- Katılım
- 28 Mart 2011
- Mesajlar
- 2,123
- Tepkime puanı
- 26
İnsan olabilmek, aşka, sevdaya, umuda hiç kapatmadan kapıları yaşayabilmek!..
Çok mu zor? Nedir ki dünya dediğin, bugün var olmak yarının güvencesi mi? Bir kapıdan girip diğer kapıdan çıkar gibi çekip gitmediler mi bizden öncekiler, bir el bile sallamadan, o uzun yolculuğa çıkmadılar mı haber vermeden?
Yıkılmadı mı dünyalarımız, defalarca kaybedilen sevgililer uğruna? Ağlamadı mı gözlerimiz, verilen tesellilere aldırmadan? Kim kaldı ki yanımızda? Kim terk etmenin fermanına imza atmadı ki?..
Ayrılıklar hep vardı ve hep acıydı. Sevdiklerimizin kıymetini, kaybettiğimiz gün anlamının hüznünü yaşadık çok defa. Kardeş bildiğimize kardeş olamayışımız, el uzatamayışımız başını eğdi vicdanlarımızın…
Nedense hep en son noktada kendini gösterdi, sevgi adına yaşanması gerekenler. Oysa geç olmadan uyanmak gerekmez mi güneşin doğuşunu kaçırmamak için, arkadaşın, dostun, kardeşin kıymetini kaybetmeden fark etmek gerekmez mi?
Dünya var olalı beri, kardeşlik de vardı elbette. Firavuna inat, şeytana inat…
Neydi kardeşlik?
Sahi, unuttuk mu bu kelimenin anlamını? Rafa mı kaldırdık uzun zamandan beri, ‘çağdaş’ denilen dünyanın, çağdaş ayaklarına mı ezdirdik yoksa?
Sahi, unuttuk mu bu kelimenin anlamını? Rafa mı kaldırdık uzun zamandan beri, ‘çağdaş’ denilen dünyanın, çağdaş ayaklarına mı ezdirdik yoksa?
Neydi kardeşlik?
Sadece kanımızdan olana verilen isim mi? Eğer öyleyse din kardeşliğimiz ne olacak? İnsan olmanın kardeşliği ne olacak?..
Sadece kanımızdan olana verilen isim mi? Eğer öyleyse din kardeşliğimiz ne olacak? İnsan olmanın kardeşliği ne olacak?..
Allah’ın emrettiği, Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) sünneti olan kardeşlik ne olacak? “Sizden biriniz, kendisi için sevdiğini, kardeşi içinde sevmedikçe tam iman etmiş olamaz” demiyor muydu Efendimiz? (Buhari, Müslüm)
Ne oldu da sarsıldı bağlarımız? Kopma noktasına getiren neydi sevgimizi?..
Bu kadar mı kapıldık dünyanın aldatıcılığına? Sırtımız ne zamandan beri döndü, bizden olana? Hani “komşusu açken tok yatan bizden değildir” demişti Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)? Kalbimizin titremesi gerekmez miydi bu hadis-i şerif karşısında?
Hatta varsa kardeşimize bir vefasızlığımız, yıkılmamız gerekmez miydi o anda?..
Ne diyordu Rabbimiz “Şüphesiz ki müminler kardeştir. O halde iki kardeşinizin arasını bulun. Allah’tan korkun ki merhamet bulasınız…” (Hûcurat 10) Hani, öyle zatlar vardı ki yaşlandırmıştı onları inen bir ayet, yatağa düşürmüştü kimilerini, emredilen bir görev… Hatta ölenler olmuştu korkusundan, hüznünden…
Şimdi bize ne oldu da unuttuk bu değerleri?..
Ne oldu da düştük birbirimize?
Ne oldu da kardeşliği bir kenara bırakıp “şucu ya da bucu” diye vasıflandırdık birbirimizi?
Ne oldu da düştük birbirimize?
Ne oldu da kardeşliği bir kenara bırakıp “şucu ya da bucu” diye vasıflandırdık birbirimizi?
Olmadı işte…
Bu değildi emredilen, böyle yaşanmazdı kardeşlik dediğin. Ve kardeş olabilmek için insan olmak yeterdi. En azından, soyuna bakmadan, rengine bakmadan, dinine bakmadan el uzatmaktı bize düşen…
Bu değildi emredilen, böyle yaşanmazdı kardeşlik dediğin. Ve kardeş olabilmek için insan olmak yeterdi. En azından, soyuna bakmadan, rengine bakmadan, dinine bakmadan el uzatmaktı bize düşen…
Yere düşeni tutup kaldırmak, uzaklarda olan birinin kanayan yarası için dua etmek ve onun için ağlamaktı aslolan.
Siz bakmayın, Kabil’in kardeşine düşman oluşuna…
Siz bakmayın onun nefsine yenilişine ve yıkılışına. İbret olması için yaşanır bazen yaşananlar. Siz bakmayın Kabil’e, Firavun’a, zulme teşvik eden nefislere.
Siz bakmayın onun nefsine yenilişine ve yıkılışına. İbret olması için yaşanır bazen yaşananlar. Siz bakmayın Kabil’e, Firavun’a, zulme teşvik eden nefislere.
Siz bakın Kur’an ne diyor? Can tanesi ayette “Hani, siz birbirinizin düşmanları idiniz de O (celle celaluhu) kalplerinizi ısındırıp birleştirmişti. İşte, onun bu nimeti sayesinde din kardeşleri olmuştunuz.” (Al-i İmran, 103)
Biz kardeşiz demek ki… Öyle diyor Yaradan. Ve biz öyle bir kardeşlik kurmalıyız ki cennette yaşanılası kardeşliklere köprü olsun. Bugün sevgiyle tutuşan ellerimiz, yürek bağlarımız, bizleri yarın ötelerde de buluştursun…
Gelin, koparmayalım bağlarımızı, Hz. Peygamberi (sallallahu aleyhi ve sellem) tebessüm ettirelim kardeşliğimizle...
Ötelerde sırtımız dönmesin birbirimize.
Gelin yürekleri kaynaştırma vakti olsun bu vakit…
Gelin yürekleri kaynaştırma vakti olsun bu vakit…
Kahrolup gitsin şeytan, hiç gelmemek üzere ve yıkılıp gitsin, kardeşliği sözleriyle bakışlarıyla vurmak isteyenler.
Gelin, bu konuda da Kur’an’ı ve Sünnet’i rehber edinelim. Birimiz (Hz.) Aişe olalım, birimiz (Hz.) Fatıma, birimiz (Hz.) Ali, birimiz (Hz.) Ömer…
Gelin, bir Sahabe tebessümünde can bulsun gülüşlerimiz, kardeşliğimiz.
ZEYNEP YETER ARSLAN