Hayatın 'Lâ ilâhe' Faslı

hacı anne

Süper Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
983
Tepkime puanı
16
Hayatın 'Lâ ilâhe' Faslı

Aylak aylak yüzüyorsun anlamsızlık deryasında. Soğumuşsun. Dünyadan. Yaşama
iştahın yerle yeksan olmuş. Solup kurumuş dünya bir ceset gibi uzanmış
yatıyor içinde. Hayat can çekişiyor ruhunda. Kalbinin elleri kırık.
Duygularına inme inmiş, felç olmuş bir kol gibi mecalsiz.

Bozguna uğramış kalbin. Her bir köşesini ayrı bir dert tutmuş. Her köşesinde
bir tutam sancı.

Hayat yorgunusun.

Uçup giden bir kuş gibi her şey, adını bilemediğin.

Ne güzel işte.

Hayatın "*Lâ ilâhe*" faslındasın. Baksana, ne güzel de inliyor kalbin:
"Hiçbir şey ilah değildir. Kalbin alakasına fikrin merakına değmiyor."

Adsız sokaklara dönmüş yaşamın. Sanki sırtında taşıyorsun güneşi. Varlıklar
taş kesilmiş yüreğinde. Harfler silinmiş. Sözcükler unutulmuş. Dünya
biçimini yitirmiş. Karanlığa sürüklenmiş dünyan. Işıklar solmuş, donmuş
kalmış yüreğinde. Zaman gömülü kalmış. Yolunu yitirmiş yolcusun. Tüm yollar
çıkmaz sokak olmuş.

İyi ya işte.

Hayatının "*Lâ ilâhe*" safhasındasın.

Her yol, benden bir şey bekleme, diye sesleniyor sana, benden umudunu kes.
Ben senin ilahın değilim diyor. Kalbin de bu seslenişe karşılık verip yüzünü
çeviriyor dünyadan.

Koca bir güneş doğuyor dünyanın üstüne. Ama onun aydınlattığı varlıklar
senin içini karartıyor. Güne başlamayı bile istemiyorsun bu yüzden.
Karanlıkta biraz daha rahatsın. Uykunun karanlığına veriyorsun kendini sen
de. Ah bir de şu rüyalar olmasa! Âlem-i misale bir girmesen, gözlerin
dünyaya kapalı uyuyup kalsan.

Çare olarak eskiye dönmeyi istiyorsun. Yeniden hazlara gömülmek, yeniden
neşelere gark olmak istiyorsun. Yanılıyorsun.

Ne kalbinin depremleri vardı daha üç beş ay öncesine dek, ne de sular seller
silip süpürmüştü ruhunu. Her şey düzenli bir ilkbahar bahçesi gibiydi.
Emellerin dal budak salmıştı içinde. Hedeflerin vardı. Çalışıp çabalamak
için enerjin vardı. Dünya sonsuz bir beşikti. Sallanıyordun. Uyuyordun mışıl
mışıl. Dünyadan hiçbir kuşku duymuyordun. Sana istediklerini verecekti. En
azından sen kopara kopara alacaktın ondan.

Sonra, dünyanın karanlığı yuttu seni.

Kalbinle dünya arasında sonsuz bir "yol" açıldı.

Sevinmelisin.

Uyandın.

Hayatının "*Lâ İlâhe*" safhasına uyandın.

Baksana nasıl da inliyor "*Lâ İlâhe*" diyerek ruhun. Uyanışın sancısıdır
kalbinin altını üstüne getiren. Nasıl da idrak etmiş kalbin, bu dünyada
hiçbir şeyin ilah olmadığını, olmazsa olmaz olmadığını, dünyevi emellerinin
boşunalığını.

Hayatı düşünüyorsun, anlamsız geliyor. Hayatını düşünüyorsun, anlamsız
geliyor. Kendine kızıyorsun, neden gönlüm her şeyden geçti diye. Hatta
hissettiklerinin Yaratıcını üzdüğünü zannediyorsun belki de. Belki de
imanını sorgulayıp bunu iman zayıflığına yoruyorsun. Niye böyle hissediyorum
diye dövünüyorsun. Aklın hayatın anlamını derinden bilirken, kalbinin öyle
hissedemeyişini şerre yoruyorsun.

Diyorsun ki: "Her şeyin anlamsız gelmesi anlamsız geliyor."

Yanılıyorsun.

Sadece hayatının "*Lâ ilâhe*" safhasındasın.

Hayatta en büyük hakikat "*Lâ ilâhe illâllah*" değil midir? Bu sonsuz
hakikatli cümlenin iki safhası var baksana. Mutlak Varlık bizden yalnızca "*
illâllah*" dememizi istemiyor. Kolay mı öyle "*illâllah*" diyebilmek. Bir
bedeli olacak. "İllâllah" demenin yolu "*Lâ ilâhe*" den geçecek. "İlahımız
yalnızca O'dur" demeden önce hiçbir şeyin ilah olmadığı gerçeğiyle yanıp
tutuşacak kalbimiz. Kalbimiz her "*Lâ*" deyişinde dünyadan kopmanın, ondan
soğumanın acısını yaşayacak.

İşte, kalbin koca bir "*Lâ*" diyor yalnızca. "*Lâ*", diye haykırıyor,
"hayır" diyor. O'nsuz her şeyi reddediyor. "Hiçbir şey ama hiçbir şey, O'nun
dışındaki hiçbir şey, O'nun adına yaşanmayan hiçbir şey, O'nun için
yaşanmayan hiçbir şey ama hiçbir şey anlamlı değil, tat vermiyor, huzur
bahşetmiyor, beni tatmin etmiyor," diyor.

"Değmiyor," diyor kalbin, "hiçbir şeye değmiyor O'nun için ve O'nun adına
yaşanmadıktan sonra hayat."

"Her şey koca bir hiç," diyor. Kalbin, "hayır," diyor. Reddediyor O'nun
adına yaşanmayan hayatı.

Kalbin her şeyden soğuyarak, her şeye sırtını dönerek, her şeyin O'nsuz
anlamsızlığıyla dolarak "beni" diyor, "beni illâllaha götür. Beni O'na taşı.
O'nun sonsuz hakikatlerine taşı. Ben dünyadan soğudum. Çünkü hiçbir şeyin
ilah olmadığını, olmazsa olmaz olmadığını, kalbin merakına, ilgisine
değmediğini anladım."

Aklın her şeyin anlamlı olduğunu bildiği halde, kalbine her şey anlamsız
geliyorsa, bil ki bu çok anlamlı.

Bu, kalbin "*Lâ ilâhe*" deyişinden başka bir şey değildir.

*Mustafa Ulusoy*

 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,018
Tepkime puanı
424
emeğine sağlık hacı anne Allah razı olsun okuyanı çok olsun:)
 
Üst Alt