İslam Alimlerinin hataları!

aorskaya

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
13 Mart 2013
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Selamun aleyküm,

Sevgili kardeşlerim,

Bir zamanlar müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu ülkemizde (güya) en büyük dini kurumun yani Diyanet kurumunun başkanlığını yapmış bir alim! imizin (Süleyman Ateş), bir soruya verdiği cevabı aşağıya aynen alıntılıyorum.

-------------------

SORU:
Bizler İslâm fıtratı üzere doğuyoruz. Hristiyanlıkla kıyaslanamaz yükümlülüklerimiz var. Hristiyan olarak doğanlar o dine göre yaşıyorlar. Allah’ın adaletinden şüphe yok ama “onların sınavı ne üzere yapılır acaba” diye aklıma geliyor. (Eşref Okunakol)

CEVAP:
Din kimliktir, kültürdür. Her millet kendi kültürüyle yaşar. Onunla mutlu olur. (1)Siz nasıl İslâm’ı bırakmazsanız onlar da dinlerini bırakmaz. Dünyada 6 milyardan fazla insan var. Herkes bir yol tutmuş gidiyor. Allah, bu kadar insanı yakmak için mi yarattı? O’nun rahmeti gazabından çok, cenneti de cehenneminden geniştir.(2) Önemli olan insanlıktır.(3)

Şairin dediği gibi:
Fazl-ı Hak yok mu ki hep duzah ile
Halkı inzara giriştin vaiz
Doldurup ibadullahı nar-i cehime
Sonra sen Adn’e sıvıştın vaiz.
(Allah’ın lütfu, acıması yok mu ki sen
insanları hep cehennemle korkutup durdun. Halkı cehenneme doldurup sen gizlice
cennete kaçtın ey öğütçü.)(4)

Kaynak:https://haber.gazetevatan.com/hristiyan-erkekle-musluman-bir-kadinin-evliligi/372817/4/Haber
-------------------------------------

1- Din kültürmüş! her millet de kendi kültürü yani kendi diniyle yaşarmış, onunla mutlu olurmuş.

Dini sadece bir kültür biçimi olarak görünce, bu tarz yazılarda normal oluyor tabi.

Halbuki din bir yaşam biçimidir, vazgeçilemezdir, örfi durumlara göre, geleneklere göre yaşanılacak şey değildir. İnsanlar aklını kullanarak, Allah'a ulaşmaya çalışmalı ve İbrahim peygamberin mantıki arayışında olduğu gibi dinin kaynağına ulaşamasa bile Rabbinin tek oluşunu, başka ilah olamayacağını bulabilmelidir.

Bunu becermeye yanaşmayan kimseler, yaşadıkları dinle mutlu olsalar ne olur, olmasalar ne olur? Bu dünya sonludur ve sonsuz ahiret hayatı yanında zerre önemi yoktur.

2- Dünyada 6 milyar insan var ve bunların çoğu müslüman olmayanlardır.

Ama, bunun önemi yok! Kalabalığın tercihini en azından özür kabul edilebilir sanan alim büyüğümüz, çoğunluğun cennete gideceğini, cennetin cehennemden olan büyüklüğüyle, rabbimizin rahmetinin, gazabından büyük olması ile açıklamaya çalışıyor.

Halbuki bunların imanlı kimseler için bir anlam ifade edeceğini bile yeterince düşünemeyen alimimize;

a- Bizler, hem rabbin dediği gibi yaşayamaca, yani kullk etmeyeceğiz ve hem de bize merhamet edecepiini ve lütufta bulunacağını bekleyeceğiz öylemi? Peki ama neden? Rabbimizin ancak kendisinden razı olduklarına lütufta bulunacağını akıl edemiyorsak, bu beklenti ancak kendimizi kandırmak olmazmı? Biz, kendimizi kandırmak yerine, buna bel bağlamayıp, kendimizi kurtarmak için çaba harcamak zorunda değilmiyiz.

Biz kendimizi kurtarmaya çalışalım, rabbimizin lütufları ile de ayrıca zenginleşelim. Ama, lütfedeceğini düşünerek dine göre yaşamazsak, "ya lütufta bulunmazsa ne yaparım, cehennemi göze alabilirmiyim?" diye sormak ve cevabına göre hareket edelim.

b- Rabbin merhametini, lütfunu, yaratılan ve kendisinden kulluk beklenen bizler olarak; rabbin elçisi aracılığıyla bize sunduğu dinin kaynağına göre yaşamazsak; kendisine kulluk yapamadığımızdan bizden razı olmayacağını ve razı olmadıkları içinde lütufta bulunmayacağını akıl ve kabul edelim. Aksini beklemek, gerçekleşmeyecek hayal kurmak olur.

3-Önemli olan insanlıktır!

"İnsan" kavramının gerçek tanımını bilmezsek, onun geniş kapsamını, sadece diğer kişilere iyi davranmak, iyi geçinmek gibi daraltırsak bu hatalara düşmemiz de kaçınılmaz olur.

İnsan; yaratılış gayesine uygun olarak yaşabilen ve en iyi şekilde aklını kullanabildiği için diğer yaratıklardan ayrılan varlıktır.

O halde, biz kendimizi sadece fiziki bakımdan hayvan, bitki ve diğer maddelerden ayıracak şekilde insan olarak tanımlamamız hatadır.

İnsanın hem maddi ve hem de manevi boyutu vardır.


İnsan için önemli olan, bu dünyada başkalarına iyilik yaparak yaşaması değildir. Hatta; kendini tüm insanlara adamış olarak yaşayıp gitmiş olması bile önemli değildir.

Hesap gününde önemli olan gerçekten, yani geniş tanımıyla insanca (kulluğa layık olarak) yaşamasıdır, yoksa olabildiğince insanlara kendini adamış olarak yaşamasımı önemli değildir!

Şimdi soralım;

a- Ömrünü insanlara hizmet için tüketse bile; bir kimsenin iman etmedikçe Allah katında önemi olmayacağını bu kimse bilmiyor olabilirmi acaba?

b- İnsanlara; sizi kulluk için yarattım diyen ve sınava tabi tutan rabbimizin hesap gününde kurandan sorulacağımızı ve sınavı kötü gidenlerin cehenneme atılacağını anlayamazmı acaba?

c- Ne kadar çok insan yaratılmış olursa olsun, onların imanlılık yada imansızlığı seçmekte serbest bırakılmasını ve buna göre tercihlerinin sonucunda cennet veya cehenneme gönderileceğini, yoksa insanların çoğunun cehenneme gidecek olmasının, cehennem için yaratılmış olması anlamını taşımayacağını kavrayamıyormu?

Sizler ne dersiniz acaba!

4- (Allah’ın lütfu, acıması yok mu ki sen
insanları hep cehennemle korkutup durdun. Halkı cehenneme doldurup sen gizlice
cennete kaçtın ey öğütçü.)

Allah'ın lütfu ve acıması elbette var. Bu nedenle, tövbe müessesesi ve aynı konuda kötülük yapan bir birim kötü değer (günah) alırken, iyilik yapan ise 10 birim iyi değer (sevap) kazanır.

Bu merhamet, acıma ve lütuf değilmidir? Bu yetmezmi? Bunlar olduğu halde, hem rabbin dediklerini yapmayıp, hem de af beklemek ne derece doğru olur?

O halde, cehennemle korkutmak yanlış değildir. Çünkü, cehennem istese bile insanın katlanabileceği bir yer değidlir.

Sonsuz bir yaşamın, sonsuz acılarla dolu bir yerde geçirilmesini hangi sağlıklı akıl kabul edebilirki?

O halde cehennemle korku, önce gelmelidir. Çünkü hataya yer yoktur.

İyilikleri ağır basan, yani kulluk görevini iyi yapmayı başaran kimse cennete gidecektir, her dilediği olacaktır. Bu insanın lehine olduğu için vazgeçilebilir gelse de, cehennem insanın anlatılamayacak derecede aleyhine yer olduğundan, katlanılabilir de olmadığından göze alınabilirmi?

Toparlayacak olursak; rabbimizin affına, lütfuna da kavuşabilmek için, onu razı etmemiz gerektiğini bilmeli, aksi halde boşa merhamet ve lütuf beklemeden cehenneme kendimizi hazırlayabilmeliyiz.

Ama, cehenneme hazırlanmakta mümkün değilki! Böyle bir yere nasıl hazırlanılabilirki? Akıl sahipleri için bunun imkansızlığı hemn görüleceğinden, bunu göremeyenlerin sadece yeterince düşünmediğini söylemek gerekir.

İşte bunun için rabbimiz, kur'anda "düşünmezmisiniz, akıl etmezmisiniz?" diye bizleri ikaz eder.

O halde, cehennem gerçeğini ve bunu göze alabileceklerin ya düşüncesizler olabileceğini, yada akıl özürlü olabileceğini görelim.

Başkası yok!

Eğer akıl özürlülerden değilsek; cehenneme düşmemek için, kulluğumuzu yapmaya, hesap gününde "kurandan sorulacaksınız" denmesi nedeniyle kur'ana göre yaşamaya çalışalım.

Bugüne kadar bunu yapamamışsak bile, henüz nefes alıyorken, samimi bir tövbe ile kalan yaşamımızı böyle geçirmeye çabalayalım.

selamlarımla,
aorskaya
 
Üst Alt