- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 9,107
- Tepkime puanı
- 81
HACCIN FARZ KILINMASI
İslâm'ın beş şartından biri olan hacc, Hicret'in 9. senesinde farz kılındı."00
"Doğrusu, insanlar için konulan ilk mâbed, şüphesiz ki Mekke'de bulunan çok mübarek ve bütün âlemlere hidâyet olan Beyt'tir.
"Orada açık alâmetlerle İbrahim'in (a.s.) makamı vardır. Kim oraya girerse taarruzdan emin olur.
"Azık ve binek bakımından yoluna gücü yeten her kimsenin o Beyt'i haccetmesi, insanlar üzerinde Allah'ın bir hakkıdır, farzdır. Kim bu farzı tanımazsa, herhalde Allah'ın ihtiyacı yok. O, bütün âlemlerden müstağnidir.""01 mealindeki âyet-i kerîmeler, Hicret'in 9. yılında nazil olunca, Hz. Resûlullah bir hutbe îrad ederek Müslümanlara bu mükellefiyetlerini şöyle bildirdi:
"Ey insanlar!.. Hacc. üzerinize fark kılındı; o hâlde haccediniz!"1102
Resûl-i Ekrem'in bu tebliği üzerine sahabîler, "Yâ Resûlal-lah, her yıl mı?" diye sordular.
Peygamber Efendimiz, cevap vermeyerek sustu.
Aynı sualin sahabîler tarafından üçüncü kere tekrarlanmasından sonra Peygamberimiz, "Hayır!.. Her yıl değil. Şayet (bu sualinize cevap olarak) 'Evet.' demiş olsaydım, muhakkak ki her sene haccetmek üzerinize farz olurdu ve siz buna güç yeti-remezdiniz.""03
Peygamber Efendimiz, Ashab-ı Kiram'ın aynı şeyi tekrar tekrar sormasından dolayı da şu dersini verdi:
"Ben, (bir şey teklif etmeyerek) sizi kendi hâlinize bıraktıkça, siz de beni kendi hâlime bırakınız. Muhakkak ki, sizden evvelki milletler, ancak çok sual sormaları ve peygamberlerine karşı muhalefetleri yüzünden helak olmuşlardır! Binâenaleyh, ben size bir şey emrettiğimde, siz bundan gücünüzün yettiği kadar yapınız; bir şeyden de sizi nehyettiğimde, artık onu terk ediniz.""04
Peygamber Efendimiz, bir hadîslerinde şöyle buyurmuşlardır:
"İslâm, beş şey üzerine kuruldu: Allah'tan başka ilâh bulunmadığına ve Muhammed'in Resûlullah olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, haccetmek, Ramazan orucunu tutmak.""05
Peygamber Efendimizin, Niyetlendiği Haca Tehir Etmesi
Hacc farz kılınınca, Peygamber Efendimiz hacc yapmak istedi. Fakat sonra, "Beytullah'ta müşrikler de bulunacaklar ve onu çıplak tavaf edecekler. Bu hâl ortadan kalkmadıkça, ben haccetmek istemem.""06 buyurarak şimdilik bu isteğini tehir etti.
Gerçekten, müşrikler, geceleyin Kabe'yi kadın erkek karışık ve çıplak olarak tavaf ederlerdi; üstelik bunu, Kabe'ye hürmet sayarlardı!"07
HZ. EBÛ BEKİR'İN, HACC EMİRLİĞİNE TÂYİNİ
Resûl-i Kibriya Efendimiz, kendisi gitmeyince, Hicret'in 9. yılında, Hz. Ebû Bekir'i, Müslümanlara haccettirmek ve hacc yapma usûlünü öğretmek üzere Hacc Emîri olarak tâyin etti.1108
Hz. Ebû Bekir, hacc yapmak üzere hazırlanmış bulunan 300 Müslümanla Medine'den yola çıktı; Medinelilerin ihrama girme yeri olan Zülhuleyfe'ye varınca orada ihrama girdi ve "Lebbeyk Allahümme Lebbeyk. Lebbeyke lâ şerîke leke Leb-beyk. İnnelhamde vennimete leke ve'1-Mülk. Lâ şerîke leke." diyerek telbiye getirdi.
Hz. Ali'nin Arkadan Gönderilmesi
Üç yüz kişiden ibaret İslâm'ın ilk hacı kafilesi Medine'den hareket ettikten bir müddet sonra, Berae [Tevbe] Sûresi nazil oldu. Ashab-ı Kiram, "Yâ Resûlallah!.. Bu sûreyi, halka okumak üzere Ebû Bekir'e gönderseniz!.." dedi.
Peygamber Efendimiz, "Bu tebliği ya benim veya ev halkımdan birisinin yerine getirmesi lâzımdır." diye buyurdu.'109
Arapların âdet ve geleneklerine göre, herhangi bir anlaşmayı ancak kabilenin reisi veya onun akrabasından biri yapabilir veya bozabilirdi.
Hz. Ali, akrabalık cihetiyle Peygamber Efendimize Hz. Ebû Bekir'den daha yakın bulunuyordu. Bu sebeple, Resûl-i Ekrem Efendimiz, Hz. Ali'yi huzuruna çağırdı ve, "Berae Sûresinin baş tarafından şu yazılmış olanları götür." diye emrettikten sonra şöyle buyurdu:
"Kurban kesme günü Mina'da toplandıkları zaman halka yüksek sesle ilân et ki: Hiçbir kâfir, Cennet'e giremez. Bu yıldan sonra hiçbir müşrik, hacc yapmayacak! Hiçbir çıplak, Beytullah'ı tavaf etmeyecek! Kimin Resûlullah'la anlaşması varsa, onun anlaşması, müddeti bitinceye kadar geçerli olacaktır; müddetsiz anlaşmalar için dört ay müddet tanınacaktır!"1110
Hz. Ali, neden kendisinin gönderilmek istendiğini öğrenmek istiyordu.
"Yâ Resûlallah!.." dedi, "Ben yaşlı olmadığım gibi, hatib de değilim!"
Peygamber Efendimiz, "Bunu, mutlaka ya ben götüreceğim ya da sen götüreceksin. Fakat, sen git! Muhakkak Allah, senin diline ve kalbine sebat ihsan eder!""11 buyurdu.
Bunun üzerine Hz. Ali, derhâl Medine'den hareket etti. Beraberinde Ebû Hüreyre de (r.a.) vardı. Yolda Hz. Ebû Bekir'e yetişti.
Hz. Ebû Bekir ona, "Amir misin, memur mu?" diye sordu.
Hz. Ali, "Memurum." dedi ve geliş maksadını izah etti: "Re-sûlullah (a.s.m.), beni, halka Berae Sûresini okuyayım ve ahd sahibine ahdinin tamamlanacağını haber vereyim diye gönderdi.""12
Mekke'ye Varış
Hz. Ebû Bekir başkanlığındaki ilk hacı kafilesi Mekke'ye salimen girdi. Hz. Ebû Bekir, bir hutbe îrad buyurdu. Hutbesinde, halka haccın nasıl yapılacağını anlattı.
Hz. Ebû Bekir hutbesini bitirince, Hz. Ali ayağa kalktı ve, "Ey insanlar!.. Ben, size, Resûlullah'ın elçisiyim." dedikten sonra Berae Sûresinin ilk 30 veya 40 âyetini okudu.
Bu sûrenin ilk beş âyeti meâlen şöyledir:
"Allah ve Resulünden, muahede ettiğiniz müşriklere bir ültimatomdur: Bundan böyle yeryüzünde dört ay istediğiniz gibi dolaşın, şunu da bilin ki, siz, Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz! Allah, herhalde, kâfirleri rüsva edecek!
"Bir de, Allah ve Resulünden Hacc-ı Ekber günü insanlara bir ilândır ki, Allah ve Resulü, müşrikleri himaye etmekten artık kesin olarak uzaktır!
"Bununla birlikte (ey kâfirler, küfürden ve muahedeye riayetsizlikten) tevbe ederseniz, bu, sizin için hayırlıdır. Yok, yine yüz çevirirseniz, bilin ki, siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz!
"(Ey Resulüm) sen, Allah'ı, Peygamber'i tanımayanlara elîm bir azabı müjdele! Ancak, muahede yapmış olduğunuz müşriklerden bilâhare size ahitlerinde hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinizde hiçbir kimseye yardım etmemiş olan müstesnadır. Bunlara, müddetlerine kadar ahitlerini tamamıyla îfa edin! Çünkü Allah, müttekileri (anlaşma hukukuna riâyet e-denleri) sever.
"O haram olan aylar çıktı mı, artık o müşrikleri nerede bulursanız, öldürün! Yakalayın, hapsedin ve onların bütün geçit başlarını tutun. Eğer, onlar tevbe edip müşriklikten vazgeçerler ve namaz kılıp zekâtı verirlerse, kendilerini serbest bırakın! Çünkü Allah, Gafûr'dur (çok affedicidir), Rahîm'dir (çok merhametlidir).
"Ve eğer müşriklerden biri eman dilerse, ona eman ver; tâ ki, Allah'ın Kelâmını dinlesin. Sonra da onu, emin olduğu yere kadar ulaştır. Çünkü, bunlar hakikati bilmez bir kavimdirler."1113
Daha sonra Hz. Ali, "Ben, size dört şeyi bildirmeye memurum:" dedi ve memur bulunduğu hususları halka ilân etti: "Hiçbir kâfir, Cennet'e giremez! Bu seneden sonra hiçbir müşrik, haccetmeyecek! Beytullah çıplak tavaf edilmeyecek! Kimin Resûlullah'la (a.s.m.) anlaşması varsa, onun anlaşması, müddeti bitinceye kadar muteber olacak! Bunlar dışındakilere dört ay daha mühlet tanınmıştır. Bundan sonra hiçbir müşrik için ne ahd, ne de himaye vardır.""14
Hz. Ali yanında, Hz. Ebû Hüreyre de yukarıdaki hususları zaman zaman halka yüksek sesle ilân ediyordu.
Haclarını tamamladıktan sonra Hz. Ebû Bekir, Hz. Ali ve beraberindeki sahabîler Medine'ye döndüler.
Urve b. Mes'ud'un Müslüman Olması ve Şehâdeti
Urve b. Mes'ud, Taiflilerin ileri gelenlerindendi. Peygamber Efendimiz ordusuyla Taif i muhasara altına aldığı sırada, o, Yemen'in Cüreş şehrinde bulunuyordu. Orada, Taif müdafaası için mancınık vesaire yapma san'atını öğreniyordu.
Peygamber Efendimiz, Taif ten muhasarayı kaldırıp ayrıldıktan sonra Taife döndü. Bir müddet sonra da Cenâb-ı Hakk, kalbine İslâm'ın sevgisini düşürünce, çıkıp Medine'ye geldi. Hicret'in 9. yılı Rebiülevvel ayında Resûl-i Ekrem Efendimizin huzurunda İslâmiyetle şereflendi.1"5 Efendimiz, bu değerli insanın Müslümanlar safına katılmasından fazlasıyla memnun oldu.
Urve b. Mes'ud, Medine'de bir müddet kaldıktan sonra bir gün Resûl-i Ekrem Efendimize, "Yâ Resûlallah!.. Müsaade buyurun da, gidip kavmimi İslâmiyete davet edeyim!" dedi.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, Taif halkının kibir ve gururlarının esiri olup Müslümanlıktan kaçındıklarını biliyordu. Bu sebeple, "Onlar, seni sağ bırakmazlar!" buyurdu.
Urve, "Yâ Resûlallah!.. Beni, onlar öz evlâdlarından daha çok severler!" dedi ve gitmek istediğini tekrarladı.
Peygamber Efendimiz yine, "Onlar, seni öldürürler!" buyurdu.
Urve, Taif halkının kendisine karşı gösterdikleri sevgi ve hürmete güveniyordu.
"Yâ Resûlallah!.. Vallahi, değil öldürmek, beni uykudan u-yandırmaya bile kıymazlar!" diye konuştu.
Sonra, dileğini üçüncü kere tekrarladı.
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz, "Madem gitmek istiyorsun, git!" diye izin verdi.
Urve, derhâl yola koyulup Taife vardı; Taiflileri Müslüman olmaya davet etti.
Kibir ve gururlarının zebunu olmuş Taifliler, bu ulvî davete ok yağmuruyla karşılık verdiler ve çok sevdikleri Urve b. Mes'ud'u şehid ettiler."16
Onun şehâdet haberini duyan Peygamber Efendimiz, "Onun kavmiyle olan hâli, Sâhib-i Yasin'in kavmi arasındaki hâline benzer. Sâhib-i Yasin, kavmini, Allah Teâlâ'ya îmana davet etmişti de kavmi onu öldürmüştü!" buyurduktan sonra ilâve etti: "Allah'a hamdolsun ki, ümmetimin içinde, Sâhib-i Yasin gibi birini bulundurdu!""17
Hz. Ebû Bekir 'in Zevcesi Ümmü Rııman 'm Vefatı
Hz. Ebû Bekir'in, asıl ismi Zeyneb olan zevcesi Ümmü Ru-man, Mekke'de ilk sıralarda Müslüman olmuş ve Peygamber Efendimize bey'at etmişti. Kendisinden Abdurrahmân ile Hz. Âişe dünyaya gelmişti.
Ümmü Ruman, Hicret'in 9. senesinde vefat etti. Peygamber Efendimiz, kabrine inip, onun için Cenâb-ı Hakk'tan mağrifet niyaz etti.1"
Mestler Üzerine Meshin Emredilmesi
Peygamber Efendimiz, Tebük Seferi esnasında mestler üzerine meshetmeyi emir buyurdu."19 Bunun müddeti misafirler için geceli gündüzlü üç gün (72 saat), misafir olmayanlar için bir gün bir gecedir (24 saat).