz konusu olan iş de vazgeçilebilecek türden bir iş olmayıp kesinlikle yapılması gereken seçeneğin belirlenmesi gerekiyorsa; işte o zaman sıra “bilinen istihare” çeşidine gelmiş demektir.

Bunlara ilave olarak, bu istihare çeşidi, hiçbir şekilde dini ve akli bir sorumluluk yüklememektedir. Bu istihare çeşidinin işlevi, insanı şaşkınlık ve kararsızlıktan kurtarmaktır. Bu istihare türü, hiçbir sorumluluk yüklememesinin yanı sıra; göstermiş olduğu yolun doğruluğu ve öteki yolun yanlışlığı hakkında da garantisi yoktur.

Yine bu istihare türü, herkesin yapabileceği bir iş değildir. Örnek olarak, herkesin eline tespihi alıp veya Kura’n sayfasını açıp yapması gereken görevi belirleyebileceği veya istediği sonucu elde edinceye kadar istihareyi tekrar edebileceği gibi bir iş değildir.

Asrımızın en büyük Kura’n tefsircilerinden ve İslami düşünürlerinden biri olan Ayetullah Cevat Amuli, bu istihare çeşidi hakkında şöyle söylemektedir:

“Bizler, İslam’da istihare yapmaya teşvik edilmedik.”
İstihare’yi Yanlış Anlamayla İlgili Çok Üzücü Bir Örnek

İnancı ve güzel ahlakı ile örnek bir üniversite öğrencisi olan Adil, evlenmeye karar vermişti. Eş seçimi konusunda çok titiz idi. Taşı yerine koymak istiyordu. İyi bir eş seçebilmek için bütün çabasını harcıyordu. Doğruyu söylemek gerekirse, kendisi çok iyi bir delikanlı idi. İdeal bir eşte olması gereken şartların çoğuna sahipti. Birkaç defa girişimde bulunmuş, ancak istediği ölçütlerde bir eş bulamamıştı.

Nihayet arkadaşları, ona bir kız adını söylemişlerdi. Adil araştırmaya ve incelemeye koyulmuştu. Kızın yakın akrabalarından biri, Adil’in arkadaşıydı. Adil konuyu ona açmıştı. Arkadaşının görüşü çok olumlu idi. Elinden geldiği kadar olayın gerçekleşmesi için ona yardım etmişti. Kızı tanıyanların bazılarıyla (öğretmenler ve sınıf arkadaşları gibi) temasa geçilip konu onlara da danışılmıştı. Araştırma ne kadar ilerlerse umutlar da o oranda güçleniyordu. Yani Adil’in istediği uygun eş, işte bu kız idi.

Bütün çabalar gerçekleştikten ve her şey olumlu bir şekilde ilerledikten sonra, evlenmelerine karşı hiçbir engelin olmadığı da anlaşılınca; sıra kız ile erkeğin birbirlerini görmelerine ve konuşmalarına, kız istemeye gitme günü gelmişti. Kızın evine gidilecek gün ve saat belirlenmişti. Bizler, evliliğin gerçekleşeceğine çok umutluyduk… Ancak aniden kız tarafından ve ailesinden “İstihare yaptık, kötü çıktı.” diye bir haber geldi.

Bu haber beni çok rahatsız etmişti. Çünkü gelişmelerden haberdardım. Her şey olumlu ilerliyordu. Görüşmelerde ve kız isteme konusunda da hiçbir sorunun çıkmayacağını umut ediyordum. Çünkü kız hakkında yeterince bilgim vardı. Adil’i de çok iyi tanıyordum.

Kızın ailesiyle temasa geçerek kararlarından vazgeçirmek istedim. Ancak akrabaları şöyle dediler: “Bunlar, istihare’ye çok inanmaktadırlar. İstihareleri bu konuda kötü çıkmıştır. Eğer onun aksine hareket ederlerse, başlarına bir musibet geleceğini ve bu evliliğin uğursuz bir evlilik olacağını düşünüyorlar.”

Kız ve ailesine hitap ederek kendi kendime şöyle dedim:

“Ey genç kız! Ey anne ve baba! Yaptığınız bu iş, iş midir? Kendisini sebepsiz bir şekilde reddettiğiniz bu delikanlıya yazık olmadı mı? Bu şekilde istihare yapmanın, İslam dinine karşı olduğunu biliyor musunuz? Eğer kız ve erkek birbirleriyle görüşüp konuşsalardı ve anlaşamasalardı; birbirlerini görselerdi ve beğenmeselerdi; incelemeler sonucunda olumsuz bir neticeye ulaşsaydınız ve reddetseydiniz; kesinlikle sorun olmazdı. Ben de bu kadar üzülmezdim. Ancak şimdi… yersiz bir istihare’den dolayı imanlı bir delikanlının mutluluğuna ve kendi mutluluğunuza sırt çevirdiniz… Ah! Yazıklar olsun dini ve mezhebi yanlış anlayan anlayışa ve cahilliğe! ...”

Kız ve erkeğin birbirlerine uygun oldukları halde, bu tür yersiz istiharelerden dolayı evlenemedikleri veya birbirlerine uygun olmadıkları halde, bu tür yersiz istiharelerden dolayı evlenip mutsuz oldukları birçok olay görünmüştür.

Lütfen Şu Örneğe Dikkat Ediniz

Bir kıza elçi göndermişlerdi… Kızın babası inceleme yapmaksızın ve hiçbir kimseye de danışmaksızın, bu konu hakkında istihare yapması için bir kişinin yanına gitmişti. O kişi de istihare yapmış ve iyi çıkmıştı. Dolayısıyla kızı, delikanlıya vermişlerdi. Bir süre geçtikten sonra, delikanlının iyi bir insan olmadığı ve kız ile delikanlının birbirlerine denk olmadıkları anlaşıldı. Ancak artık iş işten geçmiş ve evlilik gerçekleşmişti. Mutsuzluklar ve sorunlar başlamıştı.

Kızın babası üzüntülü bir sesle feryat ederek şöyle söylüyordu: “Kızımın mutsuz olmasının nedeni; falan kişi ve istiharesidir.”

Kızın babasına şöyle söylemek gerekir: “Kızının mutsuz olmasının nedeni; kendi cahilliğin, anlayışsızlığın ve batıl inançlarındır.” (İstihare eden kişinin de suçlu olması mümkündür. Çünkü bu bilgisiz kişiye, istiharenin doğru dürüst bir şekilde nasıl kullanılacağı öğretilmemiştir. Belki kendisi de istihareyi doğru dürüst bir şekilde nasıl kullanacağını bilmiyordu.)

İstihare konusu çok geniş bir yelpazeye sahiptir. Kaderlerini istihareyle çizen kişiler; aynı şekilde bu konu hakkında daha çok bilgi edinmek isteyen kişiler; inceleme ve araştırma yapmak zorundadırlar.

İmam Humeyni (r.a.) Keşfü’l Esrar adlı kitabında, bu konu hakkında çok çekici açıklamalar yapmıştır. Bu açıklamaları dikkatli bir şekilde incelemek gerekir. Şimdi İmam Humeyni’nin değerli sözlerinin bir kısmını aktaracağız. Geri kalan kısmını da okumanızı tavsiye ederiz:

“İstihare hakkında rivayet edilen hadisler, sizi eksiksiz bir şekilde hedefe ulaştıracaklarını vaat etmiyorlar. Vaat edilen konu “Kim yüce Allah’tan bir hayır isterse, ona hayır verecektir.” konusudur. Eğer verilmesi bu dünyada hayırlı ise, bu dünyada verecektir. Hayırlı değilse, onu onun için (ahirete) saklayacaktır.”

Bu bölümün sonunda, yine Ayetullah Emini’nin sözlerini aktarmak istiyoruz:

“Kız ve erkek, aynı zamanda aileleri, evlenmek isteyen kişiyi tanımak için araştırma yapmak zorundadırlar. Bir sonuca ulaşamazlarsa, güvenilir bilgili bir kişi veya birkaç kişiye danışmalıdırlar. Olumlu bir sonuca ulaşırlarsa, adım atmalıdırlar. Araştırma ve danışma yollarıyla bir sonuca ulaşılamayıp şaşkın bir halde kalındığı zaman istihare yapılmalıdır. Araştırma ve danışma, istihareden önce uygulanması gereken konulardır. Eğer araştırma sonuçlarınız olumlu ise; işe başlayınız. İstihare yapmanıza da gerek yoktur. Bazıları, her iş için istihare yapmayı alışkanlık haline getirmişlerdir. Hâlbuki bazı yersiz istihareler, kafa karıştırarak güzel bir işin yapılmasına engel olmaktadır.”

Ayetullah Cevat Amuli’nin sözünü göz önünde bulundurmayı unutmayalım:

“Bizler, İslam’da istihare yapmaya teşvik edilmedik.”

Kısmet

Kısmet, evlilik ve eş seçimi konusunda bazılarının inandığı bir konudur. Bunlar şöyle söylemektedirler: “Falan kız, filan delikanlının kısmetidir.” Veya “Falan delikanlı, filan kızın kısmetidir.” Ya da şöyle söylemektedirler: “Kısmetse, kendiliğinden olur. Bizim bir şey yapmamıza gerek yok. Kısmet değilse, biz ne yaparsak yapalım faydası olmaz.” Bu tür sözler kesinlikle batıl inançlardan kaynaklanmaktadır. Kesinlikle dini ve akli bir dayanağı yoktur. İlahi kader ve kaza meselesinin, bu konuyla alakası yoktur.

KAYAK PİSTİNDEN GEÇİŞ!

Yavaş Yavaş ve Çok Dikkatli

Kızlara ve erkeklere, aynı zamanda da ailelerine, şunları yine tekrar etmek istiyorum: Kız istemeye gitmeden, nikâh kıyılmadan, düğün yapılmadan önceki aşamaları ve bu bölümde açıklanan konuları; çok ağır, sabırlı, dikkatli ve yavaş yavaş gerçekleştirmek zorundadırlar.

Şöyle söylemektedirler:

“Hayırlı işte acele edilmelidir.”

Belki bu söz, evlilik konusunun aslı hakkında doğru olabilir. Yani evliliği geciktirmemek gerekir. Ancak evlilikten önceki aşamalar ve eş seçimi konusunda, kesinlikle doğru değildir.

Seçim aşamalarının tamamında, gidiş gelişlerde, görüşmelerde, konuşmalarda vb. şeylerde; kesinlikle sabırlı, soğukkanlı, aceleye kapılmadan ve her aşamanın arasına da yeteri kadar düşünme mesafesi bırakarak hareket etmek gerekir. Bu konudaki bütün aceleci davranışlar, çok tehlikelidir.

Eş seçimi konusundaki aşamaları çok çabuk bir şekilde geçtiklerinden dolayı, birçok sorunla karşı karşıya kalan birçok kişi görülmüştür.

Burası kayak pistidir. Akıllı bir insan, kayak pistinin üstünden hızlı bir şekilde geçmez. Kayak pistinin üstünden hızlı ve dikkatsiz bir şekilde geçmek, çok feci bir halde düşmeye neden olacaktır.

Şimdiye kadar akıllı bir insanın mayın tarlasında veya buzlu bir yerde veyahut virajlı bir yolda ya da taşlı ve çakıllı bir otobanda, hızlı ve dikkatsiz bir şekilde gittiğini gördünüz mü? Akıllı bir insan, kesinlikle böyle bir şey yapmaz.

Bu aşamanın yollarını geçmek için; devrimci bir siyaset değil, temkinli hareket eden bir siyaset uygulamak gerekir. Evet, evlilik konusunun aslı hakkında, devrimci bir siyaset gerekir. Yani evliliği geciktirmemek ve çabucak evlenmek gerekir. Ancak eş seçimi konusunda, kesinlikle çok dikkatli bir şekilde hareket etmek gerekir.

Bazılarının karar, araştırma, danışma, isteme, nikâh vb. eş seçimi aşamalarının tamamını çok kısa bir sürede yapıp işi bitirdikleri görülmektedir. Bu iş, kesinlikle doğru değildir. Belki bu konuların bazılarında hiçbir sorun ortaya çıkmayabilir ve işler güzel bir şekilde ilerleyebilir. Ancak bu konuların çoğunda sorunlar ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla rahatsızlıklara ve pişmanlıklara neden olacaktır. Eş seçimi konusunun özü ve aşamaları; sabırlı, dikkatli ve yavaş hareket etmeyi gerektirmektedir.

Bir işi yapmaya karar vermek, sonra konu üzerinde düşünmek, araştırma yapmak, bilenlere danışmak, sonuca ulaşmak, son kararı vermek ve harekete geçmek çok uzun bir süre istemektedir. Bu bakımdan, bu konular hakkında acele etmek çok tehlikelidir.

Eş seçimi, üzerinde en fazla düşünülmesi ve incelenmesi gereken bir konudur. “Akıllı kimse, sonunu düşünen kimsedir.” Bu vadide acele etmek; kendini aniden kaynar kazanın içinde bulmak demektir.

Her şeyin yolunda gittiği görülse bile, yine de acele edilmemeli, kesinlikle sabırlı ve çok dikkatli bir şekilde hareket edilmelidir.

Sonu düşünen kadın ve erkek, mübarek kullardır.

Buraya kadar açıklanan bölümlerde (Allah’a şükürler olsun) hedef ve ona ulaşma yolları ortaya çıkmıştır. Şimdi Allah’a tevekkül ederek, ondan yardım dileyerek ve dikkatli bir şekilde hareketle; uygun bir eş seçmek ve mutlu bir yuva kurmak için harekete geçilebilir.

Yüce Allah yol göstericiniz ve yardımcınız olsun.

Alıntı
 
Üst Alt