Hadis-i Şeriflerde Kıssalar.

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81
Hadis-i Şeriflerde kıssalar

Hadis No : 4979
Ravi: İbnu Abbas
Tanım: Hz İbrahim beraberinde Hz İsmail aleyhimasselam ve onu henüz emzirmekte olan annesi olduğu halde ilerledi Kadının yanında bir de su tulumu vardı Hz İbrahim, kadını Beyt'in yanında Devha denen büyük bir ağacın dibine bıraktı Burası Mescid'in yukarı tarafında ve zemzemin tam üstünde bir nokta idi O gün Mekke'de kimse yaşamıyordu, orada hiç su da yoktu İşte Hz İbrahim anne ve çocuğunu buraya koydu, yanlarına, içerisinde hurma bulunan eski bir azık dağarcığı ile su bulunan bir tuluk bıraktı Hz İbrahim aleyhisselam bundan sonra (emr-i İlahi ile) arkasını dönüp (Şam'a gitmek üzere) oradan uzaklaştı İsmail'in annesi, İbrahim'in peşine düştü (ve ona Keda'da yetişti) "Ey İbrahim, bizi burada, hiçbir insanın hiçbir yoldaşın bulunmadığı bir yerde bırakıp nereye gidiyorsun?" diye seslendi Bu sözünü birkaç kere tekrarladı Hz İbrahim, (emir gereği) ona dönüp bakmadı bile Anne, tekrar (üçüncü kere) seslendi "Böyle yapmam sana Allah mı emretti?" dedi Hz İbrahim bunun üzerine "Evet!" buyurdu Kadın: "Öyleyse (Rabbimiz hafizimizdir), bizi burada perişan etmez!" dedi, sonra geri döndü Hz İbrahim de yoluna devam etti Kendisini göremeyecekleri Seniyye (tepesine) gelince Beyt'e yöneldi, ellerini kaldırdı ve şu duaları yaptı: "Ey Rabbimiz! Ailemden bir kısmını, senin hürmetli Beyt'inin yanında, ekinsiz bir vadide yerleştirdim -namazlarını Beyt'inin huzurunda dosdoğru kılsınlar diye- Ey Rabbimiz! Sen de insanlarda mü'min olanların gönüllerini onlara meylettir ve onları meyvelerle rızıklandır ki, onlar da nimetlerinin kadrini bilip şükretsinler" (İbrahim 37) İsmail'in annesi, çocuğu emziriyor, yanlarındaki sudan içiyordu Kaptaki su bitince susadı, (sütü de kesildi), çocuğu da susadı (İsmail bu esnada iki yaşında idi) Kadıncağız (susuzluktan) kıvranıp ızdırap çeken çocuğa bakıyordu Onu bu halde seyretmenin acısına dayanamayarak oradan kalkıp, kendisine en yakın bulduğu Safa tepesine gitti Üzerine çıktı, birilerini görebilir miyim diye (o gün derin olan) vadiye yönelip etrafa baktı, ama kimseyi göremedi Safa'dan indi, vadiye ulaştı, entarisinin eteğini topladı Ciddi bir işi olan bir insanın koşusuyla koşmaya başladı Vadiyi geçti Merve tepesine geldi, üzerine çıktı, oradan etrafa baktı, bir kimse görmeye çalıştı Ama kimseyi göremedi Bu gidip-gelişi yedi kere yaptı İşte (hacc esnasında) iki tepe arasında hacıların koşması buradan gelir Anne, (bu sefer) Merve'ye yaklaşınca bir ses işitti Kendi kendine: "Sus" dedi ve sese kulağını verdi O sesi yine işitti Bunun üzerine: "(Ey ses sahibi!) Sen sesini işittirdin, bir yardımın varsa (gecikme)!" dedi Derken zemzemin yanında bir melek (tecelli etti) Bu Cebrail'di Cebrail kadına seslendi: "Sen kimsin?" Kadın: "Ben Hacer'im, İbrahim'in oğlunun annesi" "İbrahim sizi kime tevkil etti?" "Allah Teala'ya" "Her ihtiyacınızı görecek Zat'a tevkil etmiş" Ayağının ökçesi -veya kanadıyla- yeri eşeliyordu Nihayet su çıkmaya başladı Kadın (boşa akmaması için) suyu eliyle havuzluyordu Bir taraftan da sudan kabına doldurdu Su ise, kadın aldıkça dipten kaynıyordu İbnu Abbas (ra) dedi ki: "Allah İsmail'in annesine rahmetini bol kılsın, keşke zemzemi olduğu gibi akar bıraksaydı da avuçlamasaydı Bu takdirde (zemzem, kuyu değil) akarsu olacaktı" "Kadın sudan içti, çocuğunu da emzirdi Melek, kadına: "Zayi ve helak oluruz diye korkmayın! Zira, Allah Teala hazretleri'nin burada bir Beyt'i olacak ve bunu da şu çocuk ve babası bina edecek Allah Teala hazretleri o işin sahiplerini zayi etmez!" dedi Beyt yerden yüksekti, tıpkı bir tepe gibi Gelen seller sağını solunu aşındırmıştı Kadın bu şekilde yaşayıp giderken, oraya Cürhüm'den bir kafile uğradı Oraya Keda yolundan gelmişlerdi Mekke'nin aşağısına konakladılar Derken orada bir kuşun gelip gittiğini gördüler "Bu kuş su üzerine dönüyor olmalı, (burada su var) Halbuki biz bu vadide su olmadığını biliyoruz!" dediler Durumu tahkik için, yine de bir veya iki atik adam gönderdiler Onlar suyu görünce geri dönüp haber verdiler Cürhümlüler oraya gelip, suyun başında İsmail'in annesini buldular "Senin yanında konaklamamıza izin verir misin?" dediler Kadın: "Evet! Ama suda hakkınız olmadığını bilin!" dedi Onlar da: "Pekala!" dediler Aleyhissalatu vesselam der ki: "Ünsiyet istediği bir zamanda bu teklif İsmail'in annesine uygun geldi Onlar da oraya indiler Sonra geride kalan adamlarına haber saldılar Onlar da gelip burada konakladılar Zamanla orada çoğaldılar Çocuk da büyüdü Onlardan Arapça'yı öğrendi Büyüdüğü zaman onlar tarafından en çok sevilen, hoşlanılan bir genç oldu Buluğa erince, kendilerinden bir kadınla evlendirdiler Bu sırada İsmail'in annesi vefat etti Derken Hz İbrahim aleyhisselam, İsmail'in evlenmesinden sonra oraya gelip, bıraktığı (hanımını ve oğlunu) aradı İsmail'i bulamadı Hanımından İsmail'i sordu Kadın: "Rızkımızı tedarik etmek üzere (avlanmaya) gitti" dedi Hz İbrahim, bu sefer geçimlerini, hallerini sordu Kadın: "Halimiz fena, darlık ve sıkıntı içindeyiz!" diyerek şikayetvari konuştu Hz İbrahim: "Kocan gelince, ona benden selam et ve "kapısının eşiğini değiştirmesini" söyle!" dedi İsmail geldiği zaman, sanki bir şey sezmiş gibiydi: "Eve herhangi bir kimse geldi mi?" diye sordu: Kadın: "Evet şu şu evsafta bir ihtiyar geldi Senden sordu, ben de haberini verdim, yaşayışımızdan sordu, ben de sıkıntı ve darlık içinde olduğumuzu söyledim" dedi İsmail: "Sana, bir tavsiyede bulundu mu ?" dedi Kadın: "Evet! Sana söylememi emretti ve kapının eşiğini değiştirmeni söyledi!" dedi İsmail: "Bu babamdı Seninle ayrılmamı bana emretmiş Haydi artık ailene git!" dedi ve hanımını boşadı Cürhümlülerden bir başka kadınla evlendi Hz İbrahim onlardan yine uzun müddet ayrı kaldı Bilahare bir kere daha görmeye geldi Yine İsmail'i evde bulamadı Hanımının yanına gelip, İsmail'i sordu Kadın: "Maişetimizi kazanmaya gitti!" dedi Hz İbrahim: "Haliniz nasıldır?" dedi, geçimlerinden, durumlarından sordu Kadın: "İyiyiz, hayır üzereyiz, bolluk içindeyiz" diye Allah'a hamd ve senada bulundu "Ne yiyorsunuz?" diye sordu Kadın: "Et yiyoruz!" dedi "Ne içiyorsunuz?" diye sorunca da: "Su!" dedi Hz İbrahim: "Allahım, et ve suyu haklarında mübarek kıl!" diye dua ediverdi" Aleyhissalatu vesselam der ki: "O gün onların hububatı yoktu Eğer olsaydı Hz İbrahim, hububatları için de dua ediverirdi" İbnu Abbas der ki: "Bu iki şey (et ve su) Mekke'den başka hiçbir yerde Mekke'deki kadar sıhhata muvafık düşmez (karın sancısı yaparlar) Bu, Hz İbrahim'in duasının bir bereketi ve neticesidir) (Resulullah (sav) Hz ibrahim'den anlatmaya devam etti "İbrahim (İsmail'in hanımına) dedi ki: "Kocan geldiği zaman, benden ona selam söyle ve kapısının eşiğini sabit tutmasını emret! (Çünkü eşik, evin dirliğidir)" Hz İsmail gelince (evde babasının kokusunu buldu ve) "Yanınıza bir uğrayan oldu mu?" diye sordu Kadın: "Evet, bize yaşlı bir adam geldi, kılık kıyafeti düzgundü! " dedi ve (ihtiyar hakkında) bir kısım övgülerden sonra: "Sana bir tavsiyede bulundu mu?" diye sordu Kadın: "Evet sana selam ediyor, kapının eşiğini sabit tutmanı emrediyor" dedi Hz İsmail: "Bu babamdı Eşik de sensin, seni tutmamı, evliliğimizin devamını emrediyor! (Sen yanımda değerli idin kıymetin şimdi daha da arttı" der ve kadın İsmail'e on erkek evlad doğurur) Sonra, Hz İbrahim Allah'ın dilediği bir müddet onlardan ayrı kaldı Derken bir müddet sonra yanlarına geldi Bu sırada Hz İsmail zemzemin yanında Devha ağacının altında kendisine ok yapıyordu Babasını görünce ayağa kalkıp karşılamaya koştu Baba-oğul karşılaşınca yaptıklarını yaptılar (kucaklaştılar, el, yüz, göz öpüldü) Sonra Hz İbrahim: "Ey İsmail! Allah Teala hazretleri bana ciddi bir iş emretti" dedi İsmail de: "Rabbinin emrettiği şeyi yap!" dedi Hz İbrahim: "Bu işte sen yardım edecek misin?" diye sordu O da: "Evet sana yardım edeceğim!" diye cevap verdi Bunun üzerine Hz İbrahim: "Allah Teala hazretleri bana burada bir Beyt yapmamı emretti!" diyerek atrafına nazaran yüksekçe bir tepeyi gösterdi" (İbnu Abbas) dedi ki: "İsmail'le İbrahim işte orada Kabe'nin (daha önceki) temellerini yükselttiler Hz İsmail taş getiriyor, Hz İbrahim de duvarları örüyordu Bina yükselince, Hz İsmail, babası için (bugün Makam olarak bilinen) şu taşı getirdi Yükselen duvarı örerken, Hz İbrahim (iskele olarak) onun üstüne çıkıyordu İsmail de ona (aşağıdan) taş veriyordu Bu esnada onlar: "Ey Rabbimiz (Bu hizmetimizi) bizden kabul buyur! Sen gören ve bilensin!" diyorlardı" İbnu Abbas der ki: "Hz İsmail ve Hz İbrahim binayı yaparken (zaman zaman) etrafında dolaşarak: "Ey Rabbimiz (bu hizmetimizi) bizden kabul buyur! Sen işiten ve bilensin!" (Bakara 127) diye dua ediyorlardı"

Kaynak: Buhari, Enbiya 8
 

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81
Hadis No : 4980
Ravi: Süheyb
Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Sizden öncekiler arasında bir kral vardı Onun bir de sihirbazı vardı Sihirbaz yaşlanınca krala: "Ben artık yaşlandım Bana bir oğlan çocuğu gönder ve sihir yapmayı öğreteyim!" dedi Kral da öğretmesi için ona bir oğlan gönderdi Oğlanın geçtiği yolda bir rahip yaşıyordu (Bir gün giderken) rahibe uğrayıp onu dinledi, konuşması hoşuna gitti Artık sihirbaza gittikçe, rahibe uğruyor, yanında (bir müddet) oturup onu dinliyordu (Bir gün) delikanlıyı sihirbaz, yanına gelince dövdü Oğlan da durumu rahibe şikayet etti Rahip ona: "Eğer sihirbazdan (dövecek diye) korkarsan: "Ailem beni oyaladı!" de; ailenden korkacak olursan, "Beni sihirbaz oyaladı" de!" diye tenbihte bulundu O bu halde (devam eder) iken, insanlara mani olmuş bulunan büyük bir canavara rastladı (Kendi kendine): "Bugün bileceğim; sihirbaz mı efdal, rahip mi efdal!" diye mırıldandı Bir taş aldı ve: "Allahım! Eğer rahibin işi, sana sihirbazın işinden daha sevimli ise, şu hayvanı öldur ve insanlar geçsinler!" deyip, taşı fırlattı ve hayvanı öldürdü İnsanlar yollarına devam ettiler Delikanlı rahibe gelip durumu anlattı Rahib ona: "Evet! Bugün sen benden efdalsin (üstünsün)! Görüyorum ki, yüce bir mertebedesin Sen imtihan geçireceksin, imtihana maruz kalınca sakın benden haber verme!" dedi Oğlan anadan doğma körleri ve alaca hastalığına yakalananları tedavi eder, insanları başkaca hastalıklardan da kurtarırdı Onu kralın gözleri kör olan arkadaşı işitti Birçok hediyeler alarak yanına geldi ve: "Eğer beni tedavi edersen, şunların hepsi senindir" dedi O da: "Ben kimseyi tedavi etmem, tedavi eden Allah'tır Eğer Allah'a iman edersen, sana şifa vermesi için dua edeceğim O da şifa verecek!" dedi Adam derhal iman etti, Allah da ona şifa verdi Adam bundan sonra kralın yanına geldi Eskiden olduğu gibi yine yanına oturdu Kral: "Gözünü sana kim iade etti?" diye sordu "Rabbim!" dedi Kral: "Senin benden başka bir rabbin mi var?" dedi Adam: "Benim de senin de rabbimiz Allah'tır!" cevabını verdi Kral onu yakalatıp işkence ettirdi O kadar ki, (gözünü tedavi eden ve Allah'a iman etmesini sağlayan) oğlanın yerini de gösterdi Oğlan da oraya getirildi Kral ona: "Ey oğul! Senin sihrin körlerin gözünü açacak, alaca hastalığını tedavi edecek bir dereceye ulaşmış, neler neler yapıyormuşsun!" dedi Oğlan: "Ben kimseyi tedavi etmiyorum, şifayı veren Allah'tır!" dedi Kral onu da tevkif ettirip işkence etmeye başladı O kadar ki, o da rahibin yerini haber verdi Bunun üzerine rahip getirildi Ona: "Dininden dön!" denildi O bunda direndi Hemen bir testere getirildi Başının ortasına konuldu Ortadan ikiye bölündü ve iki parçası yere düştü Sonra oğlan getirildi Ona da: "Dininden dön!" denildi O da imtina etti Kral onu da adamlarından bazılarına teslim etti "Onu falan dağa götürün, tepesine kadar çıkarın Zirveye ulaştığınız zaman (tekrar dininden dönmesini talep edin); dönerse ne ala, aksi takdirde dağdan aşağı atın!" dedi Gittiler onu dağa çıkardılar Oğlan: "Allahım, bunlara karşı, dilediğin şekilde bana kifayet et!" dedi Bunun üzerine dağ onları salladı ve hepsi de düştüler Oğlan yürüyerek kralın yanına geldi Kral: "Arkadaşlarıma ne oldu?" dedi "Allah, onlara karşı bana kifayet etti" cevabını verdi Kral onu adamlarından bazılarına teslim etti ve: "Bunu bir gemiye götürün Denizin ortasına kadar gidin Dininden dönerse ne ala, değilse onu denize atın!" dedi Söylendiği şekilde adamları onu götürdü Oğlan orada: "Allahım, dilediğin şekilde bunlara karşı bana kifayet et!" diye dua etti Derhal gemileri alabora olarak boğuldular Çocuk yine yürüyerek hükümdara geldi Kral: "Arkadaşlarıma ne oldu?" diye sordu Oğlan: "Allah onlara karşı bana kifayet etti" dedi Sonra krala: "Benim emrettiğimi yapmadıkça sen beni öldüremeyeceksin!" dedi Kral: "O nedir?" diye sordu Oğlan: "İnsanları geniş bir düzlükte toplarsın, beni bir kütüğe asarsın, sadağımdan bir ok alırsın Sonra oku, yayın ortasına yerleştirir ve: "Oğlanın Rabbinin adıyla" dersin Sonra oku bana atarsın, işte eğer bunu yaparsan beni öldürürsün!" dedi Hükümdar, hemen halkı bir düzlükte topladı Oğlanı bir kütüğe astı Sadağından bir ok aldı Oku yayının ortasına yerleştirdi Sonra: "Oğlanın Rabbinin adıyla!" dedi ve oku fırlattı Ok çocuğun şakağına isabet etti Çocuk elini şakağına okun isabet ettiği yere koydu ve Allah'ın rahmetine kavuşup öldü Halk: "Oğlanın Rabbine iman ettik!" dediler Halk bu sözü üç kere tekrar etti Sonra krala gelindi ve: "Ne emredersiniz? Vallahi korktuğunuz başınıza geldi Halk oğlanın Rabbine iman etti!" denildi Kral hemen yolların başlarına hendekler kazılmasını emretti Derhal hendekler kazıldı İçlerinde ateşler yakıldı Kral: "Kim dininden dönmezse onu bunlara atın!" diye emir verdi Yahut hükümdara "Sen at!" diye emir verildi İstenen derhal yerine getirildi Bir ara, beraberinde çocuğu olan bir kadın getirildi Kadın oraya düşmekten çekinmişti, çocuğu: "Anneciğim sabret Zira sen hak üzeresin!" dedi


Kaynak: Müslim, Zuhd 73, (3005); Tirmizi, Tefsir, Büruc, (3337)
 

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81
Hadis No : 4981
Ravi: Ebu Hureyre
Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Üç kişi dışında hiç kimse beşikte iken konuşmamıştır Bunlar: Hz İsa İbnu Meryem aleyhima's-selam, Cüreyc'in arkadaşı Cüreyc, kendini ibadete vermiş abid bir kuldu Bir manastıra çekilmiş orada ibadetle meşguldu Derken bir gün annesi yanına geldi, o namaz kılıyordu "Ey Cüreyc! [Yanıma gel, seninle konuşacağım! Ben annenim]" diye seslendi Cüreyc: "Allahım! Annem ve namazım (hangisini tercih edeyim?)" diye düşündü) Namazına devama karar verdi Annesi çağırmasını [her defasında üç kere olmak üzere] üç gün tekrarladı (Cevap alamayınca) üçüncü çağırmanın sonunda: "Allahım, kötü kadınların yüzünü göstermedikçe canını alma!" diye bedduada bulundu Benİ israil, aralarında Cüreyc ve onun ibadetini konuşuyorlardı O diyarda güzelliğiyle herkesin dilinde olan zaniye bir kadın vardı "Dilerseniz ben onu fitneye atarım" dedi Gidip Cüreyc'e sataştı Ancak Cüreyc ona iltifat etmedi Kadın bir çobana gitti Bu çoban Cüreyc'in manastırı(ın dibi)nde barınak bulmuş birisiydi Kadın onunla zina yaptı ve hamile kaldı Çocuğu doğurunca: "Bu çocuk Cüreyc'ten" dedi Halk (öfkeyle) gelip Cüreyc'i manastırından çıkarıp manastırı yıktılar, [hakaretler ettiler], kendisini de dövmeye başladılar, (linç edeceklerdi) Cüreyc onlara: "Derdiniz ne?" diye sordu "Şu fahişe ile zina yaptın ve senden bir çocuk doğurdu!" dediler Cüreyc: "Çocuk nerede, (getirin bana?)"dedi Halk çocuğu ona getirdi Cüreyc: "Bırakın beni namazımı kılayım!" dedi Bıraktılar ve namazını kıldı Namazı bitince çocuğun yanına gitti, karnına dürttü ve: "Ey çocuk! Baban kim?" diye sordu Çocuk: "Falanca çoban!" dedi Bunun üzerine halk Cüreyc'e gelip onu öpüp okşadı ve: "Senin manastırını altından yapacağız!" dedi Cüreyc ise: "Hayır! Eskiden olduğu gibi kerpiçten yapın!" dedi Onlar da yaptılar (Üçüncüsü): Bir zamanlar bir çocuk annesini emiyordu Oradan şahlanmış bir at üzerinde kılık kıyafeti güzel bir adam geçti Onu gören kadın: "Allah'ım şu oğlumu bunun gibi yap!" diye dua etti Çocuk memeyi bırakarak adama doğru yönelip baktı ve: "Allahım beni bunun gibi yapma!" diye dua etti Sonra tekrar memesine dönüp emmeye başladı" Ebu Hureyre der ki: "Ben Resulullah (sav)'ı, şehadet parmağını ağzına koyup emmeye başlayarak, çocuğun emişini taklid ederken görür gibiyim" (Resulullah anlatmaya devam etti): "(Sonra annenin yanından) bir kalabalık geçti Ellerinde bir cariye vardı Onu dövüyorlar ve: "(Seni zani seni!) Zina yaparsın, hırsızlık yaparsın ha!" diyorlardı Cariye ise: "Allah bana yeter, o ne iyi vekildir!" diyordu Çocuğun annesi: "Allahım çocuğumu bunun gibi yapma!" dedi Çocuk yine emmeyi bıraktı, cariyeye baktı ve: "Allahım beni bunun gibi yap!" dedi İşte burada anne,evlat karşılıklı konuşmaya başladılar: [Anne dedi ki: "Boğazı tıkanasıca! Kıyafeti güzel bir adam geçti Ben: "Allahım, oğlumu bunun gibi yap" dedim Sen: "Allahım! Beni bunun gibi yapma!" dedin Yanımızdan cariyeyi döverek, zina ve hırsızlık yaptığını söyleyerek geçenler oldu Ben: "Allahım, oğlumu bunun gibi yapma" dedim Sen ise: "Allahım, beni bunun gibi yap!" dedin"] Oğlu şu cevabı verdi: "Güzel kıyafetli bir adam geçti Sen: "Allahım, oğlumu bunun gibi yap!" dedin, ben ise: "Allahım beni bunun gibi yapma!" dedim Yanınızdan bu cariyeyi geçirdiler Onu hem dövüp hem de: "Zina ettin, hırsızlık ettin!" diyorlardı Sen: "Allahım, oğlumu bunun gibi yapma! "dedin Ben ise: "Allahım, beni bunun gibi yap!" dedim (Sebebini açıklayayım): O atlı adam cebbar zalimin biriydi Ben de: "Allahım beni böyle yapma!" dedim "Zina ettin, hırsızlık yaptın!" dedikleri şu zavallı cariye ise ne zina yapmıştı, ne de çalmıştı! Ben de "Alahım beni bunun gibi yap!" dedim" [Metin Müslim'den alınmalıdır]

Kaynak: Buhari, Enbiya 50, Amel fı's-Salat 7; Müslim, Birr 7, 8, (2550)
 

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81
Hadis No : 4982
Ravi: İbnu Ömer
Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Sizden önce yaşayanlardan üç kişi yola çıktılar (Akşam olunca) geceleme ihtiyacı onları bir mağaraya sığındırdı ve içine girdiler Dağdan (kayan) bir taş yuvarlanıp, mağaranın ağzını üzerlerine kapadı Aralarında: "Bizi bu kayadan, salih amellerinizi şefaatçi kılarak Allah'a yapacağınız dualar kurtarabilir!" dediler Bunun üzerine birincisi şöyle dedi: "Benim yaşlı, ihtiyar iki ebeveynim vardı Ben onları çok kollar, akşam olunca onlardan önce ne ailemden ne de hayvanlarımdan hiçbirine yedirip içirmezdim Bir gün ağaç arama işi beni uzaklara attı Eve döndüğümde ikisi de uyumuştu Onlar için sütlerini sağdım Hala uyumakta idiler Onlardan önce aileme ve hayvanlarıma yiyecek vermeyi uygun bulmadım, onları uyandırmaya da kıyamadım Geciktiğim için çocuklar ayaklarımın arasında kıvranıyorlardı Ben ise süt kapları elimde, onların uyanmalarını bekliyordum Derken şafak söktü: " Ey Allahım! Bunu senin rızan için yaptığımı biliyorsan, bizim yolumuzu kapayan şu taştan bizi kurtar!" Taş bir miktar açıldı Ama çıkacakları kadar değildi İkinci şahıs şöyle dedi: "Ey Allahım! Benim bir amca kızım vardı Onu herkesten çok seviyordum Ondan kam almak istedim Ama bana yüz vermedi Fakat gün geldi kıtlığa uğradı, bana başvurmak zorunda kaldı Ona, kendisini bana teslim etmesi mukabilinde yüz yirmi dinar verdim; kabul etti Arzuma nail olacağım sırada: "Allah'ın mührünü, gayr-ı meşru olarak bozman sana haramdır!" dedi Ben de ona temasta bulunmaktan kaçındım ve insanlar arasında en çok sevdiğim kimse olduğu halde onu bıraktım, verdiğim altınları da terkettim Ey Allahım, eğer bunları senin ma-yı şerifin için yapmışsam, bizi bu sıkıntıdan kurtar" Kaya biraz daha açıldı Ancak onlar çıkabilecek kadar açılmadı Üçüncü şahıs dedi ki: "Ey Allahım, ben işçiler çalıştırıyordum Ücretlerini de derhal veriyordum Ancak bir tanesi [bir farak pirinçten ibaret olan] ücretini almadan gitti Ben de onun parasını onun adına işletip kar ettirdim Öyle ki çok malı oldu Derken (yıllar sonra) çıkageldi ve: "Ey Abdullah! Bana olan borcunu öde!" dedi Ben de: "Bütün şu gördüğün sığır, davar, deve, köleler senindir Git bunları al götür!" dedim Adam: "Ey Abdullah, benimle alay etme!" dedi Ben tekrar: "Ben kesinlikle seninle alay etmiyorum Git hepsini al götür!" diye tekrar ettim Adam hepsini aldı götürdü "Ey Allahım, eğer bunu senin rızan için yaptıysam, bize şu halden kurtuluş nasip et!" dedi Kaya açıldı, çıkıp yollarına devam ettiler"


Kaynak: Buhari, Enbiya 50, Büyu 98, İcare 12, Hars 13, Edeb 5; Müslim, Zikr 100, (2743); Ebu Davud, Büyu 29,
 

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81
Hadis No : 4983
Ravi: İbnu Ömer

Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Sizden önce yaşayanlar arasında Kifl adında biri vardı Bildiğinden hiç şaşmazdı İhtiyaç içinde olduğunu bildiği bir kadına gelerek, altmış dinar verdi Kadından kam almak üzere teşebbüse geçince kadın, titredi ve ağladı "Niye ağlıyorsun?" diye sorunca, kadın: "Bu benim hiç yapmadığım (haram) bir amel Bu günaha beni razı eden de fakrımdır!" dedi Adam da: "Yani sen şimdi Allah korkusuyla mı ağlıyorsun? Öyleyse, Allah'tan korkmaya ben senden daha layıkım! Haydi git, verdiğim para da senin olsun Vallahi ben bundan böyle Allah'a hiç asi olmayacağım!" dedi Adam o gece öldü Sabah, kapısında şu yazılı idi: "Allah Kifl'i mağfiret etti!" Halk bu duruma şaşırdı kaldı Allah o devrin peygamberine Kifl'in durumunu vahyen bildirinceye kadar şaşkınlık devam etti"


Kaynak: Tirmizi, Kıyamet 49, (2498)


Hadis No : 4984
Ravi: Ebu Vail

Tanım: Ebu Vail, Rebia kabilesinden el-Haris İbnu Yezid el-Bekri adında bir adamdan naklen anlatıyor: "Medine'ye gelmiştim, Resulullah (sav)'ın yanına gittim Mescid, cemaatle dolu idi Orada dalgalanan siyah bayraklar vardı Hz Bilal (ra) kılıcını kuşanmış, Resulullah ()'ın yanında duruyordu Ben: "Bu insanların derdi ne, (ne oluyor)?" diye sordum "Resulullah (sav) Amr İbnu'l-As'ı, Rebia'ya doğru göndermek istiyor, (onun hazırlığı var)!" dediler Ben: "Ad elçisi gibi olmaktan Allah'a sığınırım" dedim Aleyhissalatu vesselam: "Ad elçisi de nedir?" buyurdular Ben: "Bunu çok iyi bilen kimseye düştünüz Ad (kavmi) kıtlığa uğrayınca Kayl'ı kendileri için su aramaya gönderdi Kayl da, Bekr İbnu Muaviye'ye uğradı O, buna şarap içirdi ve Mekke'de o sıralarda seslerinin ve tegannisinin güzelliğiyle meşhur Cerade isminde iki cariye de şarkılar söyledi [Bu suretle bir ay kadar kaldıktan sonra], Mühre (İbnu Haydan kabilesinin) dağına müteveccihen oradan ayrıldı Dedi ki: "Ey Allahım! Ben sana ne tedavi edeceğim bir hasta, ne de fidyesini ödeyeceğim bir esir için gelmedim Sen kulunu, sulayıcı olduğun müddetçe sula Onunla birlikte Bekr İbnu Muaviye'yi de sula -Böylece kendisine içirdiği şarap için ona teşekür eder" Bunun üzerine onun için üç parça bulut yükseltildi Biri kızıl, biri beyaz, biri de siyah Ona: "Bunlardan birini seç!" denildi O, bunlardan siyah olanını seçti Ona: "Ad kavminden tek kişiyi bırakmayıp helak edecek bu bulutu toz duman olarak al!" denildi" Bunu söyleyince (sav): "(Onlara) sadece şu -yüzük halkası- miktarında rüzgar gönderildi" buyurdular ve arkasından şu mealdeki ayet-i kerimeyi tilavet ettiler: "Ad (kavminin helak edilmesinde) de (ibret vardır) Hani onların üzerine o kısır rüzgarı göndermiştik Öyle bir rüzgar ki, her uğradığı şeyi (yerinde) bırakmıyor, mutlaka onu kül gibi savuruyordu" (Zariyat 41-42)

Kaynak: Tirmizi, Tefsir, Zariyat, (3269, 3270)
 

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81
Hadis No : 4985
Ravi: Ebu Hureyre

Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Beni İsrail'den üç kişi vardı: Biri alatenli, biri kel, biri de ama Allah bunları imtihan etmek istedi Bu maksadla onlara (insan suretinde) bir melek gönderdi Melek önce alatenliye geldi Ve: "En çok neyi seversin?" dedi Adam: "Güzel bir renk, güzel bir cild, insanları benden tiksindiren halin gitmesini!" dedi Melek onu meshetti Derken çirkinliği gitti, güzel bir renk, güzel bir cild sahibi oldu Melek ona tekrar sordu: "Hangi mala kavuşmayı seversin?" "Deveye!" dedi, adam Anında ona on aylık hamile bir deve verildi Melek: "Allah bunları sana mübarek kılsın!" deyip (kayboldu) ve kelin yanına geldi "En ziyade istediğin şey nedir?" dedi Adam: "Güzel bir saç ve halkı ikrah ettiren şu halin benden gitmesi" dedi Melek, keli elleriyle meshetti, adamın keli gitti Kendisine güzel bir saç verildi Melek tekrar; "En çok hangi malı seversin?" diye sordu Adam: "Sığırı!" dedi Hemen kendisine hamile bir inek verildi Melek: "Allah bu sığırı sana mübarek kılsın!" diye dua etti ve amanın yanına gitti Ona da: "En çok neyi seversin?" diye sordu Adam: "Allah'ın bana gözümü vermesini ve insanları görmeyi!" dedi Melek onu meshetti ve Allah da gözlerini anında iade etti Melek ona da: "En çok hangi malı seversin?" diye sordu Adam: "Koyun!" dedi Derhal doğurgan bir koyun verildi "Derken sığır ve deve yavruladılar, koyun da kuzuladı Çok geçmeden birinin bir vadi doluşu develeri, diğerinin bir vadi doluşu sığırları, öbürünün de bir vadi dolusu koyunları oldu Sonra melek, alatenliye, onun eski hali ve heyetine bürünmüş olarak geldi ve: "Ben fakir bir kimseyim, yola devam imkanlarım kesildi Şu anda Allah ve senden başka bana yardım edecek kimse yok! Sana şu güzel rengi, şu güzel cildi ve şu malı veren Allah aşkına bana bir deve vermeni talep ediyorum! Ta ki onunla yoluma devam edebileyim" dedi Adam: "(Olmaz öyle şey, onda nicelerinin) hakları var!" dedi ve yardım talebini reddetti Melek de: "Sanki seni tanıyor gibiyim! Sen alatenli, herkesin ikrah ettiği, fakir birisi değil miydin? Allah sana (sıhhat ve mal) verdi" dedi Ama adam: "(Çok konuştun!) Ben bu malı büyüklerimden tevarüs ettim!" diyerek onu tersledi Melek de: "Eğer yalancı isen Allah seni eski haline çevirsin!" dedi ve onu bırakarak kel'in yanına geldi Buna da onun eski halinde kel birisi olarak göründü Ona da öbürüne söylediklerini söyleyerek yardım talep etti Bu da önceki gibi talebi reddetti Melek buna da: "Eğer yalancıysan Allah seni eski haline çevirsin!" deyip, amaya uğradı Buna da onun eski hali heyeti üzere (yani bir ama olarak) göründü Buna da: "Ben fakir bir adamım, yolcuyum, yola devam etme imkanı kalmadı Bugün, evvel Allah sonra senden başka bana yardım edecek yok! Sana gözünü iade eden Allah aşkına senden bir koyun istiyorum; ta ki yolculuğuma devam edebileyim!" dedi Ama cevaben: "Ben de ama idim Allah gözümü iade etti, fakirdim (mal verip) zengin etti İstediğini al, istediğini bırak! Vallahi, bugün Allah adına her ne alırsan, sana zorluk çıkarmayacağım!" dedi Melek de: "Malın hep senin olsun! Sizler imtihan olundunuz Senden memnun kalındı ama diğer iki arkadaşına gadap edildi" dedi (ve gözden kayboldu)"


Kaynak: Buhari, Enbiya 50; Müslim, Zühd 10, (2964)
 

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81
Hadis No : 4986
Ravi: Ebu Hureyre
Tanım: Resulullah (sav) Beni İsrail'den bin dinar borç para isteyen bir kimseden bahsetti Beni İsrail'den borç talep ettiği kimse: "Bana şahidlerini getir, onların huzurunda vereyim, şahid olsunlar!" dedi İsteyen ise: "Şahid olarak Allah yeter!" dedi Öbürü: "Öyleyse bana kefil getir" dedi Berikisi "Kefil olarak Allah yeter" dedi Öbürü: "Doğru söyledin!" dedi ve belli bir vade ile parayı ona verdi Adam deniz yolculuğuna çıktı ve ihtiyacını gördü Sonra borcunu vadesi içinde ödemek maksadıyla geri dönmek üzere bir gemi aradı, ama bulamadı Bunun üzerine bir odun parçası alıp içini oydu Bin dinarı sahibine hitabeden bir mektupla birlikte oyuğa yerleştirdi Sonra oyuğun ağzını kapayıp düzledi Sonra da denize getirip: "Ey Allahım, biliyorsun ki, ben falandan bin dinar borç almıştım Benden şahid istediğinde ben: "Şahid olarak Allah yeter!" demiştim O da şahid olarak sana razı oldu Benden kefil isteyince de: "Kefil olarak Allah yeter!" demiştim O da kefil olarak sana razı olmuştu Ben ise şimdi, bir gemi bulmak için gayret ettim, ama bulamadım Şimdi onu sana emanet ediyorum!" dedi ve odun parçasını denize attı ve odun denize gömüldü Sonra oradan ayrılıp, kendini memleketine götürecek bir gemi aramaya başladı Borç veren kimse de, parasını getirecek gemiyi beklemeye başladı Gemi yoktu ama, içinde parası bulunan odun parçasını buldu Onu ailesine odun yapmak üzere aldı (Testere ile) parçalayınca parayı ve mektubu buldu Bir müddet sonra borç alan kimse geldi Bin dinarla adama uğradı ve: "Malını getirmek için aralıksız gemi aradım Ancak beni getirenden daha önce gelen bir gemi bulamadım" dedi Alacaklı: "Sen bana bir şeyler göndermiş miydin?" diye sordu Öbürü: "Ben sana, daha önce bir gemi bulamadığımı söyledim" dedi Alacaklı: "Allah Teala hazretleri, senin odun parçası içerisinde gönderdiğin parayı sana bedel ödedi Bin dinarına kavuşmuş olarak dön" dedi"


Kaynak: Buhari, Kefalet 1, (muallak olarak), Büyu 10 (muallak ve mevsul olarak), İsti'zan 25 (muallak olarak
 
Üst Alt