İçimdeki boşluğun nedenini arıyorum

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
Dikenli Dallar Gülüne Hasret

Varlığın sebebini, içimdeki boşluğun nedenini arıyorum, sıcak kumlara ayağım batıp çıkarken.

Düşünüyorum da acaba beyaz güller o sevgiliyi gördükten sonra utancından mı allara boyandı. Bulutlar onu görünce mi ağlamaya başladı. Hayal edemiyorum o sevgilinin çehresini.

Bulutlar ağlıyor şimdi benim halime. Rüzgârların çığlıkları yetmiyor. Verilen ümitler, anlatılan azapların korkusu yetmiyor, dağların yüceliği az geliyor beni yolumdan döndürmeye. Küfrün karanlık ormanında sarmaşıklar sarmış yüreğimi, yerinden kıpırdayamıyor. Öyle bir bataklığa adım atmışım ki hiçbir kahraman el uzatmıyor. Ben de bataklığın içinde yaşamaya çalışıyorum. Ben yetiştiğim bataklığın mahsulüyüm orada gül bitmez. Özgürlük diye kendini yırtan bir zavallıyım ben. Sessiz çığlıkların koptuğu bir köle pazarının kölelerinden biriyim. Kendi nefsime satılıyorum çocuk yaşlarda. Çekmediğim çile, girmediğim pislik kalmıyor. En rezil hayatların sefasını sürdüğümü sanıyorum, nefsimin elinde. Belki de beni alıp azat edecek bir yiğit bekliyor yüreğim. Kirpiklerimin uçları o yiğidin ışığına hasret. Her yeni gelen bahara onun kokusunu soruyor yüreğim gizliden gizliye. Kararmış günlümün katranları altında bir kalp atıyor, onun geleceğini heyecanla bekliyor sessiz barakasında ağlıyor şimdi hıçkıra hıçkıra.

Hani bir zamanlar pazarlarda satılan, kafaları hiçbir şeye çalışmadığı söylenen kadınlar vardı ya işte o kadınlardan birinin torunuyum ben. Ben de düştüğüm kuyuda yusuf gibi yalnızlığı çekiyorum içime. Beni bu rezil yaşantıdan alıp götürecek bir kervan bekliyorum.

Hani bir zamanlar anası, babası ölünce bütün hakları, bütün varlığı elinden alınan yetim bir çocuk vardı ya. İşte ben, o çocuğun kardeşiyim. Şimdi sokaklarda sevgiye aç, şefkate susuz bir halde dolaşıyorum. Günlerdir rüyalarımda gördüğüm bir parça ekmek, alındı elimden. Başımı okşayan, sırtımı sıvazlayan iki çift el vardı ya, işte onlardı bağlanan. Daha sonrada tek lüksüm, yalnızlığımın, çaresiz bekleyişlerimin tek şahidi gözyaşlarım alındı elimden. Gece olduğunda dalgalarla sallanan bir sandala uzanıyorum. Kim bilir belki de yaşayamadığım bebekliğimin, zalim eller tarafından kırılan beşiği yerine koyuyorumdur her an alabora olacak bu sandalı. Her şeye rağmen gökyüzünden bana uzanacak bir el arıyor gözlerim. Bütün gece gökyüzünün en parlak yıldızına beni yanına alacak bir sevgili gibi bakıyorum. Dalgaların hışırtısını annemin ninnisi yerine koyup, rüzgârın koynunda, denizin kokusuyla uyuyorum her gece.

Anlayacağınız bir zamanlar kardeşimin hakkını savunan delikanlıyı, gecenin karanlığında, yağmur suyuyla ıslanmış, kimsesiz kaldırımlarda oluşan girdaplarda arıyorum.

Onun varlığını hissetmezse yüreğim, renkte yok hayatımda karanlıkta. Onun hasreti yoksa yüreğimin en ücra köşelerinde bile, aşk da yok nefret de şu divane gönlümde. O yoksa ne gül var ne diken, ne boşluk var ne içi dolu bir hayat. O yoksa eğer, yoklukta yok. Köşe başında beklenen bir sevgili misali onun aşkı saplandı bir kanca gibi yüreğime, bir ucu da ona bağlı. O uzakları gittikçe kanlar akıyor yüreğimden, acılara boğuluyorum benden uzaklaştığı her adımda. Şairin dediği gibi "yıldızları alınmış geceler gibi ışık değmemiş yüreğim" yüzünü görmeden yüreğine âşık olduğum sevgiliyi bekler oldu.

Karanlık odamın en sessiz köşesinde ağlarken, hayaliyle konuşuyorum. "sen olsaydın hayat bu denli zor olur muydu? " diye kızıyorum, sitemli sözler savuruyorum. Kimi zaman da boynuna dolayıp ellerimi, başımı yaslayarak omzuna ağlıyorum kim bilir.

Şimdi, pencere kenarında o sevgiliyi bekliyorum. Yüreğimin hırçın dalgalarıyla boğuşan sahipsiz bir sahil kenarında yürüyorum. Yazdığım mektubu bir şişeye koyup, fırlatıyorum denizin bir köşesine ama cevap gelmiyor. Gönlümün limanlarında ona asla layık olamayacağım sevgiliyi bekliyorum, her nefeste.

Düşlerde sevdiğim sevgiliyi bekliyorum. Adına şarkılar yazdığım, bana ateşin koynunda serinlik aratan sevgiliyi. Gönlümün gül bahçesinin en nadide köşesini ayırdığım sevgiliyi bekliyorum. Gözyaşlarımı can suyu yapacağıma yemin ediyorum. Yağmurlu bir akşamda, sokak lambasının loş ışıkları altında, bağdaş kurup oturduğum bank üzerinde, yüzümü titrek avuçlarımın içine alıp aşkına ağladığım sevgiliyi bekliyorum.

Onun yüceliğini, kendi acizliğimi düşünürken ona kavuşma ümidim külleniyor. "sen kim, o kim?" diyorum, hayallerimi kurutan bir hazan mevsiminde, etrafa feryatlar, figanlar savuran düşünce rüzgârının içinde.

Diyorum ki, ona onda olmayan bir şeyi, titrek yüreğimdeki, cesur aşkını sunsam. Âlemlerden kıymetli yüzünü görebilir miyim, birkaç dakikalığına da olsa?

Gece ayın ışığına, dalgaların hışırtısına, ateşin kızıllığına, gece karanlığına soruyorum onu. Bembeyaz bir gülün teni üzerinde ışıldayan bir damla yağmur suyu, o sevgilinin varlığını fısıldıyor bana. İbrahim'in ateşini söndürme çabasıyla, ümitle, cesaretle su taşıyan karıncanın mecnun yüreğinde o sevgiliyi görmenin sevdasını buluyorum. Akvaryumda kıvrıla kıvrıla yüzen bir balığın yüreğindeki ateşte, o sevgilinin sevdasını hissediyorum.




 
Üst Alt